İki yanından devasa palmiyelerin fışkırdığı, önünde yemyeşil bir yolun serildiği asırlık bir kapıdan giriyoruz Anadolu’nun anıt kenti Tarsus’a…
Bu kapı, kentte türlü efsaneleri dilden dile yayılan, tarihin en güzel, zeki kadın hükümdarı olarak bilinen Kleopatra’dan adını alıyor. Tarsus, Antik Mısır’ın son Helenistik kraliçesi Kleopatra’nın tarihin akışını değiştirecek aşkını yaşadığı yer…
Antik yazarlardan Plutarchos, tarihin en ünlü karakterleri arasında yer alan Marcus Antonius ile Kleopatra’nın Tarsus’taki Kydnos Nehri’nde buluştuklarını anlatır. Efsaneye göre, Antonius’tan çok sayıda davet mektubu aldığı halde bunların hiçbirini dikkate almayan Kleopatra, bir saltanat kayığı ile Kydnos Irmağı’nın içlerine doğru yelken açıp, ilerleyerek Antonius’la dalga geçer. Antonius, tek başına makam masasındaki yemekte Kleopatra’yı beklerken, o altın yaldızla kaplı, erguvan renkli yelkenleriyle nehre açılıp, yöre halkının kendisine eşlik ettiği yol boyunca ilerler. Efsaneye göre, Antonius, bu gemiye gelir, akşam yemeği burada yenir ve tarihe damga vuran aşk hikayesi de Tarsus’ta başlar…
Tarihte dilden dile yayılan güçlü aşk efsanesinin başladığı yerdir Tarsus. O efsaneler ilçede bugün dilden dile yayılıyor, kadınlar elleriyle ördükleri şile yazmalar üzerine Kleopatra’nın güzeller güzeli yüzünü işliyor. Bugün bizi Tarsus’ta ağırlayan da bir bakıma, tarihin bu en güçlü kadını.
Tarsus’ta, bu yıl üçüncüsü düzenlenen Festivaldeyiz. İlçenin batısında bulunan Kleopatra Kapısı’ndan içeriye, yüzlerce kişi ile birlikte giriyoruz. Türkiye’nin çeşitli yerlerinden gelen misafirlerin oluşturduğu korteje, Mersin Büyükşehir Belediyesi Başkanı Vahap Seçer ile Tarsus Belediye Başkanı Ali Boltaç'a, komşu kent Adana'nın Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar ile Seyhan Belediye Başkanı Oya Tekin de eşlik ediyor. Korteje maskotlar ve Mersin Büyükşehir Belediye Bandosu da ses verirken, Tarsuslular da balkonlardan bu coşkuya alkışlarla destek veriyor.
Ayrımcılık yok
Dinlerin buluştuğu nokta olan Tarsus, beraber yaşamanın da simgesi aynı zamanda. Bu yüz yıllara meydan okuyan kardeşlik duygusu, Festivalin de ana teması. Festivalin açılış konuşmasını yapan Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, Tarsus’un bu asırlık vasiyetine şu sözlerle sahip çıkıyor:
"Bizleri etnik kökenimizden ve mezhebimizden dolayı bölmek, parçalamak ve ötekileştirmek isteyenlere inat burada hepimiz kardeşçe bir arada olacağız. Akıl; hırsı, ihtirası ve kifayetsiz muhterisleri yenecek. Çalışan kazanacak, doğru direk yıkılmayacak. İtikatı olan her insan buna inanır çok eminim. Çok çalışıyoruz.
Tarsus’un adı Anadolu’nun Anıt Kenti olarak geçiyor… Dinlerin, efsanelerin, mitolojinin kenti… Tarihin en güçlü İmparatoru Büyük İskender’den, en güzel kadını Kleopatra’ya, efsanevi karakteri Şahmeran’dan, tüm tek tanrılı dinler tarafından peygamber olarak kabul edilen Hazreti Danyal’a, Aziz Paulus’a kadar; yüzlerce yıllık tarihe ev sahipliği yapmış büyüleyici bir yer burası. Efsanelerin ana vatanı, tarihin en mitolojik kadın kahramanlarından Şahmeran’ın da öldürüldüğü yer. Rivayet odur ki Tarsus Hükümdarı bir gün çok hastalanır ve Şahmeran'ın etini yemenin ona iyi geleceği söylenir. Vezir, Şahmeran'ın peşine düşer ve onu bir hamamda öldürür. Şahmeranın etini yiyen Hükümdar iyileşir, aynı eti yiyen Vezir ise ölür… Tarsus’ta kalıntıları bulunan 15. Yüzyıldan kalma Eski Hamam işte Şahmeran’ın öldürüldüğü hamamdır…
Tüm tek tanrılı dinler tarafından Peygamber olarak kabul edilen Hazreti Danyal’ın yaşadığı yer Tarsus. Peygamberin yaşadığı yer hala “Danyal Peygamber’in Makamı” anlamında Makam Semti olarak duruyor. Hıristiyanlık dininin en önemli karakterlerinden Paulus, Tarsus doğumlu. İncil’de de adı geçen Paulus adına yapılan St. Paulus Kilisesi de bu yolculuk da sizi karşılıyor. Yolun sonunda ise Eski Camii var.
