Fransa solu Türkiye soluna örnek olabilir mi?

Türkiye’de Fransa’ya karşı bir aşk / nefret ilişkisini gözlemlemiyor değilim. İşte bu aşk / nefret ilişkisi içinde geriye kalan yüzde 10 için yazıyorum ve tekrar soruyorum: Fransa solu Türkiye soluna örnek olabilir mi? Benim cevabım evet.

Yukarıdaki başlığı okuyanların yüzde 90’ı içlerinden “hayır olamaz” dedi ve başka bir Kısa Dalga yazısına geçti.

Fransa konusunda Türk okura seslenmenin zorluğu şurada, ya okurların bir kısmı Fransa’yı çok ama çok iyi tanıyor ve 'Türkiye’nin örnek aldığı Fransız sistemini Fransızlar 1946’daki 4. Cumhuriyet'le terk etti' diyebiliyorlar.

Ya da Fransa’yı hiç tanımayanlar çok yüzeysel bilgilerle (Fransa Laiktir, vs) Fransa’nın Türkiye’den çok farklı olduğunu düşünüyorlar. İkisinin ortası yok!

Pek bilimsel değil ama şunu da ekleyeyim, Türkiye’de Fransa’ya karşı bir aşk / nefret ilişkisini gözlemlemiyor değilim. İşte bu aşk / nefret ilişkisi içinde geriye kalan yüzde 10 için yazıyorum ve tekrar soruyorum: Fransa solu Türkiye soluna örnek olabilir mi? Benim cevabım evet. (Yüzde 5 daha gitti). İzin verin anlatayım.

ÜÇ SOLDAN TEK SOLA

Fransa’da birbirinden çok farklı örgütlenmiş üç ana akım “sol” var.

Birincisi uzun süre iktidar partisi özelliğini koruyan, en azından 1981’de François Mitterrand’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden beri alternance yani her seçimde iktidarın değişmesine vesile olan parti konumundaki Sosyalist Parti. 1980’lerde ve nispeten daha zayıf da olsa 1990’larda altın çağını yaşayan Sosyalist Parti 1990’ların sonundan itibaren erimeye başladı. Bu erimede en önemli etken elbette 1990 sonrası batı dünyasında sosyalist hareketlerin güç kaybetmesi oldu ancak Fransa solu özelinde Gauche Caviar denilen elit burjuva sol gittikçe toplumun alt tabakalarından yani isçi, issiz ve/veya göçmen asıllı sınıflardan uzaklaştı.

Sonuçta 2002’de Sosyalist (aslında Troçkist kökenli) Başbakan Lionel Jospin’in Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci turunda elenmesiyle Sosyalist Parti’nin uzun ve yavaş cenaze töreni de başlamış oldu. Sağlam ve köklü örgütünün sayesinde Parti bir süre daha ayakta kaldı. Hatta Gauche Caviar temsilcilerinden François Hollande, diğer bir Gauche Caviar temsilcisi Dominique Strauss Khan’i bir tecavüz skandalı sayesine ekarte edip Cumhurbaşkanı bile olabildi (1912-2017) ancak bu başkanlık çöküşü daha da derinleştirdi. Partinin sol kanadından Benoit Hammon 2017’de yüzde 3 oy aldı, merkezde sayılabilecek Paris Belediye başkanı Anne Hidalgo ise daha geçenlerde, 2022 seçimlerinde yüzde 1,5 oy toplayabildi. Yerel seçimlerde Sosyalist Parti hâlâ var olsa da belli ki ulusal çapta bu sol yok olmuş durumda. O kadar ki partinin 1980’den beri efsanevi genel merkezi 10, rue de Solferino 2018’de satılmak zorunda kaldı.

İkinci iyi örgütlenmiş sol elbette Fransız Komünist partisi. 1920’deki Section française de l'Internationale communiste, yani Komünist Beynelmilel Fransız Seksiyonunun temelleri üzenine 1943’de kurulan Fransız Komünist Partisi özellikle İkinci Dünya Savaşı sırasında örgütlediği direniş ile 1950’lerden itibaren solun en güçlü partisi oldu. 1970’lerden itibaren SSCB ile arasına mesafe koyan parti, 1981’de Mitterrand’ı destekledi ve iktidar ortağı oldu. İşte 1980’lerden beri sağ iktidarların yiye yiye bitiremedikleri sosyal devletin aygıtları Sosyalist Parti-Komünist Parti koalisyonu sırasında yerleştirildi.

