Gazeteci Uludağ: “Türkiye’de terör, devletin veya devlet içi aygıtların muhalefeti sindirmek için kullandığı bir araç”

Gazeteci Uludağ: “Türkiye’de terör, devletin veya devlet içi aygıtların muhalefeti sindirmek için kullandığı bir araç”
Ankara’da IŞİD’in Türkiye’de gerçekleştirdiği katliamlara ilişkin “2015’ten Bugüne Katliamlar ve Cezasızlık” isimli panelde konuşan gazeteci Alican Uludağ "Bu patlamaların iktidara yarayan süreç olduğuna da hepimiz şahit olduk. 12 Eylül döneminde de benzer bir süreç yaşandı. Türkiye’de terör, devletin veya devlet içi aygıtların muhalefeti sindirmek için kullandığı bir araç” dedi.

Ankara’da IŞİD’in Türkiye’de gerçekleştirdiği katliamlara ilişkin “2015’ten Bugüne Katliamlar ve Cezasızlık” isimli panelde konuşan gazeteci Alican Uludağ “IŞİD’in şimdiki örgütlenme şeklinin eskiye göre daha tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Şimdi sadece Türkiye’den IŞİD’li yok. Birçok ülkeden IŞİD’li Türkiye’yi tercih etti” dedi.

TMMOB Şehir Plancıları Odası; IŞİD’in Türkiye’de gerçekleştirdiği katliamlara ilişkin Ankara’da Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde “2015’ten Bugüne Katliamlar ve Cezasızlık” isimli panel düzenlendi.

Gazeteci Özlem Akarsu Çelik’in moderatörlüğünü yaptığı panelde, gazeteciler Fehim Taştekin, Alican Uludağ, Hakkı Özdal, HDP Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul, HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, Suruç katliamı dosyası avukatı Serdil İzol, avukat Şevin Kaya, 10 Ekim Ankara katliamı dosyasına bakan avukatlar İlke Işık ve Senem Doğanoğlu konuşmacı olarak yer aldı.

Gazeteci Özlem Akarsu Çelik, “Bütün bu davalardaki cezasızlık bugün nereye geldi? Türkiye fotoğrafı çekelim istedik” diyerek, panelin düzenlenme amacını açıkladı. Gazeteci Fehim Taştekin, IŞİD’in neden hala tartışıldığı ile ilgili olarak “Saha hakimiyetini kaybetmiş olmasına rağmen IŞİD’in halen vicdanen, hukuken mahkum edilmemiş olduğunu düşünüyorum” değerlendirmesini yaptı.

“IŞİD TEKRARI ANDIRIYOR”

Taştekin, “IŞİD; aslında hepimizin coğrafyada pek çok aktörün ortak suçu olarak görüyorum. Elbette tarihsel arka planı var. IŞİD tekrarı andırıyor” diyerek, IŞİD’in başka selefi örgütler gibi bir çıkışı olduğunu söyledi. Taştekin, IŞİD’in fikri altyapısının dini metinler olduğunu, tarihsel geçmişi bulunduğunu belirtip; “Bu coğrafyanın 1970’lerden beri yaşadığı süreçlere baktığımızda Arap dünyasının, sosyalizm tınısı taşıyan rejimlerin başarısız olması sonucunda siyasal İslam’ın desteklendiği bir dönem yaşandı” diye konuştu.

Taştekin, IŞİD’i “El Kaide’nin hibrit dönüşümü” diye nitelendirerek, “El Kaide’nin kullandığı argümanlarından farklı bir dönüşüm ortaya çıkardı. Sünni hakimiyeti yıkıldı. ABD müdahalesi söz konusuydu. Temel tehdidi ABD değil, İran ve Şii ekseni olarak belirledi” dedi.

Taştekin, IŞİD’in neden büyüdüğünü şöyle anlattı:

“Etkili metafor kullandı. Uzun süre sonra yapılan Hilafet ilanı dalga yarattı… İkincisi Halifenin topraklarına hicret Mekke’den Medine’ye hicret metaforunun tekrarıydı… Bir diğer metafor son büyük savaşın, kıyametten önce büyük savaşın Dabık’da gerçekleşeceğine dair hadiseye atfen Suriye topraklarında imgesel görüntü vererek, bu savaşa herkesi davet ettiler. Bu, işin psikolojik çekim merkezleri.

Bunun ötesinde sahada stratejik kurgu vardı. Bu kurgu bir taraftan dehşetle inanılmaz görüntülerle toplumları boyun eğdirecek bir yaklaşım sergilendi. Bölgenin en önemli ekonomik kaynaklarının bulunduğu hatlar hedef alındı. Fırat- Dicle hattı. Petrol kaynaklarının bulunduğu hatlar hedef alındı. Yasadışı bir terör örgütünün büyük bir ekonomik hattı kontrol ettiği bir tablo ortaya çıktı.

