31 Mart’taki yerel seçimlere bir ay kala seçim çalışmaları yoğunlaştı. Danış Beştaş ile Çepni iki haftadır meydanlarda. T24'ten Cansu Çamlıbel'e konuşan Beştaş, hem Başak Demirtaş'ın adaylık sürecine dair hem de çözüm sürecine dair açıklamalarda bulundu.
"Çözüm süreci biliyorsunuz bir 'AKP projesi' olarak görüldüğü için bugün kendini 'muhalif' olarak tanımlayan pek çok siyasi yorumcunun hayli eleştirel yaklaştığı bir konu" şeklindeki ifade üzerine şunları kaydetti:
"Biz o dönemde partideydik ama aynı zamanda Mecliste'ydik ve siyaset yürütüyorduk. Her zaman da şunu söylüyorduk; Adalet ve Kalkınma Partisi bizim iktidar olarak muhatabımız ama bizim ittifak ortağımız değil. Biz onunla ittifak yapmadık. Bu sorunun çözümü için görüştük. Başka bir parti iktidarda olsa yine görüşürdük. Bugün için de aynı şey söz konusu. Bu, seçimle ilgili bir mesele değil. Seçimi çok aşan, seçimin üstünde ve Türkiye'nin geleceği açısından en hayatı mesele. Bugün Adalet ve Kalkınma Partisi ile ittifakımız yok, görüşmemiz yok.
Bizim siyasi mücadelemiz içinde seçimin sonrasına ertelemediğimiz bir dolu şey var. Mesela tecridin kaldırılması için bir kampanya yürüyor. Özgürlük Yürüyüşü yapıldı. Pazar günü İstanbul Esenyurt'ta miting yapıldı. Çünkü biz bu yolların açılmasını istiyoruz. Meselenin artık konuşarak ve diyalogla çözüm yoluna girmesi noktasında irade koyuyoruz. Seçim öncesi, seçim sonrası ayırmadan böyle bir talebimiz ve mücadelemiz var. Biz siyaseti sadece seçimlere sıkıştırılan bir olgu olarak görmüyoruz. Biz siyaseti bir toplumsal mücadele olarak da görüyoruz."
Beştaş, "Muhalif kanallardaki yorumcu arkadaşlar şimdi bu cümlelerinizi okuyunca yine 'DEM Parti hükümete yanaşıyor' diyecek" yorumuna da "Evet, diyebilirler. Dedim ya söylediklerimiz bilinçli olarak manipüle ediliyor genelde" karşılığını verdi.
Başak Demirtaş'ın adaylık çıkışına ilişkin de şöyle dedi: “Başak Demirtaş’ın adaylık düşüncesinden partinin haberi olmadığı doğru değil. Buna şaşıran arkadaşlar bilmiyor ama parti yönetiminin bir bölümü Selahattin Bey’in iletisiyle biliyor konuyu.”
"Seçim sonrasında bir ortam oluşursa çözüme varız"
Çamlıbel'in Beştaş ile yaptığı söyleşiden ilgili bölüm şöyle:
Şunu diyorsunuz; "Şimdi bir temas ya da hazırlık yok ama seçim sonrasında hükümet adım atarsa kapınız açık."
Seçim sonrasında diyelim ki böyle bir ortam oluştu, tabii ki varız çözüme. İktidar tarafından böyle bir adım atılırsa, ittifak yapmak için değil muhataplık açısından tabii ki görüşürüz. Zaten 2013'te de meseleye aynı şekilde yaklaşmıştık. İttifak değil muhataplık.
Ama 2013'te Türkiye bambaşka bir politik iklimin içindeydi. Ülke tarihindeki en yaygın sivil toplum direnişi olan Gezi protestolarının yapılabildiği bir Türkiye idi. Aradan geçen 11 sene içinde AKP iktidarı ülkeyi demokratikleştirme ajandasını bir kenara atarak güvenlikçi bir devlet anlayışına ve otokratik uygulamalara döndü. 11 sene önce televizyonlarda tartışılabilen şeylerin onda birini söyleyen birisinin bugün kendini bir terör soruşturması kapsamında bulma ihtimali son derece kuvvetli. Bugünün Erdoğan'ından ve AKP'sinden çözüm için samimi bir adım beklemek ne kadar gerçekçi sizce?
