Demirtaş'ın aktif siyaseti bırakma kararı tartışmalara neden oldu: Kürtlerden önce asıl laik Türklere eleştiri yapmak lazım
Siyasetçi, yazar ve akademisyenler, Selahattin Demirtaş'ın, birtakım eleştiriler sıralayarak aktif siyaseti bırakması değerlendirdi.
17
HDP'nin Edirne Cezaevi'nde tutuklu bulunan eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, aktif politikayı bırakacağını açıkladı.
Karar kamuoyunda yankı yaratırken, hem akademik dünyada hem de siyasette tartışmalara neden oldu. Gazeteduvar'ın konuştuğu isimler yaşananlara ve HDP'nin geleceğine ilişkin fikirlerini paylaştılar.
27
Gazete Duvar yazarı akademisyen Zeki Coşkun, Demirtaş'ın kararında yeni yöntem arayışının etkili olduğunu vurgulayarak "Birincisi bütün siyasetçilere örnek olsun. Eğer yeni bir süreç yaşanacaksa, ki yaşanacak, yeni bir siyasal zihniyet ve pratik gerekiyor. Demirtaş da buna işaret ediyor. Demirtaş'ın tavrı 'bugüne kadar söylenenler ve yapılanlarla Türkiye'nin yol haritası düşünüldüğü gibi gerçekleşmiyor' düşüncesinin ifadesidir. Bu bakımdan Türkiyelileşmek HDP için zorunlu ve bunun daha etkin yol ve yöntemlerle yapılmasına işaret ediyor" ifadelerini kullandı.
37
HDP'nin 27. Dönem İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu, Demirtaş'ın aldığı kararı yorumlarken, "İfade ettiği durumlar parti içinde söz konusuydu" dedi. Katırcıoğlu şöyle devam etti: "Tabii bunların parti içinde tartışılarak halledilmesi lazım. Selahattin Demirtaş, cezaevinde olduğu için bu tartışmaya fiilen katılamaz ama partinin belki bir kongreye gitmesi lazım. Bu kayıpla ilgili kafa yorması lazım.
Benim de eleştirilerim var. Ama zaman öyle bir zaman ki, bizim Kürtlere yapılacak eleştirilerden önce asıl laik Türklere eleştiri yapmak lazım. Neden İYİ Parti'ye razı oldular da yeniden Kürtlerle fotoğraf vermekten kaçtılar? Millet İttifakı'na kendi içinde neden demokrat olamadığını sormak lazım. Laik kesimin kendi içinde, kendi siyasi ideolojisini sorgulaması lazım.
Neden demokrat olamıyorlar sorusunu sormak lazım. Bu hesaplaşmayı yapmadan, bir güç birliği sağlama konusunda bir adım atamıyorlar. 1991-94 arasında çok çeşitli parti programlarına katıldım. Oradaki milletvekili, belediye başkanları hepsi SHP'liydi.
Kürtlerle sosyal demokratların ilişkileri makul bir ilişki. Şimdi fotoğraf vermiyorlar. Söylemek istediğim şu tabii ki HDP kendi içerisinde, neden başarılı olunamadığının tartışmasını yapmalı bunu da toplumla paylaşmalı. Ama dediğim gibi, Millet İttifakı'na katılmış olan partiler de kendi içerisinde neden, niçin HDP ile yan yana gelinemedi. Bunu sorgulasınlar."
47
Gazete Duvar yazarı akademisyen Osman Özarslan ise şu değerlendirmeyi yaptı: "Selahattin Demirtaş’ın aktif siyaseti bıraktığına dönük açıklaması Türkiye gündemine bomba gibi düştü. Siyasete dönüp dönmeyeceği, hissi mi rasyonel mi davrandığı, tüm bu yaşananlardaki rolü önümüzdeki günlerde çokça tartışılacaktır. Bu istifanın ardındaki “gerçek” sebepler ve bu hareketle Demirtaş’ın ne yapmaya çalışacağı yüksek siyasetin ve siyasetin yüksek yerlerinin bu meseleye ilişkin alacağı tutumlar ile birlikte biraz daha netleşecektir.
Bununla birlikte, yalnızca açıklama ve Demirtaş tipolojisinin genel eğilimlerine bakarak şöyle bir spekülasyonu gene de yapabiliriz: Birincisi, Demirtaş sorumluluk sahibi bir siyasetçi olarak, siyasete müdahil olduğu oranda, payı olduğu yenilgi karşısında ahlaki bir tutum alarak, kendisine bir ceza kesiyor.
Bununla birlikte, Selahattin Demirtaş’ın asıl yapmaya çalıştığı şey, dikkatler Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı’nın yenilginin hesabını nasıl vereceklerine çevrilmişken ölü taklidi yapan, HDP/YSP’nin yöneticilerini de mesuliyet almaya, etik davranmaya, siyasetin koltuktan ibaret olmadığını anlatmaya çalışıyor."
