Akşam köşesi | Akit yazarı:" Sürekli terör, bölücülük, ihanet vurgusu toplumu ikna edemedi"

Akşam köşesi | Akit yazarı:" Sürekli terör, bölücülük, ihanet vurgusu  toplumu ikna edemedi"
Kısa Dalga, gazetelerin köşe yazılarını gün boyu tarayarak gün sonunda size bir "Akşam köşesi" okuması getiriyor. Her fikirden köşe yazılarından önemli yerleri sunmaktaki amacımız, olan biteni daha iyi anlayabilmek için çeşitli bakış açılarını sunabilmek. Akşam kahvesi ile okumak iyi bir fikir olabilir. :)

Kenan Alpay (Yeni Akit) 

“Sürekli terör, bölücülük, ihanet vurgusu toplumu ikna edemedi” 

İktidar kanadından eylemlere yönelik ilk etapta sarf edilen niteleme ve ithamlar da benzer bir sıkıntıyla maluldü ne yazık ki. Sürekli bir biçimde eylemleri PKK ve radikal-silahlı sol örgütlerle iltisaklı ve irtibatlı ilan eden resmi beyanlar aynı hastalıklı geleneğin tezahüründen başka bir şey değildi aslında. Sürekli terör, bölücülük, ihanet vurgusu yapılarak ne toplum ikna edilebildi ne de eylemlerin büyümesi engellenebildi. Resmi söylem yanlıştı, sonuçları da siyaset açısından faydasız oldu.

Fatih Altaylı (Habertürk)

 İki yeni fakülteye şaşırdım doğrusu

Boğaziçi Üniversitesi’ndeki gerilim sürer, öğretim üyelerinin haklı tepkileri devam ederken üniversite ile ilgili yeni bir karar daha alındı ve iki yeni fakülte daha açılmasına, üniversitenin kontenjanının arttırılmasına karar verildi. Doğrusu çok şaşırdım.

Çünkü YÖK Başkanı Prof. Yekta Saraç ile yaptığımız sohbetlerden birinde konu “araştırma üniversitesi” olarak taçlandırılan üniversitelerimizin kontenjanlarının arttırılmaması ve hatta tedrici olarak azaltılması ve yine bu üniversitelerdeki lisansüstü öğrenci sayısının lisans öğrenci sayısının üzerine çıkmasının sağlanması gerektiğini konuşmuştuk.

Kübra Par (Habertürk)

İnce, millet ittifakına nasıl dahil olacak?

Beklenen oldu, Muharrem İnce CHP’den istifa etti. Yeni parti kuracak. Şimdi akıllarda tek soru var; CHP seçmeni partisini bırakıp İnce’ye oy verir mi yoksa oylar bölünmesin diye mi düşünür? Bu argüman ne zaman gündeme gelse Muharrem İnce şöyle diyor: "Cumhur İttifakı ile asla işimiz olmaz; muhalefeti bölme yok. Millet İttifakı’nın içindeyiz.”

İyi ama Millet İttifakı sonuç itibarıyla bir gönüllüler kulübü değil ki? Liderler düzeyinde anlaşmadan nasıl dahil olacaksınız?

(…) Üstelik birbirine benzemez bu partileri bir arada tutan kuvvet Kılıçdaroğlu. Hâl böyle iken diğer muhalefet liderleri Kemal Bey’i üzme pahasına Muharrem İnce ile dayanışma içine girer mi? Bu noktada en kritik aktör Meral Akşener… İnce, Akşener’i ikna edebilecek mi? 

Muharrem Sarıkaya (Habertürk) 

İnce’nin cumhur ittifakıyla söylem ittifakı

 İnce’nin CHP’den kopma gerekçelerine bakıldığında da CHP tabanının hoşuna çok gitmeyen, daha çok Cumhur İttifakı bileşenleri tarafından dile getirilen söylemi görüyoruz.

İnceCumhur İttifakı ile birlikte olmayacağını söylerken, diğer yandan “söylem ittifakında” buluştu.

Hande Fırat (Hürriyet) 

McGurk ve Austin’in sahaya dönüşü ve YPG

YPG’nin mevcut pozisyonunda büyük emeği olan isimler Brad McGurk ve Lloyd Austin sahaya çok daha güçlü pozisyonlarda döndüler. Biri Ortadoğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü, diğeri ise ABD Savunma Bakanı. Bu isimlerin YPG’yi cesaretlendirdiğine şüphe yok. Bu isimlerle birlikte yeni ABD yönetiminin “YPG’yi PKK’dan ayırıp Suriyeli bir örgüt yapma” arayışında olduğuna da şüphe yok. 

