Akşam Köşesi - 17 Mart 2021 / “Dini değerler kutsaldır, onları vaaz etmeleri imamları kutsal yapmaz"

Akşam Köşesi - 17 Mart 2021 /  “Dini değerler kutsaldır, onları vaaz etmeleri imamları kutsal yapmaz"
Kısa Dalga, gazetelerin köşe yazılarını gün boyu tarayarak gün sonunda size bir "Akşam köşesi" okuması getiriyor. Her fikirden köşe yazılarından önemli yerleri sunmaktaki amacımız, olan biteni daha iyi anlayabilmek için çeşitli bakış açılarını sunabilmek. Akşam kahvesi ile okumak iyi bir fikir olabilir. :)

17 MART 2021 

Abdulkadir Selvi (Hürriyet)

“Seçmenin yüzde 54.4’ü ise “Yeni partilere oy vermem” diyor”

 

Murat Sarı’nın başkanı olduğu Konsensus’un şubat ayında yaptığı araştırma, siyasete ilişkin önemli ipuçları veriyor.

Mustafa Sarıgül partisini kurdu. Muharrem İnce’nin partisi gün sayıyor. Ümit Özdağ ise yeni parti kurmak için yola çıktı. Peki yeni partilere ihtiyaç var mı? Ankete katılanların yüzde 86.7’si “Yeni bir partiye ihtiyaç yok” diyor. “Var” diyenlerin oranı ise yüzde 13.3. Yeni parti kuranların dikkatini çekmek istedim.

Bizde parti tutmak, siyasi kimliğin bir parçası. O nedenle parti değiştirmeye pek sıcak bakmıyoruz. “Partimi değiştirip yeni partiye oy veririm” diyenlerin oranı yüzde 15.2 çıkıyor. Yüzde 54.4’ü ise “Yeni partilere oy vermem” diyor. Ama asıl bir veri var ki, yeni parti kuranların onları ikna etmesi gerekiyor: Yüzde 30.4’lük bir kesim ise “Belki veririm” safında.

 

Nagehan Alçı (Habertürk)

“Şimdi nereden çıktı Andımız kararı?”

(…) Maalesef bizzat Kemalistler tarafından Atatürk’ün bu ülkede nihai kertede Batılı ve özgürlükçü bir siyasal rejim istediği unutturulmak isteniyor.

Batı uygarlığını savunan tarafı hep gözden uzak tutulmaya çalışılıyor.

Atatürk çağdaş ya da çağcıl olmayı her türlü değerin üstünde tutan bir insandı.

O çağ koşulları içinde bazı şeyler yapılmış olabilir ama 2021’de hala bu ant metnini savunmak çağdışı bir tavırdır bana göre.

Ancak…

Benim dünya görüşüme göre Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun kararı doğru olsa da burada hayatın olağan akışına aykırı bir hava görüyorum.

2018’deki karar zaten hayata geçmiş değil, ant okunmuyor, şu aşamada böyle bir gündem de yok.

Şimdi nereden çıktı bu karar?

AK Parti-MHP ittifakını zorlayacağı apaçık olan karar, gerekçesi henüz hazır değilken neden kamuoyuna yansıdı?

Devlet Bahçeli’nin çıkışından net bir şekilde şu görülüyor: MHP bu kararı Cumhur İttifakı’na yönelik bir komplo olarak görüyor.

 

Deniz Zeyrek (Sözcü)

 

“HSYK'nın Danıştay'a üye seçtiği son üç kişiden birinin sosyal medya hesabına baktım, AK Partili olduğunu hiç saklamamış”

 

 

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun üyeleri, kararlarını adalet terazisine, kamunun çıkarlarına göre değil, bulundukları makamı borçlu olduklarına inandıkları siyasetçilerin taleplerine ve çıkarlarına göre şekillendiriyorlar.

Bunu neden mi bu kadar rahat söyleyebiliyorum?

2016'dan bu yana Danıştay üyeliklerine atananlara, Dava Daireleri Kurulu'ndaki değişiklere bakarsanız anlarsınız:

2016'da yapılan yasal değişiklikten sonra Danıştay üyelerinin üçte birine yakını, iktidarın siyasi referanslarıyla atanmış.

