Yukarıdaki başlığı okuyup kaşını kaldırmayan var mı? Yok herhalde. Halbuki söz konusu başlığı ben koymadım. Başlığı koyan T.C .İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı. Duyuru 30 Haziran 2022’de yapılmış. Türkiye çapında yabancıların ikametinin yasaklandığı mahalleleri duyuruyor. Ben de bir doktora öğrencimden öğrendim. Fransa vatandaşı söz konusu doktora adayı, saha çalışmaları için İstanbul’a yerleşti. Bir ev kiraladı. Ancak meğer kiraladığı ev yasak mahallelerden birindeymiş ve sırf bu yüzden ikamet iznini alamamış. Dolayısıyla saha çalışmasını gerçekleştiremeden Fransa’ya dönmek zorunda kalacak. Elbette siz de anladınız. Fransız öğrencim bir “Tali hasar” (Collateral damage), asıl hedeflenen başkaları!
Söz konusu “duyuru” şöyle : "Ülkemizde çeşitli bölgelerdeki yabancı yoğunluğu göz önünde bulundurularak Bakanlığımızca daha önce belirli illerimizdeki 781 mahalle yeni doğan ve çekirdek aile birleşimi dışında geçici koruma kaydına, uluslararası koruma kaydına, ikamet iznine, geçici koruma veya uluslararası koruma ile ikamet izni kapsamındaki yabancıların ikamet ili değişikliği yapılması işlemlerine kapatılmıştır. 1 Temmuz 2022 itibariyle kapalı mahalle sayısı 1169’a çıkarılmış olup kapalı mahalleler ekte yer almaktadır.
Duyuru bir liste ile tamamlanmış. Söz konusu “Kapalı mahalleler” başlıklı excel dosyasında Adana’dan Yozgat’a il il, yabancılara “kapalı” 1162 mahalle sayılmış. Halbuki duyuru 1169’den bahsediyor. Gizli 7 mahalle hangileri acaba? Bu duyurudan ben şunu anlıyorum 781 mahalle zaten yasaklı idi. Artık, seçime giderken, bu mahallelerin sayısı 1169’a çıktı.
Elbette söz konusu duyuru mahallelerin hangi kriterlere göre yasaklandıklarını belirtmiyor. Mesela (ama gene de bu bir spekülasyon) bir mahallede ikamet edenler arasında “yabancıların” oranı yüksek ise o mahalle ikamete kapatılıyor olabilir. Ama bu “yüksek” orana kim karar veriyor? Bu oran her ili için sabit midir? Nedir? Cevapları bilmiyorum.
Başka bir olasılık daha var. Seçimlere giderken iktidar her kesimden ve kendi seçmeninden yükselen ırkçı söylemden endişelenmiş, bu söylemin yaratacağı olası gerginlik ortamını en azından bahara kadar ertelemek için en fazla bağıran mahalleleri ikamete kapatmış da olabilir.
Elbette her iki durumda da söz konusu “çözüm” hukuki ve ahlaki bir çok sorun içeriyor.
Anayasa’ya aykırı
Her şeyden önce bu “yasak”, bu kapatma, Anayasanın 10. Maddesine aykırı gibi görünüyor. Bildiğiniz gibi söz konusu madde “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” der ve ekler “Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz”.
Ben anayasa hukukçusu değilim ancak bu madde açıkça (diğer bir çok maddede olduğu gibi) Türk vatandaşları ya da Türkiye vatandaşları değil de “Herkes” diyerek eşitlik ilkesini evrensel İnsan hakları çerçevesine uygun bir şekilde yabancılara da uygulamakta. Hatta “Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar” demekte. Diğer bir deyişle ülke içinde ikamet ve seyahat özgürlüğü gibi insan hakları konusunda eşitsizlik getirmek büyük bir anayasal sorun olarak çıkıyor karşımıza.
Zaten aynı Anayasanın 23. Maddesi de farklı bir şey söylemiyor
“Herkes (dikkatinizi çekerim, Türkler ya da Türkiye vatandaşları değil, HERKES , yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir.”
Ama doğrudur aynı madde “Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak; amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir” ekini de yapmakta. Ancak yukarıda zikredilen yasak mahalleler kanunla değil bir bakanlık duyurusuyla yasaklanmışlar.
İçişleri bakanlığının artık kanun üstü bir yer olduğunu biliyoruz ama bu kadarı da fazla Ayrıca yabancıların (yani “Suriyeli” adı altında Doğuluların) bu mahallelere yerleşmelerine engel olmak kimin suç işlemesine engel olmak için yapılmakta? Yerleşecek olanların mı yoksa onlara karşı suç işleme eğiliminde olan yerel ahalinin mi. Anlamak istiyorum, bu yasak kimi korumayı amaçlıyor? Herhalde düzenli ve sağlıklı kentleşme değildir söz konusu yasağın gerekçesi. Komik olur çünkü.
Evrensel insan haklarına aykırı
İlginçtir, benzer bir eşitlik ilkesini içeren Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne 1963 tarihli 4. Ek Protokolü Türkiye tarafından 1992’de imzaladı ancak asla onanmadı. Dolayısıyla bu protokol Türkiye’de bağlayıcı değil. Sebebini Protokolün 2. Maddesinde arayabiliriz:
“Bir devletin ülkesi içinde usulüne uygun olarak bulunan herkes, orada serbestçe dolaşma ve ikametgahını seçebilme hakkına sahiptir” diyor bu madde. Yani kaçak göçmenler hariç “herkes” ülke içinde istediği yere gider ve istediği yerde ikamet eder. Ancak maddenin üçüncü paragrafı kısıtlama şartlarını sıralıyor:
“Bu haklar, ancak ulusal güvenlik, kamu emniyeti, kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlık ve ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda zorunlu tedbirler olarak ve yasayla öngörülmüş
sınırlamalara tabi tutulabilir.” Gene yasa gerekli, duyuru yetmez. Aynı şekilde 4. Paragraf da “Bu maddenin 1. fıkrasında sayılan haklar, belli yerlerde, yasayla konmuş ve demokratik bir toplumda kamu yararının gerektirdiği sınırlamalara tabi tutulabilir” demekte.
Diğer bir deyişle yabancılara 1162 (1169?) mahalleyi yasaklamak ancak yasayla ve gerekçelendirilerek yapılabilir. Kıytırık bir keyfi duyuru ile değil.
İşin elbette ahlaki yanı da cabası. Erik Erikson’un pseudospeciation dediği, yabancıyı insanlığın çeperine yerleştirme mekanizmasının sürekli nesnesi haline gelen “Suriyeliler” (ve diğer yabancılar) gayri-ahlaki bir uygulamayla Türklerden ayrılıyorlar ve paralel cemaatler kurmaya zorlanıyorlar. Böyle bir uygulamanın saatli bomba olduğunu görmemek için Avrupa ve Osmanlı tarihini hiç bilmemek gerek herhalde.