Akşam Köşesi / "Erdoğan’ın hem kabinede hem de parti yönetiminde bazı değişikliklere gideceği konuşuluyor"

Akşam Köşesi / "Erdoğan’ın hem kabinede hem de parti yönetiminde bazı değişikliklere gideceği konuşuluyor"
Kısa Dalga, gazetelerin köşe yazılarını gün boyu tarayarak gün sonunda size bir "Akşam köşesi" okuması getiriyor. Her fikirden köşe yazılarından önemli yerleri aktarmaktaki amacımız, olan biteni daha iyi anlayabilmek için çeşitli bakış açılarını sunabilmek. Köşe yazılarının tamamını okumak için başlıklarına tıklayın.

Abdulkadir Selvi (Hürriyet)

 AKP’nin seçim yasağı taslağı

 (…) AK Parti’de genel başkan yardımcısı Hayati Yazıcı başkanlığında yürütülen seçim yasasıyla ilgili değişikliklerde önemli ilerleme sağlandı.

(…) Erdoğan, taslak üzerinde önemli değişiklikler yapmış. Şimdi onları paylaşacağım.

Seçim barajı yüzde 7: 12 Eylül darbesinin ürünü olan yüzde 10 seçim barajı değişiyor. AK Parti’nin çalışmasında yüzde 7 ve yüzde 5 oranları öne çıkmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yapılan sunumdan sonra ibre yüzde 7’ye döndü.

Bu oranın ittifaklar açısından da geçerli olması düşünülüyor. MHP ise seçim barajının yüzde 7 ya da 5’e indirilmesi ancak ittifaka giren partiler için seçim barajının yüzde 10, 12 ya da 14 olmasını öneriyor.

Siyasi Partiler Yasası’nın 36. maddesinde, “Siyasi partilerin seçimlere katılabilmesi için illerin en az yarısında oy verme gününden en az altı ay evvel teşkilat kurmuş ve büyük kongrelerini yapmış olması veya Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu bulunması şarttır” deniliyor.

(…) AK Parti’nin yaptığı çalışmada, Siyasi Partiler Yasası’nın 36 maddesinin “veya”dan sonraki bölümünü oluşturan, “(...) veya Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu bulunması şarttır” cümlesi çıkarılıyor.

(…) HDP’yle ilgili kapatma davasının açılmasının gündemde olduğu bir sırada partilerin Hazine yardımından yararlanması konusu yeniden düzenleniyor.

 

Hande Fırat (Hürriyet)

“Erdoğan, kabine ve parti yönetimi değişikliği yapabilir”

(…) AK Parti’de kongre sürecinde sona geliniyor. 24 Mart günü büyük kongre yapılacak. AK Parti kulislerinde kongre sürecinde, yani önümüzdeki günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hem kabinede hem de parti yönetiminde bazı değişikliklere gideceği konuşuluyor.

Erdoğan’ın bu değişikliklerle reformlara ve ekonomiye ağırlık vererek, 2023 yılına da hazırlık yapacağı konuşuluyor. Avrupa Birliği ve ABD’ye, onlardan gelen tüm olumsuz adımlara rağmen “kazan-kazan” formülüne dayalı, iyi ilişkiler kurulmak istendiği mesajı veriliyor. Batı’nın Türkiye’den insan hakları ve demokrasi konusunda somut adımlar görmek istediği de biliniyor. Bu kapsamda önümüzdeki süreçte İnsan Hakları Eylem Planı’nın açıklanması bekleniyor. 

 

Kübra Par (Habertürk)

“Dokunulmazlık oylaması HDP’nin kapatılması meselesinin provası”

(…) Önümüzdeki haftalarda 9 HDP’li milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması için Meclis’te yapılacak oylama, HDP’nin kapatılması meselesinin provası niteliğinde olacak.

Kapatma konusunda net bir karar vermese bile AK Parti, MHP ile birlikte fezlekelere kesinlikle “Evet” diyecektir.

İYİ Parti ise ya son dönemde HDP karşıtı tavrını artık net bir biçimde su yüzüne çıkararak ipleri koparacak ya da grup kararı almak yerine milletvekillerini serbest bırakma yoluna gidecek ve böylelikle konunun Millet İttifakı içinde çatlak yaratmasının önüne geçecektir.

