Anayasa hukukçuları uzlaştı: Altılı Masa’nın önerisi parlamenter sistem değil yarı başkanlık

Anayasa hukukçuları uzlaştı: Altılı Masa’nın önerisi parlamenter sistem değil yarı başkanlık
Anayasa hukukçuları Prof. Dr. Kemal Gözler ile Doç. Dr. Tolga Şirin, birkaç gündür sürdürdükleri polemikte ayrıştıkları noktalar olsa da Altılı Masa’nın önerisinin bir “yarı başkanlık” olduğu konusunda uzlaştılar.

Altılı Masa’nın 28 Kasım’da açıkladığı “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi” başlıklı anayasa taslağına dair tartışmalar sürüyor.

Altılı Masa, taslak ile parlamenter sistem öngörse de anayasa hukukçuları, önerilen rejimin yapısı konusunda taslağı kaleme alanlarla aynı görüşte değil. Anayasa hukukçularına göre, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilecek olması bu sistemi, parlamenter sistem olmaktan çıkarıyor.

Anayasa hukukçuları Prof. Dr. Kemal Gözler ile Doç. Dr. Tolga Şirin, birkaç gündür sürdürdükleri polemikte ayrıştıkları noktalar olsa da Altılı Masa’nın önerisinin bir “yarı başkanlık” olduğu konusunda uzlaştılar.

Prof. Dr. Gözler: Halk tarafından seçilen cumhurbaşkanı niye yetkisiz olsun?

Anayasa hukuku profesörü Kemal Gözler, ilk olarak 3 Aralık’ta “Altı Masanın anayasa değişikliği önerisi güçlendirilmiş parlamenter sistem mi yoksa yarı başkanlık sistemi mi getiriyor?” başlıklı bir makale kaleme aldı.

Gözler, Altılı Masa’nın parlamenter sisteme geçiş iddiası için “muazzam bir yalan” ifadesini kullanırken, sebebini ise şöyle açıkladı: “’Anayasa Değişikliği Önerisi’nde Cumhurbaşkanının doğrudan doğruya halk tarafından seçilmesi öngörülmektedir (m.101). Cumhurbaşkanının halk tarafından seçildiği bir sisteme ‘parlamenter hükûmet sistemi’ denemez. Bunun adı ‘yarı-başkanlık sistemi’dir. Bu bilgi hukuk fakültelerinde birinci sınıfta okutulan anayasa hukuku derslerinde öğretilen basit bir bilgidir.

“Cumhurbaşkanının halk tarafından seçildiği bir sistemde kaçınılmaz olarak ‘çifte meşruluk sorunu’ denen bir sorun ortaya çıkar. Böyle bir sistemde, cumhurbaşkanı da doğal olarak kendisinin demokratik meşruluğa sahip olduğunu iddia eder. Halk tarafından seçilen bir cumhurbaşkanı ne diye yetkisiz bir cumhurbaşkanı olmayı kabul etsin ki?”

Gözler, “Güçlendirilmiş parlamenter sistem” kavramının literatürde karşılığı olmayan uydurma bir kavram olduğunu da belirtti.

Doç. Dr. Şirin: Rejimin adı konusunda kargaşa var

Anayasa Hukukçusu Doç. Dr. Tolga Şirin ise 6 Aralık’ta T24’de yayımlanan yazısında Prof. Kemal Gözler’in “keskin diline” şerh düştüğünü belirtti.

Şirin, Altılı Masa’nın anayasa değişikliği teklifini detaylı bir şekilde değerlendirdiği yazısında rejime dair şunları belirtti:

“Bu siyasal rejimin adı konusunda tam bir kargaşa vardır. Bu kargaşa iki nedenden ileri gelir. Öncelikle ‘güçlendirilmiş’ dedikleri şey anlaşılmıştır ki (az önce değindiğimiz üzere) Guetzevitch'in rasyonelleştirilmiş/aklileştirilmiş dediği şeydir. Bu hükümlerin olmadığı parlamentarizmin akılsızca olduğu imasını yapmak istemediklerinden mi yoksa yasamayı güçlendiriyoruz söylemini kullanabilmek için mi böyle hareket ediliyor bilinmez. Fakat getirdikleri düzenin yasamayı, bağlamsal olarak 1961 Anayasası'ndan daha çok güçlendirmediği, hükûmet istikrarını sağlamak için yürütmeye ağırlık veren küresel eğilimi yansıttıkları açıktır. Dolayısıyla bunun kaydedilmesi gerekir.

İkinci olarak Cumhurbaşkanının halk tarafından seçildiği bir siyasal rejimin parlamentarizm sayılıp sayılmayacağı hayli kuşkuludur. Öyle ki daha birkaç gün önce bu noktaya odaklanan Kemal Gözler, tasarının parlamentarizm getirdiğinin ‘muazzam bir yalan’ olduğunu söyleyen bir makale yazmış, Altılı Masa'nın amacının ‘Recep Tayyip Erdoğan sisteminden Vladimir Putin sistemine mi geçmek’ olduğunu sormuştur. Profesör Gözler'in itirazını anlamlı buluyor ama kullandığı dilin keskinliğine karşı şerh düşmeyi gerekli sayıyorum.”

