Akşam Köşesi: “İnsan”ı BİREY olarak tanımlamaya çalışan bir ihanet şebekesinin komplosu ile karşı karşıyayız”

Akşam Köşesi: “İnsan”ı BİREY olarak tanımlamaya çalışan bir ihanet şebekesinin komplosu ile karşı karşıyayız”
Kısa Dalga, gazetelerin köşe yazılarını gün boyu tarayarak gün sonunda size bir "Akşam köşesi" okuması getiriyor. Her fikirden köşe yazılarından önemli yerleri aktarmaktaki amacımız, olan biteni daha iyi anlayabilmek için çeşitli bakış açılarını sunabilmek. Köşe yazılarının tamamını okumak için başlıklarına tıklayın.

Fatih Altaylı (Habertürk)

“Allah var çok sıkılmıştı herkes”

 

Yeni “kontrollü normalleşme” başlıyor.

Hayırlı uğurlu olsun.

Allah var çok sıkılmıştı herkes.

Bazı sektörler maddi olarak da çok zorlanmış, bitme noktasına gelmişti. Özellikle de yeme içme sektörü.

Normalleşme, kontrollü de olsa milleti sevindirdi.

Ancak açıklanan ve detayları daha da açıklanacak olan normalleşme planı biraz alengirli.

PİSA skorlarına göre, mektep çağında iken bile okuduğunu anlamakta hayli zorlanan bir millet için oldukça karışık bir plan.

Planı anlamak zor, planın mantığını anlamak ise planı anlayabilenler için bile çok daha zor.

Çünkü kontrollü normalleşme birçok manasızlık içeriyor…

 

Muharrem Sarıkaya (Habertürk)

“Dokunulmazlıklar”

(…) 56 milletvekilinin birden dokunulmazlıklarının kaldırılması demek, sonrasında mahkemeler üzerinde baskının artması anlamına gelecek.

Dokunulmazlığı kaldırılan milletvekillerinin üçte birinin bir yıldan fazla ceza almasının yaratacağı sonuç ise belli; üç ay içinde zorunlu ara seçim...

Cumhur İttifakı bileşenleri bu hesabı da yapıyor.

Çünkü ara seçimin iktidarda olana yaramadığını geçmiş deneyimlerden biliyor…

 

Abdulkadir Selvi (Hürriyet)

“Ortalığa çok büyük bir pislik saçılacak”

CHP’den istifa eden Denizli milletvekili Teoman Sancar, daha önce Muharrem İnce’nin kuracağı partiye geçecekler arasında ismi yer alınca Kılıçdaroğlu ile birlikte fotoğrafını yayınlamıştı.

Sancar’ın hafta sonu istifası gelince Muharrem İnce’nin kuracağı partiye geçeceği yorumları yapıldı.

Ama ardından kaset, şantaj, eşcinsel ilişki, tecavüz, yolsuzluk iddiaları havalarda uçuşmaya başladı.

(…) Hadi danışmanıyla ilgili iddiaların ne olduğunu sormuyorum ama konu yargıyla intikal ettiğine göre tehdit, şantaj, yolsuzluk iddiası, eşcinsel ilişki dahil olmak üzere ortalığa çok büyük bir pislik saçılacak demektir. Şimdiden burnunuzu kapatın derim.

 

Yılmaz Özdil (Sözcü)

 

Gafam

Cumhurbaşkanlığı dijital dönüşüm ofisi diye bir kurumumuz var.

Siber güvenlik, yapay zeka gibi bilgi teknolojileriyle uğraşıyor.

Bu kurumun başkanı olan arkadaş, asrın liderimizin “dünya beşten büyüktür” vizyonundan ilham alarak, vizyoner bir açıklama yaptı.

“Dünya beşten büyüktür, dünya gafam'dan büyüktür, bu gafam'ın yerli ve milli muadillerini yapmalıyız” dedi.

Gafam dediği…

Google

Amazon

Facebook

Apple

Microsoft'un başharfleri…

 

Hayri Kozanoğlu (BirGün)

CHP belediyelerindeki grevler

 

(…) CHP gibi merkez sol partilerin bütün dünyada şehirli, eğitimli, kozmopolit kesimlerin oylarını daha kolay alırken, “yereli, milli ve muhafazakâr değerleri” temsil iddiasındaki, büyük kentte yaşasa dahi taşra kültürünü temsil eden kitlelere ulaşmakta güçlük çektikleri bir gerçek. Bu kopuşun asli nedenlerinin başında CHP’nin de kendini organik parçası gördüğü Avrupa sosyal demokrasisinin piyasa toplumuyla arasına mesafe koyamaması, “neoliberalizme”, “kapitalist küreselleşmeye”, “finansallaşmaya” açık ve örtük destek vermesi geliyor. Temel hak ve özgürlükleri, çok kültürlülüğü savunurken, yabancı sermayeyi ürkütmemek için işçi haklarına, sosyal haklara sahip çıkmakta tereddütlü davranıldığı gözlemleniyor.