Peki CHP ne yapacak?

(…) Dün parti sözcüsü Faik Öztrak “Fezlekelerin içeriği nedir bir görelim. Her bir fezlekenin tek tek içeriğine bakmak lazım. Asıl olan milletvekilliği dokunulmazlığıdır” diyerek 9 isim için toptancı bir tavır almayacaklarına işaret etti. Demek ki isim isim değerlendirme yapacak ve belki de 9 isimden bir ya da birkaçının dokunulmazlığının kaldırılmasına destek verecekler. Böylece hem “Teröre destek veren parti” suçlamalarını bertaraf edecek hem de HDP’ye karşı topyekûn bir tavır almamış olacaklar. 

Muharrem Sarıkaya (Habertürk)

“Dokunulmazlıklara odaklanacağız”

(…) Reform, yeni Anayasa derken, öyle görünüyor ki bu haftadan başlamak üzere milletvekili dokunulmazlığı konusuna odaklanacağız.

(…) Ancak dokunulmazlıkların kaldırılması sonrasında yaşanabilecek sürprizlere de açık bir durum.

Nedeni de şu ana kadar TBMM’de eksilen üye sayısının 15’e ulaşmış olmasında yatıyor.

Eğer ki Gergerlioğlu hakkındaki dosya da Berberoğlu’nda olduğu gibi uygulanır ise milletvekilliği düşecek, sayı 16’ya çıkacak.

Dokunulmazlığı kaldırılanlar hakkında da ardı sıra mahkumiyet kararları gelir ve milletvekillikleri düşerse bir anda ara seçimi bulabiliriz.

Çünkü Anayasa gereği TBMM’de boşalan üye sayısı yüzde 5’e yani 30 sandalyeye ulaştığında üç ay içinde ara seçim zorunlu.

 

Esin Övet (Habertürk)

“En kolayı ölmüş insanın arkasından konuşmak”

(…) Demek Alpay da kendini hatırlatmak istemiş.

E ne yapsın. Uzun süredir bir şeyler yapmıyor, üretmiyor. Biraz akıllara gelmesi şart.

E bu dönem kime, ne söylesin. Çetrefilli bir dönemden geçiyoruz. En iyisi, en kolayı ölmüş insanın arkasından konuşmak. E kimi konuşursa mevzu çok uzar?

Tabi ki, Zeki Müren'i.

Alpay da ezberlenmiş gerçekle çıktı geldi karşımıza.

Sosyal medyada en çok konuşulan kişiler listesine adını yazdırdı.

Yok Zeki Müren gençlere kötü örnek olmuş.

Yok Zeki Müren yüzünden bir dönem erkek çocuklar travmalar yaşamış.

Bla bla...

Yahu bu travma ne menem bir şeymiş. Böyle izleyince mi giriliyor travmaya.

Bir anda onun gibi mi olmak istiyor insan.

İyi de Alpay’ın mesela kötü örnek olmadığı ne malum!

 Saygı Öztürk (Sözcü)

“İnsan hayatı siyasete feda edilemez” 

(…) Örgütün elinde kaç kişinin rehin tutulduğunu bilmiyoruz. CHP eski Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, kuşkusuz bazı bilgilere ulaşmış olacak ki bu konuda şunları söylüyor:

“13 şehit sonrası toplum ve parlamentoda yüksek bir duyarlılık oluştu. Hâlâ PKK'nın elinde olan üst düzey kamu görevlileri var. Bunlar için biz kendi çapımızda çaba harcamaya devam ediyoruz. Yaşamını kaybedenler için yapacak bir şey ne yazık ki kalmadı. Ama, dağda veya Kuzey Irak'ta tutulan kişilerin yaşamını kurtarabiliriz. Devlet, partiler, parlamentonun yapacağı şeyler bitmedi. İnsan hayatı siyasete feda edilemez. Herkes üstüne düşen siyasi/insani görevi yapmalıdır. Devletin, toplumun dikkatine.”

