Anayasa Mahkemesi'nden gazeteciye kelepçeye ve "hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" sözüne 5.5 yıl sonra ihlal kararı
Anayasa Mahkemesi, 1 Kasım 2015 seçimlerinden hemen sonra gazeteci Beyza Kural’a bir gösteriyi izlerken ters kelepçe takan ve “Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi değil artık, bunu öğreteceğiz size" diye bağıran polisin “küçük düşürücü muamelede bulunduğuna” ve “basın özgürlüğünün ihlal ettiğine” karar verdi. AYM, olayla ilgili 3 polis hakkında yeniden soruşturma yapılmasına ve gazeteci Kural’a 15 bin TL manevi tazminat ödenmesi gerektiğine hükmetti.
Üniversite öğrencileri, 6 Kasım 2015’de kuruluş yıldönümü olan YÖK’ü protesto etmek için İstanbul’da Beyazıt Meydanı’na çıkmıştı.
1 Kasım 2015 seçimlerinden sadece 5 gün sonraydı. AKP, tek başına iktidarı kaybettiği 7 Haziran seçimlerinden sonra çözüm sürecini bitirmiş, kanlı ve sert bir sürecin ardından 1 Kasım seçimlerinde yüzde 50 oyla yeniden iktidar olmuştu. İktidar, iki seçim arasında yeni döneme dair korku veren bir fragman izletmiş ve seçim sonuçları toplumun en az yarısında yeni dönemde olabilecekler konusunda derin bir korku yaratmıştı. Nitekim, korkulan oldu ve 1 Kasım 2015 seçimlerinden sonra insan hakları ihlallerinin önceki dönemle kıyaslanmayacak kadar arttığı ve demokrasinin adım adım geriletildiği bir döneme girildi.
İşte, önemli bir dönüm noktası olan 1 Kasım seçimlerinden sadece 5 gün sonra öğrencilerin YÖK protestosunda yeni döneme dair etkileri bakımından önemsiz görünen ancak birçok insanın zihnine kazınan simgesel bir olay yaşandı.
Polis, gösterileri izleyen Bianet muhabiri Beyza Kural’ı, ters kelepçe takarak polis aracına bindirmek istedi. Kural’a, çekim yaptığı sırada müdahale eden polislerden biri "Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi değil artık, bunu öğreteceğiz size" diye bağırdı.
Polis Kural'ın gösterdiği gazeteci kimliğini de çekip aldı ve el koydu. Kimliği daha sonra gazeteciler polisten geri aldı.
Beyza Kural, çok kısa bir süre alıkonulmuş, gözaltına dahi alınmadan serbest bırakılmıştı. Buna rağmen polisin tutumunun kötü muamele olduğunu, basın özgürlüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle şikayetçi oldu. Olayla ilgili soruşturma açan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Y.Ş, N.D ve K.A isimli polislerin şüpheli sıfatıyla ifadelerini aldı. Polislerden Y.Ş. 2 Ağustos 2016’da savcılıkta verdiği ifadede şöyle dedi:
Devlet büyüklerinden ilham almış
“Hiçbir şey eskisi gibi değil artık. Bunu öğreteceğiz size” cümlesi ile tam olarak hatırlamamak ile beraber, o dönem devletimizin üst düzey yetkilileri tarafından terör eylemlerine karşı duruşa yönelik kararlı söylemler ve olay yerinde bulunan grubun elindeki pankartlar ve söylemlerle polisi ve devleti aşağılayıcı ve suçlayıcı söylemlerin bulunması dolayısıyla ortaya söylenmiş bir söz olduğunu düşünüyorum. Şahsa yönelik değildir.”
Savcılık polis memurları hakkında dava açılmasına gerek olmadığı sonucuna ulaştı ve takipsizlik kararı verdi. Bu karara yapılan itiraz mahkeme tarafından reddedilince kesinleşti ve Kural’ın avukatı Oya Meriç Eyüboğlu Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
AYM: İhlal var
Anayasa Mahkemesi 1. Bölümü’nün dünkü Resmi Gazete’de yayınlanan 12 Ocak 2021 tarihli kararında Kural’ın gazetecilik görevini yaparken kelepçelenmesi hem “İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının” hem de “basın özgürlüğünün” ihlali olarak görüldü. AYM, polisler hakkında yeniden soruşturma yapılması için kararın bir örneğinin İstanbul Başsavcılığına gönderilmesine karar verirken Kural’a da 15 bin TL manevi tazminat ödenmesi gerektiğine karar verdi.
Gazeteci kartını göstermesine rağmen...
