YANGIN MEVSİMİ SÜRERKEN: NÜKLEER SANTRAL PROJELERİ İPTAL EDİLSİN!

İktidarın tüm Türkiye’yi, dünyayı ve çocuklarımızın geleceğini, kendi politik çıkarları doğrultusunda böylesi bir uçuruma sürüklemeye, ille de nükleer santral diye tutturmaya hakkı var mı? Yanıtınız hayırsa lütfen haykırın: Türkiye’deki tüm nükleer santral projeleri iptal edilsin! "

Ve beklenen oldu. Türkiye’nin günlerdir içinde debelendiği yangında, burdan köye yol olan haklı eleştirilerin bir kısmı iktidarın nükleer ısrarına geldi, dayandı. Kullanılabilir yangın söndürme uçağı olmayan, sahip olduklarını uçuramayan, kibrinden komşu ülkelerin yardım tekliflerini ilk etapta reddeden, yangınlarda sorumluluk almaktan kaçmakla kalmayıp üstüne bir de belediyeleri suçlayan, “Memleket yanıyor, devlet nerde?” sorusunu #helpturkey etiketiyle dünyadan yardım isteyenlere resen soruşturma açarak yanıtlayan, bakanları adeta insanların aklıyla alay eden ve göz göre göre alevlerin termik santrale ulaşmasını izleyen iktidar -ki bunların hepsi son derece bilinçli, politik tercihlerdi bence- tehlikeyle müsemma nükleer santralin güvenliğini nasıl olacaktı da sağlayabilecekti? Bir bakanın rahatlıkla “yerleşim yerlerini korumak için ormanların yanmasına müsaade etmek zorunda kaldıklarını” söylediği bir ülkede, saldığı radyasyonla tüm dünyayı tehdit eden Çernobil ve Fukuşima’daki gibi olası bir nükleer yangına, kim bilir hangi saikle müsaade etmek zorunda kalmayacaklarının garantisini kim verecekti? Dahası buna kim inanacaktı?

Bilmem kaç şiddetindeki depreme, gökyüzüne uzanan tsunami dalgalarına, yangınlara, sellere ve terör saldırılarına dayanıklılığı, yeni teknolojiymiş eski teknolojiymiş fark etmeksizin nükleer lobi tarafından her dönem övüle övüle bitirilemeyen nükleer santrallerin dünyadaki güvenlik karnesi ortadayken hem de… 

FUKUŞİMA 14 METRELİK DALGALARA DAYANIKLI DEĞİLMİŞ

Mesela deprem ve depremin tetiklediği tsunami dalgalarının, güvenlik kültürü ve iş ahlakıyla nam salmış Japonya’da üstelik, halen kontrol altına alınamamış bir nükleer felakete yol açmasının üzerinden 10 yıl geçti. Japonya Nükleer Güvenlik Kurumu, Fukuşima nükleer santralinin işletmecisi TEPCO’nun tesisteki güvenlik denetimlerini kazadan önce birçok kez aksattığını açıkladı. Meclis Komisyonu ise santraldeki felakete “nükleer enerjinin güvenli olduğu” mitinin yol açmış olabileceğini söyleyerek hem Japon hükümetini hem de TEPCO’yu nükleer facia riskini küçümsemekle itham etti. Demek ki Japonya’da dahi denetimler eksikti. Demek ki Fukuşima nükleer santrali son kertede deprem ve depremin tetiklediği tsunaminin 14 metrelik dalgalarına dayanıklı değildi. 

GREENPEACE NÜKLEER SANTRALLERE SALDIRDI

Mesela Greenpeace, 2002’de İspanya Gualadajara’da “Zorita” adıyla anılan José Cabrera Nükleer Santrali’ni işgal ederek santraldeki güvenlik açığını kanıtladı ve İspanya Nükleer Güvenlik Konseyi bu açıktan ötürü santrale yaptırım uyguladı. O güvenlik açığı İspanya’nın rahatlığındandır, demeyin; Greenpeace daha önce de İngiltere, İsviçre ve Belçika'daki nükleer tesisleri de işgal etmişti. Ve 2011’de Fransa’da Paris yakınlarında bir nükleer santrali, yine santralin saldırıya ne kadar da açık olduğunu göstermek için işgal edecekti. Demem o ki; İspanyol rahatlığından ziyade dünya genelindeki nükleer vurdumduymazlık bu. Üstelik nükleer santrallerin birer terör hedefi olduğu, maalesef nükleer karşıtlarının ve Greenpeace’in hüsnükuruntusu değil. Bunu, 2016’da Belçika’nın başkenti Brüksel’deki Zaventem Havalimanı’na saldıran intihar bombacılarının, son anda karar değiştirseler de aslen bir nükleer santrale saldırı planlamış olmaları dahi ortaya koymaya yetiyor.

ALEVLER NÜKLEER SANTRALİN DİBİNDE

Bitmedi. Mesela Nisan 2020’de Çernobil nükleer santralinin civarındaki yangın, artık bir atık deposuna dönüşen nükleer santralin dibine kadar ulaştı. Yürekler ağızlara geldi, neyse ki yangın 10. gününde söndürülebildi. Ancak bir daha çıkmayacağının ve olası yangının santrale sıçrayıp sıçramayacağının garantisi yok.Demem o ki sadece çalışan nükleer santraller değil, artık çalışmayanlar, sökülmek üzere olanlar ve dahi geçici nükleer atık depolarının da güvenliği şüpheli. Hiç inanmayın depomuz şöyle dayanıklı, 

nükleer santralimiz böyle güvenli, laflarına. Emin olun, o büyük nükleer kazaları geçirenler dahil her nükleer santral için “çok güvenli” denmiştir şu gökkubbe altında! 

YANITINIZ "HAYIR"SA

İşte tam da bu noktada, iklim krizi yüzünü bu kadar sert göstermişken ve biz… günlerdir yanan ormanlara, ormanların içindeki canların çığlıklarına, belediye başkanlarının umarsızca bekleyişlerine, halkın kendini paralayışına, evi yanmış teyzelerin yasını tuttuğu dantellere, yerlerde uyuyan itfaiyecilere, belki bir can, belki bir fidan kurtarırım umuduyla bölgeye koşan gönüllülere mukabil… iktidarın, bu cehennem içinde halk için hadi adım atmayışına demeyelim de ayaklarını sürüye sürüye bir arpa boyu zor yol alışına şahit olmuşken… şu soruyu soralım: 

Beş yıllığına seçtiğimiz iktidarın tüm Türkiye’yi, dünyayı ve çocuklarımızın geleceğini, kendi politik çıkarları doğrultusunda böylesi bir uçuruma sürüklemeye, ille de nükleer santral diye tutturmaya hakkı var mı? Yanıtınız hayırsa lütfen haykırın: Türkiye’deki tüm nükleer santral projeleri iptal edilsin! 

Köşe Yazıları Haberleri