Akşam Köşesi | “Gara Operasyonu Türkiye'de bir dönüm noktası mı oluyor?”

Akşam Köşesi |  “Gara Operasyonu Türkiye'de bir dönüm noktası mı oluyor?”
Kısa Dalga, gazetelerin köşe yazılarını gün boyu tarayarak gün sonunda size bir "Akşam köşesi" okuması getiriyor. Her fikirden köşe yazılarından önemli yerleri aktarmaktaki amacımız, olan biteni daha iyi anlayabilmek için çeşitli bakış açılarını sunabilmek. Köşe yazılarının tamamını okumak için başlıklarına tıklayın.

AKŞAM KÖŞESİ
17 ŞUBAT 2021


Nedim Şener (Hürriyet)

“Amerika ile yalnızca diplomatik alanda değil, askeri alanda da çatışma kaçınılmaz görünüyor”

(…) Kısa süre önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Fetullahçı Terör Örgütü’nün 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında Amerika Birleşik Devletleri’nin olduğunu söylemişti. Halen FETÖ’yü topraklarında koruyan ABD, Patriot satmadığı Türkiye’nin, ulusal savunması için Rusya’dan satın aldığı S-400 füzelerinin gündemden çıkarılmasını şart olarak koşuyor. O da yetmiyor, ortağı olduğu F-35 uçak projesinden de çıkarabiliyor.

Lafı uzatmaya gerek yok: Bir yandan Türkiye’yi savunmasız bırakıp, diğer yandan Türkiye düşmanı PKK ve FETÖ terör örgütlerine destek veren Amerika ile yalnızca diplomatik alanda değil, askeri alanda da çatışma kaçınılmaz görünüyor.

Fatih Altaylı (Habertürk)

“Erdoğan’ın metin yazarlarının son günlerde daha vahim hataları oldu”

(…) Günün mevzuu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması. Erdoğan’ın Yunus Yılı’nın açılış konuşmasında Türkçe’nin önemini ve korunmasının gerekliliğini anlatırken yaptığı konuşmanın Binali Yıldırım’ın 4 yıl önce yaptığı bir konuşmadan bire bir kopya edildiği fark edildi.

Konu gündem oldu, Erdoğan’ın metin yazarları ile epey bir dalga geçildi. Metin yazarlarının da “intihal” modasına uyduğu geyikleri yapıldı. Durum gerçekten komik olmakla beraber bence çok da önemli değil.

Hatta iyimser bir bakış açısıyla, iktidarın en azından “Türkçe” konusunda tutarlı ve istikrarlı bir söylem geliştirdiğine işaret ediyor bile olabilir. Yani sonuç bir sitcom olabilir ama bir trajedi değil. Oysa Erdoğan’ın metin yazarlarının son günlerde daha vahim hataları oldu. Bence asıl eleştirilmesi gereken onlardı.

Nagehan Alçı (Habertürk)

“Galatasaray Üniversitesi'ni öldürmek”

(…) YÖK bir karar almış. Galatasaray Üniversitesi’nde görev yapan Fransız akademisyenlerin Türkçe bilmesini şart koşuyor.

Bu akademisyenlerin Türkiye’de oturma ve çalışma izinlerinin yenilenebilmesi için dil yeterlilik sınavından geçmelerini zorunlu kılıyor.

Bu karar, Fransız hocaların 10’da 9’unun Türkiye’de kalamaması demek…

Üniversitenin Fransız akademisyen kaynağının yok edilmesi demek…

Kısacası Galatasaray Üniversitesi'ni öldürmek demek!

Kemal Öztürk (Habertürk)

“Kılıçdaroğlu soruları iki bakana da sordu mu?”

(…) Kılıçdaroğlu grup konuşmasına gelmeden önce bu operasyonun iki önemli ismi, Soylu ve Akar ile görüştü ve kendisine çok detaylı bilgiler verildi. Ancak grup konuşmasında sanki hiçbir bilgi almamış gibi, hükümet hiçbir şekilde şehit aileleriyle görüşmemiş gibi ve hiçbir çaba göstermemiş gibi çok sert eleştiriler yaptı.

Sonunda da 5 soru sorarak bunların cevaplandırılmasını istedi.

Peki Kılıçdaroğlu bu soruları iki bakana da sordu mu?

Yılmaz Özdil (Sözcü)

Çocuklarımızın uluslararası hukuk hakkı yok mu?”

(…) Askerlerimiz polislerimiz Pkk tarafından kaçırıldı, Irak topraklarına götürüldü, altı yıl boyunca mağaralarda esir tutuldu, şehit edildi.

