Aslı Erdoğan: Türkçe benim evimdi ama cezaevinde zulmün diline dönüştü
Türkiye’de tutuklanıp 4,5 ay cezaevinde kalan ve 5,5 yıllık yargılama sonrası beraat eden, ancak bu süreçte yurt dışında yaşamak zorunda kalan yazar Aslı Erdoğan, "Her koşulda yazarım diyordum ama sonunda sesimi kestiler" dedi.
Ciddi sağlık sorunları yaşayan Aslı Erdoğan, Avrupa Postası’ndan Ufuk Evla Bostan’a yaptığı açıklamada, yargılandığı Özgür Gündem davası için “Uyduruk bir davaydı” dedi.
“Yargılama süreci bir türlü bitmiyor”
2017 yılından bu yana Almanya’da yaşayan Erdoğan, kendisini “sürgün” olarak tarif etti. Yargılandığı davada beraat etse de yargılama sürecinin bir türlü bitmediğini ifade eden Erdoğan, yakın zamanda yine bir kitabına yasaklama getirildiğini hatırlattı.
Türkiye’de tutuklanırken, pek çok Avrupa ülkesi ve ABD’den ödüller almasındaki tezatlık sorulan Erdoğan, “Türkiye’de böyle bir işleyiş vardı, kendi değerimize sahip çıkmamak gibi ama benim durumumda biraz aşırıya kaçtı. Tezatlar akıl durdurucu boyutlara vardı” diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye’den tutuklanma tehdidi nedeniyle ayrılıp Fransa’ya gittiğinde havaalanında polisleri görünce yeniden tutuklanacağını düşündüğünü ancak bunun bir VIP karşılama olduğunu anladığını anlattı.
“Basında ve edebiyat çevresinde dışlandım”
“Tek bedel ödeyen ben değilim. Yazarları hapse atıyoruz, böyle bir geleneğimiz var, gazeteciler keza…” diyen Erdoğan, Radikal’deki cezaevi, işkence, tecavüz yazıları nedeniyle o dönem basında dışlandığını, sonrasında edebiyat çevresinde de dışlandığını söyledi.
Erdoğan, “Yakın çevrem de dahil edebiyat çevresi de dahil beni aslında kadın olduğum için cezalandırdı” dedi.
“Türkçe benim evimdi ama cezaevinde zulmün diline dönüştü”
"Almanya'da sesimizin de ustalıkla kısıldığını düşünüyorum” diyen Erdoğan, birçok ödül hatta şövalye nişanı almasına rağmen yarı turist statüsünde oturum almaya çalışmasının ironi olduğunu söyledi.
Erdoğan, "Her koşulda yazarım diyordum ama sonunda sesimi kestiler" dedi.
Usta yazar, şöyle konuştu:
“Yenildiğim zamanı bilirim. Cezaevinde belli bir kırılma başlıyor. Türkçe benim hep evimdi. Türkiye'de hiç evimde hissetmedim ama o dilde var oluyordum. İlk kırılma cezaevinde başladı. Cezaevinde Türkçe mahkeme evraklarıyla, belgelerle, emirler yağdırılarak zulmün diline dönüştü. Sürgün çok daha büyük bir kırılma, yaşamayan bilemez. Kendi dilinden bile sürgün edilmiş oldum. Kendi kütüphanemden uzağım. 20 yılda yazdığım her şey İstanbul'da kaldı. Burada yeniden onları kurmak neredeyse imkânsız. Türkçeyi de unutuyorum. Onu da kaybettim daha çok İngilizce konuşuyorum, okuyorum. Bir tür suskunluk dönemine girdim. Son 3 yılda on bir kez hastanede yattım, halim kalmadı.” (Kısa Dalga)
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.