Yargı paketi görüşmeleri mafya - devlet - ticaret" eleştirileriyle başladı
TBMM Adalet Komisyonu’nda 4. Yargı Paketi görüşmeleri, muhalefet milletvekillerinin “mafya-devlet-ticaret üçgeni” iddialarına ilişkin eleştirileriyle başladı. Adalet Komisyonu CHP Sözcüsü Zeynel Emre, “Bir mesele iktidar partisine dokunuyorsa asla soruşturma yapılmıyor” dedi. HDP’li Abdullah Koç ise “Olağanüstü süreçler var. Yargı sus pus ve harekete geçmiyor. Bu pakette, yargının tarafsız ve bağımsızlığına katkı sunacak bir madde yok” diye konuştu. İYİ Partili Hasan Subaşı ise önceki yargı paketlerinden sonra yaşananları aktararak, “güvenilirliği ve ciddiyeti kalmamıştır” yorumu yaptı.
TBMM Adalet Komisyonu 4. Yargı Paketi’ni görüşmek üzere toplandı. Teklif sahibi AKP Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıt’ın bilgilendirmesi sonrası milletvekilleri söz aldı.
CHP’Lİ EMRE: İŞLEM YAPILMADIĞI GİBİ KARİYERİNDE CİDDİ İLERLEME GÖRÜYORUZ
Adalet Komisyonu CHP Sözcüsü Zeynel Emre, Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı’ndaki hedeflerle uygulamaların uyuşmadığını, kanun tekliflerinin yasama tarafından hazırlanmadığını ve yargının bağımsız olmadığını vurguladı. Mafya-devlet-ticaret üçgenine de dikkati çeken Zeynel Emre, şöyle konuştu:
“Ben Yargı Reformu Strateji Belgesi’ni satır satır inceledim, çok büyük hedefler öne sürülmüştü, bir adım görmüyoruz. Biz yasamayız. Milletvekilleri göstermelik kanun teklifi veriyor ama milletvekilleri tarafından hazırlanmadığını sizin uygulamalarınızdan görüyoruz. Değerlendirme toplantısı yapılıyor, Cumhurbaşkanı Yardımcısı başkanlık yapıyor. Malumun ilanı.
Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde 9 amaç 63 hedef var. İfade özgürlüğünde bir rekor var. Sayın Erdoğan’a yönelik sözleri nedeniyle 70 bin kişi hakkında işlem yapılmış durumda. Bu bir rekor. Buna öyle ki herkesin ortak paydası olan ‘128 milyar doların’ sorulması bile ‘cumhurbaşkanına hakaret’ gerekçesiyle toplatılıyor.
Yargıdaki vesayete ilişkin çok sayıda örneğimiz var. Parti kapatma değerlendirmeleri var. Bu bağımlılık ilişkisine bir şey yapamıyoruz. O kadar pervasız durum var ki. Bir mesele iktidar partisine dokunuyorsa asla soruşturma yapılmıyor. Münferit olaylar çok görülüyor ve ibret verici durumda. Sezgin Baran Korkmaz hakkında verilen karar, gündeme gelmeden önce o dosyayı incelediğimizde şunu görüyoruz. İki farklı tedbir kararı, iki farklı MASAK kararı ve yurt dışına çıkış yasağının kaldırılması, yani adama adeta ‘al paranı git’ deniyor. Yürütme üyeleri referans gösterilerek iş adamlarından para isteniyor. Buna işlem yapılmadığı gibi kendi kariyerinde de ciddi ilerleme gösterdiğini görüyorsunuz.
Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde yazmışsınız ‘avukatların durumu iyileştirilecek.’ Nasıl iyileştirilecek? Avukatları bölerek mi? ‘Hak ve özgürlükler korunacak.’ Nasıl korunacak?”
HDP’Lİ KOÇ: OLAĞANÜSTÜ SÜREÇLER VAR, YARGI SUS PUS
HDP Ağrı Milletvekili Abdullah Koç, İzmir İl Binası’na yapılan saldırı, partinin kapatılmasına ilişkin iddianamenin kabul edilmesi, Kobani Davası’nı gündeme getirdi. Koç, “Yargı bu paketlerle, bağımsız hale gelebilir mi? Bu mümkün değil. Bu pakette, yargının tarafsız ve bağımsızlığına katkı sunacak bir madde yok” dedi. Mafya-devlet-ticaret ilişkilerine ilişkin iddiaları da gündeme getiren Koç, “Olağanüstü süreçler var. Yargı sus pus ve harekete geçmiyor” dedi. Koç, şöyle konuştu:
“Türkiye, olağanüstü süreçlerden geçiyor. Bu süreçlerin yargı üzerine getirmiş olduğu çok ciddi yükler var. Daha bir hafta olmadan gencecik bir parti çalışanımız, İzmir’deki il örgütünde katledildi. Türkiye, 1990’ları yeniden yaşamaya başladı. Karanlık bir elin, toplumsal barışa uzandığına yönelik belirtiler var. Bu olayın failinin Suriye’deki görüntüleriyle de biz kim olduğunu öğrendik. Yargı, 24 saat dolmadan tutuklama kararı verdi. Çantasında ne taşıyordu, arkasında hangi güçler vardı, ne yapmak istiyorlardı? Peki, yargı bu haliyle bu paketlerle, bağımsız hale gelebilir mi? Bu mümkün değil. Partimize yönelik bir kapatma davası. İddianameyi inceledim, bir siyasi partiyi kapatabilecek hiçbir argüman bulamadım, siyasi çalışmaların tamamı fezleke haline getirilmiş ve kapatma davası açılmış bulunuyor. Bu aynı zamanda yargının, yürütmenin güdümünde olduğu, siyasi yapının etkisi altında olduğunun başka bir anlatımıdır. Bu kapatma davasının başka bir yönü var ki, Türkiye bir çözüm sürecini yaşadı, yaşarken de partinin kapatma sebebi olarak gösterilen o dönemdeki görüşmeler iddianamede yer aldı, sadece ve sadece HDP yöneticileri ve milletvekilleri sorumlu tutuldu. Bunlar hep olağanüstü süreçten Türkiye’nin geçtiğini gösteren önemli veriler.