 

Erdal Sağlam (Cumhuriyet)

“Parti sözcüleri, gönül rızasıyla olmasa da Albayrak’ı savunmaya geçebilir”

(..) Muhalefetin rezervleri erittiği iddiasıyla eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ı hedef alması AKP yönetimini savunmaya geçirdi. Parti sözcülerinin yanı sıra yeni ekonomi yönetiminin Albayrak dönemini savunması ise ekonomi çevrelerinde oluşan güveni olumsuz etkileyecek.

(…) Rezervlerin yanlış ekonomi yönetimi nedeniyle bu kadar eridiği gerçek. Muhalefet de doğal olarak teknik eleştiri yerine siyasi eleştiri yapıyor, bu amaçla kampanyalar düzenliyor. Ortaya çıkan sonuç, amacına ulaştığını gösteriyor.

Parti sözcüleri, gönül rızasıyla olmasa da Albayrak’ı savunmaya geçebilir. Ancak Bakan Elvan’ın savunması, hem kendine hem ekonomik gidişata zarar. Kısacası; bu açıklama “yeni ekonomi yönetiminin bindiği dalı kestiği” görüntüsü veriyor.

Ayça Söylemez (BirGün)

 Onur Yaser Can

(…) Onur Yaser Can da, hem yaşam tarzı hem de şüpheli olarak ifadesi alınan olay itibariyle, bu “suçlulardan” biriydi. Onun adını bilmemizin sebebi ise yetkililerce “rutin” görülen bir işkence çeşidinin hayatına mal olmasıydı.

İktidarın hedefe koyduğu üzere ne bir kadın ne de bilindik anlamıyla “siyasi suçluydu”. Bu sebeple onun hikâyesi, tartışmanın hiç de dar bir çevrede kalmadığına örnek… 

Alper Kaya (Evrensel)

“Melih Bulu’ya neden forma hediye ediliyor”

(…) Boğaziçi demişken, adı anılan üniversiteye ‘kayyum rektör’ olarak anılan Melih Bulu; muhtemelen rüyasında bile göremeyeceği bir destekle onore edildi geçtiğimiz hafta. Üçüncü Lig temsilcilerinden Tokatspor’un Başkanı Ufuk Akçekaya, Melih Bulu’yu makamında ziyaret ederek Tokat’ın plakası olan 60 rakamı ve Melih Bulu isimlerinin işlendiği formayı kendisine takdim ederek desteğini ifade etti.

Kulübün resmi sosyal medya hesaplarından paylaşılan bu ziyaret için şöyle bir ifade kullanıldı: “Başkanımız Ufuk Akçekaya ülkemizin köklü ve kaliteli kurumlarından Boğaziçi Üniversitesini ziyaret ederek desteklerini ilettiler. Kıymetli rektörümüze formamızı hediye ettik. Bu zorlu süreçte yanında olduğumuzu belirttik.”

(…) Peki Ufuk Akçekaya neden Melih Bulu’ya forma hediye ediyor?

 

Ahmet Taşgetiren (Karar)

“Özhaseki şiraze dağınıklığı sergiledi” 

(…) İki Ak Partili isim. Mehmet Özhaseki ve Özlem Zengin. Süleyman Soylu’nun 80 yaşındaki Üstün Ergüder’i arayıp zılgıt vermesini buraya mı almalı, başka bir kategoride mi değerlendirmeli bilmiyorum. Ama “zamane vak’ası” o da, kesinlikle.

İlk iki isim benim önemsediğim kişiler-di. Özhaseki’yi tanırım, dostluğum vardır. Dürüsttür vs. diye söyleyeceğim pek çok iyi özelliği vardır. Ama Ankara’ya başkan adayı olduğunda üslubu değişti ve en son sözleri ile tam bir şiraze dağınıklığını sergiledi.

Özlem Zengin dur – durak bilmeden konuşuyor. Ve konuştukça da kendinden uzaklaşıyor. Üzgünüm, şaşkınım.

Okan Müderrisoğlu (Sabah)

 “Sistematik saldırıların merkezine en fazla oturtulan Berat Albayrak”

 Maalesef, sosyal medyanın karanlık dehlizlerindeki odaklar, "algı çarpıtması ve psikolojik harekat" yoluyla toplumsal hafızayı zehirlemeyi sürdürüyorlar.

