Seçime saatler kala A’da Z’ye AKP
AZMİ KARAVELİ
Seçime saatler kala, buyurunuz efendim, A’dan Z’ye 21 yılın son derece sübjektif değerlendirmesine. Şu harf hiç olmamış, keşke şu madde olsaydı, tartışmalarına açık, küçük bir hafıza tazeleme çalışması.
AKP seçmeni
Bugün hala milyonlar AKP’ye oy veriyorsa ortada tartışılması gereken ciddi bir durum var demektir. Genel kabul görmüş nedenleri kısaca hatırlayalım: “Kömür makarna yardımları, alnı secdeye yatan lider, isterse dolar 100 TL olsun vatanımız elden gitmesin, çalıyorlar ama yapıyorlar, dünya lideri, yol yabdı, köprü yabdı, dıj güçler kıskanıyor bizi, yoksa biz şu an arşa çıkmıştık…” Ancak rant ekonomisine dayalı, dini ve milli motiflerle desteklenmiş bir kalkınma modeli, ülkenin yarısına çok cazip geldi sanırım. İnsanlar komşusu, kaynı ya da mahalledeki Hakkı abisi gibi, bir gün zengin olup, malı götürmeyi hayal ediyorsa, uzak çevresinde en az bir kişinin bu halde olduğu rivayetini duyması nedeniyledir. AKP seçmeni “bir gün ben de nemalanacağım” hayaliyle yaşamaya alıştırıldı. Yarın bu alışkanlıktan dönüp dönmediğini göreceğiz.
“Beşli çete”
Bu ülkede büyük sermaye her zaman baş tacı edildi. TÜSİAD sermayesinin 70’lerin sonlarında ilanlarla şikayetlerini dile getirmişliği dahi vardır. TÜSİAD da bu 21 yılda çok büyüdür elbette. Ancak AKP kendine biat eden ve kendine has mekanizmaları olan yepyeni bir burjuvazi yarattı. Ekonominin dinamosu KOBİ’ler büyürken, büyük ihalelerin önemli bir bölümü malum beş firmaya verildi. Burada nasıl bir ilişki paterni yürüdü bilemedik. Ancak dünyada devletten en çok ihale alan inşaat firmaları içinde Türk firmalarının olmasını rakamlardan çok iyi bildik ve utandık.
Covid 19
Neredeyse her gün basın toplantısı yapan Sağlık Bakanı Koca’nın, Covid 19 sürecinde nasıl bir politika izlediğini bir türlü anlayamadık. Her gün ne kadar “başarılı” olduklarını anlattı durdu bize canlı yayınlarda. Maskeler dağıtılamadı, aşılar geç geldi, Türk aşısının sonuçları muamma olarak kaldı. Şeffafmış gibi yapıp gerçek rakamları bilemedik, ateş yine düştüğü yeri yaktı, on binlerce insanımızı kaybettik.
Çevre
Kuzey Ormanları yollar köprüler uğruna yok edildi. Domuzlar kente indi haberlerini sık sık gördük, oysa insanlar ormanlara inmişti. Yüzlerce binlerce maden ruhsatı verildi. Yanan ormanların yerine yazılık siteler inşa edildi. 2018 yılına kadar akıllarına çevre adına bir şey gelmeyen iktidar, bu tarihte “millet bahçesi” adıyla parklar açmaya başladı. Oysa bu bahçeler, o tarihe kadarki yapılan ve halen Phaselis ve benzeri yerlerde yapılmak istenen çevre katliamlarının, günahlarının yüzde bir kefareti olamazdı, olmadı, olmuyor.
Depremler
99 Marmara depreminin ardından geldi iktidara AKP. Kahramanmaraş depremlerine kadar çok sayıda deprem yaşandı. Bu dönemde yönetmelikler çıktı, sürekli olarak depreme hazırlıklı olduklarının propagandası yapıldı. Sonuçta kentsel dönüşümün Bağdat Caddesi gibi rant bölgelerinde başarılı olduğunu, denetlemelerin nasıl yapılmadığını, Kızılay’ın çadır sattığını ve şirketleştiğini, 99 depreminde toplanan paralarla yol yapıldığını öğrendik. On binlerce insanın gelecek hayalleri enkaz altında kaldı. Asıl enkaz altında kalan ise insanı değil rantı ve inşaatı odağına alan zihniyetti.