İhsan Çaralan (Evrensel) 

Boğaziçi biat etmeye zorlanıyor

BOUN’un öğrenci ve öğretim üyelerine, gerek ülke içinde gerekse yurt dışından (İspanya, Fransa, Almanya ve Yunanistan’dan) destekler var. Ama bu tepkilerden iktidarın çıkardığı sonuç, BOUN öğrencileri ve öğretim üyelerinin isteklerini dikkate almak yerine, baskıyı daha da artırmak oluyor.

Baskı BOUN öğrencileri ve BOUN’a destek verme amaçlı protesto eylemlerine başvuranlara karşı kötü muamele, cop, biber gazı, plastik mermi, ters kelepçe, gözaltına alma, tutuklamak biçiminde olmaktadır. Böylece, BOUN’da başlayan ve 38 günü geride bırakan, özerk ve Demokratik Üniversite mücadelesi itibarsızlaştırılmaya çalışılırken aynı zamanda öğrenciler ve öğretim üyeleri de “Biat etmeye” zorlanmaktadır.

Doğan Tılıç (Birgün)

 İletişim fakültelerinin sayısının çok fazla olduğu tartışılıyordu

5 Şubat’ta yayınlanan 3519 sayılı kararla Boğaziçi Üniversitesi’nin bir de İletişim Fakültesi oldu. Savaş ve çatışma durumlarında, Erdoğan’ın biraz da “dış düşman”a gözdağı ve kararlılık ifadesi olarak kullandığı cümledeki gibi; bir gece ansızın geldi!
Hangi eğitim planlamasının, hangi gereksinimin, hangi tartışmaların sonucunda alınan bir karar, bilemiyorum! Şunu biliyorum ama; artık sayılarına yetişemediğimiz, Boğaziçi’ndeki 71’inci mi 72’nci mi olduğunu bilemediğim iletişim fakültelerinin sayısı bu rakamın yarısına ulaştığında bile “çok fazla” diye tartışılıyordu.

Ayça Söylemez (Birgün)

Melih Bulu, iktidarın “çıt çıkmayacak” politikasının yürütücüsü

Düne kadar 9 öğrenci tutuklanmıştı, daha fazlası ev hapsinde, onlarcası gözaltında tutuldu, kötü muameleye maruz kaldı, en “ucuz atlatanı” sınavlarına giremedi. Ve iktidara biat etmedikleri sürece bu baskıların süreceğinin, yani başlarına gelecek olanların en az bizler kadar farkındalar.
Peki, bir Melih Bulu için değer mi? Ya da şöyle soralım, bir rektör için değer mi?
Ama Melih Bulu sadece bir rektör değil ki. İktidarın “çıt çıkmayacak” politikasının yürütücüsü, otoritenin gölgesi, yeni düzenin sureti.
Yani Melih Bulu diye biri aslında yok. Sadece bir iktidar var, Çakıcı’nın açık mektuplarla desteğini açıkladığı bir iktidar.

Hayri Kozanoğlu (Birgün)

 Ankara o telefonu bekliyor 

Bugünlerde Ankara’nın kulağı kirişte. Heyecanla Washington’dan gelecek bir telefon bekleniyor. Eğer Biden, Erdoğan’ı ararsa konuşmanın içeriğine bakılmaksızın Cumhurbaşkanı’nın “dünya lideri” statüsünde bulunduğuna dair efsaneler tekrarlanmaya devam edecek. Favori Biden ise de, plase ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın mevkidaşı Çavuşoğlu’nun telefonunu çaldırması... Böyle bir arama dahi en azından Türkiye’nin önemsendiğinin göstergesi sayılacak.

Çiğdem Toker (Sözcü)

MHP ‘ye oy verenlerin yüzde 78.5'i, üniversitelerin siyasetten bağımsız olmasını istiyormuş

 AKP'ye oy verenlerin yüzde 66.1'i, üniversitelerin siyasi ve akademik olarak siyasetten bağımsız olmasını istiyormuş. AKP'ye oy verenlerin yüzde 55.1'i, rektörleri üniversite öğretim elemanlarının seçmesinden yanaymış. AKP'ye oy verenlerden sadece yüzde 33.2'si, rektörleri Cumhurbaşkanı'nın ataması gerektiğini düşünüyormuş.
Üniversiteye bakış konusunda, AKP'nin müttefik cephesinde durum daha ilginç. MetroPoLL anketine göre, MHP'ye oy veren seçmenlerin yüzde 65.1'i, rektörleri üniversite öğretim elemanlarının seçmesi gerektiğini düşünüyormuş. Yine MHP ‘ye oy verenlerin yüzde 78.5'i, üniversitelerin siyasi ve akademik olarak siyasetten bağımsız olmasını istiyormuş.
Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine “Evlat değil, başı ezilmesi gereken zehirli yılanlardır” diyebilen Devlet Bahçeli'nin genel başkanı olduğu MHP'den söz ediyoruz, evet.