1991'de kaçırılan Amerikalı arkeologların uluslararası hukuk hakkı var da, bizim çocuklarımızın uluslararası hukuk hakkı yok mu?

Yukarda anlattım, emsal dava var.

Üstelik bu emsal davayı bir başka ülkeye karşı kullandık, kazandık.

Peki, bu davayı bugün niye kullanmıyoruz?

 Mustafa Balbay (Cumhuriyet)

“Kimi ülkeler var ki “hadi kına” deyince, “kına”yı sürmedik yer bırakmaz”

(…) Terörizmle mücadelenin olmazsa olmaz iki zemini vardır:

Uluslararası dayanışma, ülkedeki siyasal ve toplumsal bütünlük. Bunlar olmazsa mücadele altı boş kovaya su doldurmak gibi olur.

Gara’da yaşananlardan sonra dünyaya “hadi bakalım, kınayın terörü de insanlığınızı görelim” gibi bir narayla da bu iş olmaz. Kimi ülkeler var ki “hadi kına” deyince, “kına”yı sürmedik yer bırakmaz.

Bu mücadelede dağ başındaki en iyi eğitim almış komando neyse, pek çok ülkedeki büyükelçi odur. İşin bu yanını AKP iktidarı anlamadı, anlamak istemedi. Bugün 8 önemli başkentin büyükelçisi dışişleri deneyimi hiç olmamış, eski AKP milletvekili!

Mine Söğüt (Cumhuriyet)

“13 insanın, esir, asker, polis ya da sivil değil de önce insan olduğunun ne devlet farkında ne de biz farkındayız”

(…) Terör kelimesi kanıksandığı, esir mantığı akla yattığı ve şehit kavramı kutsal bellendiği için;

Kim dost kim düşman bilinirse bilinsin, fark etmez, kanunlarla, geleneklerle, alışkanlıklarla ya da inançlarla rasyonelleştirilen bu dünyada, o on üç insanın, esir, asker, polis ya da sivil değil de önce insan olduğunun ne devlet farkında ne de biz farkındayız.

Bir bebekten katil yaratılmasının ne anlama geldiğini hemen çözebiliyoruz ama aynı coğrafyada, aynı zamanlarda doğmuş bebeklerden gözü kara vatanseverler ya da gözü dönmüş hainler, sayıları hiç azalmayan teröristler ve şehitler yaratılmasının ne anlama geldiği üzerine hiç düşünmüyoruz.

Bitmek bilmeyen savaşların ve bu savaşlara göre meşrulaştırılan vicdani değerlerin toz dumanında ölsün ya da öldürsün diye çocuklar doğurmayı sürdürüyoruz.

İhsan Çaralan (Evrensel)

“40 yıllık klişe suçlamalarla gündemi çarpıtıyorlar”

(…) Muhalefet sözcüleri ve vekilleri iktidarın 5-6 yıldan beri rehinlerin kurtarılması için neden hiçbir şey yapmadığını; İHD ve ailelerin girişimlerine neden karşılık verilmediğini... sorup, operasyon ve “rehin politikası”nın başarısızlığının nedenlerinin tartışılmasını istiyorlar.

Ama böyle durumlarda hep olduğu gibi tek adam yönetimi “13 rehinin kurtarılması” operasyonu olarak organize edildiği anlaşılan bu operasyonun neden başarısız olduğunu, bu başarısızlığın sorumlularının kimler olduğunu değil, bu operasyonu ve yarattığı tepkileri kendi amaçları için istismar eden bir tutum takınıyor.

Nitekim üç günden beri Cumhurbaşkanı Erdoğan, İletişim Başkanı Altun, Milli Savunma Bakanı Akar, İçişleri Bakanı Soylu ile AKP ve MHP sözcüleri yaptıkları açıklamalarla, operasyonun amacının ve bu amaç etrafında sürdürülen politikaların gündem dışı tutulması için 40 yıllık klişe suçlamalarla gündemi çarpıtıyorlar.

Eren Keskin (Yeni Yaşam)

“Asıl cesaret tüm imkansızlıklara karşı, insanlığı, barışı, dostluğu savunmak”

Geçtiğimiz günlerde, “yüreğin yeterse” dedi ya Cumhurbaşkanı… Yani “cesaretin varsa” dedi. Eşitsiz bir mücadeleye çağrı yaptı adeta. Tüm gücü elinde bulunduranlar, “söz hakkı bile vermedikleri” muhaliflere, “cesaretiniz varsa” diye bir kez daha parmak salladılar.