Ekonomi
A’dan Z’ye birçok madde var yaşanan... Ancak AKP’nin yarın sonu gelecekse bu maddenin ve bir başka E olan et fiyatlarının payı büyük olacak. Gelir dağılımındaki adaletsizliğin açılması, dizginlenemeyen enflasyon, soğanın 30 TL olması, dövizdeki artış…21 yılda ekonomi alanında yaşanan liberal politikaların yaratmış olduğu kalıcı ve önlenemez tahribat yaşarken anlaşılamadı, kavranamadı ve her şey döndü dolaştı mutfağa kilitlendi. Bu da olmayabilirdi, buna da şükür.
E’den Eurovision’u da yazmak isterdim. Herkesin ne kadar pop corn, bir o kadar da eğlenceli olduğunu kabul ettiği yıllara dayanan alışkanlığımızın yarışmasını yasakladılar. Gündelik yaşam pratiklerimizin içine ettiler. Turkey nahpoint’i izlerken eğlendiğimiz günler için de oy vereceğiz yarın.
FETÖ
Beraber yürüdüler onlar bu yollarda, beraber ıslandılar yağan yağmurda, şimdi bize her şey o ilişkilerini hatırlatıyor. Yıllarca kol kola girerek palazlanmasına izin verdikleri Gülen cemaati ile pasta kavgasına girdiler. 15 Temmuz sonrası ders almayıp yine Menzilciler, Süleymancılar, İsmail Ağacılarla yürümeye devam ettiler. En iyi bildikleri alan olan “topu her koşulda muhalefete at” taktiğine sığındılar. Gülen’in en başından beri büyük bela olduğunu söyleyenleri içeri attılar. Zaman gazetesi alan esnaf içerdeyken, “özledik hasret bitsin” diyenler ülkeyi yönetti.
Gezi
Gezi nedeniyle içerde olan insanların bir an önce çıkması için sandığa gideceğiz. Gezi gelecek için bir modeldir, belki de Gezi olmasaydı, yarını bu kadar umutla bekliyor olamazdık. Ayrıca Gezi başarılı olamadı diyenlere, “hükümetler düşmedi diye 1968 hareketi de başarılı olmadı mı yani?” diye sormak gerekir. 68 olmasaydı, birçok ülkede sosyal devlet kavramı hayaldi. Gezi bir mihenk taşıdır ve AKP’nin 21 yılda isteyip de yapamadığı tek şey Topçu Kışlası’dır. Özetle Gezi onurumuzdur ve Gezi’de kaybettiklerimizi anarak yarın oy vereceğiz.
Gezi o kadar önemli ki G’den göçmen meselesini pas geçmek durumunda kaldım.
Hak hukuk adalet
HHA yürüyüşü 21 yıllık mücadelenin en can alıcı eylemlerinden biri oldu. Ülkede olmayan üç kavram arandı yollarda. Kılıçdaroğlu durmasaydı, o gün bugündür yürüyor olsaydı, sahada kalsaydı, yarın için herhalde hiç endişe etmiyor olurduk, olsun, olan oldu. Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş gibi AİHM kararlarına rağmen içerde olanların yanı sıra kumpas davalarında hayatlarını kaybedenler, bir gecede işsiz kalan KHK’lılar, Barış İçin Akademisyenler, yargılanan ve hüküm giyen gazeteciler…
Demokrasi endekslerinde son sıralardayız, ifade özgürlüğü ayaklar altına alındı. AKP’nin unutturduğu bu üç kavram için oy atacağımızı unutmayalım.
İstanbul / İmamoğlu
“İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır mı” göreceğiz yarın. Çok az insanın tanıdığı bir isim olarak Ekrem İmamoğlu AKP’yi büyük ölçekte yenen ilk isim oldu. İnşaatçılıktan gelmesi, Karadenizli olması, Erdoğan gibi iyi bir hatip olması başarısında rol oynadı. Sonuç ne olursa olsun yarından sonra adını daha sık duyacağız. İstanbul yarın kendi başlattığı değişim rüzgarını genele yaymak için oyunu kullanacak.