Biz burada beklentiyi aşan bir psikolojideyiz. Bunun mücadelesini yürütüyoruz. Yani bu konuda direniyoruz. Arkadaşlarımız hala cezaevinde. Çözümün gerektiği konusunda hiçbir tereddüdümüz yok, o yüzden de hiçbir 'fakat'mız yok. Biz demokratik siyaset yürütürken bu konuda birçok tartışmaya muhatap olduk bugüne kadar. Bugün iktidar kendisine oy vermeyen herkesi 'terörist' görüyor. O konuda sizinle aynı fikirdeyim. Ama bizim bugünkü açmazımız sadece iktidarın bu tutumu değil. Tamam o 'terörist' görüyor ve elinde güç var, peki CHP'den ve diğer partiler Kürt meselesi için herhangi bir tavır ortaya koyuyor mu? Hepsinin çözüm sürecini neredeyse bir günah olarak kodlayan bir dilleri var.
Meclis'te de onlarla yaşadığımız en büyük tartışmalarda hep bu vardı. En ufak bir şeyde "Efendim siz de Salih Müslim ile görüşmediniz mi?" ve bunun gibi çözüm sürecini hükümetin en büyük günahı olarak gösteren bir açı. CHP ile aramızda mesela böyle bir açı farkı var ve bu ciddi bir açı farkı. Biz çözüm sürecinin devam etmesi gerektiğini, bugün yine sorunun konuşularak çözülmesi gerektiğini savunurken, bu ülkenin muhalefeti tam tersi bir dil kullanıyor. Kendine 'Demokratım' diyen muhalefet partisi siyasetçileri de bu sorunu tanımıyor.
Başak Demirtaş’ın önce adaylığı arzu ettiğini kamuoyuna açıklayıp sonra geri çekilmesi olmadı mı? Bu soruyu şunu da hatırlatarak sormuş olayım; Selahattin Demirtaş 2023 seçimlerinde partinizin kendisini aday göstermesini teklif ettiğini ancak bunun parti yönetimi tarafından uygun bulunmadığını açıkladı. Ama bunu o tartışma esnasında değil, sonradan açıkladı. Bu açıdan bakıldığında Başak Demirtaş’ın İBB için adaylık arzusunu daha parti içi tartışma yaşanmadan ve ortak bir karar çıkmadan kamuoyuna açıklamasının başka bir anlamı yok muydu?
Ortak karar verilmemiş olsa da Selahattin Bey, Başak’ın böyle bir düşüncesi olduğunu partiye iletmiş aslında. Ben o sürecin nasıl işlediğine baktım, araştırdım, muhataplarıyla görüştüm. Yani bu durum partiye iletilmiş ve partinin bilgisi var. Sonradan partiden bazı arkadaşlarımız “Sürpriz oldu” dediler ya, aslında onlar bilmiyormuş ama partinin bilgisi var. Parti yönetiminin bir bölümü Selahattin Bey’in iletisiyle biliyor konuyu. Fakat çok yoğun bir dönem ve parti kurulları henüz olayı olgunlaştıramamış, tartışamamış. Yani henüz tartışılmamış ve karar verilmemişken bu açıklama olunca zamanlamada bir denk gelememe hali oluşmuş. Bunu da ilk kez açıklıyorum. Daha önce söylemedim çünkü bu kadar ayrıntı sorulmadı. Başak bizim partili arkadaşımız, Selahattin Bey çok değerli. Birlikte yol yürüdüğümüz eski eş genel başkanımız, cumhurbaşkanı adayımız. Onların yıpranmasına da gönlüm razı değil. (Kısa Dalga)