Asıl cesaret tüm imkansızlıklara karşı, insanlığı, barışı, dostluğu savunmak bence… ve asıl cesaret en büyük acılara karşı direnme cesareti…

İşte gözaltında kayıp edilen, işkence ile katledilen insanların yakınları böyle bir cesaret ile acılara direnmeye çalışıyorlar. Ve bunu yaparken de sürekli haksızlığa, baskılara maruz kalıyorlar. İşte o acılı ailelerden biri de Rıdvan Karakoç’un ailesi.

Hilal Kaplan (Sabah)

“CHP ile HDP'li gençlik arasındaki mesafe de gittikçe bulanıklaşıyor”

(...) Boğaziçi Üniversitesi'ne bir sandık konsa, ilk çıkan parti CHP, ikincisi HDP olur diye tahmin ediyorum. Bunda sıkıntı yok, olabilir. Esas korkutucu olan, "Şiddetin mücadelenin bir parçası olması meşru mu?" sorusu ile kurulacak sandıktan çıkacak yanıttır. Zira CHP ile HDP'li gençlik arasındaki mesafe de gittikçe bulanıklaşıyor. Bugün CHP gençliğine ideal örnek diye sunulan Kaftancıoğlu, nihayetinde terör örgütü MLKP liderine "Komutan" deyip "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganını "militarist" bulan bir isim.

Şebnem Bursalı (Sabah)

“Bu darbe sadece Karayılan'lı, Cemil Bayık'lı bir darbe olmayacak”

TSK tarafından yürütülen Pençe Kartal-2 harekâtının son gününde alçak terör örgütünün 13 asker ve sivilimizi şehit etmesi, son çırpınışıdır. Artık örgütün sahadaki teröristleri dışında yönetici kadrosunun da tasfiyesinde çok önemli sonuçlar elde eden Türk devleti ve güvenlik güçleri, Gara'dan sonra en büyük darbeye hazırlanıyor.

Bu darbe sadece Karayılan'lı, Cemil Bayık'lı bir darbe olmayacak. Bugüne kadar terör örgütünü ve katilleri doğrudan ya da dolaylı destekleyen, sözcülüğünü yapan HDP başta tüm partilere ve sözde meslek örgütü ya da aydın sıfatındaki tüm vatan hainlerine de olacak.

Melih Altınok (Sabah)

“PKK terörüne karşı tüm partilerin altına imza atacağı bir bildiri yayınlanmalı”

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu dün CHP ve İYİ Parti'ye sürpriz ziyaretler yaptılar. Gara'da 13 vatandaşımızı rehin alıp katleden PKK-YPG'ye yapılan operasyon hakkında Kemal Kılıçdaroğlu'nu ve Meral Akşener'i bilgilendirdiler.

Çok yerinde bir adım.

Zira terörle mücadele konusunda Türkiye'nin içinden kafa karıştırıcı, sorumluluğu Türk devletine yıkan ve dolaylı olarak PKK'yı yüreklendiren açıklamalar yükselirken, Biden yönetiminden gelen ikircikli mesajlara kızmanın anlamı yok.

İktidar cephesinden gelen bu şeffaf ve sağduyulu tavrın devamı Meclis'te gelmeli. 40 yıldır devam eden PKK terörüne karşı tüm partilerin altına imza atacağı bir bildiri yayınlanmalı.

Kınamadan bahsetmiyorum.

Hikmet Genç (Akşam)

“CHP, HDP'nin müttefiki oldu”

Haziran 2018 seçimlerinde "bütün renkleri parlamentoya taşımayı başardık" diyen Kılıçdaroğlu'dur...

Renk dediği PKK'nın siyasi kanadı HDP... CHP'nin HDP'yi nasıl açıktan desteklediğini cümle alem gördü...

2019'daki yerel seçimlerde ise bu destek, ittifaka dönüştü. CHP, HDP'nin müttefiki oldu. CHP teşkilatı buna itiraz etmedi, hatta sorulduğunda itiraf ettiler... (2014'te CHP'li vekil Birgül Ayman Güler'in CHP'nin FETÖ ile ittifak kurduğunu itiraf ettiği gibi...)

Daha önce de söylemiştik. Tekrar edelim...

İşte bu yüzden CHP, HDP'ye tek laf edemiyor...

İşte bu yüzden, "AİHM'in Demirtaş kararına uymayacağız" diyen Erdoğan'a; "Kimsin sen ya, kimsin?.." diye sorarak HDP/PKK'ya sahip çıkıyor Kılıçdaroğlu.

