Avukatların 'Büyük Savunma Mitingi' yarın
Türkiye Barolar Birliği (TBB), "Şiddete ve angaryaya karşı meslek onurunu ve emeği savunmak için" diyerek 27 Nisan'da Ankara Anıtpark'ta "Büyük Savunma Mitingi" düzenleyecek.
Miting öncesi ANKA Haber Ajansı’na konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, mitingin 3 temel başlığı olduğunu, bunların avukatların sosyoekonomik sorunları, şiddet ve yargı bağımsızlığı olduğunu söyledi.
Avukatların sosyoekonomik sorunlarını anlatan Sağkan, “Türkiye’de 190 bin avukat var. Şu anda 26 bin 800 stajyer avukat 1 yılda sisteme kayıt oluyor. Yani senede yaklaşık 20 binin üzerinde avukat meslek örgütlerimize kayıt yaptırıyorlar. Bu ihtiyacın çok daha ötesinde bir sayı. Bir ihtiyaç analizi yapılarak uzun vadeli planlamalarla maalesef Türkiye’de hukuk sistemi geliştirilmiyor. 92 tane fakültenin nitelik olarak büyük oranda da sıkıntılı olduğunu biliyoruz. Bu bahsettiğimiz nicelik problemi aynı zamanda hukukçu niteliğinin de düşmesiyle beraber vatandaşlarımızın da yaşadığı ciddi bir soruna da dönüşüyor. Temelde biz bu anlamda planlamanın doğru yapılması gerektiğini bundan sonra da fakültelerin ciddi bir akreditasyon kriterleri belirlenerek bu kriterleri taşımayanların YÖK tarafından öğrenci kabul etmesinin engellenmesi; bu şekilde avukat sayısının ülkedeki nüfus ve ekonomik potansiyelle orantılı bir şekilde ilerlemesine dönük bir planlamanın yapılmasını talep ediyoruz” dedi.
“Meslek onuruna yakışır bir ekonomik düzen sağlanmasını istiyoruz”
190 bin avukatın yüzde 50’ye yakınının 0-5 yıl kıdemli avukatlardan oluştuğu bilgisini veren Sağkan, “Yani çok genç arkadaşlarımız asgari ücretle dahi çalışacak iş bulamıyorlar. Bürolarını açamıyorlar. Maalesef home ofis şeklinde evlerinde mesleği yürütmeye çalışıyorlar. Biz tüm meslektaşlarımız açısından meslek onuruna yakışır bir ekonomik düzenin sağlanmasını istiyoruz. Biz bu anlamda kamu hizmeti boyutumuzu yansıtan CMK ücretlerinin angarya olmaktan çıkartılarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi ile eşitlenmesi, adli yardım ücretlerinin zamanında ödenmesi, genç meslektaşlar bakımından genç girişimci prim desteklerinin daha makul seviyelere çıkartılmasını istiyoruz. Depremden etkilenen meslektaşlarımız hiçbir katkıdan faydalanamıyorlar. Depremde 9 binin üzerinde meslektaşımız evini ve bürosunu yitirdi. Esnaflar için krediler verilirken, KOSGEB imkanları sağlanırken avukatlara tek bir lira dâhi imkan sağlanmıyor. Ancak o meslektaşlarımız deprem bölgesinde yurttaşlarımızın hakkını savunmaya, tüm zorluklara rağmen devam ediyorlar. Bizim tek bir derdimiz var. Hiç kimseden bir lütuf talep etmiyoruz, ‘başka meslek gruplarına tanınan ayrıcalıklar ve bize neden tanınmıyor’ demiyoruz. Biz avukat güçlü olmazsa yurttaşın çok güçsüz olacağını biliyor ve görüyoruz. Bu sebeple bu mesleğin onuruna, emeğimizin karşılığına yaraşır ücret politikalarının ve avukat sayısının belirlenmesindeki politikanın ivedi bir şekilde ortaya konulmasına yönünden taleplerimiz var.”