Deniz Zeyrek (Sözcü) 

Geldi mi BioNTech/Pfizer aşısı?” Yanıt: Hayır

25 Aralık 2020 günü Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye'nin BioNTech/Pfizer şirketinden ilk etapta 550 bin doz aşı getirileceğini, rakamın şubat sonuna dek 5 milyona tamamlanacağını açıklamıştı. Merak ettim, yetkililere sordum.
“Geldi mi BioNTech/Pfizer aşısı?”
Aldığım yanıt “Hayır” oldu.
Bırakın 4.5 milyon doz aşıyı, aralık ayında geleceği söylenen 550 bin doz aşı dahi gelmemiş.

Hayri Hazargöl (Yeni Yaşam)

 Neden şimdi yeni anayasa? 

AKP-MHP ittifakı ilk önce referandumdan söz etti; şimdi de sivil anayasa yapıp 1982’de 12 Eylül rejiminin yaptığı anayasanın değiştirilmesini öneriyor. AKP iktidarı döneminde defalarca anayasa değişikliği yapıldı. Öte yandan defalarca böyle yamamayla olmaz, yeni bir anayasa yapılsın denilmesine rağmen buna yanaşılmadı. Şimdi niye böyle bir gündem yaratıldı anlamış değiliz. Bilmeyen de demokratik bir iktidar var, demokratik anayasa yapmak istiyorlar sanacak. Halbuki T.C tarihinin en baskıcı, en antidemokratik iktidarı mevcut iktidardır. O zaman akla iki olasılık geliyor; ya gündem saptırma, toplumu bu gündemle oyalamak ya da şimdiye kadar yaptıkları faşist uygulamaları anayasal bir kılıfa koymak.

 İbrahim Kiras (Karar) 

Aşağı doğru inen asansör 

Asansör çoktan aşağıya doğru harekete geçti. Zaten daha yukarıda gidilecek başka bir kat yok.  
“Boğaziçi’nden yeni bir Gezi çıkarma” ümitleri de o asansörde… Büyük olaylar tarihte iki kere tekerrür eder, demiş Marx. Ama ilkinde trajedi, ikincide komedi olarak…  
Rektör atamasına yönelik protestoları LGBT eylemi olarak gösterme uyanıklığı… hiçbir şiddete başvurmadıkları halde şiddet kullanılarak göz altına alınan masum öğrencileri terör örgütlerinin militanları diye tanıtma çabaları… Bunlar da aşağıya doğru inen asansörde üst kat düğmesi arama şaşkınlıkları… 

Orhan Uğuroğlu (Yeniçağ) 

Bahçeli hakkında suç duyurusunda bulundum

2018'de gazetelere tam sayfa ilan vererek beni ve 76 kişiyi "hedef" gösteren Bahçeli, aleyhinde hangi gazeteci yazı yazarsa, hangi siyasetçi demeç verirse iktidarın gücüne sığınarak çok ağır hakaretlerle hücum ediyor.

Selçuk Özdağ'la yaptığım söyleşide Bahçeli'yi eleştiren görüşleri yazmam ve 15 Ocak günü evimin önünde "öldürme teşebbüsü ile örgütsel" şekilde alçakça saldırıya uğramamın delili Devlet Bahçeli'nin bu ilan ile beni hedef göstermesidir.

Bu yüzden, Avukatım Şahin Mengü ile Bahçeli hakkında suç duyurusunda bulundum.

Turgay Güler (Akşam)

 Biden’in seçilmesi umutlarını yeşertti

Gezi'de olmadı, 17/25 Aralık'ta olmadı, 15 Temmuz'da olmadı. Anlaşılan o ki kurdukları kirli ittifakların da fayda sağlayacağına kendileri de inanmıyor.
Karamsarlık çukurunda çaresizlik içerisinde debelenirken binlerce kilometre uzaktan umutlarını yeşerten bir gelişmeyle yeniden heyecanlandılar.
Neydi o? Biden'ın seçilmesi.
Başkanlık seçimlerini kazanması halinde Türkiye'deki muhalif dostlarına 'Erdoğan'ı -birlikte devirme' sözü vermişti.
Malum seçildi.