Doğal olarak Komünist Parti de 1990’lardan sonra zayıfladı ancak ideolojik çizgisi daha sağlam olduğundan Sosyalist Parti gibi “kaybolmadı”. Özellikle yerelde güçlü kaldı ve ulusal çapta da varlığını nispeten sürdürdü. Ta ki 2008 seçimlerinde Marie George Buffet %2 oy alana kadar. 2022 seçimlerinde Genel Sekreter Fabien Roussel aday olmakta inat edince o da % 2,4’le yetindi ve böylece 1980’lerden beri Fransız siyasetine damga bulmuş Komünist Parti ulusal çapta yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldı.

Üçüncü sol biraz daha karmaşık ve daha yeni. 1980’lerin sonundan itibaren bütün Batı Avrupa’da olduğu gibi Fransa’da da çevreci hareketler siyasallaştılar. Ancak bu siyasallaşma hem sol kanattan gelenlerin iç çekişmeleri hem de liberal sağdan gelen ekolojistlerin de rekabetinden oldukça bölünmüş ve inişli çıkışlı oldu. Günümüzde sol çevreci hareketin temsilcisi Europe Écologie Les Verts (Avrupa, Çevre, Yeşiller) partisi yerel seçimlerde çok iyi sonuçlar elde etse de ulusal çapta zayıf duruma düştü. 2022 seçimlerinde Yanick Jaddot yüzde 4,5 oy aldı.

İTTİFAKIN İMKÂNI

Söylemeye gerek yok, bu üç sol birbirinden nefret ediyor ve birbirinin solculuğunu sorguluyor. Özellikle 1997-2002 arası La gauche plurielle (çoğul sol) adı verilen işbirliği ve koalisyon döneminden kalan iç hesaplaşmalar hâlâ taze ve kimileri için aşılamaz duvarlar. Böyle bir ortamda ve genel dünya konjonktüründe Fransa solunun tamamen yok olması işten bile değil(di).

Ancak 2008’de Sosyalist Parti’nin bir hizbi olarak doğan Jean Luc Mélenchon hareketi her seçimde oylarını artırdı ve bir çok sol örgütte bir nefret objesi haline gelmesine rağmen her seçimde oylarını artırdı. 2012’de yüzde 11, 2017’de yüzde 20 ve 2022’de yüzde 22 oy aldı. İkinci tura hiç çıkamadı ama sosyalist partinin içine antrizm politikası çerçevesinde giren eski Troçkist Mélenchon artık solun tek temsilcisi haline geldi. Ve önemli bir şeyi geçekleştirdi.

Bütün sol partileri Haziran 2022 milletvekilliği seçimlerinde birleşmeye ve kendisini Başbakan yapabilecek bir parlamento çoğunluğu elde etmeye çağırdı. Bu çağrıya eski düşmanlar pozitif cevap verdiler ve böylece Haziran 2022 seçimleri için Nouvelle Union populaire écologique et sociale yani Yeni Çevreci ve Toplumcu Halk Birliği doğmuş oldu. NUPES birçok kamuoyu yoklamasında yüzde 28’le gene seçimlerin ilk turunda birinci parti gibi görünüyor.

Önümüzdeki haftalarda bu ittifak dağılmazsa bir mucize gerçekleşebilir zira seçimin ikinci tutunda macronist adaylar NUPES adayının lehine ve aşırı sağ adayın aleyhine çekilmek zorunda kalabilirler. Böylece 3 sol, 3 solu temsil eden partilerin birinin bünyesinde değil üçünün de dışında bir oluşumun şemsiyesinin altında birleşmiş ve tekrar iktidar hayalleri kurmaya başlamış oldu.

YA TÜRKİYE ?

Bu ittifak Türkiye’deki ittifaktan çok farklı. Sonuçta Fransa’da ne kadar rakip olsalar da solun temel değerlerini içselleştirmiş ekipler bir araya geldiler: Türkiye’de muhalefeti temsil eden altılı ittifakta CHP’nin içindeki zayıf sosyal demokrat akımı yok sayarsak, sağ, İslamcı sağ, kapitalist sağ, milliyetçi sağ ve seküler sağ değerler ağır basmakta. Yani ortada sol bir ittifak yok.

Kanımca Fransa’dan alınacak örnek solun birleşmesinden iktidar umudunun tekrar yeşerebilmesi. Örneğin CHP içinde İbrahim Kaboğlu, Sezgin Tanrıkulu ve öcü gibi korkulan Canan Kaftancıoğlu kanadı baskın gelir ve bir gün ülkenin sol partileri HDP ve TİP ile işbirliğine giderlerse ve bu işbirliği liberal sol, özgürlükçü sol ya da merkez sol olarak adlandırılabilecek “korkutmayan” solu kendi yanına çekebilirse, Türkiye’de değişim, adalet, insan hakları, zenginliklerin adil paylaşımı, çevreci politikalar, devletin rehabilitasyonu vs, tekrar (ya da ilk defa) erişilebilir olabilir.

Köşe Yazıları Haberleri