Nedret Ersanel (Yeni Şafak)

Mehmet Ağar: “ABD artık itaat edecek bir hükümet beklememelidir” 

(…)kişisel ve kariyer tecrübesi eşsiz, ateşten gömleği bu konuda en yakıcı günlerde giymiş bir siyasetçi olarak, eski Emniyet Genel Müdürü, Adalet ve İçişleri eski Bakanı, DYP ve DP eski Genel Başkanı Sayın Mehmet Ağar’la sohbetimizden bir kaç cümle aktarmak isterim…

“Türkiye’nin bir beka meselesi var. Bu beka meselesinin temel başlıklarından birincisi PKK/YPG/PYD’dir. Şimdi bunlara başka konular da eklendi; Doğu Akdeniz, S-400 konusu, Yunanistan- Ege sorunları ve bunun gibi...  ABD artık kendi isteklerini, kendi istediği gibi râm edecek, boyun eğip, itaat edecek bir hükümet beklememelidir. Bunu şu gün Cumhur İttifakı ile yapacağını, yapması gerektiğini anlaması gerekiyor. Ve beklememesi için, bunu anlaması için TBMM içinde ve dışında tüm partilerin -tabii HDP’nin böyle bir tutum sergilemesini beklemek iyimserlik olur- artık ortak bir pozisyon geliştirmesi/getirmesi gerekiyor. Öyle artık terör örgütünün adını zikretmeme vs. gibi tutumların terk edilmesi lazım.”

 

Ergün Yıldırım (Yeni Şafak)

“Rektörlük sistemi kökten ıslah edilmeli”

Üniversitelerde reform şart! Çünkü üniversitelerimiz çoğaldı, büyüdü, kalabalık hale geldiler. Verimlilik düzeyleri düşük, bilimsel ve kültürel eğitim konusunda ciddi sorunları var. Ak Parti, iktidara geldiği ilk günden itibaren üniversite reformu konusunda önemli tartışmalara girişti. Sonra bu tartışmaları bir kenara bırakarak doğrudan uygulamalara yöneldi.

(…) Rektörlük sistemi kökten ıslah edilmeli. Demokrasi bir tiyatro değil elbette. Ama akademisyenlerle ilgili kararlar alırken onlara danışan bir yönetim tarzının olması adalet gereğidir. Onlara saygı duymak ve onları önemsemek manasına gelir bu.

Yalçın Akdoğan (Star)

“Ortada büyük bir istihbarat başarısı vardır”

(...) Gara katliamı örgütün kirli ve vahşi yüzünü bir kez daha ortaya koymuş, güvenlik güçlerinin operasyon kabiliyetini bir kez daha herkese göstermiştir.

'Girilemez, operasyon yapılamaz' denilen geniş bir bölgeye girilmiş ve başarılı bir operasyon gerçekleştirilerek buradaki PKK'lılar etkisiz hale getirilmiştir.

Öncelikle ortada büyük bir istihbarat başarısı vardır. Rehinelerin yerinin tespit edilmesi, güzel hava şartlarında bile kolay yapılamayacak bir operasyonun zor hava şartlarında ve çetin arazi koşullarında gerçekleştirilmesi başlı başına mühim bir iştir.

Esra Elönü (Star)

“Sizin partiniz PKK'nın mutfağıdır”

(…)  Aşağı bakmayan cıvık sesler sürüsü yukarı bakın o mağaraya bakın 13 mazlum insanın eğilmez başlarından nasıl fışkırır şehadet ona bakın!

Kaçmayın durun! Kahrolsun PKK diyemeyenler kahrolsun.

Kaçmayın buraya bakın yaklaşın yaklaşın! Size soruyorum Pervin Buldan evlatlarınızın başında poz verdiği havuz suyu mu sıcak yoksa 13 mazlumun kanı mı?

Pervin Buldan kaçırılan çocuklar için arandınız ve çocukları bir süre misafir edeceğiz dediniz! Sizin misafir odanız böyleyse mutfağınızı düşünemiyorum. Çünkü sizin partiniz PKK'nın mutfağıdır. Siz aynı kazanda kaynıyorsunuz anladık da vicdan, insanlık, şeref dendiğinde de buhar olmanız bir tesadüf mü?

Abdurrahman Dilipak (Yeni Akit)

“İnsanları biyonik robota yani Siborg’a dönüştürmeye çalışıyorlar”

(…) Önce hasta ediyorlar, sonra ilaç satıyorlar. Daha sonra bağımlı hale geliyorsunuz. Bugün dünyanın en büyük bağımlılıklarından biri “ilaç bağımlılığı”dır. Belki de biz, böyle giderse, kendi türünün son örnekleri olacağız. Yani bugünkü insanoğlu, nesli tüketilmeye çalışılan son insan türü olacak. Fıtrata karşı savaş açanlar; Neuralinkle, beynimize chip takarak, nesneler arası networkte bir nesneye dönüştürmeye çalışıyor. Starlink ve 5G bunun için hayati öneme sahip. İnsanları biyonik robota yani Siborg’a dönüştürmeye çalışıyorlar. Bu projenin adı Transhumanizm ya da Metahuman dönemine geçiş yapıyoruz. Gıda, ilaç ya da kimyasal yöntemler, RF, Biorezonans, mRNA ve benzeri yöntemlerle yeni bir insan tipi inşa edilmeye çalışılıyor.