“Avukatlar şiddete hayatın her alanında açık”
İkinci başlığın ise avukata dönük şiddet olduğunu kaydeden Sağkan, “Avukata şiddet vakaları son dönemde inanılmaz oranda arttı. Buna artık bir ‘dur’ denilmesi gerekiyor. Bizim Adalet Bakanlığı’na çok somut taleplerimiz var. Çok somut, madde madde yazdık. Haciz mahallerine giden araçlarda muhakkak bir kolluk görevlisinin zorunlu olarak bulundurulması. Avukatlar şiddete hayatın her alanında açık. Bizim iş yerimiz sadece adliye içleri değil. Biz dışarıda, emniyette, kollukta, cezaevinde, haciz mahallinde ve sokakta her yerde işimizi yapıyoruz ve şiddete çok açık bir meslek grubuyuz. Maalesef ki vatandaşın algısında müvekkille özgürleştirilen, davanın tarafı yerine konulan avukat meslek grubu haline döndük. Haliyle kamu spotlarıyla vatandaşın avukatın davanın tarafı olmadığının anlatılması gerekiyor. Avukata dönük şiddetin CMK 100. Madde kapsamında ‘Katalog Suçlar’a alınması gibi taleplerimizin artık ivedi olarak hayata geçirilmesi gerektiğine inanıyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Bizim mesleğimiz tıkandı, artık nefes alamıyor”
Sağkan şunları söyledi:
“Daha fazla kaybedecek zamanımız yok, bizim mesleğimiz tıkandı. Bizim mesleğimiz artık nefes alamıyor, genç meslektaşlarımızın hayalleri yıkıldı, yerle bir oldular. O genç meslektaşlarımızın tekrar o cübbeyi onurla taşıyacakları bir düzeni hayata geçirmek zorundayız. Sadece mitingle sınırlı kalmayacağız, bu taleplerimizin ısrarcı şekilde bundan sonra da takipçisi olacağız.”
“Tekrar bu ülkede hukuka olan güveni tesis etmek zorundayız”
Üçüncü başlığımız yargı bağımsızlığı. Tabii soyut gelebilir ancak hiç soyut değil. Türkiye’de hukuka olan güven azaldıkça avukata olan ihtiyacın da azaldığını, vatandaşın zihninde azaldığını görüyoruz. Çünkü ‘ne olursa olsun bu yargılamada avukat benim için hiçbir şey yapamaz’ algısı doğmaya başlıyor. Yargı bağımsızlığının altına çok şey ekleyebiliriz. Çok basit bir kira tahliye davasının bile 4 yıl 5 yıl sürdüğü; artık insanların hakkını aramak için hukuka gitmekten kaçındıkları ve kişinin kendi hakkını kendisinin aradığı sisteme büyük oranda zihinsel olarak yaklaşmanın varlığını da görüyoruz. Bu hepimizin sorumluluğu, yargının tüm bileşenlerinin sorumluluğu. Tekrar bu ülkede hukuka güveni tesis etmek zorundayız. Tabii Anayasa Mahkemesi kararına Yargıtay tarafından uyulmaması gibi çok ağır ihlallerin de hukuka olan güvenin sarsılmasında çok net etkisi olduğunu biliyoruz. O yüzden taleplerimizden birisi de yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığının gerçek anlamda sağlanması, içselleştirilmesi için gerekli önlemlerin alınması olacak.
“Kimse ortada yokken biz adliye koridorlarında, cezaevlerinde oluyoruz”
Biz hep vatandaşlar için sokağa çıktık. İfade hürriyeti için, basın emekçileri için basın özgürlüğünü savunduk. Çünkü basın özgürlüğü sadece basın emekçisinin hakkı değil bizim de aynı zamanda haber alma hakkımızı içeriyor. Hep böyle baktık. ‘Herkes için adalet, adalet için avukat’ diyorduk şimdi ‘Avukat için de adalet’ diyoruz. Ben yurttaşlarımızın belirli bir vadede aslında iyi bir politika ortaya konulursa savunmanın önemini çok kısa zaman içerisinde zihinlerine yerleştirebileceklerine inanıyorum. Çünkü gecenin ikisinde bir insan gözaltına alındığı zaman, sabahın beşinde kapısını polis çaldığında herkesin aklına gelen ilk meslek grubu ‘aman avukatım gelsin’ oluyor. Biz orada oluyoruz sabahın beşinde kimse ortada yokken, biz emniyet müdürlüklerinde oluyoruz, biz cezaevlerinde, adliye koridorlarında… Buna rağmen şiddete uğruyoruz, hakarete ve tehdide uğruyoruz. Bu kadar özveri ile görev yapmamıza rağmen mesleğin itibarına dönük saldırılarla karşılaşıyoruz.
“Avukatın güçlü olmadığı yerde vatandaş da güçlü olmaz”
Bundan uzun yıllar önce ekonomik olarak gerçekten belirli bir insan onuruna yaraşır bir şekilde karşılığı olan bu meslek grubu son yıllardaki bu orantısız artış nedeniyle özellikle genç meslektaşlarımız bakımından maalesef ki yapılabilir bir iş olmaktan çıktı. İnsanlar üzerlerine giydikleri cübbeleri çıkartıp maalesef başka bir meslek bakmak zorunda kalıyorlar. Biz tekrar kişilerin hedeflerindeki avukatlığın Türkiye’de yapılabilir olmasını sağlamak istiyoruz. Avukatın güçlü olmadığı yerde vatandaşın da güçlü olmasından söz edemeyiz. Bu taleplerimizin dokunduğu, temas ettiği bir yerde bir şekilde muhakkak ki adalete ihtiyaç duyan Türkiye’deki tüm yurttaşlarımızdır.” (ANKA)
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.