AKP’li Ensarioğlu: Öcalan çözüme inanan ve savunan taraftı

AKP’li Ensarioğlu: Öcalan çözüme inanan ve savunan taraftı
AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, 2013 yılında çözüm sürecine ilişkin tartışmalı açıklamalar yaptı. Öcalan'ın çözüm sürecine inanan ve savunan taraf olduğunu söyleyen Ensarioğlu, "Selahattin Bey'in kulağına da birileri bir şey fısıldadı; ‘Ya siz bu süreci bozun. Sizin içinde biz bir şeyleri düşünüyoruz. Biz bu Erdoğan'ı devireceğiz’ ki o dönemden darbeye kadar giden açık bir süreci hepimizi izledik. O darbeyi planlayan güç bunların kulağına da fısıldayan güçtü" iddiasında bulundu.

Edirne Cezaevi'nde tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş'ın eşi Başak Demirtaş'ın DEM Parti'den İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı olacağına ilişkin tartışmalar devam ederken, AKP'den bir çıkış geldi. Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, "Başak Demirtaş'ın çıktığı gün İmamoğlu meselesi kapanmıştır" dedi.

Ensarioğlu çözüm sürecine ilişkin de "darbeyi planlayan güç Selahattin Bey’in kulağına bir şey fısıldadı" iddiasında bulundu. Selahattin Demirtaş'ın Abdullah Öcalan'a alternatif olmak istediğini öne süren Ensarioğlu, "Topladığı sempati ve mağduriyet, HDP'ye yönelik eleştirileri... Bütün bunları iyi bir şekilde değerlendirip, yeni bir liderlik, yeni bir sembol yaratabilir miyim, bir pozisyon çıkarabilir miyim? düşüncesinde" dedi.

Ensarioğlu, 2013 yılında çözüm sürecinin başlarında Öcalan’ın örgüte yazmış olduğu mektupla ilgili "doğrudan muhataplarından duydum. Öcalan’ın mektubunu öpüp başlarına koydular, sonra fırlattılar” dedi.

Galip Ensarioğlu'nun KRT TV'de Zübeyde Sarı'nın sorularına verdiği yanıtlar özetle şöyle:

‘Darbeyi planlayan güç Selahattin Bey’in kulağına bir şey fısıldadı’

"Bir taraftan İran'ın bu anlamdaki müdahalesi ve telkinleri diğer taraftan da yani HDP'nin başında o zaman Selahattin Demirtaş vardı. Selahattin Bey'in birileri kulağına bir şey fısıldadı. Selahattin Bey, Öcalan'ın söyledikleri veyahut da çözüm sürecinin ruhuna uygun davranmak yerine Kandil’in telkinleri, İran'ın telkinleri ve başka uluslararası güçlerin olduğunu da biz o dönemlerde hep duyuyor ve biliyorduk. Selahattin Bey'in kulağına da birileri bir şey fısıldadı; ‘Ya siz bu süreci bozun. Sizin içinde biz bir şeyleri düşünüyoruz. Biz bu Erdoğan'ı devireceğiz’ ki o dönemden darbeye kadar giden açık bir süreci hepimizi izledik. O darbeyi planlayan güç bunların kulağına da fısıldayan güçtü.

Yani aslında Selahattin Demirtaş'ın da sürecinin bitmesinde etkili olduğunu mu söylüyorsunuz?

Selahattin bey şimdi içeride. Selahattin Bey'in sempatik bir tarafı var, şarkı söyler, espri yapar, iyi bir siyasetçidir, iyi bir beyindir. Ama o süreçte bir şeylerin büyüsüne kapıldı. Kandil'in telkinleri ve “biz Erdoğan'ı ve AK Parti'yi ortadan kaldıracağız” diyenlerin tavsiyelerine inandı diyelim.

Yani en sonunda resmi olarak “biz bu işi bitirdik” diye açıklamaları var.

Sürekli aslında karşı tarafın eksikliklerini ve çözüm sürecinin başarısızlığa uğraması için neredeyse ellerinden geleni yaptıklarını söylüyorsunuz. Peki sizce iktidar kanadının bu süreçte bir eksik ya da bir hatası yok muydu?

Vardı; Ortadoğu’da, Suriye'de ve Irak'ta gelişmeler var. Suriye'deki ve Irak'taki gelişmeler bu çözüm sürecini bozar, zehirler. Hazır örgüt, Öcalan, kamuoyu ve herkes bu işe ikna olmuşken bu işi çok hızlı yürütmek gerekirdi. Biz bu işi daha hızlı yürütmeliydik. Tabii ki taraflar, bu işi yürütürken herkes kendince elini güçlendirmek ister, daha fazlasını almak, daha azını vermek ister, karşılıklı böyle bir şeyler oldu. Bu tür süreçler böyle yürür. Ama Türkiye ne İspanya'ydı ne İrlanda'ydı ne Güney Amerika’ydı ne Kuzey Afrika'ydı.

