Kısa Dalga - Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş, Ankara'nın Çankaya ilçesi Çukurambar semtindeki Kızılırmak Mahallesi'nde 30 Aralık 2022'de uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetmiş, cinayetle ilgili 22 kişi hakkında dava açılmıştı.
Davada 3. gün: Duruşmaya kimler katıldı?
Ateş'in öldürülmesine ilişkin 22 sanıklı davanın üçüncü celsesi başladı. Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, taraf avukatları, müşteki Ayşe Ateş ve yakınları katıldı.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu ve CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan da duruşmayı takip ediyor.
Doğukan Çep Kılıçdaroğlu'nu taklit etti: Buradayım
Gazete Duvar’ın aktardığına göre, önceki günkü duruşmada Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik "Bay Kemal nerede" diye bağıran sanık Doğukan Çep bugün de dengesiz hareketlerine devam etti. Çep, duruşma başladığında yoklama alınırken, Kemal Kılıçdaroğlu'nun daha önce yaptığı bir açıklamada söylediği "Buradayım" sözlerine benzer şekilde "Buradayım" diye seslendi.
Davanın ilk celsesinde 8, ikinci celsesinde ise 13 sanığın savunması dinlendi. Duruşmaya, sanık savunmalarının alınmasıyla devam edilecekti ancak davanın son sanığı Umut Ersoy'un avukatının duruşmada olmaması nedeniyle avukat beyanlarının alınmasına geçildi.
Özyağcı’nın avukatı: 'Başkası tarafından ateşlendiği açık'
Tetikçi Eray Özyağcı’nın avukatı Zeynettin Aktürk, mahkemede yaptığı savunmada Sinan Ateş'i yanındaki Selman Bozkurt'un silahından çıkan kurşunun öldürdüğünü ileri sürerek şunları söyledi:
“Eray Özyağcı’nın vuruş açısı çok açıktır. 1 metre mesafeden ateş eden bir insan öldürme saikiyle ateş ediyorsa başına ateş eder, ayaklarına etmez. Kamera görüntülerinde de ilk üç atışın ayaklarına yapıldığı görülmektedir. O esnada Ateş'in yanında bulunan Selman Bozkurt ateş edince de kaçarken onu omzundan yaralamaktadır. Otopsi raporundan anlaşılacağı üzerine mermi maktulün sağ üst tarafından girerek sağ alt taraftan çıkmaktadır. Otopsi raporu bize bir nebze delil sunmaktadır. Bu da kafasına isabet eden mermidir. Kamera görüntüleri olayı çok iyi açıklamaktadır. Bundan yola çıkarak ve otopsi ve olay yeri inceleme raporu ile birlikte değerlendirildiğinde Selman Bozkurt maktule doğru ateş etmektedir. Anlattığımız deliller nazara alındığında maktulü öldüren merminin başkası tarafından ateşlendiği açıkça görülecektir."
'Kendini müdafaa için ateş açtı'
Avukat Aktürk savunmasına şöyle devam etti:
“Müvekkilim olay yerinin 50-60 metre uzağında hayatına yönelik bir kasıt gördüğü için kendini müdafaa etmek için karşı tarafa ateş etmiştir ve ‘Ben Selman Bozkurt’a ateş ettim, maktule değil’ demiştir. Yine maktulün yanında bulunanlardan birinin ses kaydı olmasa da ‘Reisi vurduk’ ifadeleri vardır ve bir irkilme ifadesi vardır ve bu çok nettir. Anlattığımız deliller nazara alındığında maktulü öldüren merminin başkası tarafından ateşlendiği açıkça görülecektir. Müvekkilimin ‘silahla kasten yaralanma suçu’ndan sorumlu tutulmasını talep ediyoruz.
Ayrıca yanında yakını yaralanan birisi olay bittikten sonra yanından ayrılmaz. Oysa apar topar oradan silahlar alınıyor ve her ne hikmetse silahlar kaçırılıyor. Peki bu silahlar neden kaçırılıyor? Hangi düşünce ve hangi mantıkla bu silahlar kaçırılıyor? Bu hiç incelenmemiş. Bu şahısların ifadeleri alındı mı? Alınırken ne diye alındı? Olay olurken 3 kişi var müvekkilim de dahil Ahmet Keçik ve Selman Bozkurt’un ifadesi doğru şekilde alınmamıştır. Yazılı olarak da beyanlarımızı vereceğiz.”
'Polisler şiddet uyguladı'
Daha sonra Sanık Sinan Ateş'e yönelik "toplu halde, iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme" suçuna yardım etmekten yargılanan tutuklu sanık Umut Ersoy’un dinlenmesine geçildi.