Kemal Gözler’in çıkarımının devlet başkanının halk tarafından seçildiği tüm parlamenter rejimleri "yarı başkanlık" sayan Robert Elgie'nin çıkarımına dayandığını söyleyen Şirin, “Fakat bilinmelidir ki yarı başkanlık konusunda tek tanım bu değildir” dedi.

“Muazzam bir yalan olmasa da kohabitasyon sorunu yaratabilir”

Doç. Dr. Şirin, “Dolayısıyla ben bu girişime ‘muazzam bir yalan’ demekten imtina ediyorum. Fakat bu rejimin Davutoğlu-Erdoğan (2014-2017) geriliminde de görüldüğü üzere kohabitasyon sorunu (yani halk tarafından seçilmiş olan yürütmenin iki kanadından kişilerin bir arada yaşama sorunu) yaratabileceğini, bunun ‘çatışmacı’ veya ‘yıkıcı’ sonuçlara neden olabileceğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

Prof. Gözler: Halk tarafından seçilen cumhurbaşkanının karşı konulamaz gücü

Prof. Kemal Gözler, yazısına yönelik eleştirilerin ardından bir makale daha kaleme aldı ve iddiasını sürdürdü.

Gözler, “Halk tarafından seçilen cumhurbaşkanının karşı konulamaz gücü” ara başlığı altında özetle şu görüşleri savundu:

“Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi Cumhurbaşkanına yüksek bir demokratik meşruluk kazandırır. Anayasa Değişikliği Önerisinin halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanının tarafsızlığını öngörmesinin bir anlamı yoktur. Zaten genel seçimlere katılmış bir aday, kaçınılmaz olarak siyasî bir adaydır ve böyle bir seçimden çıkan bir Cumhurbaşkanının tarafsız olmasını beklemek gerçekçi bir beklenti değildir.

“Aslında Altılı Masanın önerdiği hükümet sisteminin Türkiye’de uygulamada nasıl işleyeceği konusunda bir tereddüt yoktur. Zira, bu sistem Türkiye’de 2014-2018 yılları arasında zaten uygulandı, denendi ve görüldü. 2014’te Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan tarafsız kaldı mı? Bu dönemde Anayasaya göre yetki ve sorumluluk Bakanlar Kurulu ve Başbakanda olmasına rağmen ülkemiz fiilen Cumhurbaşkanı tarafından yönetilmedi mi?”

“Bakanlar Kurulu ve başbakan Cumhurbaşkanına direnirse ne olur?”

Prof. Gözler, “Bakanlar Kurulu ve başbakanın cumhurbaşkanına direnmesi durumunda ne olacağı?” sorusunu da yanıtladı.

Gözler, başbakan ve bakanlar kurulunun halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanına itaat etmesi durumunda ülkenin Cumhurbaşkanı tarafından yönetilmiş olacağını, diremesi durumunda ise yürütmede kriz çıkacağını belirtti:

“Bu durumda sistem bloke olur. Çünkü bu durumda Cumhurbaşkanı Bakanlar Kurulunun ve Başbakanın bütün işlemlerini imzalamayı ve yayınlamayı reddeder. Bakanlar Kurulu, kanun hükmünde kararname, tüzük veya yönetmelik çıkaramaz, karar alamaz hâle gelir. Keza gerek Başbakan, gerek bakanlar, üst düzey kamu görevlilerini atama gibi bireysel işlemleri de yapamaz duruma düşerler.”

“En az yüzde 50 oy almış Cumhurbaşkanı nasıl daha az yetkili olacak?”

Doç. Dr. Tolga Şirin ise bugünkü yazısında “Eğer analizimizde ‘yarı-başkanlık’ kategorisini kullanacaksak, evet! Altılı Masa'nın Anayasa Önerisi bir ‘yarı başkanlık’ önerisidir” dedi.

Taslakta Cumhurbaşkanına "Bakanlar Kuruluna başkanlık etmek" gibi en önemli yürütme yetkilerinden biri tanınmamışsa olsa da verilen yetkilerin hiç de az olmadığını ifade eden Şirin, tasarıma göre halkın yarısından azının desteğini almış bir siyasi parti lideri başbakan olabilecekken, halkın yarısından fazlasının oyunu almış Cumhurbaşkanı’nın nasıl daha az yetkili olacağını sordu.

“Türkiye’de yarı başkanlık işlemedi, üstüne hiper başkanlık yarattı”

Şirin, Türkiye’de 2014-2017 yılları arasında yaşananların Türkiye'de yarı başkanlık rejiminin işlemediğini gösterdiğini belirterek, ekledi: “Yetmedi, devlet başkanlığının sembolikleşmesi yönünde bir değişime değil, adeta ‘hiper başkanlık’ yaratacak bir yapının üretilmesine neden oldu.” (Kısa Dalga)

Politika