Dava Daireleri Kurulu'nun yapısı baştan sona değişmiş.

Bakın HSYK'nın Danıştay'a üye seçtiği son üç kişiden birini rastgele seçtim ve sosyal medya hesabına baktım.

AK Partili olduğunu hiç saklamamış.

Gerek “Andımız” ve madalyadan “Atatürk siluetinin kaldırılması” kararları, gerekse Mansur Yavaş Belediye Başkanı seçildikten sonra Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin açtığı davayla ilgili olumsuz karar bu değişimin eseri olmuş.

Danıştay, eskiden idarenin yanlış işlemleri karşısında vatandaşın hakkını hukukunu, kamunun çıkarını korurdu. Şimdi ne yazık ki hükümetin ve idarenin her türlü adımının yasal güvencesine dönüştü.

Ülkenin kurucu lideri Atatürk'ü dahi hiçe saymaları, “Türküm, doğruyum, çalışkanım” ile başlayan bir andın tarih olmasını sağlamaları, sırf belediyeyi muhalefet kazandı diye yıllardır geçerli olan bir uygulamayı ortadan kaldırmaları işte bu yüzdendir.

Emin olun, MHP'nin “Andımız” kararına sert tepki göstermesinden sonra o karardan nasıl döneceklerini kara kara düşünüyorlardır şimdi.

 

Yılmaz Özdil (Sözcü)

“Kod 29… Ahlaksız patronların -devlet eliyle- namuslu işçi kıyımıdır”

Namusunuzla çalışırken, sicilinizde en ufak bir leke bile yokken, patronunuz size “ahlaksız” iftirası atıp, devletimize şikayet ederse, devletimizi yönetenler bir saniye bile tereddüt etmeden “ahlaksız” olduğunuza hükmeder, tazminatsız, işten atılmanıza onay verir.

Kod 29…

Ahlaksız patronların -devlet eliyle- namuslu işçi kıyımıdır.

Çünkü, devletimizi yönetenler bir yandan “işçi dostuyuz, işverenlere işten atma yasağı getirdik” derler, beri yandan “Kod 29 hariç” derler.

Haklarını mı istiyor, doooğru Kod 29'a.

Sendikaya mı kaydoldu, doooğru Kod 29'a.

Patronun karı mı düştü, doooğru Kod 29'a.

Bu memlekette yolsuzluk, dolandırıcılık, sapıklık dahil, her türlü ahlaksızlık mübahken, devletimizi yönetenlerin nazarında sadece Kod 29 iftirasıyla suçlanan namuslu insanlar ahlaksızdır.

 

Güneri Civaoğlu (Milliyet)

“Şeriat uyumlu kripto para”

 

Kripto paralara bir yenisi daha...

“Şeriat uyumlu kripto para.”

Faiz olmadığı için İslam inancına göre “caiz...”

Adı da işte tam da bu nedenle “caizcoin...”

(…) “Helal” tanımlı bir yatırım olarak “caizcoin’e çağrıdan” satırlar sunayım...

Silah, tütün, alkol veya domuz eti gibi alanlarda aktif olan şirketlerle işi yoktur. (Şeriatla uyumlu kripto paradır.)

İslami finans standartlarına uygun portföyleri ve borsaları kullanır.

İslam ahlakına uygun kredi sağlar.

İslam normlarına uygun projeleri finanse eder.

Küresel bankacılık varlıklarında ve yatırımlarında 162 trilyon ABD dolarına kadar ulaşma potansiyeline sahiptir.

İslam platformunda kolay yatırımlar sunar. (Devlet tahvilleri, hisse, mülkiyet ve fonlar.)

 

Özay Şendir (Milliyet)

“Tüm öğretmenler aşılanmış olsa, en erken mayıs başında koruma başlayacak”

Türkiye’de okullar açıldı, öğretmenler öncelikli aşı grubuna alındı.

Okul öncesi eğitimde 56 bin 281, ilkokulda 309 bin 247 öğretmen görev yapıyor.

