Kasım 2012. Volkswagen Golf Mk7 yeni piyasaya çıkmış. Televizyonlarda Depeche Mode'un solisti Dave Gahan'ın başrolde olduğu People are people temalı reklamı dönüp duruyor. İnanılmaz bir reklam kampanyası, tam olarak Golf almak isteyecek 30'lu yaşlarındaki Avrupalı için gerçek bir ikon arabayı kullanıyor. İnanılmaz kıskanıyorum, çünkü o dönemde Renault'da Megane'ın da dahil olduğu bir grup otomobilin ürün yöneticisiyim.
O yıllarda Volkswagen inanılmaz bir dokunulmazlığa sahip görünüyordu. Neredeyse tüm otomotiv sektörü otomobillerini teşkil eden parçaların büyük çoğunluğunu dış tedarikçilere yaptırırken, VW grubu yapabildiği tüm parçaları kendi içerisinde üretme yoluna gitmiş, inanılmaz yüksek karlılık rakamlarıyla satış yapıyor, dünyanın her yerinde çalışanlarına verdikleri primlerin ve maaşların yüksekliği konuşuluyor, MBA okullarında sektörünün tersine gidip büyük başarı kazanan grup olarak anlatılıyordu. Passat, Golf, Polo, Jetta ve Tiguan gibi modelleri ve bunlarda yer alan 1.6 TDI motorunun performansıyla dünyanın en çok satan otomobil markalarından birisiydi, Çin'de yaptığı ortak üretim fabrikalarıyla orada da büyük satışlar elde ediyordu.
Peki bu noktaya koskoca VW nasıl geldi? Tarihinde ilk defa Almanya'da, hem de muhtemelen en az 3 fabrika kapatmayı konuşur hale koskoca marka nasıl geldi? Gelin biraz hatırlayalım.
Dieselgate
Volkswagen Grubu, 2015 yılında dünya çapında büyük bir emisyon skandalıyla gündeme geldi. ABD Çevre Koruma Ajansı (EPA), Volkswagen'in dizel motorlu araçlarına yerleştirdiği bir yazılımla emisyon testlerini manipüle ettiğini ortaya çıkardı. Bu yazılım, test sırasında motor performansını düşürüp emisyonları yasal sınırların altında gösterirken, normal sürüş koşullarında araçların aslında çok daha fazla kirletici gaz saldığını gizliyordu. Skandal, yalnızca Volkswagen'in değil, Audi, Porsche ve Skoda gibi grup içindeki markaların da dizel modellerini kapsıyordu.
Bu skandalın patlak vermesi, Volkswagen'in güvenilirliğine büyük bir darbe vurdu ve şirket küresel çapta milyarlarca dolarlık ceza, tazminat ve araç geri çağırma masraflarıyla karşı karşıya kaldı, ki bu rakamların toplamının 30 milyar doları geçtiği tahmin ediliyor.
Özellikle ABD ve Avrupa'da şirket çeşitli davalarla uğraşırken, etkilenen araçların sahiplerine tazminat ödemeleri yapıldı. Ayrıca, çevreye verdiği zarar nedeniyle Volkswagen'in imajı ağır şekilde zedelendi ve birçok ülkede daha sıkı çevre düzenlemeleri yürürlüğe girdi.
Volkswagen, skandalın ardından yönetim kadrosunda değişiklikler yaparak dizel motor stratejisini terk etmeye ve elektrikli araçlara odaklanmaya yöneldi. Şirket, emisyon manipülasyonu nedeniyle özür dilerken, geleceğe yönelik "daha temiz" bir dönüşüm sözü verdi. Dieselgate, otomotiv endüstrisinde şeffaflık ve çevre standartlarına uyumun önemini yeniden gündeme getirirken, birçok üretici için de caydırıcı bir örnek haline geldi.
Elektriklenme ve Çin etkisi
Temel sorunlardan biri, elektrikli araç (EV) birimindeki düşük performans, özellikle şirketin gelirinin yaklaşık %40'ını elde ettiği kritik bir pazar olan Çin'de yaşanıyor. Volkswagen'in genel EV satışları büyümüş olsa da beklentilerin gerisinde kaldı ve hızlı değişen EV piyasasında daha çevik Çinli üreticilerle rekabet etmekte zorlanıyor. BYD gibi hızla büyüyen markalar önce Çin piyasasını ele geçirdi, şimdi Avrupa'da büyüyorlar ve VW grubu buna cevap verecek bir pozisyon tutamıyor.
Ayrıca, Volkswagen'in "Accelerate Forward" adlı yeniden yapılandırma girişimleri, maliyetleri düşürme ve kârlılığı artırmaya yönelik çabaları yansıtıyor. Yönetim, artan maliyetler konusunda uyarıda bulunarak harcamaların dondurulmasını ve finansal kontrolün yeniden sağlanmasını talep etti. Şirket aynı zamanda düşen satış adetleri nedeniyle bazı tesislerde verimsizlikle karşı karşıya ve Avrupa'daki bazı fabrikaların kapanma riski bulunuyor. VW grubunun yıllık satış adetleri COVID öncesine göre yılda 2 Milyon civarı gerilemiş durumda, ki bu da birden fazla fabrika kapatılmasına yol açacak kadar büyük bir rakam.
