Dr. Ramazan Demirtaş'tan fay yasası yorumu: Malatya, Tuz Gölü ve Ecemiş fayı, Urla, Islahiye, Gölcük, İskenderun Körfezi örneği

Uzmanlık alanı Paleosismoloji, deprem jeolojisi olan Dr. Ramazan Demirtaş fay yasasına ilişkin dikkat çeken bir yorumda bulundu. Demirtaş "35 yıldır uğraşıyorum. Fay yasası demek son derece zaten sıkıntılı. Şimdi burada fay yasasını çıkarttığınız zaman bu işi bilen bir kurum yok. Bu işi yapabilecek bir kurumsal yapılanma yok" diye konuştu. Kısa Dalga'ya konuşan Demirtaş'la söyleşimizin son dördüncü bölümünü paylaşıyoruz...

Türkiye'yi yasa boğan 7,7 ve 7,6'lık Kahramanmaraş merkezli, Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Hatay, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa'da büyük yıkımlara neden olan depremlerden sonra uzmanlardan diri faylar üzerine değerlendirmeler devam ediyor.

Türkiye'deki 485 diri fay hattının tamamı 5 ve üzeri büyüklükte deprem potansiyelinde olduğu için fay yasası acil gündem oldu.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum "Şu an fay yasası ile ilgili AFAD Başkanlığımız çalışıyor. Burada belki radikal başka kararları da içine koyacağımız bir süreci yönetiyor olacağız" mesajını vermişti.

Deprem Bilimci Dr. Ramazan Demirtaş tartışılan fay yasasına ilişkin yorumda bulunmuş "Her oluşturulan keyfi sakınım bandları için AFETE MARUZ BÖLGE KARARLARI alınıp, o binaların yıkımını gerektirir" demişti.

Demirtaş'la söyleşimizin dördüncü ve son bölümünde fay yasısını konuştuk.

35 yıldır uğraştığını söyleyen Demirtaş "Fay yasası demek son derece zaten sıkıntılı. Şimdi burada fay yasasını çıkarttığınız zaman bu işi bilen bir kurum yok. Bu işi yapabilecek bir kurumsal yapılanma yok. Bu işi bilebilecek bir yetkin ne denetleyici var ne bu işi yapan bir özel sektör ya da bu işten yetkin anlamda olacak bu işi araştıracak insan sayısı da belki parmak sayısı kadar anca bu kadar azdır" tespitini yapıyor.

"Siz bir fay yasası çıkartırsanız hayali fay izlerinin etrafını kapatmaya başlarsınız. Niye?" sorusunu soran Demirtaş "MTA'nın diri fay haritası 2 milyon ölçekli bir harita hadi 250 bin ölçekli. 250 bin ölçekli ne demek? Bir santim 2.5 km demektir. Şimdi dolayısıyla imar paftasına baktığınız zaman onlar 1000'de 5000 ölçekli haritalardır. Orada bir santim 10 metre bir santim 50 metredir. Siz 2.5 kilometrede bir hassasiyetteki şeyi fayı çizgi olarak oraya geçiremezsiniz. Şimdi bizim arkadaşlarımız şu anda zaten genelgeler gereği bunu yapıyor ama yanlış yapıyor. Oradan Google'ye bakıp bu fayı 1000 ölçekli haritanın üzerine çizgi olarak geçiyor ki orada fay geçmiyor. Gidiyorlar orada kazı yapıyorlar. Kazı yapınca o kazı yanlış yerde yapılıyor. Olmayan yerde kazı yapılıyor" şeklinde anlattı.

Bir diğer konu da şu diyen Demirtaş "siz gittiniz yanlış yerde kazı yaptınız ondan sonra ya da bir yerde bir iz buldunuz dediniz ki burada bir deprem var. Eyvallah. Ondan sonra bunun etrafında keyfi bir sakınım bandı oluşturuyorsunuz. Keyfi diyorum bakın yani niye keyfi? Çünkü sizin fayla ilgili birçok parametreyi bilmiyorsunuz. Yani 30 metre, 20 metre, 50 metre şeklinde ya da 100 metre şeklinde fayın iki tarafına yapı yasaklı bölge beliyorsunuz. Bunlar doğru değil" dedi.

Niye değil? sorusuyla konuya açıklık getiren Demirtaş "Her fayı aynı kategoriye sokamazsınız. Çünkü her fayın bir yıllık kaymazı var, her fayın bir deprem tekrarlama aralığı var. Şimdi diyorsunuz ki mesela Tuz gölü fayı, Ecemiş fayı bu faylar 10 bin yılda bir deprem üretiyor. En sonda diyelim 3-4 bin yıl önce üretmiş siz 100 yıllık bir bina hakkında karar veriyorsunuz. Şimdi Ecemiş fayı ya da Tuz gölü fayının üzerinde binaların olması oradan sırf fay geçiyor diye kapatma gerekçesi olamaz. Malatya fayı, Ecemiş-Tuz gölü fayı için ben kazı yaptım, her an deprem üretir demek son derece bilimsel olarak da yanlış olan bir şey ve halkı yanlış bir şekilde tedirgin edersiniz" ifadelerini kullandı.