Öğretmenlere aşı uygulaması 24 Şubat’ta başladı, 8 Mart’ta Milli Eğitim Bakanı Selçuk, “Şu ana kadar 80 bin öğretmen aşılandı” açıklamasını yaptı.

Yani 12 günde 80 bin aşı yapıldı, günde 6 bin 700 civarı öğretmen aşılandı demek bu.

Günde bir milyon 300 bin aşı kapasitemiz olmasıyla övünüyorduk, bu 6 bin 700 rakamı da ne?

İstanbul’un farklı ilçelerinden öğretmenlerle konuştum, “Listeleri yollayalı neredeyse bir aya yakın zaman geçti ama daha aşı randevusu bile yok” diyorlar.

Bilim Kurulu üyeleri aşının ilk dozdan sonra 1.5 ay içerisinde koruyucu olacağını söylüyorlar.

Bugün tüm öğretmenler aşılanmış olsa, en erken mayıs başında koruma başlayacak.

Sanırım yaz tatilinde öğretmenlerin koronavirüs olmamasını istiyoruz, çok doğru bir iş yapıyoruz.

 

Mustafa Balbay (Cumhuriyet)

“AKP neden böyle bir karar alınmasını istedi?”

 

Danıştay, ülkede yeterince gerilim olmadığını düşünüp iki konuyu gündemin ortasına attı:

Andımız yasaklansın...

Devlet madalyalarından Atatürk kabartması çıkarılsın.

Danıştay neden böyle bir karar aldı?

Hepimiz biliyoruz ki özellikle yüksek yargı kararlarında üç ilke geçerli:

1- İktidarın istediği karar çıkar.

2- Bu olmazsa, birinci madde geçerlidir.

3- İlk iki madde uygulanmazsa kararı veren mahkeme heyeti değiştirilir!

Son olayda bunların tümünü yaşamış durumdayız.

O zaman doğru soru şu:

AKP neden böyle bir karar alınmasını istedi?

Şu şıklar alt alta konabilir:

A- MHP ile ittifak bozulursa HDP ile kurmak için.

B- MHP ile ittifakı koruyup Kürt kökenli yurttaşlarımızdan daha fazla oy almak için.

C- Yeni bir anayasa hazırlama sürecinin altyapısını kurmak için.

D- Hepsi!

 

Eren Keskin (Yeni Yaşam)

“Mehmet Ağar’ın Süleyman Soylu için “Çocuğum gibi severim” dediğini hatırlıyorum”

 

Geçtiğimiz hafta sonu, Diyarbakır Tabip Odası tarafından düzenlenen, uzun yıllardır verilen “Barış ve Dostluk Ödülü”nü almak için Diyarbakır’a gittim. Ben her Diyarbakır’a ayak bastığımda her zaman aklıma gelen Vedat abi olur.

Vedat Aydın yani. Vedat abi ile yollarımız kesiştiğinde yıl 1990’dı. Henüz yeni bir avukatım ve İHD’de görev almıştım. Vedat abi hem kararlı bir insan hakları savunucusu hem de çevresindeki herkes tarafından çok sevilen neşeli bir insandı.

İHD’nin 1990 Genel Kurul’unda, Kürtçe konuşma yapmış ve bu duruma tahammül edemeyen “devlet aklı” onu tutuklamış ve daha sonra da katletme emrini vermişti.

Vedat abi 5 Temmuz 1991 günü evinden, ailesinin gözleri önünden gözaltına alındı. 7 Temmuz günü bedeni lime lime edilmiş şekilde öldürülmüş olarak bulundu. Onu katledenler, doymamıştı kötülüğe. Cenaze töreninde de 11 kişi katledildi, çok sayıda insan yaralandı. Vedat abi öldürüldükten sonra evlerine eşi Şükran’ın ifadesini almaya gelen kişi ‘Susurluk kazasında’ ölen polis şefi Hüseyin Kocadağ’dı. Kocadağ, alenen orada hepimizi açıktan tehdit etmişti. Bütün bunlar olup biterken İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’dı.