Yukarıdaki saptamanın çok somut karşılık bulduğu en son örnek CHP’li belediyelerle emekçiler arasında yaşanan toplu pazarlık görüşmeleri oldu...

 

İhsan Çaralan (Evrensel)

Partili” Genel-İş Merkez yöneticileri de gerçek yüzlerini açıkça ortaya koydu”

Maltepe Belediyesi işçilerinin 23 Şubat’ta başlattıkları grev, pazar akşamı itibarıyla sona erdirildi.

Grev, sözleşme görüşmelerini yürüten taraflar arasında bir anlaşmayla sonlandırılmadı. Tersine, altı aydır görüşmelerde işçileri temsil eden Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 2 No’lu Şube yöneticilerinin Genel-İş Genel Merkez yönetimi tarafından bir tarafa itilerek, daha önce kabul edilmeyen maddeleri kabul eden bir sözleşmeye imza atmasıyla bitirildi.

Her fırsatta işçi hakları, özgürlükleri diye mangalda kül bırakmayan belediye yöneticileri grev boyunca, işçilerin haklarını tanımamakta herhangi burjuva fraksiyonundan farklı olmadıklarını gösterdikleri gibi, “partili” Genel-İş Merkez yöneticileri de gerçek yüzlerini açıkça ortaya koydular.

 

İbrahim Kiras (Karar)

Protokol

Devletin resmî protokolündeki sıralanış o devletin siyasi karakterinin göstergesi olduğu için önemli bir kılavuz. Ama bizimki epeyce “okunaklı” olması bakımından da dikkat çekici.

Hatırlayacak olursanız, özellikle Genelkurmay Başkanı’nın 3. sıradaki yeri bizim ülkemizde öteden beri tartışma konusuydu. Atanmış bir memurun devlet protokolündeki sırasının seçilmiş kişilerden -ve hatta Savunma Bakanı’ndan- önce gelmesi “eski Türkiye”nin siyasi ve idari yapısının tezahürü olan bir tuhaflıktı.

Bu tuhaflığın ortadan kaldırılması lazımdı. Gelgelelim 2018 yılında güncellenmiş bulunan yeni devlet protokolünde Genelkurmay Başkanı’nın 3. sıradaki yerinin ancak 8. sıraya taşınması mümkün olabilmiş görünüyor. Bir üstteki sırada “Bakanlar” yer alıyor. Yani bağlı bulunduğu Savunma Bakanı artık Genelkurmay Başkanı’nın önünde. Ne var ki 12. sıradaki Ana Muhalefet Partisinin başkanı bu sefer yeni listede 8. sıradaki Genelkurmay Başkanı’nın, 9. sıradaki Kuvvet komutanlarının, 10. sıradaki “Orgeneraller/Oramiraller”in (ve ayrıca 11. sıradaki Yükseköğretim Kurulu Başkanının) altında yer alıyor. Daha az demokratik olduğu eleştirisi getirilen eski sistemin protokolünde Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanının yeri 4. Sıradaydı!...

 

Akif Beki (Karar)

Öcalan’ın mektubu

 

23 Haziran'daki İstanbul seçiminden önce Apo'dan mektup getirtilmişti, siyasete iktidar lehine müdahale ettiriliyordu. 

Öcalan, HDP'den tarafsız kalmasını istiyordu. İttifaklara taraf ve angaje olmamaya çağırıyordu.

Cumhur İttifakı adayı da HDP seçmeninin oylarına talipti ama ikna edememişti.

İmralı'nın mesajı belliydi. HDP'ye "Madem Binali Yıldırım sizden alamıyor, bari oylarınız Ekrem İmamoğlu'na da gitmesin" dedirtiliyordu.

Formül çalışsa, muhatapları o talimata uysa, "Önder Apo'nun emri başımız üstüne" deyip Millet İttifakı adayına desteğini çekse yine HDP'ye bu yapılır mıydı? Yani devlet, Kobani olaylarında eylem çağrısının HDP'den geldiğini yine fark eder miydi?

(…) Cumhur İttifakı sözcüleri "Öcalan'ın seçim talimatına nasıl uymazsınız" diye HDP'yi paylamasa hadi neyse de... Üstüne bir de Öcalan'ı dinlemediği için HDP'yi azarladıktan sonra... Hala seçimin değil de Kobani olaylarının hesabının sorulduğuna inanmamız mı bekleniyor?