“IŞİD’LE ALAKASI OLMAYANLAR BİLE IŞİD’E KATILDI”

Türkiye’den çok sayıda eski El Kaide hücreleri, selefi cemaatler bu akıma katıldılar. Pek çok yerde gördüğümüz üzere IŞİD, İslamcı geçmişi olmayan gençleri de kendisine çekti. Burada ganimet, çekimi gerçekleştiren faktör oldu. Uyuşturucu işiyle uğraşan insanlar bile bu savaş sürecinde IŞİD’e katıldılar. Özellikle Ankara ve başka yerlerde insanların nasıl katıldığını incelediğimizde görüyoruz… İdeolojik olarak IŞİD’le alakası olmayan kişiler de IŞİD’e katıldı.”

“IŞİD’LE MUTABAKAT SÖZ KONUSU”

Türkiye’nin IŞİD ile ilişkisini sorgulandığını aktaran Taştekin, “Türkiye’nin bakıldığında aslında IŞİD ile mücadele etmediğini görüyoruz. IŞİD’le mutabakat ‘Sen Türkiye’de saldırı düzenleme, ben de senin finansal transferlerine, barınmana göz yumacağım…’ Yargıya baktığınızda IŞİD üyeleri etkin pişmanlık yasasını kullanarak salıveriliyor. Pek çok önemli isim var, salıverilenler arasında. Devletin IŞİD söz konusu olduğunda esnek tutumları bütün bu süreçleri belirliyor” diye konuştu.

“TÜRKİYE’DE TERÖR DEVLETİN MUHALEFETİ SİNDİRMEK İÇİN KULLANDIĞI ARAÇ”

Gazeteci Alican Uludağ, IŞİD dosyalarını okuyarak takip ettiğini ve 10 Ekim katliamının da tanığı olduğunu belirterek “7 Haziran-1 Kasım arasındaki olaylarla ilgili özel bir dönem olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu patlamaların iktidara yarayan süreç olduğuna da hepimiz şahit olduk” dedi.

12 Eylül döneminde de benzer bir süreç yaşandığını hatırlatan Uludağ, “Türkiye’de terör, devletin veya devlet içi aygıtların muhalefeti sindirmek için kullandığı bir araç” diye konuştu.

GÜBRE TİCARETİNİ YAZDIĞI İÇİN YARGILANDI

Uludağ, IŞİD’in Türkiye’de gerçekleştirdiği katliamlar öncesinden istihbaratlar geldiğini ve emniyetin bunları göz önünde bulundurmadığını belirtip, 10 Ekim katliamının bir numaralı sanığı İlhami Balı’nın Ankara’ya gelerek örgütlenme kurmaya çalıştığını ve Emniyetin de bunu bildiğini söyledi.

Uludağ, IŞİD’lilerin çatışma bölgelerine gidip, geldiğini ve Türkiye’de tedavi gördüğünü belirtti. Uludağ, 10 Ekim katliamında bomba için kullanılan gübre ticaretini haber yaptığı için yargılandığını söyleyerek, “Ben bunu haber yaptığımda Emniyet gübreciyi buldu, ‘Gel bu gazeteci hakkında suç duyurusunda bulun’ dedi. Ben bu konuda yargılanmış bir gazeteciyim” dedi.

“UYUYAN HÜCRELER VAR, DAHA TEHLİKELİ”

Uludağ, IŞİD’in Türkiye’de uyuyan hücreleri olduğunu bildirerek, “IŞİD’in şimdiki örgütlenme şeklinin eskiye göre daha tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Şimdi sadece Türkiye’den IŞİD’li yok. Birçok ülkeden IŞİD’li Türkiye’yi tercih etti. Bunların ne zaman kullanılacağını düşünüyorum, iktidarın gücünü kaybettiği ve yeniden sahne alalım dediğinde kullanılacağını düşünüyorum” diye konuştu.

HDP Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul, IŞİD’in Gaziantep’te örgütlendiğine dikkat çekerek, “Türkiye sınırına baktığınızda Hatay ve Gaziantep üzerinden olma dışında bir şansı yok” dedi. Toğrul, Antep’teki çok kültürlülük nedeniyle IŞİD’in kolay kamufle olabildiğini söyledi.

Toğrul, devletin IŞİD’i takip ettiğini ve IŞİD’liler hakkında devlet açısından bilinmeyen bir şey olmadığını vurgulayarak, “IŞİD’lilerin teorik ve pratik eğitim yaptıkları biliniyor. Hatta yurt dışından gelen bir çetenin Antep’e nasıl ulaşacağı, hangi taksiyle gideceği, nasıl konaklayacağına ilişkin bilgiler mevcut. Dava dosyalarında köy evlerinde bir kuşçu Mehmet’in evinde kaldılar” dedi.