Şu anki İçişleri Bakanı yani biz insan hak savunucularına “Canı çıkacasılar” diyebilen Süleyman Soylu. Bir zamanlar Mehmet Ağar’ın Süleyman Soylu için “Çocuğum gibi severim” dediğini hatırlıyorum.

 

Elif Çakır (Karar)

“Sıra da ne var? Kaynak sıkıntısını çözmek için 10 altın bileziği olanlardan iki bileziğini vermeleri mi istenecek?”

(…) Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmeliğe göre her kuyumcudan 500’er gram altın toplanacakmış! Ülkemizdeki her kuyumcu kamu bankalarına 500 gram altın yatıracakmış!

Ülkenin ekonomisini uçuracağı söylenen hükümet sisteminde olması gereken böylesi bir ekonomik krizde hükümetin kuyumculara 500 gram altın vermesi değil midir?

Bir sonraki aşamada ne olacak? Sıra da ne var? Ekonomide yaşanan kaynak sıkıntısını çözmek için evinde 10 altın bileziği olanlardan iki bileziğini vermeleri mi istenecek?

Bir tek bana mı tuhaf geliyor bütün bunlar?

 

Akif Beki (Karar)

“Dini değerler kutsaldır, onları vaaz etmeleri imamları kutsal yapmaz

 

Bu da oldu; bir skecinde, rol icabı küpeli ve parmak arası terlikli bir imam canlandırıldığı için Güldür Güldür Şov'un yayından kaldırılması istendi.

Talep, Türk Diyanet Vakıf-Sen Bursa Şube Başkanı Hilmi Şanlı'dan...

Şanlı 'uyuma, yine uyuyorsun' diyerek RTÜK'ü dürtüklemekle kalmadı. Hızını alamayıp Show TV'yi, programı kaldırmaya ve dindarlardan özür dilemeye de çağırdı.

Gerekçe; Müslüman milletimizin dini değerleriyle dalga geçilmesi, imam kostümlü bir oyuncuya kahkahayla güldürülerek kutsal değerlerin aşağılanması, ayaklar altına alınması...

"İmamlar, Peygamber mesleğinin varisleridir", bu dediği doğru. Ama kutsal olan Hz. Peygamber'dir, imamlar değil.

Dini değerler kutsaldır, onları vaaz etmeleri imamları kutsal yapmaz ki!

 

Orhan Uğuroğlu (Yeniçağ)

 

“Bahçeli'ye diyorum ki; AKP'ye, "Hodri Meydan" deyin ve "Andımız Kanun" teklifinizi Meclis Başkanlığı'na verin”

 

MHP iktidar destekçisi olarak hemen bugün "Andımız Yasa Teklifi" hazırlayıp, Meclis Başkanlığı'na vermelidir. Çünkü Devlet Bahçeli'nin Danıştay kararına yönelik sert sözleri, 2013 yılından bu yana aynı sürmektedir.

Bahçeli diyor ki; "Türk'üm, Doğruyum" haykırışıyla başlayan Öğrenci Andımız; Yaklaşık iki yıldır bekletilen bu davanın, bir anda karara bağlanarak servis edilmesi maksatlıdır, marazidir, melun bir hevesin ve hedefin işaretidir."

Bahçeli'nin 8 Ekim 2013'deki Meclis grup konuşmasını özetliyorum;

“Andımızın kaldırılma teşebbüsünün yol açtığı millî ve haklı tepkiden ürken Başbakan her açıklamasında gayrimillî özelliklerini bir kez daha ortaya koymuştur. Türk milletinin oylarıyla 11 yıldır iktidardadır. Türk'üm dediler, ama Türkiye'nin itibarını yerlerde süründürdüler. Doğruyum dediler, Türkiye'yi yolsuzluklara mahkûm ettiler. Çalışkanım dediler, yıllarca yan gelip yattılar. Bu sözleri tescilli bir Türk düşmanı söyleyebilecektir."

(…) Bahçeli'ye diyorum ki; AKP'ye, "Hodri Meydan" deyin ve "Andımız Kanun" teklifinizi Meclis Başkanlığı'na verin de görelim; Kim tescilli Türk düşmanı?