Herkes biliyor bunun terörle mücadele için yapılmadığını... Hukuk ve adalet için yapılmadığını da herkes biliyor. Öyle olsa, 9 HDP milletvekiline fezleke çıkartmak için Kobani olaylarının üstünden 3 genel seçim geçirtilir miydi?  Son seçime bile girmelerinde yasal engel görülmemiş. Şimdi, suçlandıkları eylem çağrısından 7 yıl sonra mı Meclis'te bulunmaları birden sakınca doğurdu? 
 

Orhan Uğuroğlu (Yeniçağ)

“AKP ile MHP'nin üzerinde anlaşamadıkları en önemli konu %10 seçim barajı.”

 

2023 Haziran'ın yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimi için gerek siyasi partiler gerek seçim yasalarında yapılacak değişiklikler konusunda her iki partinin hukukçuları çalışıyor.

Seçime bir yıl kalmadan önce bu çalışmaların bitirilip Meclis'te yasalaşması gerekiyor.

2022 Haziran ayını dikkate alırsak yaklaşık 16 ay kaldı yasaların değişmesi için.

Kulislere yansıyan bilgilere göre AKP ile MHP'nin üzerinde anlaşamadıkları en önemli konu %10 seçim barajı. Devlet Bahçeli, seçim barajının yüzde 3-5'lere düşürülmesini istiyor. Eğer düşmezse MHP'nin Meclis dışında kalma olasılığı var. Ancak ben Erdoğan'ın seçim barajını düşüreceğini hiç sanmıyorum.

 

Turgay Güler (Akşam)

 

“Çok ayıp işler”

CHP'li bir milletvekilinin 'çok ayıp' işleri saçıldı ortalığa. Çok fazla detay bilmiyorum, bilmek de istemiyorum lakin 'çok ayıp' işler! Kemal Bey tüm olup bitenden haberdar, detayları da o biliyor. Bu yüzden de duyar duymaz 'derhal istifa etsin' talimatı vermiş. Önemsiz gibi dursa da 'bu vekil' Kemal Bey'in prenslerindenmiş.

Hal böyle olunca çok üzülmüş.

Hafta sonu Kemal Bey kurmaylarını toplamış ve 'üzerimize sıçratmadan bu işi başımızdan savmalıyız' demiş.

Zor!

 

Fadime Özkan (Star)

“28 Şubat’ta medya, yargı, akademidekiler yargılanmadı”

 

28 Şubat 1996'da iktidar düşürmek ve temsil ettiği kitleleri un ufak etmek için hazır kıta vazife alan "sivil kuvvetler" utanmadan CHP liderliğinde rahmetli Erbakan anmasında boy gösterebiliyor. İnanılır gibi değil.

Bu yüzsüzlüğün ve utanmazlığın sebeplerinden biri darbede gönüllü-görevli yer alanların hak ettiği cezaları henüz hakkıyla almamış olmalarıdır.

Hayır, elbette 28 Şubat darbesinde yer alan kimi isimleri yargıladık. Aralarında dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'nın, Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir'in ve YÖK Başkanı Kemal Gürüz'ün de bulunduğu 21 sanığa müebbet hapis cezası verildi. Yaşlarından ya da sağlık sorunlarından dolayı yatmadılar ama en azından rütbeleri söküldü asker olanların.

Peki ya diğerleri?

Hani darbeden iki ay önce dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya'nın dönemin amiral gemisi Hürriyet'in yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök'e "bu kez silahsız kuvvetler halletsin" dedikleri?

Medyadakiler.

Yargıdakiler.

Akademidekiler.

Sivil toplum içindekiler.

Beşli çete namlı sendikalar.

 

Resul Tosun (Star)

“Fezlekesi teröre destek olan her vekilin dokunulmazlığı kalkmalı”

(…) Teröre destek verdiği gerekçesiyle haklarında fezleke hazırlanan HDP milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılsın mı kaldırılmasın mı tartışması yapılmaktadır.

Dokunulmazlığın kaldırılması milletvekilliğini düşmesi anlamına gelmeyeceği, sadece yargı yolunu açacağından, terörle mücadeleye katkı sağlamak için hepsinin dokunulmazlıklarının kaldırılması gerekir.

Başka bir ifadeyle bu vekillerin dokunulamazlıklarının kaldırılması aynı zamanda terörle mücadeleye katkı sağlamaktır.