Hemen belirteyim, yakın tarih de Tarsus’un dikkat çekici özelliklerinden. Sadece asırlık tarihi değil Cumhuriyet döneminin de Tarsus’a bıraktığı miras büyük. Cumhuriyet döneminin baloları, piyesleri, tiyatro festivalleri, sfenks karikatürleri de Tarsus tarihinin ilgi çeken bölümleri. Seçer de “Atalarımız ‘Biz hür doğduk, hür yaşarız’ dediler, canlarını, kanlarını verdiler. Bu toprakları, kendilerinden sonraki kuşaklara ‘Alın, sizlere emanet ediyoruz’ dediler. Tarsus’ta doğdum, Tarsus'ta doydum. Tarsus’umla, toprağımla övünç duyuyorum ama Anamur’dan Tarsus’a kadar tüm Mersin’e adaletli hizmet etmekten de gurur duyuyorum. Herkese adaletli hizmet vereceğiz, herkes hakkını alacak. ‘Bizdensin, bizden değilsin, ben Türkiye’yi senden çok seviyorum, sen bu vatani sevmiyorsun’ böyle bir şey yok. Biz ‘Atatürkçüyüz, Atatürk milliyetçisiyiz’ diyoruz. Biz herkesi kucaklıyoruz, aramızdaki fark bu” diyor.
Bu asırlık tarihin damaklara miras bıraktığı lezzetleri es geçmek olmaz. Bu lezzetler artık Tarsus Belediye Başkanı Ali Boltaç’ın girişimiyle hayata geçirilen ve Festival'de açılışı yapılan Tarsus Gastronomi Merkezi’nde, ilgilileri ile buluşacak. Tarsus’un etli fındık lahmacunu, kerepiçi, kabak ve incir tatlıları başta olmak üzere kendisine has sayısız lezzeti var. Tarsus Beyazı ve Sarı Ulak da Akdeniz’in geleneksel lezzetlerinden üzüm ve zeytinin, Tarsus florasında ün kazanmış türleri. Tarsus Beyazı çabuk tanelendiği için sofralık olarak tüketilen ve sadece Tarsus’ta yetişen üzüm çeşidi. Sarı Ulak ise oldukça dayanıklı bir zeytin türü. Tarihi Siptilli Çarşısı’nda kapılarını açan bu özel merkezde, Tarsus’un coğrafi işaretli ürünleri de özgün tariflerle sunuluyor. Humus, şalgam, karakuş tatlısı önde gelen yemekleri.
Tarsus'un bu dönem en öne çıkan lezzeti, aynı zamanda Belediye Başkanı Vahap Seçer’in spesyali Tarsus Kebabı. Festival boyunca masaları sokakları donatan yan yana kebapçıların mangallarında bu bölgeye özel Tarsus kebabı tütüyor. Çocukların etrafta gülücükler donattığı, kadınların kadehlerini doldurduğu bu masalara davul, zurna sesleri eşlik ediyor. Festival tüm sokakları öyle etkisi alanına almış ki; açış konuşmasında "3 gün her şeyi unutacağız" diyen Seçer'in çizdiği tabloda olduğu gibi, günlerce halkın yüzünden gülümseme eksik olmuyor.
Bu Festivale kadınlar damgasını vuruyor. Festival meydanına açılan stantlarda kadınlar el emeği dantelleri, örgüleri, el boyaması tepsileri, inci inci dizdikleri takılarıyla en öndeler. Doğal taşların süslediği takılar gözlerinizi alırken, Şahmerandan Kleopatraya tarihe damgasını vurmuş kadınların silüetlerini süslediği şalları baştan başa her yeri donatıyor. Başkanın eşi Meral Seçer'in öncülüğünde kurulan Mersinden Kadın Kooperatifi'nin lavantaları, kış çayı, zahteri, adaçayı, ıhlamuru da Festivalin vazgeçilmezleri arasında.
Tam üç gün süren Festival’den her yere yayılan kardeşlik çağrıları kalıyor kulağımızda. Tarsus’taki üç gün Festival, sanki binbir gece masallarının içinde gezinmiş, mitolojik bir hikayenin parçası olmuş, efsaneleri görmüş hissi bırakıyor insanda. İki yanından devasa palmiyelerin fışkırdığı, önünde yemyeşil bir yolun serildiği asırlık Kleopatra Kapısı’ndan geri çıkarken, hafızamız büyülü hatıralarla dolu.
Anadolu’nun Anıt Kenti’nde efsunlu bir yolculuğa çıkmak isteyenlere öneririm.