AYM kararında, son yıllarda gösterileri izleyen gazetecilerin sıkça maruz kaldığı kötü muameleleri yakından ilgilendiren gerekçeler yer aldı. Kararda Beyza Kural’ın yaşadığı olay şöyle anlatıldı:
“Başvurucunun bir göstericiye yapılan sert polis müdahalesini görüntülemeye çalışırken polislerce engellenerek ve güç kullanılarak olay yerinden uzaklaştırıldığı, gazeteci (kurumunun verdiği basın) kartını görevlilere gösterdiği ve görülecek şekilde elinde tutmaya devam ettiği, basın mensubu olduğunu defalarca tekrar ettiği anlaşılmıştır. Görüntülere göre başvurucunun görüntü almasının engellenmesinin ve olay yerinden birkaç metre uzaklaştırılmasının ardından başvurucu gazeteci olduğunu başvurucunun bildiğinden emin olduğu bir sivil görevliyle diyaloğa girmiş, bu görevlinin yüzünü kamerası ile görüntülemesi üzerine başvurucu görevlinin talimatı ile gözaltına alınmıştır.”
Basın özgürlüğünü ihlal gerekçeleri
Gazetecilik görevini yapan başvurucunun olayları haberleştirmek dışında bir maksatla gösterinin yapıldığı yerde bulunduğu, polisin o sırada devam etmekte olan gösteriye ilişkin görevlerini yapmasını engellediği, bir gösterici gibi davranarak polise karşı şiddet kullandığı ya da polis için herhangi bir tehdit oluşturduğu ileri sürülmemiştir.
Başvurucunun gözaltına alınarak ve kelepçelenerek görevini yapmasına engel olunmasının makul sebepleri kamu makamları tarafından ortaya konulabilmiş değildir. Bunun aksine kamera görüntüleri dikkatle incelendiğinde başvurucunun keyfi olarak gözaltına alındığı ve kelepçelendiği kanaatine ulaşılmıştır.”
Sağlık raporlarına göre başvurucunun kolunda hassasiyet mevcut olup bileklerinde kızarıklıklar meydana gelmiştir. Bu kızarıklıkların başvurucunun bileklerine polis tarafından takılan plastik kelepçeden kaynaklandığı konusunda tereddüt bulunmamaktadır.
O sözler ihlal gerekçesi sayıldı
Tek başına kelepçe takılması eylemi her olayda kötü muamele olarak nitelendirilmese de başvurucunun el bileklerinde meydana gelen yaralanmanın boyutu polis memurunun başvurucuya karşı kullanmış olduğu ‘Sana bir şey söyleyeyim bak, hiçbir şey eskisi gibi değil artık, bunu öğreteceğiz size’ şeklindeki ifade ile birlikte değerlendirildiğinde kelepçelemenin polis memurunun görüntüsünü alan başvurucunun küçük düşürülmesi ve başvurucuya bir nevi ders verilmesi amacıyla kasıtlı olarak vücut bütünlüğüne zarar verecek şekilde gerçekleştirildiği izlenimi oluşturmaktadır.
Küçük düşürücü muamele
Basın mensubu olan başvurucunun meslektaşlarının da tanıklık edebileceği şekilde kolluk görevlileri tarafından kelepçelenerek gözaltına alınmasının belli bir ağırlık derecesinde olduğu ve olayda Anayasa’nın 17. Maddesinin üçüncü fıkrasının gerektirdiği asgari ağırlık eşiğinin aşıldığı sonucuna varılmıştır.
Başvurucunun maruz kaldığı eylem değerlendirildiğinde müdahalenin küçük düşürücü veya aşağılayıcı bir etki doğurabilmesi, bu nedenle insan haysiyetiylle bağdaşmayan muamele kapsamında nitelendirilmesi mümkün görülmüş ve devletin Anayasa’nın 17. Maddesi kapsamında negatif yükümlülüğüne aykırı davrandığı sonucuna varılmıştır.
Kötü muamele yasağı ihlal edildi
Başvurucunun yaralanması ile neticelenen olayda kolluk kuvvetlerinin zor kullanma yetkisini aşmadıkları gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Bununla birlikte sürekli olarak basın mensubu olduğunu dile getiren başvurucuya karşı şüpheli polislerin zor kullanmalarını gerektirecek somut bir neden takipsizlik kararında ortaya konulabilmiş değildir.
Başvurucuya karşı insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele oluşturan eylemlere yönelik olarak sorumluların belirlenmesi ve gerekiyorsa cezalandırılması yönünde etkili bir ceza soruşturması yürütülmediği sonucuna ulaşılmıştır.
Kötü muamele yasağının maddi -negatif yükümlülük- boyutunun ve usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.”
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.