Avrupa otomotiv pazarının elektrikli mobiliteye geçişi de rekabeti yoğunlaştırarak kar marjlarını daraltmış durumda. EV'lere yönelik tüketici talebinin yavaş kalması ve Almanya'da teşviklerin sonlandırılması gibi faktörler, Volkswagen'in durumunu daha da zorlaştırıyor. Küresel tedarik zincirindeki aksaklıklar, hammadde fiyatlarındaki dalgalanmalar ve jeopolitik gerilimler, sektör genelinde ek finansal baskılar yaratıyor. Bütün bunların üzerine, EV pazarında Tesla ve BYD'nin başını çektiği bazı firmaların teknolojik atılımlarına karşı cevap veremeyen diğer markalar hızla buralarda geri düşüyor.
Bu zorluklar, Volkswagen'in küresel otomotiv pazarındaki dönüşümü yönetirken finansal istikrarı sağlaması ve yeni rekabet dinamiklerine uyum sağlaması gerektiğini ortaya koyuyor. Bunun için de katı kararlar alma yoluna gidiyorlar.
Çinli üreticilere gelirsek, 2000'li yılların ilk 10-15'inde Avrupalı üreticiler için Çinli otomobil üreticileri çok sıkıntı olmayan, kendi pazarlarında takılan birtakım firmalardı. Kalite olarak düşük, içten yanmalı motor teknolojisinde geride, bir zarar vermeleri beklenmiyordu. En azından kısa vadede.
Elektrikliye geçerken Çinliler çok büyük AR&GE yatırımları yapmaya başladı. BYD'nin sadece AR&GE personeli sayısının 110 bin civarında olduğu söyleniyor. Devletten de alınan desteklerle özellikle EV konusunda çok hızlı ve güçlü büyüdüler. Avrupa Birliği'nin ve ülkemizin de uyguladığı Gümrük Vergileri karşısında tepki olarak bilindiği üzere Türkiye'nin de dahil olduğu çeşitli ülkelerde yatırım yapma ve fabrika kurma kararı aldılar. Bugün BYD'nin yanı sıra Chery'nin de Türkiye'de fabrika kurmayı planladığı giderek daha fazla konuşulmaya başlandı, başka markalar da önümüzdeki dönem hem ülkemize hem diğer Avrupa ülkelerine gelebilir. O yüzden gümrük vergilerinin yükselmesi bir yandan Avrupalı üreticilerin kendi ayaklarına da sıkmasına sebep olabilecek bir durum gibi görünüyor.
Sonuç
Volkswagen'deki son gelişmeler, aslında Alman ve Avrupa otomotiv sanayisinin yaşadığı daha büyük krizin yalnızca bir parçası.
Stellantis grubu da özellikle Kuzey Amerika'da zor günler geçiriyor, benzer kararlar onlardan da gelebilir, daha şimdiden Amerika'daki fabrikaları gözden geçirme sinyali veren CEO Carlos Tavares'in emeklilik tarihi olarak 2026 tarihi duyuruldu, ancak bu değişiklik grubun daha sert kararlar almadan yola devam etmesine yeterli mi, onu zaman gösterecek.
VW için durumun ciddiyetini daha iyi anlayalım: VW, 87 yıllık tarihinde ilk kez Almanya'daki fabrikalarından en az üçünü kapatmaya hazırlanıyor. Bu karar, muhtemelen 300.000 çalışanı etkileyecek. Sadece fabrikalar kapanmıyor; on binlerce kişi işten çıkarılabilir ve maaşlarda %10'luk bir kesinti ve iki yıl artış olmaması da gündemde.
Peki, VW neden bu kadar sert adımlar atmak zorunda kalıyor?
Çünkü Çin artık sadece düşük maliyetli elektrikli araçlarla değil, premium segmentte de Alman devlerine meydan okuyor. Örneğin, Xiaomi'nin SU7 modeli, Porsche Taycan'dan daha hızlı ve Taycan'ın dörtte biri fiyatına satılıyor. Bu arada bütün bu fiyat performans sorunları sadece VW grubunu değil, Mercedes ve BMW gibi premium markaları da derinden etkiliyor. Benzer sıkıntılar onlar için de dillendiriliyor, önümüzdeki dönemde radikal kararlar alması gereken tek grup. VW olmayabilir.
Bu arada VW, 2024 yılı için öngördüğü kâr marjını %6,5-7 aralığından %5,6'ya çekmek zorunda kalırken, Porsche'nin son çeyrek kârları %41 oranında düştü. Fikir vermesi açısından, yazının başında bahsettiğim 2010'ların başlarında VW %20'lere yaklaşan kârlılıklar elde eder, çalışanlarına yılda bazen 15-20 maaşlık yılbaşı primleri dağıtırdı.
VW'nin marka başkanı Thomas Schäfer'in açıklaması da durumun vahametini ortaya koyuyor: Alman fabrikalarının maliyeti rakiplerinin iki katı, bu da yeterince kârlılık sağlanamaması anlamına geliyor. Bu gelişmeler sendikaları ve devleti harekete geçirdi.
Öte yandan, İşçi Konseyi Başkanı Daniela Cavallo, yönetime karar için iki gün süre tanıdı. Bu da hareketliliğin önümüzdeki günlerde de ciddi şekilde devam edeceği, hatta sizler bu satırları okurken belki bazı kararların alınmış olacağı anlamına geliyor.
Otomotivde kısa-orta vadede değişimler olması kaçınılmaz görünüyor. Elektrikli dünya sektörü değiştirdi, daha da değiştirecek. Bizler de kendi tarafımızda daha uygun fiyatlara, daha hızlı şarj olup daha uzun menziller giden EV'lerin çıkmasını bekliyor olacağız.
Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.