57
Akademisyen-yazar Vahap Coşkun, Demirtaş'ın bu kararı vermesinde kendisine yöneltilen eleştirilerin belirleyici olduğunu vurgulayarak, "2023 seçimlerinin sonuçları HDP için bir muhasebeyi kaçınılmaz hale getirmişti. Bu sonuçlar başarılı kabul edilebilir sonuçlar değildi. HDP yönetimi de bunu ifade etti. Demirtaş, bu konuda HDP yönetiminden önce davrandı ve ağır eleştirilerde bulundu. Bu kadar sert bir eleştiri ilk defa kamuoyuna yansıdı ve birtakım sonuçlar doğurması muhtemeldi. Bunun sonucu olarak Demirtaş da eleştirilmeye başladı ve oluşan tabloda Demirtaş'ın da sorumlu olduğu söylendi. Fatura tek başına HDP Genel Merkezi'ne çıkartılamazdı ve Demirtaş aktif siyaseti bıraktığını ifade etti. Demirtaş 'şimdilik' diyerek siyasetten çekildi fakat önümüzdeki dönemlerde şartlar değişirse yeni bir değerlendirme yapacaktır" dedi.
67
Akademisyen-yazar Cuma Çiçek ise Selahattin Demirtaş'ın geri çekilmesinin, HDP'nin içinde bir kriz olduğunu gösterdiğini savundu. Çiçek şu değerlendirmeleri yaptı: "HDP'de bir liderlik krizi vardı. Demirtaş cezaevinde olmasına rağmen partinin karizmatik lideri olarak kalmak istedi.
Partinin içişlerindeki ilişkileri bilmiyoruz ancak bütün kamuoyu HDP ile Demirtaş arasında bir kriz olduğunu biliyordu. Demirtaş'ın geri çekilmesi, bu krizi hem Demirtaş'ın hem de HDP'nin iyi yönetemediğini gösteriyor. Söz konusu krize parti dışından da çok müdahale edildi.
Çözüm sürecinden bu yana tartışılması gereken konular var. Bu konuların Demirtaş ve HDP tarafından bir muhasebesinin yapılması gerekiyordu. Bu muhasebe kitle ile paylaşıldıktan sonra geri çekilmeler, istifalar olabilirdi. Ancak bu şekilde bir geri çekilme, bir muhasebeden sonra yeni bir başlangıç yapmanın da önünü kesecek nitelikte."
77
Gazete Duvar yazarı Hamza Aktan, "Bu çok katmanlı bir mesele. Öncelikle benim HDP ile Demirtaş arasındaki ilişkinin ne olduğuna dair şahsi olarak bir bilgim yok. Bu durum iki taraf arasındaki bir anlaşmazlıktan kaynaklanıyor olabilir" değerlendirmesinde bulundu.
Aktan'ın sözleri: "Fakat seçimde gözlemlediğimiz bir konu var ki, HDP tabanı da bazı konularda sözünü partiye ulaştıramadı.
Bu TİP ve ayrı liste tartışmasında da bazı adaylarla ilgili tartışmalarda da böyle ilerledi. HDP’nin bu konuda dışarının müdahalesine çok da açık olmadığını sergileyen bir görüntü gözlemledik. Bu Demirtaş özelinde de böyle mi ilerlemiştir emin değiliz. Ancak Demirtaş’ın bu yönde bir şikayeti olduğu anlaşılıyor. Sonuç olarak HDP’nin siyasetine müdahil olamadığını anlıyoruz. İki tarafın da bu tartışmayı giderecek bir iletişim kurması gerektiğini düşünüyorum.
Çünkü ne HDP Demirtaş’tan ne Demirtaş HDP’den vazgeçer. Yine benzer şekilde ne Demirtaş Kürt sorununun çözümü yönünde politika üretmekten vazgeçebilir ne de Kürtler Demirtaş’ı bırakır. İki tarafın organik bir ilişkisi var. Dolayısıyla Demirtaş’ın politikayı bırakıyorum demesini bu meseleyi tartışmak için bir zaman ayırma talebi olarak değerlendiriyorum.
Kaldı ki Demirtaş yıllar önce bir mitinginde, “Demirtaş ben değilim, sizsiniz” demişti. O artık bir şahıs olmaktan çıktı. Yürüttüğü siyasi mücadele ile siyasi bir figüre dönüştü. Öte yandan hükümet de bir siyasi figür olarak Demirtaş’ı rahat bırakmayacaktır.
Ve son seçim kampanyasında olduğu gibi Demirtaş üzerinden kara propaganda yürütmeye, Kürt hareketini itibarsızlaştırmaya devam edecektir. Dolayısıyla hem HDP’nin hem de Demirtaş’ın karşılıklı bir muhasebeye ihtiyaç duyduğunu ve bu süreçten de yapıcı bir çözümle çıkacaklarını düşünüyorum."