Yenidoğan çetesi davası: Yoğun bakımdaki kameralar çıkartıldı

Tutuklu sanık hemşire Damla Atak, "Yoğun bakımda kameralar olduğunu ve Ali Diren'in çıkarttırdığını biliyorum ama tarihini hatırlamıyorum" dedi.

Kısa Dalga - 22’si tutuklu 47 sanığın yargılandığı yenidoğan çetesi davasına Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam ediliyor.

22 tutuklu sanık cezaevinden getirilirken 20 tutuksuz sanık ve taraf avukatları duruşmada hazır bulundu. Duruşmaya, 2 sanık ise SEGBİS yöntemiyle bağlandı. Duruşmayı, çok sayıda avukat ve basın mensubu takip ediyor.

ANKA'nın haberine göre; tutuklu sanık hemşire Damla Atak, savunmasında şöyle konuştu:

"Herkes birbirinin dedikodusunu yapıp birbirinin kuyusunu kazıyor. Yenidoğanda çalışırken epikrizleri Mehmet Halis'in yazdığını biliyorum, gözümle gördüm. Mehmet Halis (Başli-hemşire) yoğun bakıma gelirdi, dosyaları isterdi epikriz yazacağım derdi, doktorun odasına giderdi. Bilgisayarda epikrizleri yazarken okumadım doğru mu yanlış mı yazdığını bilmiyorum doktor odasında yazardı. Duygu Hastanesi işletme olarak Fırat Sarı'nındı. Hastane sahibi Burak Sezer ve Celil Sezer'di. Güney Hastanesi'ne başladığımda Fırat Sarı'lar oradaydı, 1 hafta sonra ayrıldılar. Şehmus Çelik ve Hüseyin Güney'in ayrıldığını duydum. Hüseyin'i ilaç sattığı için çıkarmışlardı. Bir usulsüzlük var mıydı bilmiyordum, varsa bile bize bunu doğru olarak aktarıyorlardı."

"Bebeğin ciğerleri kanıyordu"

Bebek Kaya'nın doğumuna gittiğini söyleyen Atak, şöyle devam etti:

"Hastayı toparladıktan sonra yenidoğana çıktık. Ümit bey hastaneden ayrıldıktan sonra 500 gram bir bebek geldi. Bebeğin akciğerleri kanıyordu. SMS olarak attığım bir mesaj var Ali Beye, '500 gram kanıyor' diye.

Bunun üzerine Ali Bey sabah saatlerinde yoğun bakıma geldi. Yoğun bakıma geldikten sonra şu an tam olarak hatırlamıyorum, 'İşte onu yaptık mı? Bunu yaptık mı? Kan istedik mi? Çektik mi?' vesaire, gibi sorular yöneltti. Bunun ardından ben Ali Hoca'ya, 'Evet hocam bunu yaptık. Hocam şunu yaptık' dedim. Ama bu bizi yönlendiren bir yoğun bakım doktoru alanda mevcut değildi. Zaten gece de nöbetçi doktoru olmayan bir hastane Güney Hastanesi.

Bebek Kaya'nın akciğerleri kanıyordu ama kalp atımında, oksijeninde herhangi bir sıkıntı yoktu. Ben Batuhan Çetin'i gece oraya sorumlu olarak bırakıp eve gittim. Bebek kötüydü evet ama acil bir durum gerektiren durumu yoktu. Bebeği kötü diye bahsetmemizin sebebi ciğerinin kanıyor olması. Batuhan gibi ben de bir hemşireyim, 'beni değil doktoru ara' dememin suç olduğunu düşünmüyorum. Rıza Bey, 'Kaya bebeği hiç görmediğini' söylemiş ama gördü, beraber vizite çıktık hatta.