 

Melih Altınok (Sabah)

“Küçücük çocuklara asker gibi yeminler ettirilmesini doğru bulmuyorum”

 

Danıştay'ın, iktidarın 2013 yılında "Andımız"ı kaldıran düzenlemesini onaylamasının ardından eski tartışmamız yeniden alevlendi.

Anamuhalefetteki CHP'nin yanı sıra Cumhur İttifakı'nın ortağı MHP de kararı sert şekilde eleştiriyor.

Millet İttifakı'nın bileşeni HDP'liler ise ölü taklidi yapıyor.

2013 yılında Andımız kaldırılırken bu işe destek veren liberal ve sol çevrelerden de çark edenler olduğunu görüyorum.

Benim fikrimi sorarsanız, o günlerde ne demişsem aynısını söylüyorum.

Öncelikle her sabah okula girerken küçücük çocuklara asker gibi yeminler ettirilmesini doğru bulmuyorum. İçeriği ne olursa olsun...

 

Hikmet Genç (Akşam)

“CHP hâlâ sultan palamut devrinden kalma siyasete devam ediyor”

 

CHP İletişim Başkanlığı'ndan rahatsız. "Bunlar memur" diyor. "İletişim Başkanlığı muhalefete cevap vermesin" diyor. Bununla ilgili bir de kanun teklifi verdi CHP.

Özeti şu, İletişim Başkanlığı iletişim kurmasın!

CHP hâlâ sultan palamut devrinden kalma siyasete devam ediyor. Sistem değişmiş hâlâ anlamakta zorluk çekiyor.

İletişim Başkanlığı'nın görev tanımı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nde yer alıyor. Ayrıca "doğrudan Cumhurbaşkanı'na karşı sorumludur" ibaresi de var.

İletişim Başkanı, "Üst Kademe Kamu Yöneticilerinin Atama Usullerine göre görevlendirilmiş bir üst kademe yöneticidir. Yani Devlet Memurları Kanunu'ndan ayrı, usul ve esasları farklı bir statü ve niteliğe sahiptir.

Neticede İletişim Başkanlığı'na ilişkin görevlendirme; pozisyona bağlı, siyasal nitelikli bir atamadır.

 

Kurtuluş Tayiz (Akşam)

“Hazırlıklı olalım, bölgede hareketlilik artacak”

(…) Terör örgütü YPG için planlanan terör koridoru bertaraf edildi. 100 bin kişilik terör ordusu Türkiye sınırlarından uzaklaştırıldı. Bu terör ordusunu Türkiye'nin imhasından kurtarmak için ABD ve Avrupa'nın korumasına aldılar.

Şimdi ABD Başkanı Biden ile kaybettikleri inisiyatifi yeniden ele geçirecekleri günü bekliyorlar.

Oyuna dönebilmek için DEAŞ'ı yeniden sahaya sürüyorlar. YPG'nin kontrolüne verilen El Hol kampındaki DEAŞ'ın iplerini yavaş yavaş gevşetiyorlar. Bu kamp, DEAŞ'ın kuluçka merkezi olarak yedekte tutuluyor. Irak ve Suriye'de çevrilecek dolaplar için El Hol kampındaki DEAŞ unsurları kullanılacak. Hazırlıklı olalım; Papa'nın ziyareti ve Avrupa Parlamentosu'nun "Türkiye'yi işgalci" ilan ettiği kararın ardından bölgede hareketlilik artacak. Hatta başladı bile.

 

Esra Elönü (Star)

“Mehmet Boynukalın'ın ifade özgürlüğü yok mudur? Vardır”

 

(…) O gün o ilk gün o düğün gününde , Ayasofyanın gurbetten döndüğü ilk günde, Özlem Zengin de oradaydı, Mehmet Boynukalın hoca da, biz de..

Derdi Ayasofya olanların birbirleriyle bir derdi olamaz.

Özlem Zengin, mecliste inandıklarımıza had bildirmeye çalışanlara had bildirendir.

Parmak sallayanların bileğini kelime kelime bükendir!

İfade özgürüdür ve özgün ifade etmiştir.

Özlem Zengin'e olan sevgimi verdiğim değerin hesabını kimseye verecek değilim ederini de sorgulatmam!