“IŞİD ÖRGÜTLENİYOR, MÜLKÜ İDARE AMİRİ MUHALEFETİ HEDEF GÖSTERİYOR”

Toğrul, polisin Antep’te 3 katlı bir binanın önünde nöbet tuttuğunu ve buraya “Muhalif gruplar kalıyor” denildiğini aktararak, bir hastanede de IŞİD’lilerin tedavi edildiğini söyledi.

Toğrul, Antep’teki dernek sayısının 3 yılda yaklaşık 900 adet arttığını belirterek, şöyle konuştu:

“Antep’de Genç Ensarlar Derneği diye dernek var. Gar patlamasının sorumluları ve Yunus Durmaz bu derneğin üyesidir. Dernek 10 Ekim 2015 tarihinde kapandı. Çay ocağı üzerinden Adıyaman öne çıkmış gibi bir algı var ama Antep önemli merkezdi. Faaliyetlerinin tamamının ayak izleri Antep’ten geçti. Suruç, 10 Ekim gar katliamı, kınagecesi patlaması ve Sultan Ahmet patlamasını tüm failleri Antep’te konaklamışlar. O dönemin mülki idare amirleri bizi hedef gösteriyorlar. Antep’in imajını bozduğumuz gerekçesiyle.”

“ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM İÇİN KAYGILARIM VAR”

Toğrul, Antep’te halen IŞİD’lilerin faaliyet yürüttüğünü söyledi. Toğrul, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Ben de önümüzdeki dönem için kaygılar taşımaya devam ediyorum. IŞİD’in terör örgütü olduğu algısı sözde söylenilen bir argüman. Pratikte bunun olmadığını IŞİD ile gözaltına alınanların karşılaştığı muameleden anlarız… Örgütler kişiler üzerinden örgütlenir, IŞİD örgütlülüğü faklıdır. IŞİD aileler üzerinden örgütlenirler. Bir aileden bir kişi IŞİD’li ise o ailenin tamamı IŞİD’de örgütlenir…  Patlamalardan sonra olayın faillerinin sağ yakalanması gerekirken, Türkiye tamamını sağ yakalamamıştır. Çünkü gerçekler ortaya çıkarılsın istenmiyor.”

Gazeteci - yazar Hakkı Özdal, 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Tren Garı’ndaki katliamın gerçekleştiği dönem iktidarda olanların, bugün halen Türkiye’nin idarecileri olduğunu vurgulayıp, “10 Ekim’in hangi devleti tahkim ettiğini ve hangi devleti ikame edeceğini konuşmalıyız” dedi.

“OYLARIMIZI ARTTIRDIK DİYENLER YARGILANMALI”

Özdal, IŞİD katliamlarına göz yuman ve katliamların ardından “Oylarımızı arttırdık” diyen kişilerin yargılanması gerektiğine dikkat çekerek, “Katliamın kendi oy oranlarını arttırdığını söyleyecek kadar hemhal olmuş kişilerin de mahkemelerde yargılanması gerekir” dedi.

Özdal, AKP iktidarının 7 Haziran 2015 seçimlerinin kritik nokta olduğunu ifade ederek, “7 Haziran’da ‘Kürtler ve sosyalistler Meclis’te olasın’ sözü yıkıldı. AKP iktidarı kaybetti. Adı da devlet olan Türk milliyetçilerinin partisinin lideri. Tekrarlanan seçim Erdoğan’a ihale edilir ama tekrarlanan seçim devlet kararıdır. Tekrarlanan seçim hem Erdoğan’ın hem de bir bakıma devletinin kararıdır” diye konuştu.

Özdal, seçimlerin tekrarlandığı dönemde katliamlar olduğunu kaydederek, “7 Haziran’dan önce hepimiz biliyorduk ki HDP barajı geçecek, AKP iktidarı kaybedecek. Bunu devlet de biliyordu. Mayıs ve haziranda başlayan sürecin zirve noktasıdır 10 Ekim” dedi.

“ÖLMEKTE OLAN CANAVARIN CAN HAVLİYLE YAPTIĞI HAMLE”

“10 Ekim ölmekte olan canavarın can havliyle yaptığı ve ömrünü uzatmak için yaptığı bir hamleydi” diyen Özdal, Türkiye’de 7 Haziran’dan sonra yaşanan çatışmalı sürecin durması için yapılmak istenen barış mitingi öncesinde saldırının düzenlediğini söyleyerek, şöyle konuştu:

“10 Ekim Türkiye’nin örgütlü güçlerine, meslek örgütü, sendikalarına yönelik bir saldırıdır. Herkes korkutmuştur ve Türkiye toplumuna hiza verilmiştir. Türkiye yeni bir şey kuracak, karanlık süreçten çıkıp başka yola girecekse bu dönemin sorumlularını yargılamalı ve bu dönemi ifşa etmeli.”