Üzerine atılı suçları kabul etmediğini söyleyen Ersoy, “Polisler beni gözaltına aldıklarında neyle suçlandığımı söylemediler. Pendik Karakolu’na geldiğimde ise polisler bana şiddet uyguladılar. Ardından hastaneye gidip rapor aldık. Ankara’ya doğru yola çıktığımda da hala neden alındığımı bilmiyordum. İddianame çıkana kadar da neyle suçlandığımı bilmiyordum. Suat Kurt’u telefonla aradığım iddia ediliyor ama hiçbir şekilde kendisini tanımıyorum” dedi.
'Müvekkilim araç konusunda yardımcı oldu'
Son sanık Umut Ersoy’un dinlenmesinin ardından sanık avukatlarının savunmalarına geçildi. Sanık Vedat Balkaya’nın avukatı Cem Ali Kılıç, “Müvekkilimize ilk olarak 'Alacak verecek için yardımcı olabilir misin' diye soruluyor. Müvekkilim olay yerine 250-300 metre uzakta bekliyor ve sanık Eray Özyağcı tarafından hep olay yerinden uzakta tutulmaya çalışılıyor. Eylem planına dahil müvekkilime hiçbir bilgi verilmiyor. Eray Özyağcı motordan inerken müvekkilime ‘silah sesi duyarsan sakın kaçma’ diyor. Bu plana dahil olan birine bu söylenebilir mi? Fiil üzerinde ortak hakimiyeti yoktur, sadece araç konusunda yardımcı olup fiilin işlenmesini kolaylaştırmıştır. Tutuksuz yargılanmasına ve davaya bu şekilde devam etmesini talep ediyorum” ifadelerini kullandı.
'Sanıkların hepsi tecrit altında'
Sanık Suat Kurt’un avukatı Demet Saatçioğlu, dosyadaki insan hakkı ihlallerine değineceğini kaydetti ve “Bir önceki gün gerilim oldu, tam da avukat Serdar Öktem ifadesini bitirmek üzereyken oldu. Avukat olması nedeniyle sanık olarak yargılanan bir kişinin delil sunma yükümlülüğü olmadığını belirtmek isterim. Başka hiçbir sanığa ‘neden telefon şifresini vermedin?’ diye sorulduğunu duymadım. Komiser Bey de aynı sorulara maruz bırakıldı. Oysa kimsenin şifresini verme zorunluluğu yoktur.” dedi.
Saatçioğlu savunmasını şöyle sürdürdü:
“Dosyayla alakalı insan hakkı ihlallerinden bahsederken Türk yargı sisteminin daha iyi bir hale gelmesi için çözmemiz gereken sorunlar vardır. Dosyada kısıtlılık olurken basında bazı ifadelerin ve belgelerin yayınlandığını görüyoruz. Bu, hukuka aykırıdır. Tutukluluk meselesine gelecek olursak müvekkilim tamamen keyfi şekilde tutuklanmıştı. Müvekkilimin hakkında bilgiler masumiyet karinesi ihlal edilerek basına yansımıştır. Tüm sanıkların hepsi hücrede kalmaktadırlar ve tecrit altındadırlar.”
İddianameyi şeklen değerlendireceğini kaydeden avukat Demet Saatçioğlu, “Sinan Ateş ile ilgili kısım 4 sayfa, Selman Bozkurt ile ilgili kısımlar da yarım sayfa anlatılmıştır. Türkiye’nin gündemine oturan dosyada eylem ile ilgili bölüm 5 sayfa bile değildir. Burada Sinan Ateş ile ilgili bir soruşturma yürütüldüğünü belki söyleyebiliriz ama Selman Bozkurt ile alakalı bir soruşturma yürütülmemiştir. Müvekkilime Selman Bozkurt ile ilgili tek bir soru yöneltilmemiştir.
Yeni ifade talepleri
Azmettirici Doğukan Çep bile Selman Bozkurt hakkında yargılanmazken benim müvekkilim Selman Bozkurt’u tasarlayarak öldürmeye teşebbüse yardımdan yargılanıyor. Bu dava açılmadan önce müvekkilimin suçları basında köşe yazısı haline getirildi. Ahmet Keçik ve Selman Bozkurt’un detaylı olarak ifadelerinin alınmasını talep ediyorum. Sinan Ateş’in kesin ölüm sebebi bile dosyada yoktur. Buna dair detaylı rapor alınmasını ve keşif yapılmasını talep ediyoruz.”