Peki Mehmet Boynukalın'ın ifade özgürlüğü yok mudur? Vardır. Bu ülkede Ali Erbaş hocanın Cuma Hutbesinde söylediği sözlere "Çağlar öncesinden gelen ses" diyen cübbeliler ifade özgürü oluyor da, Boynukalın olamıyor mu?

Boynukalın cübbesini çıkarsın görevi bıraksın diyenler,

O barolardan buhar yapanlara, inandıklarımızı tahkir edenlere cübbelerini çıkarsınlar diyebildiler mi?

Kelimeleriniz kibrinizin hamalı olmasın! İnce eleyip sık dokuyun yolluk olsun. Söylediklerini eleştirebilirsin burası kabul lakin "Hadsiz" demek , kavgadan hesap güden intikamcıların kolay lokmasıdır.

Hadsiz diyemezsiniz, diyecekseniz daha önce inmediğiniz durakları size hatırlatırım!

 

Ersin Çelik (Yeni Şafak)

“Siyaseti de dini de hayattan soyutlayıp belli alanlara kapatmak mümkün değil”

 

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Boynukalın, temmuz ayında Ayasofya Camii’nde baş imam olarak görevlendirildi. Cuma namazı hutbelerini Türkçe dışında İngilizce ve Arapça da okuyan Boynukalın Hoca, sosyal medyayı da aktif kullanıyor. Yaptığı paylaşımlarda da genel olarak Kur’an ve hadis bağlamını vurgulayarak bir çerçeve çiziyor. Bu paylaşımlara her kesimden farklı tepkiler gelirken, son olarak ortaya ‘herkes işini yapsın’ polemiği çıktı. Habertürk yazarı Kübra Par ise Boynukalın’a “hadsiz imam” diyerek, kime emir verdiği bilinmez şu cümleleri yazdı “Alın görevden, ya da söyleyin sahiden kendi işine baksın!” Kimsenin haddini hududunu bilmediği bir ortamda, din hakkında ve dinin kuşattığı hayatın her alanında söz söylemek bir tek din adamlarının hakkı değilmiş gibi görüntü çıkıyor ortaya. Bir din aliminin işi nedir size göre? Namaz kıldırıp, cenaze kaldırıp, cemaate uzaktan selam verip, kendini toplumdan soyutlayıp, maaşına bakmak mı? Boynukalın hocanın yorumlarını, siyaset yapmak olarak görenler de var. Siyaseti de dini de hayattan soyutlayıp belli alanlara kapatmak mümkün değil.

 

Mehmet Acet (Yeni Şafak)

 

“Muharrem İnce’ye kesinlikle oy vermem diyenler: Yüzde 77,3”

 

 

Konsensüs Araştırma’nın Şubat ayı içinde yaptığı araştırmanın sonuçları elime ulaştı.

Öncekilerden farklı olarak bu ankette, “Bu Pazar Cumhurbaşkanlığı seçimi olsa hangi isme oy verirsiniz” yahut, “Bu Pazar seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz” şeklindeki geleneksel sorular yöneltilmemiş.

Ama iki isim üzerinde bir odaklanma olmuş.

Türkiye Değişim Partisi, yani Mustafa Sarıgül ile yakın bir zaman içinde partisini kurması beklenen Muharrem İnce.

Konsensüs’ün 1500 kişiyle telefonla görüşerek yaptığı ankette bu iki isimle ilgili sorular üç şık halinde sorulmuş.

Buna göre ortaya çıkan sonuç şu şekilde olmuş:

Mustafa Sarıgül için;

Kesinlikle oy veririm diyenler: Yüzde 3,1

Oy verebilirim diyenler: Yüzde 15,6

Kesinlikle oy vermem diyenler: yüzde 81,3

Muharrem İnce için aynı sorular sorulduğunda ise şöyle bir tablo ortaya çıkmış:

Kesinlikle oy veririm diyenler: Yüzde 5,4

Oy verebilirim diyenler: Yüzde 17,3

Kesinlikle oy vermem diyenler: Yüzde 77,3

 

Süleyman Özışık (Türkiye)

“Vatandaş açlıktan kırılıyor diyorsanız, bunun toplumda inandırıcılığı yok”

 

CHP vatandaşın aç, biilaç durumda olduğunu söylüyor. Bu sözün haklılık payı var mı?