Burada kritik nokta şu:

Bir kararı eleştirebilir, beğenmeyebilirsiniz.

Eyvallah. Lakin döviz rezervi gibi somut ve kayıtlı bir konuyu "peşkeş" vb iftira siyaseti üzerinden itibar suikastine dönüştürürseniz, orada duracaksınız!

Bakın, yakın tarihte sistematik saldırıların merkezine en fazla oturtulan aktörlerin başında eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak geliyor. 

Emin Pazarcı (Akşam)

“HDP’ye kapatma davası açılması şart”

(…) Ülke içinde ve dışında terörle mücadeleyi sürdürüp şehitler verirken, ayrıca böylesine sıkıntılı bir tablonun da içindeyiz. Sürdürülemez bir durum bu. Ülkenin bu sıkıntıdan kurtarılması gerekli. İlgili yasalar da yolu gösteriyor. Bir terör odağı haline gelen siyasi partilerin kapatılması emrediliyor.

Düzenleme son derece açık ve tartışmaya gerek bırakmayacak kadar net!

Demem o ki, konu bu noktaya geldikten ve PKK-HDP ilişkisi ayyuka çıktıktan sonra, bu davanın açılması şart. Tartışılacak bir durum yok ortada: Terör bir insanlık suçu! Bizim ülkemizde bu suç sürekli olarak işleniyor. Bir siyasi yapı da bu suça destek veriyor. 

Fadime Özkan (Star)

Tam FETÖ işi

(…) Arandığını ve ceza alacağını bilen, gaygubet evlerinde saklanırken hamile kalan ve 9 ay boyunca doktor kontrolüne sahte isimlerle giden FETÖ'cü "ablalar" doğum için hastaneye kendi kimlikleriyle kaydolunca adları sisteme düşüyor ve Emniyet'teki işlemleri otomatikman başlıyor.

İşte o nokta da başlıyor malum koronun kara propagandası: "İslamcı iktidar yeni doğum yapmış başörtülü kadını tutukladı" (!)

Nasıl ama!

Tam FETÖ işi değil mi?

Efsunlanmış muhalefeti uyandırmaya yeter mi bu kadarı?

Baksanıza FETÖ'cülerin Fetullah Gülen'in giyilmiş çamaşırını kokladığına, artık çayını yaladığına, örgüt lideri istiyor diye katalogdan evlendiğine inanıyor ama talimatla doğurduğuna inanmıyor!

 Erkan Tan (Takvim)

“Merkez Bankası'nın 128 milyar doları buhar oldu diyorlar, kara propaganda yapıyorlar”

(…) Eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak her yerde söylüyordu:

"Bu memlekette; siyasi, ticari ve istihbari amaçlar ile ekonomik verileri yamultanlar var...."

Zaten Berat Albayrak ile ilgili saldırıların arkasında da bu cümledekiler yer alıyorlar. Yüzyılın en korkunç salgın hastalığı yaşanıyorken, dünyanın tamamında ekonomik ve sosyal yıkım hala devam ederken, dünya ekonomisi çökmüş iken, ülkemizde dolar bulmakta zorluk yaşandı mı...? Salgının ilk dönemlerinde tüm dünya kavrulurken, ödemeler dengesinin devamlılığını sağlamak için Merkez Bankası'nın rezervlerini kullanmayacak mıydık...?

Dünya hala salgının ekonomik sonuçları ile boğuşurken, TCMB elindeki rezervleri kullanmasaydı ne olurdu...? Dolar yükseldiğinde ayağa kalkan, kıyamet kopartan, hatta döviz yükselsin diye içten içe istekli olanlar; dolar düştüğünde de sahnedeler.

Şimdi de döviz rezervleri üzerinden yalan, yanlış bilgileri yayıyorlar.

Ve kara propaganda yapıyorlar. Merkez Bankası'nın 128 milyar doları buhar oldu diyorlar.