'Müvekkilim kimliğini saklama gereği duymadı'
Suat Kurt’un diğer avukatı Fuat Saatçioğlu da bazı sanıkların ifadelerinin çelişkili olduğunu ancak müvekkili Suat Kurt’un emniyet, savcılık ve mahkeme huzurundaki beyanlarının tamamen aynı olduğunu vurgulayarak şu iddiaları dile getirdi:
“Bu da müvekkilimin samimiyetini ortaya koymaktadır. Müvekkilim kendi halinde yaşarken Doğukan Çep tarafından aranıyor ve sadece arkadaşı olduğu için hatıra binaen yardımcı olabilmek için eylemlerde bulunmuştur. Müvekkilim bir cinayet için gelmiş olsa yüzüne bir atkı kafasına bir bere taksa kimse şüphelenmezdi. Müvekkilimin suç işleme kastı yoktur, kimliğini saklama gereği duymamıştır.
‘Arkadaş kurbanı'
Eray Özyağcı da sanığın olay yerinde olduğunu bilmediğini kaydetmişti. Dolayısıyla müvekkilim olayın planlanma aşamasında yoktur. Müvekkilim olaydan bihaberdir. Müvekkilim sadece Sinan Ateş'in camiden çıkıp ofisine doğru gittiğini söylüyor. Burada bir fiili hakimiyeti yok. Müvekkilim bunu söylemese de bu fiil zaten gerçekleşecekti. Benim müvekkilim suçlansa suçlansa sadece yardımdan suçlanabilir. Selman Bozkurt'un olaya dahil edilmesi ise tamamen tesadüfidir. Eray'a ateş ettiği için karşılıklı çatışmaya giriyorlar. Bu, Eray'ın bireysel eylemidir. Benim müvekkilim bu olaydan sorumlu tutulamaz, bir illiyet bağı da yoktur. Dolayısıyla Selman Bozkurt konusunda müvekkilimin tahliyesini talep ediyoruz. Müvekkilim çok samimi beyanlarda bulundu. İstemeden bu olayın bir parçası. Arkadaş kurbanı olmuştur. Biz bu olayın asli faili olamayız. Müvekkilimizin tahliye edilmesini talep ediyoruz."
Aradan sonra duruşma devam etti
Sinan Ateş davasının ilk duruşmasının üçüncü celsesi verilen aranın ardından devam ediyor.
Duruşma Sinan Ateş'e yönelik “toplu halde, iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme" suçuna yardımdan yargılanan, Ankara’dan İstanbul’a tetikçi Eray Özyağcı ile birlikte gelen özel harekat polisi Murat Can Çolak’ın avukatı Rıza Çengel’in savunmasıyla başladı.
Çengel, “Müvekkilim iş arkadaşı Aşkın Mert’i tanımaktadır. Diğer isimlerle bir bağı yoktur be tanımamaktadır. Müvekkilim zaten araçtan hiç inmemiş ve uyuya kalmıştır. Bile isteye suça yardım etmekle bilmediği bir insana bilmeden yardım etmek suçu farklıdır” dedi ve Çolak’ın tahliyesini istedi.
'Siyasi bir dava gibi lanse ediliyor'
MHP’nin İstanbul İl yöneticisi olan ve cinayeti azmettirdiği iddia edilen Doğukan Çep’e eşinin hesabından para gönderen tutuklu sanık Ufuk Köktürk’ün avukatı İlker Kocaoğlu, “Müvekkilin para vermesindeki tek sebep Doğukan’a borç vermektir. İddianamede bunun aksini iddia edecek bir somut belge yoktur” dedi.
Müvekkilinin bir siyasi partinin yöneticisi olduğu için ve bazı yerlerde çekildiği fotoğraflarla itham edildiğini belirten Kocaoğlu, davanın bir siyasi davaya dönüştürülmek istendiğini ifade ederek, “Bir siyasi partinin yöneticisi olduğu olarak belirtilen haberlerle tutuklanması gerçekleşmiştir. Tahliye edilmesini talep ediyoruz” dedi.
'Kimseyi tanımıyor'
Azmettirici Doğukan Çep’e tetikçi Eray Özyağcı’ya vermesi için motorsiklet satan Mehmet Yüce’nin avukatı Turhan Göçer, sanıkların arasında müvekkilini tanıyan hiç kimse olmadığını, müvekkilinin de hiçbir sanığı tanımadığını söyledi. Müvekkilinin kendisine ait motosikleti internet satış sitelerinde ilana koyduğunu belirten ve olayla tek ilişkisinin bu satış olduğunu kaydeden Göçer, Yüce’nin tahliyesini istedi.