Kobani Davası da Türkiye yargısına yönelen bir dava çeşidi olduğunu belirtmek istiyorum. Bu pakette, yargının tarafsız ve bağımsızlığına katkı sunacak bir madde yok. Bir cinayet işleniyor, bir parti basılıyor, demokratik hakkımızı kullanmak istiyoruz, sokaklar demokratik kitle örgütlerine kapatılmış durumda. Olağanüstü süreçler var, yargı sus pus ve harekete geçmiyor. Son dönemlerde çeşitli videolarda, mafya-devlet-siyaset ilişkisini ortaya çıkaran argümanlar var, yargı sus pus ve harekete geçmiyor.”
İYİ PARTİLİ SUBAŞI: YARGI PAKETLERİNİN GÜVENİLİRLİĞİ VE CİDDİYETİ KALMAMIŞTIR
İYİ Parti Antalya Milletvekili Hasan Subaşı ise şunları söyledi:
“Maddelerde şunu görüyoruz. Hukuk devleti olma ilkeleri, Anayasa’mızda mevcuttur. Anayasa’da yoksa içtihatlarımızda veya AİHM içtihatlarında söz konusudur. Bu söylediğimiz ilkeleri korumak adına sürekli basit paketleri yapmak yerine elimizdeki birikimlerden yararlanmak zorundayız. 2018’de Adalet Bakanı’na ‘yargı üzerinden siyasi etkileri kaldıralım, bütün bunlar düzelir’ demiştim. Hala aynı kanaatteyim.”
Basın özgürlüğü ile ilgili düzenlemeler içeren 1. Yargı Paketi’nden sonra yaşananları Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Müyesser Yıldız’ı örnek vererek basın mensuplarının tutuklamalarından bahseden Hasan Subaşı, “Yargı paketinin doğmadan öldüğünü o günden görmüştük… Biz ne kadar yargı paketlerini çıkarsak da hiçbir güvenilirliği ve ciddiyeti kalmamıştır” dedi.
TEKLİF NE İÇERİYOR?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından ilan edilen İnsan Hakları Eylem Planı kapsamında hazırlanan 4. yargı paketi, 4 kanunda değişiklik öngörüyor.
Teklif ile failin boşandığı eşe karşı suçu “nitelikli suç” kapsamına alınacak. Sadece ifadesi alınmak amacıyla yakalama emri olan kişiler, mesai saatleri dışında ve tatil günlerinde belirtilen tarihte ilgili yargı merciinde olacağını taahhüt ederse her yakalama emri için bir kez geçerli olmak üzere cumhuriyet savcısı tarafından serbest bırakılabilecek.
“Terör”, “soykırım”, “kasten öldürme”, “işkence”, “cinsel saldırı”, çocuğun cinsel istismarı” suçlarını da içeren katalog suç kapsamındaki bir suçlama karşısında tutuklama kararı verilmesi için “somut delil” aranacak. Tutuklama kararlarında, tedbirlerin neden yetersiz kalacağını gösteren delillerin yer alması gerekecek. Adli kontrol tedbiri kapsamında, “konutu terk etmeme” kararının verilmesi halinde; kişinin konutta geçirdiği her iki gün, hakkında verilen mahkûmiyet süresinde bir gün olarak hesaplanacak. Şüpheli veya sanık hakkında, adli kontrol yükümlülüğünün devam ettirilip ettirilmemesi; en geç 4 ayda bir tekrar değerlendirilecek. Sulh ceza mahkemelerinin tutuklama ve adli kontrol kararlarının denetimine getirilen "dikey itiraz" yöntemi ile sulh ceza hakimliği tarafından tutuklama ve adli kontrole ilişkin verilen karara karşı itirazlar asliye ceza mahkemesince incelenecek.
(ŞEYMA PAŞAYİĞİT / ANKA)
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.