TEZCAN KARAKUŞ CANDAN
Cumhuriyet’in ilk yıllarında nüfusun %75’inin köylerde yaşadığı bir dönemde savaştan çıkmış yeni kurulan bir devlet kısa sürede halkına okuma yazma öğretme yaklaşımı ile ele aldığı ilköğretim politikalarının mekânsal temsiliyeti köy okulları oldu. Anadolu’nun her yanına yayılan köy okulları çocuklarla birlikte tüm köye okuma yazma ve Cumhuriyet’in anlam ve varlık değerinin öğrenilmesinin okulları olarak da işlev gördü.
Köy okulları “her mahalleye her köye bir okul” sloganıyla tek yapı ölçeğinde en yaygın şekilde Maarif Vekâleti ve Nafia Vekâleti tarafından inşa edildi. 1920’li, 1930’lu yıllar hummalı bir okul yapma ,milli eğitim politikalarının geliştirildiği ve çağdaş eğitime hazırlık yapıldığı dönemler olarak tarihe not düşüldü. Eğitim politikalarının çok yönlü gelişimi ve iş üzerinde öğrenmenin okulları ise Köy Enstitüleri oldu. Köy Enstitüleri kapatıldı. Köy okulları da taşımalı eğitimle birlikte birer birer boşaltıldı. Binlerce köy okulu, çocuk seslerinden yoksun, binlerce köy, bayrağı dalgalanan, resmi bayramların yapıldığı öğrenme alanından mahrum bırakıldı.
Boşaltılan köy okulları her köyde büyük bir boşluk yarattı.
Anneannemin köyünde köyün hemen girişinde tek katlı iki sınıfı olan annemin okumayı öğrendiği okulu gördüğümde de, Anadolu’nun köylerinde boşaltılmış köy okulları ile karşılaştığımda da hep aynı hüzünle öfkelenirim. Cumhuriyet’in öğrenme ve aydınlanma mekânlarının en küçük ve tek yapı ölçeğinde en yaygın mekânlarını kapatmak öğrencileri onlarca kilometre taşımalı eğitime mahkûm etmek, ailelerinden kopartmak köylüyü mekânsız bırakmak ne büyük kötülük. Toplumu susuz ve nefessiz bırakmak gibi.
Taş kerpiç ahşap gibi doğal malzemelerle yapılan köy okulları yapıldığı yörenin iklimsel özelliklerine göre inşa edilir. Okulun önünde büyük bir meydan ve Atatürk anıtı bulunur. Köyün merkezi ve görünen yerinde yapılan köy okulları pek çok yerde öğretmen lojmanları ile birlikte planlanır. Annemin okumayı öğrendiği köy okulu taşımalı eğitim için boşaltıldığında, köylülerin gözlerindeki yaş ve hüzün gün gibi aklımda. Karadeniz’in bir dağ köyünde boşaltılmış bir köy okulunu hayata döndürmek için onlarca mimarlık öğrencisi ve öğretim görevlisi ile Taş Mektep yaz okulu yaptığımız Gürsu ve Paçva atölyelerinde, evlerinde kaldığımız köylülerin sitemleri okul kapatmanın ne kadar yanlış olduğunu hepimize bir kez daha gösterdi.
