Anayasa Mahkemesi'nin Hakan Aygün kararında TCK 216 yorumu: Paylaşımların tehlike yarattığının kanıtı yok

Anayasa Mahkemesi'nin Hakan Aygün kararında TCK 216 yorumu: Paylaşımların tehlike yarattığının kanıtı yok
Gazeteci Hakan Aygün’ün “IBAN” tweet’leri nedeniyle tutuklanmasıyla ilgili başvuruda “hak ihlali” kararı veren Anayasa Mahkemesi, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçuyla ilgili de çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın koronavirüs salgını nedeniyle canlı yayında IBAN numarası verip bağış kampanyası başlatması sonrası attığı tweet nedeniyle tutuklanan gazeteci Hakan Aygün'ün bireysel başvurusunu karara bağladı.

Mahkeme, tutuklama kararı nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine hükmetti. Aygün'e 40 bin TL manevi tazminat ödenmesine oybirliğiyle karar verildi. 

Aygün, Erdoğan'ın koronavirüs salgını nedeniyle canlı yayında IBAN numarası verip bağış kampanyası başlatması sonrası twitter hesabından “IBAN suresi ayet 1 ey IBAN edenler… Biz size ayrı bankalardan IBAN numaraları verdik ki IBAN edesiniz diye, hiç şüphesiz ki ahiret gününde IBAN edenle IBAN etmeyenler ayrılacaktır” şeklinde tweet atmıştı. Aygün “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” ile “hakaret” suçlamasıyla 3 Nisan'da tutuklanmış ve 5 Mayıs’ta tahliye edilmişti.

AYM’nin “hak ihlali” kararında son zamanlarda başta Boğaziçi protestoları olmak üzere toplumsal olaylarda mahkemelerin sık sık kullandığı “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme” maddesiyle ilgili önemli değerlendirmeler yer aldı. Mahkeme, bir sosyal medya paylaşımının ne kadar beğenildiği değil toplumda nasıl bir harekete neden olduğunun kanıtlanması gerektiğini vurguladı. 

Kararın tamamı için tıklayın

“Toplumun bazı kesimlerini ötekileştirdi ama tahrik eden yönü yok” 

Anayasa Mahkemesi’nin kararında özetle şöyle denildi:

“Anayasa Mahkemesince eldeki bireysel başvuruda yapılacak incelemenin sınırı, tutuklamaya konu edilen halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu bakımından dayanılan olguların kuvvetli suç belirtisi teşkil edip etmediğinin tespitidir. Bu bakımdan yalnızca bu suç yönünden soruşturma mercilerince dayanılan sosyal medya paylaşımlarıyla sınırlı bir değerlendirme yapılacaktır.

Başvurucunun halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu bakımından suçlamaya esas alınan “…iman numarasıyla IBANa çalışan din sömürücüleri…” ifadelerinin bulunduğu paylaşımında, toplumun bazı kesimlerini ötekileştiren bir üslup kullandığı açıktır. Buna karşılık söz konu paylaşımın toplumun bir kesimini sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılıklarına dayanılarak başka bir kesimine karşı kin ve düşmanlığa tahrik eden bir yönü yoktur.

Başvurucunun aynı tarihli diğer paylaşımı "Diyanetten Yardımı Belediyeye Yardım yapmayın fetvası zekatların ulusal düzeyde kampanya bağışı caizdir" başlıklı haberle ilişkilendirilerek yapılmıştır. “Ondan sonra iman mı İBAN mı diye garİBAN imanlıları tahrik eden manyaklar çıkıyor. Görüyorsunuz bütün olay İBAN kavgası” ifadelerinin yer aldığı paylaşımın yardım kampanyalarını özellikle dinî düşüncelerle destekleyen kitleleri küçümseyen bir üslupta olduğu açıktır. Ancak bu paylaşım bakımından da toplum kesimlerini birbirine karşı kin ve düşmanlığa tahrik unsurunun veya şiddet çağrısının olduğu söylenemez.

“Soruşturma mercileri yakın tehlikeli ortaya koymadı”

Burada her iki paylaşım yönünden altı çizilmesi gereken hususlardan biri de paylaşımlar dolayısıyla tutuklamaya konu halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu yönünden zorunlu unsur olan yakın tehlikenin soruşturma mercilerince ortaya konulamamış olmasıdır. Paylaşımların kamu düzeni açısından ne şekilde somut bir tehlikeye sebebiyet verdiği soruşturma belgelerinde belirtilmemiştir. 

“Çok kişinin beğenmesi yeterli değil”

Bu bağlamda soruşturma mercileri bu paylaşımların sosyal medya ortamında birçok kişi tarafından beğenilmesine değinmişse de bunun herhangi bir şekilde kamu barışını somut olarak tehlikeye sokan bir durum olarak kabulü mümkün değildir. Yargıtay kararlarında ifade edilen ölçütler çerçevesinde başvurucunun paylaşımlarının kitlelerde nasıl bir etkileşim ve harekete sebebiyet verdiğiyle ilgili somut hiçbir tespit bulunmamaktadır. 

Bu itibarla soruşturma belgelerinde yer alan tespit ve değerlendirmeler kapsamında somut olayda halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu yönünden tutuklama için gerekli olan suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin yeterince ortaya konulamadığı sonucuna varılmıştır. 

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.”

Gündem