Bu ülkenin bu kadar çürümüş, bu kadar rezil bir hale dönüşmesinden nefret ediyorum. Narin Güran'dan bahsediyorum elbette. Ve TÜİK'in 8 yıldır yayınlamadığı kaybolan çocuk rakamlarından. Leyla, Eylül, Gizem, Narin... Bu ülkede adları bir dönemde haberlerde yer alan ve sonra bir şekilde unutulan öldürülmüş kız çocukları. Bunu artık kaldıramıyorum. Bu çürümüşlüğe dayanmak gerçekten zor. Bu satırları yazarken sabah güneşi gözüme gelip beni rahatsız ediyor mesela ama Narin bir daha sabah göremeyecek ve ben bu durumda herhangi bir şeyden şikayet etmeye utanıyorum.
Yemek yazarıyım kendimce, burada size tarifler yazarken bir yandan da içimi dökmeye çalışıyorum. Kolay değil bu ülkede hiçbir şey olmamış gibi yazmak, ben yapamıyorum. Birçok kişi var, moda deyimiyle influencer olup, hele hele mümkünse belli çevrelere girip bir kişinin binlerce lira hesap ödediği restoranları güzelleyenlerden olmaya uğraşıyorlar, hesap ödemek bir yana ücret karşılığında sizlerle içerik paylaşıyorlar, ama benim karakterime bu uymuyor. Zaten çok uzun zamandır restoranları yazmıyorum, günümüz ekonomik koşullarında da yazmayı düşünmüyorum.
Sıkıcı buluyordur bazıları yazılarımı belki, bilemiyorum. Zaten içimiz sürekli kararıyor, bir domates salatası tarifi öncesi bu kadar karamsar yazan bir adamı niye okuyayım diyenler elbette vardır ve elbette haklıdırlar. Ama ben o çocukların ardından hiç bir şey olmamış gibi başlayamıyorum yazıma.
Bunca çürümüşlüğe neden olanlar, onlara kol kanat gerenler, o minicik çocuğun tabutuna okul önlüğü değil duvak koyulmasını normal bulanlarla büyük derdim var. Bu yaşam formlarıyla aynı havayı solumaktan büyük üzüntü duyuyorum. Bilip konuşamıyoruz diyebilenlerin temsil ettiği anlayışın ülkenin insanını düşürdüğü muhtaç hali görmekten nefret ediyorum.
Bir şey yapamıyorum, tek başıma ne yapabilirim? Burada yazmak dışında bir gücüm var mı? Artık gerçekliğine inanmakta çok zorlandığım demokraside bir adet oy temsiliyeti dışında hayata dair bir şeyi değiştirme şansım da yok.
Böyle günlerde yazımın esas konusuna nasıl gireceğimi de bilmiyorum. Bu sabah ne yazsam derken aklıma gelen basit bir domates salatasının tarifini paylaşmaya karar verdim. Pomodoro Tonnato bir İtalyan başlangıç salatası diyebiliriz. Piemonte bölgesinin meşhur başlangıç yemeklerinden biri olan Vitello Tonnato'nun pişirme gerektirmeyen hali. Vitello Tonnato ton balıklı bir sos üzerine haşlanmış veya fırında pişmiş ve soğumuş dana eti ile yapılır, etin pişmesi ve soğuması tarifin en az 3-4 saatlik bir planlamada yapılmasına neden olur. Pomodoro tonnato ise aynı sosun üzerine taze domatesler yerleştirilerek yapılıyor ve bir kaç dakikada hazır hale geliyor. Bu sosu küçük baget dilimlerini fırında hafifçe kızartıp üstlerine birer parça çeri domates ve kapariyle kanepe gibi de sunabilirsiniz, son derece lezzetli olacaktır.
Malzemeler:
-500 gr domates (karışık domates türleri kullanabilirsiniz)
-100 gram konserve ton balığı
-4 yemek kaşığı mayonez
-2 yemek kaşığı kapari (isteğe bağlı)
-1 çay kaşığı limon suyu
-1 diş sarımsak
-4 yemek kaşığı zeytinyağı
-Tuz ve karabiber
Ton balığını süzün ve bir mutfak robotuna koyun. Üzerine mayonez, limon suyu, sarımsak, kapari ve zeytinyağını ekleyin. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar karıştırın. Eğer çok yoğun olursa, biraz su veya zeytinyağı ekleyerek kıvamı inceltebilirsiniz. Tuz ve karabiber ekleyerek tatlandırın. Burada daha farklı seviye tariflerde sosun içerisinde haşlanmış yumurta, ançuez gibi malzemeler se kullanılıyor, dilerseniz bunları da araştırabilirsiniz, ben hiç pişirme gerektirmeyen ve kolay hazırlanan yorumu sizle paylaştım.
Domatesleri dilimleyin. İsterseniz domateslerin kabuklarını soyabilirsiniz. İrice domatesleri ince ince halkalar şeklinde dilimleyin, çeri domates varsa onları da uzunlamasına ikiye bölün ve mutlaka domatesi biraz tuzlayın.
Domates dilimlerini bir servis tabağına yerleştirin. Üzerine ton balıklı sosu dökün ve kaparilerle süsleyin, varsa bir kaç fesleğen yaprağı da serpiştirebilirsiniz. Son olarak biraz zeytinyağı gezdirip taze karabiber serpebilirsiniz. Yanına mutlaka iyi kalite bir ekmekle servis etmenizi öneririm.
Kötü haberlere maruz kalmadığınız bir hafta dilerim.