Kültür sanat
Çok uğraştılar, çok çabaladılar ama olmadı. Örneklerini Sultanahmet’in turistik dükkanlarında görebileceğimiz ebru ve hat işlerinden oluşan Yeditepe Bienali düzenleyerek olmazdı zaten. AKM’yi yıllarca kapalı tuttular, cami yapılınca açtılar. Kültürü ya sürekli uyuyan ya da turizm şirketi olan bakanlara emanet ettiler.
Baktılar olmadı kendileri kitap yazıp, o kitapları Körfez’den gelen sermaye ile aldırdıkları D&R’da baş köşelere koydular. İftar sanatçıları diye bir mertebe yaratıp, daha ağır isimlere devlet sanatçısı ünvanı verdiler. Karşı mahalleden isimleri transfer ettiler, yine olmadı. Ülkenin dört bir köşesine kayısı, köfte, karpuz heykelleri dikerek olmazdı, Erdoğan’ın da itiraf ettiği gibi olmadı, AKP’nin kültür sanat politikası koca bir hiçlikten ibaret kaldı.
Kadın cinayetleri, elbette K’nın bir diğer önemli maddesiydi, o kadar çok yazacak madde var ki, yazının selameti için sübjektif bir seçim yapmak gerekti.
Lale Devri
Ahlakçılık üzerinden siyaset yapanlar görgüsüzce şatafatlı bir hayat sürdüler. Oluşan yepyeni muhafazakâr burjuvazi, önden KİA’lara binerken artık İstanbul’un en lüks semtlerinde en lüks ciplere sahipler ve kız isteme törenlerindeki takıları merasimle sosyal medyada gözümüze sokmada beis görmüyorlar. Lale Devri nasıl sona erdiyse bu devir de yarın sona erecek mi, saatler sonra öğreneceğiz.
Son not: Liberaller de bu maddede yer almayı sonuna kadar hak ediyordu, affetsinler…LGBTI+ birey ve kurumlarına yapılanlar, hâkim olan nefret söylemini de elbette unutmamak gerek.
Medya
AKP hemen her alanda kendine biat eden yapılar kurdu. Genelkurmay’dan yargıya, akademiden sermayeye…Bunların içinde en sakilleşen alan medya oldu. Doğan-Bilgin medyası güllük gülistanlık değildi elbette ama iktidara dönük yandaşlık yapacakları zaman, örtülü yöntem üzerinden hareket ederlerdi, bir raconu vardı işin. Hürriyet’te dahi birkaç muhalif insan olurdu. Milliyet’in bir çizgisi vardı, Sabah her zaman sinir bozardı ama böylesi bir yayın politikası hiç yaşanmadı. Yine de bu durumdan en çok şikâyet eden elbette AKP oldu. Zira mağduriyet AKP’nin folklorudur.
M’den Milli Piyangonun ne hale getirildiğini, yılbaşlarında bilet alma ritüelimizi de elimizden almalarını yazmak isterdim.
Ordu
Hemen hemen bütün yapıları kendine bağlarken ordu da bundan nasibini aldı. Ordunun MSB’na bağlanması birçok liberal tarafından coşkuyla karşılanmıştı. 15 Temmuz’da yaşananlardan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Depremde geç müdahele edildiği konusunda eleştiriler elbette kabul görmedi.
Patlamalar
Çok insanımızı kaybettik, çok. Ankara, Reyhanlı, İnönü Stadı, Suruç, Beyoğlu, sinagog saldırıları, hatta çoğumuzun belki de unuttuğu İngiltere Konsolosluğu ile HSBC binası patlamaları AKP dönemine denk geldi. Birileri üstlendi, birilerinin yaptığı söylendi ama nedenlerini, nasıl olduklarını öğrenemedik. Türkiye bu patlamalarla birlikte sürekli alarmda olan, güvenlik doktrinlerini her zaman önde tutan bir ülke olmaya devam etti.
Soma
Siz bu satırları okurken Soma’da katliamın 9. Yılı anılıyor olacak. İnşaat gibi madencilik de AKP tipi kalkınma modelinin önemli sektörleri arasında yer aldı. Denetimden yoksun, sadece linyit ve taş kömürü madenlerinde en az 921 kişi hayatını kaybetti, on binlerce çalışan yaralandı. Günde ortalama 5 insanımızı iş kazalarında kaybediyoruz.