“HAKİKAT İÇİN GÜÇLÜ OLMASI GEREKEN DÖNEMDEYİZ”

HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, barışı ve eşit koşullarda yaşama istediğine karşı katliamların gerçekleştirildiğini söyleyerek, “Madımak davasına gittiğimde kimler yargılanıyordu, firari sanıklar. 10 Ekim’de kimler yargılanıyor, firari sanıklar. Ya da Musa Anter davası ona da gidiyorum. Dicle Anter ile gidiyoruz, zaman aşımına uğramasın istiyoruz. Daha fazla bu davaları zaman aşımına uğratmamak ve daha fazla hakikati ortaya çıkarmak için güçlü olması gereken bir dönemdeyiz. Mücadele ediyoruz biliyorum ama davaların peşini bırakmamalıyız” diye konuştu.

IŞİD’in 5 Haziran 2015 tarihinde HDP’nin mitingine düzenlediği bombalı saldırıya ilişkin görülen davanın avukatlarından Şevin Kaya, katliamın bir numaralı sanığı Orhan Gönder’in bombayı miting alanına nasıl bıraktığını anlattı. Kaya, hakkında istihbaratlar olan Gönder’in polisin askerlik yoklamasına rağmen yakalanmamasına da dikkat çekti. Kaya yargılama sırasında mahkeme başkanının bir tartışmada tanığa “Efendi dur. Bak nasıl Orhan, delikanlı gibi oturuyor” dediğini aktardı.

“SURUÇ ANKARA’DAN AYRI DEĞİL”

Suruç dosyası avukatlarından Serdil İzol, katliamların hikayelerinin hepsinin birbiriyle aynı olduğunu vurgulayarak, “Bütün ihmaller, hukuksuzluklar dava dosyalarının içerisinde üstü örtülmek isteniyor” dedi. İzol, Suruç ve Ankara gar katliamının birbirinden ayrı olmadığını kaydederek, “Suruç, Ankara, Sultan Ahmet katliamlarını yapanlar aynı kişiler. İlhami Balı, Deniz Büyükçelebi katliamlardan sorumlu aynı kişilerdir. Bunda şüphe yok. Suruç katliamı dosyasından canlı bomba Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün irtibatlarının araştırılmasını istedik. Alagöz’ün tape kayıtları dinlenmiş olsaydı, bu katliamların olmayacağı anlamına gelirdi” dedi.

İzol, IŞİD’lilerin eşlerinin MİT operasyonuyla getirildiğini ancak Balı ve Büyükçelebi’nin eşlerine Suruç, Ankara, Sultan Ahmet katliamlarına ilişkin sorular sorulmadığına dikkat çekti.

“DÜZENLİ YARGILAMA OLSAYDI, IŞİD’LİLER HALA TEHDİT OLMAYACAKTI”

10 Ekim katliamı avukatlarından Senem Doğanoğlu, 10 Ekim katliamına ilişkin şunları söyledi:

“Bütün bu katliamlardaki siyasal motivasyonda IŞİD’in fikren, siyaseten, hukuken de yargılanması için insanlığa karşı suçtan yargılanmasını istiyoruz. Tam da buradan hala kuşçu, esnaf vs. olarak IŞİD’liler örgütleniyor. Bu zamana kadar düzenli bir yargılama pratiği olsaydı hala IŞİD’lilerin tehdit ettiği bir noktada olmayacaktık. 16 firari sanık var bu sanıkların neredeyse hepsinin Suriye ve Irak’ta olduğunu biliyoruz. Biat etmek için bile oraya gittiklerini düşünürsek insanlığa karşı suçtan yargılanmaları için daha ne bekleniyor? Erman Ekici hakkında verdiğimiz mücadeleler sonucunda insanlığa karşı suçtan yargılandığını gördük ve yüzünde yakalanmanın pişmanlığı vardı. Erman Ekici neden insanlığa karşı suçtan bir ben yargılanıyorum ve neden bir ben yakalandım diye soruyor. Evet aynı soruyu biz de soruyoruz.”

“ADALET İSTİYORUZ’A BİLE TAHAMMÜL YOK”

10 Ekim katliamı avukatlarından İlke Işık ise 10 Ekim katliamına ilişkin “Yakup Şahin katliamdan 10 gün önce yakalanabilirdi ama bile isteye yakalanmadı. Bu davranış bütün katliamlar için geçerli. Ankara Katliamı dosyasında 5 yıl sonra bütün bir heyet değiştirildi. Bu yeni heyet tek söz olan ‘Adalet istiyoruz’a bile tahammül edemiyor. O gün iktidarın ne yapmaya çalıştığını biliyoruz hazirandan kasıma tabloyu değiştirdiler ve bunu saklamadılar. Bizim dosyada konuştuğumuz her şeyi kamuoyu da biliyor” diye konuştu. (ANKA) 

Gündem