Demirtaş şunları kaydetti:

"Niye?

Çünkü o binaların ekonomik ömrü 100 yıl maksimum. Şimdi 100 yıl içerisinde o depremle karşılaşmayacak. Birkaç bin yıl karşılaşmayacak. O zaman biz bu fayın etrafında sırf bir fay geçiyor diye o binaları niye yıkalım ki? Bir başka şey, mesela Kuzey Anadolu fayını düşünün, son 100 yılda 7 ile 7.5 arasında deprem üretmiş yüzey kırığı oluşturmuş bir daha o depremi en az 250 - 600 yıl oluşturmayacak. Bizim binamızın ekonomik ömrü zaten 100 yıl. Oraya niye biz o zaman tampon koyacağız?

Bunun sakıncası şu, siz deprem olmadan önce yüzey kırığı oluşturmadan önce birçok faya bu şekilde gidip birkaç kazı yapıp etrafında keyfi sakınım bandı koyacaksınız orada sizin mesela binalarınız var bu binaların etrafına eğer bir sakınım bandı koyarlarsa nitekim Ege'de mesela Urla fayının olduğu kesime Urla derken Gülbahçe fayının üzerine bir tampon oluşturmuşlar halbuki Gülbahçe fayı 2000-3000 yılda bir tane deprem üretmiş ama şu anda bunu yaptıkları için oradaki insanların villaları sıkıntıya giriyor.

Neden?

Çünkü bu sakınım bandını koyunca belediye imar paftasına bunları geçiriyor. Siz gidiyorsunuz diyorsunuz ki bakın ben bunun yanına bir tane küçük bir yapı yapacağım. Diyor ki, yapamazsınız oradan fay geçiyor. Yani dolayısıyla keyfi bir insanın hayali bir çizginin etrafına ya da birkaç bin yılda deprem üretecek bir fayın etrafına sakınım bandı koyarsanız insanların ekonomik mal varlığını sıfıra indirgiyorsunuz. Belediye şunu yapmıyor, normalde şöyle bir durum var, siz gittiniz bunu yaptınız sakınım bandı koydunuz içerisine de yüzlerce, binlerce bina var. Bakanlar kurulu kararıyla afete maruz bölge kararı almanız gerekiyor ve oradaki ne kadar bina o sakınım bandı içerisinde kaldıysa deprem olmadan önce onları yıkmanız gerekiyor. Yani belediyenin size buraya yapı yapamazsınız çok da yasal bir şey değil olamaz yani yasal değil. Anladınız mı?

Şimdi siz bunu 500 fayda yapmaya kalkarsanız belki önünüze yüz binlerce bina çıkacak ki dedim ya bazısı 500 yıl bazısı birkaç bin yıl bazısı 10 bin yıl sonra deprem üretecek. Siz bu binaları keyfi olarak birileri böyle istiyor diye yıkacaksınız. Bu çok ciddi bir bütçe de gerekir. Aslında yukarıdaki karar vericiler bunu anlayamadı. Zannetti ki 6 Şubat'taki depremler faydan yıkıldı. Ben de ısrarla şuna itiraz ediyorum, diyorum ki, 6 Şubat depremlerinde yüzey kırığından yıkılan bina sayısı belki 10 tane değildir. Yani bunlar yerel zemin koşulları artı depreme dayanıksız bina olmasından dolayı yıkıldı. Yani yüzey fayından dolayı yıkılmadı."

Demirtaş "Islahiye Devlet Hastanesi. Islahiye Devlet Hastanesi'nin bahçesinden yüzey kırığı geçti 5-6 metre de yer değiştirme oluşturdu. Hastane yıkılmadı. Neden?" diye sorarak dikkat çeken bir örneğe ilişkin şunları söyledi:

"Çünkü alüvyon zeminlerde kırık genellikle rijit bir kütleyle rastladığı zaman onun altından geçmek yerine etrafını dolaşır. Yani normalde alüvyon zeminlerde yüzey kırığı oluşsa bile oraya da sakınım bandı oluşturamazsınız ama bizim arkadaşlarımız 6 Şubat öncesinden gitseydi şu anda Islahiye Devlet Hastanesinde sakınım bandının içerisine koyup o hastanenin de yıkılma kararını vereceklerdi bilmem anlatabildim mi?"

Son olarak Gölcük Değirmendere ya da İskenderun Körfezi gibi bölgelerle ilgili önemli bilgiler veren Demirtaş "yanal yayılımı ve kıyı çökmesine neden olan dolgu zeminler. Çok riskli zeminlerin buraya herhangi bir teknik uygulayamazsınız. Bunlar direkt çöker yani direkt denizin içerisine kayar. Onun için en büyük sorunumuz depreme dirençli yapıları deprem olmadan önce yıkıp o bütçeyi deprem sonrasında kullandığınız belki, 10 lirayı 1 lirasını deprem öncesinden bu binaları yıkarak kullanırsak doğal olarak bu deprem zararını azaltma konusunu bitirmiş oluruz." görüşünü dile getirdi. (Kısa Dalga)

Gündem Haberleri