Yıldıray Çiçek (Türkgün)

“Anayasa Mahkemesi, yargı organları neyi bekliyorsunuz?”

 (...) Son 5 yılda 15 bin terörist öldürme iradesi gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın istifa etmesi gerekiyorsa, senin PKK’ya yardım ve yataklıktan dolayı Kızılay meydanında idam edilmen gerekmez mi Kemal Kılıçdaroğlu?

Kendinin hangi noktada durduğunu bilmiyor mu yoksa sırf dalga geçmek için mi yorumlarda bulunuyorsun?

(…) CHP artık bu ülke adına mide bulantısı ve tiksinti olmaktan öteye gitmemektedir. Terör örgütleri ve uzantılarıyla ilişkileri, işbirlikleri, ittifakları artık iğrenç bir hal almaya başlamıştır. Kemal Kılıçdaroğlu’nun teröre yardım ve yataklıktan hakkında bulunan fezlekesi ne zaman işlem görecektir?

HD(P)KK CHP olmazsa nefes alamıyor, CHP HD(P)KK olmazsa nefes alamıyor. Anayasa Mahkemesi, yargı organları neyi bekliyorsunuz?

Ahmet Gürsoy (Yeniçağ)

“Gara Operasyonu Türkiye'de bir dönüm noktası mı oluyor?”

(…) Gara Operasyonu Türkiye'de bir dönüm noktası mı oluyor? Bir yönüyle öyle oluyor gibi. İlk defa iktidarın iki bakanı, ana muhalefet partisi CHP'yle İYİ Parti'ye bilgi vermek zorunluluğu hissetti?

Neden?

Çünkü Gara Operasyonu'nun sonuçları planlandığı gibi olmadı. Hedefe varıldı, ama kayıplarla dönüldü. Bu yönüyle, iktidarın ve kurumların sorgulanmasına neden olacak sonuçlar doğurdu.

Her şeyden evvel 11'i asker ve polislerden ikisi de sivilden oluşan 13 rehin terör örgütü tarafından şehit edildi. Pençe Kartal-2 adı verilen bu harekâtta resmi bilgilere göre, operasyonda 3'te asker şehit olmuştu. Böylece toplam şehit sayısı 16'ya çıktı.

Bu önemli bir kayıp.

Sorgulanmasını gerekli hale getiriyor.

 Mehmet Ocaktan (Karar)

“Devlet PKK’nın Gara’da rehin olarak tuttuğu 13 insanımızı kurtaramamıştır”

Hiç fazla söze gerek yok, devlet PKK’nın Gara’da rehin olarak tuttuğu 13 insanımızı kurtaramamıştır, hamaset yaparak ya da muhalefeti suçlayarak bu gerçeği değiştiremez. Hemen acilen devleti yönetenler şapkalarını önlerine koyup ciddi bir muhasebe yapmalı, sorumlulara bu beceriksizliğin hesabının sorulduğunu millete açıkça göstermelidirler.

Akif Beki (Karar)

“Zincirleme hatalar dizisi”

(…) 13 şehit verdiğimiz bir günde muhalefeti suçlamak, başarısızlıktan sorumlu tutmak, iktidar ittifakını son seçimde yenen bir muhalefet ittifakı olmasa şehit vermeyecekmişiz gibi saldırgan ve  ayrıştırıcı bir kara propagandayla toplumu bölmek akıllıca mıydı, hayır. 

Bilakis, muhalefetle iktidarın teröre karşı nasıl yekvücut olduğunu gösterme, birlik beraberliği sağlamaya çalışma günüydü. 

Peki, bu kadar tutarsızlık ve yalpayla savunmak, bir iktidarı eleştiri ve sorgulamalardan korur mu, bin kere hayır. 

Eleştiri ve sorgulamaya daha çok açar, daha çok şüphe çeker, başarısızlıkları örtmez daha da büyütür, daha çok göze batırır.

Gara şehitlerimiz sonrasında ortalığı hamasete boğan iktidar propagandası, bu yanlışları dibine kadar götürdü.

Ama kefeye koyduğunuzda hepsinden ağır basan çok vahim bir hata daha işledi. Zincirleme hatalar dizisi diyelim...

Gündem