Abdurrahman Dilipak (Yeni Akit) 

Çatışmada arada kalabiliriz 

ABD’ye karşı İngiltere’yi yanımıza alacağız, İngiltere Çin’deki yatırımlarını Türkiye’ye, Türkiye üzerinden Afrika’ya kaydıracak, Çin’den Türkiye’ye kaynak aktaracağız derken yarın bu çatışmada arada kalabiliriz. Bugünü kurtaralım derken geleceği kaybedebiliriz. Ne İngiltere, ne de Çin ya da Rusya ya da ABD, çıkarları öyle gerektiğinde bizi feda etme konusunda bir an bile tereddüt etmezler. Ya da Avrupa ülkeleri.

Hilal Kaplan (Sabah)

Kılıçdaroğlu ilk 3 madde değişmesin diyor ama..


CHP lideri Kılıçdaroğlu ise aradan nerdeyse bir hafta geçtikten sonra açıklama yaptı ve yeni anayasanın ihtiyaç olduğunu söyledi. Ayrıca "Değiştirilmesi teklif dahi edilemez" olan ilk üç maddenin de değişmemesi şartıyla destek olabileceklerini belirtti. Ki Bahçeli de bu maddelere dokunulmayacağını belirtmişti. Fakat Kılıçdaroğlu'nun ilk üç maddeyi savunmasıdikkat çekicidir. Zira CHP bir süredir Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nı savunuyor. Öte yandan ilk üç maddede ise "üniter devlet" vurgusu var.
Bu açıklamaya HDP'yi bırakın, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nı savunan CHP'li milletvekilleri ne diyecek, merak ediyorum. Dahası, Türkiye'nin 7 maddesi ile 10 paragrafına çekince koyduğu bu şartı,2018 yılında HDP Eşbaşkanı PervinBuldan ile desteklediklerini açıklayaneski Kılıçdaroğlu ne diyecek, o da merak konusu tabii... 

Erkan Tan (Takvim)

 "Tweeter" Haçlı Hristiyan/Siyonist Yahudi ittifakının propaganda makineleridir"

Emperyalist yamyamların propaganda makinası Tweeter, Türkiye Cumhuriyetine savaş açtı... MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, araştırmacı/ yazar Emre Erciş ve birçok devlet, millet, bayrak, vatan sevdalısı kişi, kurum tweeter tarafından engelleniyor. Twitter, Facebook, Google, WhatsApp bunlar Haçlı Hristiyan/Siyonist Yahudi ittifakının propaganda makineleridir. Şeytani Üst Akıl'ın hizmetindedirler... Diyarbakır Annelerinin de hesaplarını sansürleyip askıya aldılar....

Sevil Nuriyeva İsmayılov (Star)

 Demokrasi ve özgürlük gibi hikayeler...

Demokrasi ve özgürlükler gibi hikayelere artık farklı analiz ve bakış açısı ile bakmamız lazım.
Şunu iyice kafamıza sokmalıyız. Şu anda Başkan Erdoğan'ın hedef seçilmesi, Türkiye'nin hedefe konulması anlamını taşımaktadır. Ve giderek yeni süreci sokaklarda dizayn etme çabası da, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bağımsızlık mücadelesinin önünü kesmek için yeni adımdır.
Burada savaşın çok büyük olduğunu ve siyasi ihtirasların gerçek anlamda bir hiç değerinde kaldığını görebilirsek, Başkan Erdoğan'a karşı durmanın, Türkiye karşıtlığı ile eşdeğeri taşıdığına kimsenin kuşkusu kalmayacaktır.

Hasan Öztürk (Yeni Şafak)

Cumhuriyet, ABD'yi Türkiye'ye müdahaleye çağırıyor

Boğaziçi Üniversitesi’nin Türkiye’nin herhangi bir üniversitesinden farklı olduğunu ilan eden… Amerika’nın olup bitene müdahil olduğunu ilan eden bir durumla karşı karşıyayız. Tıpkı, “Bizim çocuklar başardı” dediklerindeki durum gibi.

İlginç olan ise ismi “Cumhuriyet” olan bir yayın organının doğrudan Amerika’yı Türkiye’ye müdahaleye çağırmış olması.

Neymiş, “Amerika, Boğaziçi’ne el koyabilir”miş. Çünkü, 1800’lerde Türkiye’de imtiyazlı hale gelen yabancı misyonerlerin, Türkiye Cumhuriyeti ile yaptıkları “şartlı anlaşma” gereği üniversitenin kurulu olduğu arazinin geri alınması mümkünmüş. Yani “Boğaziçi’ne Amerikalılar el koymalıymış.”

Gündem