 Kenan Alpay (Yeni Akit)

“PKK’ya yönelik haklı öfkeyi HDP’ye, tabanına yansıtmak büyük problemler doğurur” 

(…) Kurtuluş ve huzurun, refah ve güvenliğin garantili reçetesi olarak sunulan HDP’nin kapatılması kampanyası en absürt ve tehlikeli çıkışları kışkırtmaktan başkaca bir işe yaramıyor nihayet. Her ne kadar geri alıp özür dilemiş olsa da AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki’nin CHP ve HDP yakınlaşmasını kast ederek sarf ettiği şu cümleler yenilir yutulur gibi mi Allah aşkına: “Seçimlerde 4 tane oy alabilmek için olmadık kalıba giriyorsunuz. Lanet olsun oylarına. Onların oylarının Allah belasını versin.” Daha vahim bir mantığı Hürriyet yazarı Nedim Şener şöyle inşa ediyor maalesef: “HDP’ye oy veren 6 milyon kişi, benim askerime kurşun yağdırıyor demektir. Hiç tartışmıyorum. HDP’ye oy veren, PKK’nın kalaşnikof kurşunu neyse.”

 Milyonlarca insan nasıl oldu da her türlü vahşeti temsil eden PKK’nın uzantısı HDP’yle paralel bir siyasal çizgide konumlandığını objektif olarak araştırıp soruşturan yok hâlâ. Bu süreci PKK ve HDP’nin propaganda başarısına veya dış güçlerin oyununa bağlayıp izah etmek olacak iş değil. Geçmişten bugüne siyasetin, bürokrasinin, yargı ve medyanın yangına körükle, benzinle çare aramaya kalkan aymazlıklarını da kimse (s)aklamaya kalkışmasın. PKK’ya yönelik haklı öfkeyi HDP’ye, HDP’ye yönelik meşru öfkeyi tabanına yansıtmak ahlaken de hukuken de altından kalkılamayacak kadar büyük problemler doğurur.

 

Abdurrahman Dilipak (Yeni Akit)

“Amerikan, İngiliz, Fransız, Alman muhibler cemiyeti günlerine geri mi dönüyoruz” 

(…) Öyle anlaşılıyor ki, biz bugün yeni anayasayı tartışırken, şeriatı da Hilafeti de Diyaneti de, resmi ideolojiyi de, anayasanın başlangıç maddelerini de yeniden tartışacağız. Eğer bağımsız bir devlet olmayı da tartışacaksak, oldu olacak İstiklal Marşını da tartışalım gitsin. Sakın bu milletin, bu toprağın ve tarihin bu millete yüklediği alameti farikaları yok sayarak, her şeyi, Türkiye’nin uluslararası sistemin peşine ya da AB’ye üyelik namına her istenilen şeye evet diyecekseniz onu da söyleyin bilelim.. Yoksa yeniden Amerikan, İngiliz, Fransız, Alman muhibler cemiyeti günlerine geri mi dönüyoruz!

 Yıldıray Çiçek (Türkgün)

“PKK’nın Kemal Kılıçdaroğlu’na saldırmasını bırak, saldırıyı düşünmesi bile mümkün değil”

CHP-PKK ilişkisine baktığımızda terör örgütü PKK’nın Kemal Kılıçdaroğlu’na saldırmasını bırak, saldırıyı düşünmesi bile mümkün değildir. Terör örgütü PKK da zaten “CHP ve Kılıçdaroğlu kesinlikle herhangi bir biçimde hedeflenmemiştir” açıklamasını yapmıştır.

Sen terör örgütü PKK’nın tüm acısında, sevincinde yanında olacaksın ama PKK sana saldıracak… Bunun mantıklı bir izahını yapabilecek var mı?

Özellikle son 5 yıldır Kemal Kılıçdaroğlu’ndan terör örgütü PKK’yı ve siyasi uzantısı HD(P) KK’yı incitecek bir tane söz, bir tane siyasi eylem duyan, gören olmuş mudur?

Yahu açılım sürecinde teröristbaşı Öcalan’ın bile “Kemal’e selamımı söyleyin” dediği bir adam, 2019 yerel seçimlerinde de Murat Karayılan, Duran Kalkan, Besa Hozat, Mustafa Karasu, Cemil Bayık, Zerin Ruken, Bese Erzincan gibi Kandil’deki üst düzey tüm PKK kadrosunun “Destekleyin” dediği CHP’nin Genel Başkanı’sın…

Gündem