Soma bunların içinde canımızı en çok acıtan oldu. 301 insanımız “fıtrat”a kurban gitti. Bunun fıtrat olmadığının mücadelesi veren iki avukat, Can Atalay ve Selçuk Kozağaçlı bugün cezaevinde. Türkiye’nin unutamadığı, Soma tekmecisi olarak bilinen ve ayağı incinen Yusuf Yerkel Frankfurt’a ticari ateşe oldu. Soma, o tekmeye 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP’ye yüzde 49,65 vererek cevap verdi.
S maddesi için Soylu bizi affetsin, hakkında kitaplar yazılan bir insanı bir paragrafla geçiştirmeye insanın gönlü el vermiyor.
Tren kazaları
Çok hızlı olmasa da hızlı trene geçtik AKP döneminde ve bunun bedeli ağır oldu. Tren kazaları adeta bir örüntü oldu ve Pamukova, Kocaeli, Kütahya, Çorlu kazalarında çok sayıda insan hayatını kaybetti. İstifa eden olmadığı gibi adil yargılama talep eden aileler yoğun baskıya maruz kaldılar. Hafızalarda, Milliyet’in el değiştirmediği dönemde, 23 Temmuz 2004 tarihinde Pamukova için attığı manşet kaldı: “Bir şov uğruna öldüler.”
Üniversiteler
“Seviyeyi yükseltemiyorsan üst seviyeyi alta çek” şiarıyla Boğaziçi’ne göz diktiler. Her ile bir üniversite açarak, potansiyel işsiz ordusu yarattılar. Barış İçin Akademisyenlerin hayatlarını mahvettiler. Akademik özgürlükten eser kalmazken, üniversitelerimiz dünya listelerine artık giremez oldu. Giriş sınavında soruları çaldılar. her bakan gelir gelmez sistemleri değiştirmeye kalktı, eğitim insanların elinde oyuncağa döndü, yazık, çok yazık oldu.
Vakıflar
Dernek ve vakıflar aracılığıyla yürüdü her şey. Deniz Feneri, Ensar Vakfı derken İslami örgütlenmenin yuvaları oldular. Şeffaflıktan uzak, her türlü istismarın yaşandığı bu yapılar, AKP’nin sürdürülebilir olmasındaki önemli paydaşlar arasında yer aldı.
Yargı
Yasama, yürütme ve yargının sözde ayrı, özde bir olduğu bu iktidarla 21 yıl yaşadık. “Yargı bağımsızdır” diyen her AKP yetkilisi yargının içinde bulunduğu içler acısı durumun itirafıydı aslında. Ennnn büyük cezaevlerine, ennn büyük adalet saraylarına sahip olmaktan utanmamız gerekirken bundan övünç malzemesi çıkarttılar. Kendi meşreplerinden insanlar sağlık nedenleriyle affedilirken, dördüncü evre kanser olanlar, Alzheimer hastası olanlar hapislerde çürüdü, birçoğu hayatını kaybetti. Yargı bir dizi adı olarak kaldı.
Yargı gibi, Y’den yerli, yandaş gibi kavramlar hakkında daha neler yazılır ama seçimlere çok az kaldı ve bu yazının artık bitmesi gerekiyor.
Z raporu
AKP’nin Z raporunu alarak bitirelim. Günün sonunda alınır malum Z Raporu, yani 21 yılın sonunda yurt dışı hayalleri kuran işsizlik pençesinde kıvranan gençler, ömrünün önemli bölümünü aynı iktidarda geçirmiş mutsuz bir yetişkinler grubu, eskiden emekli ikramiyesi ile ev alabilen, şimdilerde ise ekonomik bir araç almaya gücü yetmeyen yaşlılar, deneme tahtasına dönen eğitim ortamındaki çocuklar, tarumar olmuş bir devlet yapısı, demokrasinin, adaletin anlamını yitirdiği, patlamaya hazır bir ekonomi eşliğinde yarın sandıklara gidiyoruz.
Ülkenin yarıya yakını bu gerçekleri farklı algılasa da, yol yaparak hayatın geçmediğini zaman onlara da gösterecek kanımca.
Sonuç şimdiden hepimize hayırlı olsun.
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.