Her daim söylediğimi tekrar edeyim.

Evet, büyük ekonomik sıkıntı var. İnsanlar birkaç yıl önce rahatlıkla aldığı şeyleri şimdi alamıyor. Birkaç yıl önce üç kuruşa dolan market fileleri şimdi dolmuyor. Herkes kıt kanaat geçiniyor, burası doğru...

"Ama vatandaş açlıktan kırılıyor, evine kuru ekmek dahi götüremiyor" diyorsanız, bunun toplumda inandırıcılığı yok.

 

Yıldıray Çiçek (Türkgün)

“Danıştayın verdiği “Öğrenci Andımız” ile ilgili kararın izahını yapmak mümkün değildir”

 

(…) Danıştayın verdiği “Öğrenci Andımız” ile ilgili kararın izahını yapmak mümkün değildir. Milli mücadele verilen bir zamanda MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “HDP’li bölücülerin fezlekelerinin TBMM’ye gönderilip milli dayanışma şuurunun çelikleştiği bugünlerde Öğrenci Andı kararı pimi çekilmiş bir bombadır.” ifadesi haksız mıdır?

Danıştayın bu kararı, Türk milletinin milli birliğini, bütünlüğünü bozmak isteyen CHP gibi partilere malzeme ve ihanetlerinin üzerini örtmeye maske olmuştur.

(…) Bu ülkede “Öğrenci Andı” ve benzeri konularda yorum yapacak son kişi kendisi ve hatta hiç yorum yapamayacak durumda olan kendisi ama aklınca Danıştayın kararını istismar malzemesi yaparak klasik cambaza bak oynuyor.

Kemal Kılıçdaroğlu, dün gerçekleşen CHP’nin grup toplantısında cin fikirli aklıyla “Sayın Bahçeli, Erdoğan’ı değil, Danıştayı muhatap alıyorsa muhatap aldığı yer yanlıştır. Sen Erdoğan’ı değil, Danıştayı suçluyorsun. Andımızın okunmasını istiyorsan, açarsın Erdoğan’a telefon, bu ant okunmadan tekrar bir araya gelemeyiz dersin.” diyor…

Heval Kemal sen HDP’yi arayıp “Terör örgütü PKK’ya bir daha yardım ve yataklık yaparsanız ittifakımız ve iş birliğimiz biter” dedin mi? Dediysen gel o zaman bu teklifini düşünelim…

Danıştayın bu talihsiz ve gereksiz kararı umarım yine hukuk yoluyla düzeltilecektir. (…) Türk milletinin mevcut milli mücadelesinde öncülük eden Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ında bu konuda adım atarak “Öğrenci Andı”nı kendi ihanetlerini örtmek için istismar malzemesi yapanların elinden alacağını umuyorum.

 

İsrafil Bayrakçı (Milli Gazete)

“İstanbul Sözleşmesi gibi bir ucubenin imzasını kim attı?”

 

(…) “Aile yapımızı ifsat etmeyi amaçlayan her türlü girişim ve söylemin karşısında durmaya, kadın ve erkek bir bütün olarak ailenin kutsiyetini korumaya devam edeceğiz” deniliyor. Evet, çok doğru. Altına da imzamızı atarız. Amma velâkin ya bu İstanbul Sözleşmesi gibi bir ucubenin imzasını kim attı? LGBT’lilere dernek kurma gibi imtiyazları kim verdi? Kadın cinayetleri en çok bu iktidar döneminde artmadı mı? Aile mefhumunun temeline dinamit koyan televizyonlardaki kadın programlarının yapılmasına kim izin veriyor? Zinanın suç olmaktan çıkarılması ve buna bağlı olarak da boşanmaların bu iktidar döneminde artmadığını kim söyleyebilir? Evlilik dışı gayrimeşru doğan çocuk sayısının dudak uçuklatıcı kadar çok olmadığını kim söyleyebilir?

Gündem