Efsane stajlar
Cumhuriyet’in her köye yaptığı köy okulları geleneği ODTÜ ruhu ile mimarlık alanında başka bir dinamiği açığa çıkarttı. 1958-1974 yılları arasında ODTÜ Mimarlık Fakültesi 2.sınıf öğrencileri tarafından Anadolu’nun değişik yerlerinde yaz stajı kapsamında yirmiye yakın bina yapılarak yöre halkının hizmetine sunuldu. Katılımcı bir süreçle planlanan yaz stajları mimarlığın toplumla buluşmasının en önemli rolünü üstlendi. Her yıl kırsal bölgeden gelen talepleri değerlendiren ODTÜ Mimarlık Fakültesi yaz stajı kapsamında, dağcılar için dağ evi, misafirhane, okul, sağlık evi, bilgisayar işliği, kütüphane gibi pek çok yapıyı halkın hizmetine sundu. Hem mimarlık öğrencileri hem de toplum için önemli bir öğrenme ve paylaşma deneyimi olan bu yaz stajı geleneği 1997’te Mimarlar Odası’nın öncülüğünde Bursa Cumalıkızık köyünde, sonra 2003 yılında Rize Arılı ve 2005 yılında Kırıkkale Hisarköy stajlarında yapılar inşa etti. ODTÜ’nün öncüsü olduğu bu toplumsal mimarlık deneyimi olan staj geleneği yerini bireysel staj arama süreçlerine evirse de Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin boşaltılmış köy okullarını canlandırma yaz kampları çerçevesinde ikinci bir öğrenme ve paylaşma alanı olarak, mimarların olmadığı kırsal bölgelerde mimarlık üretimini öğrencilerle birlikte köylülerle inşa etme deneyimi bir okul olarak devam ediyor.
Niğde’de bir köy okulu
ODTÜ’nün yaz stajının toplumsal ve mekânsal temsili olan Niğde Ulukışla Eminler Köyü’nde bulunan okul binası, ODTÜ öğrencilerinin ve halkın birlikte yaptığı yapı olarak şimdilerde kapatılma ile gündemde. 1960’lı yılların çetin geçen kışlarının birinde yoğun kar ve tipide okula giderken iki öğrencinin yaşamlarını yitirmesinin ardından, köyün muhtarı ODTÜ Mimarlık Fakültesine yazı yazarak köylerine okul yapmalarını ister. Mimarlık Fakültesi 2.sınıf öğrencilerinin yaz stajında Niğde Ulukışla Eminli Köyünde okul yapmayı programına alır. 1967 yılında bölgede bulunan köylerin kullanımına açılacak okul mimarlık öğrencileri ve halkın katılımı ile imece usulü inşa edilir. Doğal malzeme ile tek katlı ahşap ve taş işçiliği ile inşa edilen okul aynı zamanda şeffaf çatı strüktürü ile okul için okul işlevini de üstlenir. Altı köyden çocuklar bu okula okumaya gelirler. Pek çok öğrencinin geleceğini belirleyen okul, şimdi kapatılmak isteniyor. Köylüler, bölge halkı, öğrenciler bu kapatmaya karşı çıkıyorlar. Öğrenci yokluğu gerekçesi ile kapatılması gündeme getirilen okul, Anadolu’da ihtiyacı olanlara mimarlığın toplum hizmetinde olduğunu gösteren, katılımcı mimarlığın en önemli örneklerinden biri.
Eğitim şart
AKP iktidarı döneminde 2002 yılından bu yana 20 bini aşkın köy okulu kapatıldı. Binlerce eğitim alanının imarı değiştirilerek ya ibadet alanına yada ticaret alanına dönüştürüldü. Ankara Beşevler’de eğitim yerleşkesi içerisinde 35 bin metrekarelik eğitim alanının, yıkılarak ibadet alanına dönüştürülmesi iki kez yargı tarafından iptal edilmişken, o bölgede bir camiye ihtiyaç yokken Anıtkabir sınırına 300 metre mesafede, eğitim alanının Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından oy birliği ile İbadet alanına dönüştürülmesi ile, Niğde Ulukışla Eminler Köyü’nde ODTÜ’lü öğrencilerle köylülerin inşa ettiği okulu kapatma isteğinin, ideolojisi farklı değil.
Eğitim yapılarına, eğitim alanlarına ihtiyacımızın yoğun olduğu günler Türkiyesi’nde Cumhuriyet’in ABC’si olan köy okullarının boşaltılması ve bilimsel eğitimin mekânsal yerleşkeleri olan eğitim alanlarında, ibadet alanlarının simgesel olarak inşa edildiğinin farkında olarak bir kez daha köy okullarını hayatla buluşturmak önemli. Eğitim alanlarını ibadete teslim etmemek ise gelecek kuşaklara ve Cumhuriyet’e borcumuz. Eğitim alanları ve okullar Cumhuriyet’in aydınlama mekânlarıdır. Bir iki üç daha fazla okul…