"Demirtaş sembolik lider olmak istiyor"

Şimdi bu Selahattin Demirtaş bir yol ayrımda. Dışarıda ona karşı ciddi bir sempati birikmiş, mağduriyeti var. Yeni bir aktör olabilir mi Kürtler için? Yeni bir lider? Bağımsız bir aktör olabilir mi? Şimdi işte sembolik bir aktör diyelim ki o kesim için Öcalan'dır. Öcalan'a alternatif, yaşlandı. Öcalan'ın fikirleri de artık şey görmüyor. Dışarı da Kandil de güç odaklarında karşılık görmüyor. O topladığı sempati ve mağduriyet, HDP'ye yönelik eleştirileri... Bütün bunları iyi bir şekilde değerlendirip, “yeni bir liderlik, yeni bir sembol yaratabilir miyim, bir pozisyon çıkarabilir miyim?” düşüncesinde. Bu son mahkemesinde savunması aslında sokaktaki Kürtlerin duymak istediği, beklediği ve hoşuna giden şeyler. Suriye'deki Kürdün de hoşuna giden, Irak'taki Kürdün de aslında hoşuna giden, İran’daki Kürdün da hoşuna giden şeyler. Biraz daha Kürt ulusalcı söylemlerle çıktı. Yani o marjinal sola partiyi peşkeş çeken Selahattin Demirtaş'tan şimdi sokaktaki Kürd'ün eleştirilerine kulak veren ve sadece Türkiye'deki değil bütün Kürtlerin hoşuna gidecek daha Kürt ulusal milliyetçi anlayışına sempatik gelecek ve buradan da bir liderlik sembol oluşturabilecek bir liderlik çıkarabilecek bir hamleydi. Çok mu karmaşık söyledim?

Acaba doğru anladım mı diye şöyle bir özet geçeyim; Demirtaş son savunmasıyla birlikte Öcalan'ın alternatif mi olmak istiyor?

Bir kere fikir, zihniyet, yönetim, anlayışta bir makas değişikliği. Ve bu makas değişikliğinden de yeni bir lider yaratma çabası. Zemini var çünkü. Yani Selahattin Bey'in zemini var şu anda.

Selahattin Demirtaş ile birlikte kamuoyu bir süredir Başak Demirtaş'ı konuşmaya başladı. İstanbul büyükşehir Belediye Başkanlığı için “partim isterse aday olurum” dedi. Aslında ben bu açıklamanın DEM Parti açısından sürpriz olduğunu düşünüyorum. Siz nasıl okuyorsunuz bu çıkışı?

Bu önemli bir çıkıştır. Rastgele bir çıkış değil. Başak Hanımefendi siyasetçi değil, siyasetçi eşidir. Eşi, iyi bir siyasetçi, kendisi siyasetçi değil? Ama önemli bir sembolik isimdir. Bazen bazı seçimler, bazı şeyler ve sembolik isimler üzerinden de yürüyebilir. Eşini ziyaret etti aklına geldi, orada sohbet ettiler, ya bir başvur. Durumu değil. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı kazanmayacağını herkes biliyor. Amacı belediye başkanı olmaksa Diyarbakır Belediye Başkanı da olabilirdi. Daha iyi de oy alırdı. Amaç belediye başkanı olmak değil.

"Artık taban bu işe çok bozuluyor ve kendi onuruna dokunuyor"

Sizce nedir o amaç?

Çok net; bunun iki amacı olabilir. Benim hiçbirinden haberim yok, bilgi sahibi değilim ama hani okuyabilen biriyim. Bu, ya CHP ile devam eden pazarlıklar İstanbul'un üç ilçesini istemişler; Esenyurt, Adalar ve bir ilçe daha. Bunu artık eskisi gibi gizli saklı bizden utanarak saklayarak yapmıyorlar. Çünkü artık taban bu işe çok bozuluyor ve kendi onuruna dokunuyor. Biz de bir siyasi partiyiz, bizimle açık pazarlık yapılsın, açık konuşulsun, açık protokol yapılsın. Bakırhan'ın söylemleri de aslında tabanın hoşuna giden, tabanın beklediği söylemlerdi. Doğru bir siyaset izledi. Hiçbir şey almadan, CHP'ye destek veya bütün siyasetini Erdoğan düşmanlığı üzerine kurgulanmış bir HDP neyi amaçlıyor? Bunun bir amacı yok. Şimdi Kürtlerin talebi bu değil, Kürtlerin derdi bu değil. Bakırhan, genel başkanı olduktan sonraki yaptığı açıklamalar çok makul ve doğru açıklamalardı.

‘Başak Demirtaş'ın çıktığı gün İmamoğlu meselesi kapanmıştır’

Başak Demirtaş en fazla İstanbul'dan oy alabilecek isimdir. Selahattin Bey içeride, halkın ona duyduğu sempati ve mağduriyetten dolayı oy verecektir. En iyi oyu da onunla alır. Bu CHP’ye, “Siz bize üç ilçeyi vermezseniz İstanbul Büyükşehir'i de unutun” demektir. Çünkü Başak Demirtaş'ın çıktığı gün İmamoğlu meselesi kapanmıştır. Açık ara farkla AK Parti alır.

Ya bu pazarlıkta eli güçlendirmek için söylenen bir şeydir ya da normal bir siyasi parti gibi davranalım. Bağımsız bir siyasi parti gibi davranalım. Başkası yerine dayak yemeyelim demektir. (Kısa Dalga)

Gündem