Batuhan, Doğukan'ı arıyor, beni aramıyor Doğukan'ı arıyor. Amacı tamamen dedikodu yapmak. Kendisine sormak istiyorum hemşire olarak başka bir hemşireyi nasıl görüntülü olarak arayabiliyorsun? Beni arasa belki ben de bir şey yapamayacaktım, yine ex olacaktı ama ben oraya giderdim. Vicdanen giderdim. Bebekle ilgili beni arasaydı Batuhan, Ali hocayı arardım, sorardım. Ali Bey ya kendisi gelirdi ya da Oktay Beyi getirirdi. Ben haberim olmadığı halde bebek Kaya'nın ölümüyle suçlanıyorum. Bunu kabul etmiyorum."

"Rıza bey çocuk doktoru değildi"

"Rıza Bey, Batuhan'a 'Durumu kötü olursa fişini çekersin' diyor. Bunu bebeği bilen bir hemşire olarak ben yapmıyorum, bebeği bilmediğini söyleyen Rıza Bey nasıl yapabiliyor?" diyen Atak, şöyle devam etti:

"Gelirlerdi denetime, 'O var mı bu var mı' der giderlerdi. Ama Kaya bebeğin öldüğü gün geldiler tüm hastaları gezdiler Kaya bebeği sordular. İlgili doktoru sordular. Ali bey başhekimliğe gittikten sonra beni çağırdı. Hilda hanımın kaşesi var dedi. Hilda hanımın kaşesi olduğu için kaşesi olmayan hekimi gösteremedikleri için Hilda hanımı gösterdiler.

Tıbbı olarak hastalara başlanan hiçbir tedaviyi Rıza bey kendisi belirlemiyordu. Hilda hanım, Rıza beye söylüyordu, Rıza bey bize iletiyordu. Rıza bey çocuk doktoru değildi.

Hilda hanım normalde o süreçte Güney Hastanesi'nde çalışmıyordu. Sonradan başladı. Şehmus Çelik işten ayrıldığında yasal olarak çıkışını hemen yapmadılar. Bir hafta Mehmet Gürül ilgileniyordu sonrasında Ümit bey geldi. Kaya bebeği aldılar, Ümit bey gece aranmaktan rahatsız oluyormuş o yüzden işe başlamaktan vazgeçti, bunun üzerine Rıza beyle anlaştılar. Ben eşiyle gelecek diye biliyordum ama sadece Rıza bey geldi.

Kamera kayıtlarına ilişkin yoğun bakımda kameralar olduğunu ve Ali Diren'in çıkarttırdığını da biliyorum ama tarihini hatırlamıyorum. Bebek Kaya'dan önce mi oldu, sonra mı oldu, sebebi neydi bilmiyorum. Ben zaten hesap soramazdım. Ali Bey, 'Uzman doktorlar, yenidoğanda çalışmak istemiyorlar, poliklinikte çalışmak istiyorlar' dediğini biliyorum. Esencan Hastanesi'nden Fehmi Alperen'in aracılığıyla Güney Hastanesi'ne göndermişti Kaya bebeğin annesini.

Gıyasettin Mert Özdemir ile samimi bir ilişkimiz vardı. Menfaat ilişkisi değildi, duygusal bir ilişkiydi. Menfaat konuşmaları, para konuşmaları aramızda olmamıştı hiç. Hüseyin Günarhan'ın herhangi bir ilaç sattığını görmedim, sadece duydum. Benden ne Fırat Sarı ne de İlker Gönen ilaç talebinde bulundu. Bunları bu olayda öğrendim biz böyle bir şey yapmıyorduk. Biz alanda ilaç bekletmiyorduk. Eczaneden alıyorduk.

Hilda hanım ve Rıza bey, Kaya bebeğin öldüğü gün işe başladılar. Bebek geldiği gün ciğerleri kanamıyordu. İlk doğduğunda sıkıntısı yoktu. Sonradan kanaması olduğunda Ali beye mesaj atmıştım. Ali bey geldi, poliklinik doktoru Oktay beyi getirdi. Sevkiyle ilgili karar verecek kişi başhekimdi. Benim böyle bir şeyin kararını vermem mümkün değil." (Haber Merkezi)

Gündem Haberleri