O yüzde yazının başlığını 'fezlekeye hayır demek teröre destek vermektir' şeklinde attım.

Evet, fezlekesi teröre destek olan her vekilin dokunulmazlığı kalkmalı ve yargıya hesap vermelidir. Aklanırsa zaten vekilliği devam eder ama ceza alması gereken bir destek vermişse bırakalım yargı gereken cezayı versin.

 

Şahap Kavcıoğlu (Yeni Şafak)

“TCMB rezervleri bir ekonomik olaydır, siyasi bir durum değildir”

Geçen haftanın önemli konularından biri de muhalefet tarafından tekrar gündeme getirilen Merkez Bankası rezervlerinin neden eksiye düştüğü ve bu rezervlerin ne olduğu konusuydu. Aslında bu konunun TCMB tarafından açıklanması yararlı olurdu. Ancak TCMB’den bir açıklama gelmeyince, sanki bu konuşulan 130 milyar dolar bir yerlere uçtu gitti gibi algılanıyor. Tabii muhalefet de siyasi olarak bir şey bulmuş gibi bunu gündemde tutmaya çalışıyor.

Öncelikle belirtmem gerekir ki TCMB rezervleri bir ekonomik olaydır. Siyasi bir durum değildir. İkincisi döviz rezervleri hakkında analiz yaparken, dünyanın her yerinde tüm merkez bankalarının rezervleri brüt olarak izlenir; net olarak değil.

 

Abdurrahman Dilipak (Yeni Akit)

“İnsan”ı BİREY olarak tanımlamaya çalışan bir ihanet şebekesinin komplosu ile karşı karşıyayız”

(…) Bugün gelinen noktada, “Transhümanizm” yolunda, İstanbul sözleşmesinin çerçevelediği “Toplumsal cinsiyet” kavramı insanın sadece cinsiyetini tartışmıyor. Onu “Kişi”, “Şahıs”, “Ferd” olarak tanımlamıyor. Çünkü onun alamet-i farikası olan, geçmişten getirdiği özellikler ve kabulleri vardır. O bir kişilik, şahsiyet sahibidir ve oluşturduğu toplum içinde, onun bir parçası olarak “Ferd” olarak karar verebilir. Ferdiyeti kişiliğini ve şahsiyetini yok etmez. “Toplumsal Cinsiyet” kavramı, biyolojik cinsiyeti “inkar” eder ve LGBTQI diye yeni tanımlarla, bunlar arasında eşitliği savunur. Bizimkiler ise bunlar arasında “adalet”i savunarak kendilerini akladıklarını zannederler. “Toplumsal Cinsiyet”te cinsiyeti tanımı yerine GENDER olarak ifade edilir. Bu rezaleti alnımıza kara leke gibi süren bir el var.

Daha büyük bir rezalet, “İnsan”ı BİREY olarak tanımlamaya çalışan bir ihanet şebekesinin komplosu ile karşı karşıyayız. BİREY, din, ahlak, gelenek (ki tarih de buna dahil)den bağımsız bir GENOM’u ifade eder. Neuralinkle, esasen o birey artık SİBORG olarak anılacak olan İnsan, Hayvan, Makina arası bir NESNE olacak. İşte onun için CoVID, HES, Maske, Aşı var. Bana göre PCR ve CoVID yasakları, MASKE İNSAN HAKLARI İHLALİDİR. İnsan Hakları programı açıklanmadan bu konudaki hak ihlallerine son verilmelidir.

 

Yıldıray Çiçek (Türkgün)

“İran’ın Bağdat Büyükelçisi Irec Mescidi haddini aşarak iki devletin iç işlerine ve iradesine karışıyor”

 

Önce İran’ın Bağdat Büyükelçisi Irec Mescidi “Türkiye veya herhangi bir başka ülkenin Irak’a askeri olarak müdahale etmesini, ilerlemesini ya da Irak’ta askeri varlık göstermesini kabul etmiyoruz. Sincar’ın Türkiye’yle ne ilgisi var? Iraklılar bu sorunu kendileri çözmeli” açıklamasını yaptı. Daha sonra da Irak Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Sahaf, Türkiye’nin Irak toprakları içerisindeki tek taraflı operasyonlarını reddettiklerini söyledi.

İran’ın Bağdat Büyükelçisi Irec Mescidi haddini aşarak iki devletin iç işlerine ve iradesine karışıyor. Irak Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Sahaf ise Türkiye’ye sürekli terör saldırılarının yönetildiği terör kampları, o terör saldırılarını yöneten teröristbaşı kadrosu kendi topraklarında olduğu hâlde Türkiye’ye rota tayin etmeye kalkıyor.

Gündem