Yasadışı gözaltılar ve Cumartesi Anneleri'nin sayısı

Yasadışı gözaltı, zorla kaybetmenin ilk adımıdır. Eğer görmezden gelinir, ses çıkarılmaz, tepki verilmezse bir felaketle sonuçlanır. Türkiye Birleşmiş Milletler’in Zorla Kaybedilmelere Karşı Herkesin Korunmasına İlişkin Bildirge’yi 1999’dan bu yana ısrarla imzalamayan ülkelerden. Cumartesi Anneleri’nin sayılarını artırmamak için hepimize, herkese önemli sorumluluk düşüyor. Yasadışı gözaltılara yeterli tepki verilmezse BM bildirgesinin başlığındaki gibi herkes zorla kaybedilebilir.

Bu yılın başında Gökhan Güneş adlı genç elektrik işçisi, işyerine giderken kaçırıldı. İstanbul’da yaşanan olay Güneş’in ailesi, arkadaşları ve avukatları tarafından duyuruldu. Daha önce de çeşitli tehditler aldığı söylenen sosyalist genç hiçbir karakolda ya da emniyet binasında yoktu, güvenlik güçleri de Gökhan’ın gözaltına alınmadığını söylüyordu.

Ailenin ve avukatlarının çabası sonucu Gökhan Güneş’in kaçırıldığı anın kamera görüntüleri ortaya çıktı. Tabii ki güvenlik güçleri bu görüntüler üzerinde hiçbir inceleme yapmadı. Annesinin adliye önündeki feryadını çok az kişi duydu. Neyse ki Nazife Güneş elinde bir fotoğrafla oğlunun akıbetini arayan Cumartesi Anneleri’nden biri olmadı. Gökhan Güneş 6 gün sonra evinin yakınlarında gözü bağlı olarak serbest bırakıldı.

Ertesi gün İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’nde düzenlenen basın toplantısında başından geçenleri anlatırken, nerede tutulduğunu bilmediğini söylüyordu. Ağır işkenceler gördüğünü, dizlerini bile kıramadığı ‘mezar’ denilen (eskiden komünistlerin tutulduğu Sansaryan Han’daki ‘tabutluk’ benzeri bir işkence aleti olmalı) yerde bekletildiğini anlatıyordu. Gökhan Güneş’i kaçıranlar kendilerini “Görünmeyenler” diye tanımlıyormuş.

Üç genç kaçırıldı

Dün Ankara’da üç üniversiteli genç ayrı ayrı, polisler, ya da kendilerine polis olarak tanıtan kişiler tarafından GBT bahanesiyle yolda durdurulup araçlarla kaçırıldı. Kaçırma olayının duyulmasının ardından harekete geçen avukatlar ve insan hakları örgütleri üç gencin gözaltına alındığına dair resmi bir bilgiye ulaşamadı. Gençler bir süre sonra Gölbaşı, Pursaklar ve Sincan’a bırakıldı.

Fiziksel şiddete ve tehdide de maruz kalan gençler yaşadıklarını İHD Genel Merkezi’nde düzenledikleri basın toplantısıyla duyurdu.

Basın toplantısında konuşan İHD MYK üyesi Nuray Çevirmen, son dört yıldır kaçırılma vakalarının son dört yılda arttığına dikkat çekiyordu: “2017’de 160, 2018’de 150, 2019’da 160 vaka gündeme geldi.” 2020’de bu vakaların çok daha arttığına dikkat çeken İHD yöneticisi bunların çok azına ulaşabildiklerini de yani sayının çok daha fazla olduğuna da dikkat çekiyor.

Görmezden gelmek ve felaket

Hani Gare operasyonunun ardından bu ülkede yaşayanların büyük bölümü şaşırdı ya “Aaa PKK’nin elinde kaçırılmış insanlar mı varmış” diye. Oysa HDP’li, CHP’li milletvekilleri, insan hakları dernekleri yıllardır yakınları kaçırılmış insanların sesini hem devlete hem de kamuoyuna duyurmaya çalışıyordu. Kimse duymak istemedi.

İnsan hakları örgütlerinin, tek başına bir insan hakları örgütü gibi çalışan HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na kulak kabartılsa bu ülkede halen kaçırılmış ve kendilerinden haber alınamamış kişiler bulunduğu öğrenilecek. 90’lı yılların Beyaz Toros’larını şimdilerde siyah Transporter’la aldı. Şehirlerin göbeklerinden insanlar kaçırılıyor.

Başta aktardığım dört olay daha yeni oldu. Şükür ki kaçırılanlar serbest bırakıldı, mesele henüz gözdağı düzeyinde. 90’lı yılların binlerce kayıp ve faili meçhul cinayetle sonuçlanan politikalarının baş aktörlerinden biri çete liderleriyle yeniden poz veriyor, muhalefet partilerine ayar çekmeye çalışıyor.

Yasadışı gözaltı, zorla kaybetmenin ilk adımıdır. Eğer görmezden gelinir, ses çıkarılmaz, tepki verilmezse bir felaketle sonuçlanır. Bilmiyorum hatırlatmanın bir faydası var mı: Türkiye Birleşmiş Milletler’in Zorla Kaybedilmelere Karşı Herkesin Korunmasına İlişkin Bildirge’yi 1999’dan bu yana ısrarla imzalamayan ülkelerden. Var olan iktidarı bu sözleşmeyi imzalamaya zorlamanın şu anda pek karşılık bulacağını sanmıyorum. Ama Cumartesi Anneleri’nin sayılarını artırmamak için hepimize, herkese önemli sorumluluk düşüyor. Yasadışı gözaltılara yeterli tepki verilmezse BM bildirgesinin başlığındaki gibi herkes zorla kaybedilebilir.

Köşe Yazıları Haberleri