'9 ay önce uydurma adres verdi'
Eski MİT personeli olduğu iddia edilen tutuklu sanık Çağlar Zorlu’nun avukatı Sümeyra İlmeşin suçlamaları kabul etmediklerini belirterek, şöyle konuştu:
“Müvekkilim hakkında tek suçlama sadece birkaç kez Tolgahan Demirbaş’a verdiği uydurma adreslerdir. Kendisine arkadaş olması nedeniyle vermiştir. Bu adres iletişimi hem medyada hem de iddianamede birinden alınmış gibi yansıtılmıştır. Müvekkilimin ifadesinin alınmasının ertesi gün medyada haber sitelerine afiş oldu. Benim müvekkilim MİT mensubu olarak da anıldı. Bu adreslerin doğruluğu hiçbir değerlendirmeye konu olmadı. Bütün dilekçelerimizde bu adreslerin doğru olmadığını defalarca söyledik.” Söz konusu uydurma adresin cinayetin gerçekleştiği tarihten 9 ay önce verildiğini de hatırlatan İlmeşin, müvekkilinin tahliyesini talep etti.
‘İtirafçı olur diye 6 ay hücrede tuttular’
Marco Paşa isimli kafenin ve Gölbaşı’ndaki çiftliğin sahibi Aytaç Ataç’ın avukatı Hüseyin Beyhan, cinayete yardım fiilinin bulunmadığını ifade etti. Gazetelerde herkesin bir tiyatro yazdığını savunan Beyhan, iddianamede çiftliğin geçmediğini, olay günü çiftliğin kontrol edildiğini söyledi. Müvekkilinin daha önce cezaevinde hiç kalmadığını kaydeden ve 18 aylık tutukluluğunun 6 ayının hücrede geçtiğini söyleyen Beyhan, “Müvekkilim itirafçı olur diye 6 ay hücrede tuttular” dedi.
‘Dizi yapıldı reklamı lazımdı’
Tutuklu sanık Serdar Öktem’in avukatı Oğuzhan Bilgin, basında da çıkan ‘06 DB 7018’ ve ‘34 NR 6118’ plakalı araçlara ilişkin, “‘06 DB 7018’ plakalı araç Öktem’in kullanımında değildir. Diğer plakalı araç ise Öktem’in hakkında basında çıkan haberlere ilişkin Ankara’ya geldiği ve yolcu koltuğunda oturduğu araçtır. Bu iki araç üzerinden sahte deliller oluşturulmuştur” dedi. Diğer avukatı Batuhan Bastı ise medyada çıkan haberlere ilişkin, “Dizi çekildi ve kanala satıldı. Bunun reklamının yapılması lazımdı. Bazısını tenzih ederek, gazeteci arkadaşlarımız da bu işi iyi üstlendi” açıklamalarında bulundu.
‘Yok olan bir şeye savunma yapamam’
Sinan Ateş’in konum bilgilerini edinmekle suçlanan tutuklu sanık Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Emre Yüksel’in avukatı İsmail Küçük, “Şu an bir savunma yapamıyorum çünkü yok olan bir şeye savunma yapamam. Elbette tüm gazeteciler basın özgürlüğü anlamında özgür. Ama 18 aydır 500 bölümlük bir dizi yayınlandı ve aynı bölüm tekrar ediliyor. Yok olan bir şey varmış gibi yayın yapıldı. Bizden herhangi bir yere gönderilen bir konum söz konusu değil. İddia edilen konuma gitmiyoruz o saatlerde. Olay saatlerinde emniyette, MKE’deyiz. Gazeteciler neden lehe delilleri televizyonda yayınlamıyorlar" dedi.
Savunmaların ardından davanın üçüncü celsesi sona erdi. Davaya yarın saat 09:00’da devam edilecek.
İfadeler değişmişti
Dava, sanıkların ifadelerini değiştirmesine sahne olmuştu. Tetikçi Eray Özyağcı, Doğukan Çep'in azmettirmesiyle cinayeti işlediğini iddia ederken, Çep ise "alacak-verecek" meselesi nedeniyle Ateş'i ayaklarından vurdurmak istediğini öne sürmüştü.
Duruşmanın ilk gününde bu iki isim savunmasını yaptı. Eray Özyağcı, Ankara’ya siyasi cinayet için değil, Doğukan Çep’ten Ateş’i ayaklarından vurması için telkin alarak geldiğini söyledi. Özyağcı, “Bir kişi, hedef gözetmeksizin ateş etmeye başladı. Ben de onlara ateş ettim. Daha sonra ‘reisi vurduk, reisi vurduk’ diye bir ses duydum" ifadesini kullandı.
Doğukan Çep ise “Evet, ben azmettirdim. Planı ben yaptım ama amacım öldürmek değildi. Eğer ben bir suikast düzenlettirecek olsaydım, motorla yanlarından geçerken ateş ettirebilirdim” dedi.
Davanın dün görülen duruşmasında ise tetikçiyi İstanbul’dan Ankara’ya getirdiği belirtilen tutuklu polis memuru Murat Can Çolak kendini savundu. Çolak, Ankara’ya Özyağcı ile birlikte gideceklerinden haberi olmadığını iddia etti. (Haber Merkezi)