AYM kararındaki film gibi fişleme öyküsü

AYM kararındaki film gibi fişleme öyküsü
Anayasa Mahkemesi, bürokrasi ve yargıda FETÖ’nün etkili olduğu dönemde İçişleri Bakanlığı’nın yaptığı, 15 Temmuz’dan sonra da Adalet Bakanlığı’nın sessiz kaldığı fişleme nedeniyle “hak ihlali” kararı verdi. Yüksek Mahkeme, Bergama’da altın madeni aranmasına karşı çıkan avukatın İçişleri Bakanlığı tarafından fişlendiğini ve avukatın hangi otelde kaldığını da içeren bu “fişlerin”, o dönem FETÖ'nün kontrolünde olan Koza Altın İşletmelerinin avukatı ile paylaşıldığını tespit etti.

Anayasa Mahkemesi’ndeki başvuru dosyasında yer alan bilgilere göre; Bergama Ovacık’ta altın madeni aranmasına karşı çıkan Ege Çevre ve Kültür Platformu’nun sözcüsü Avukat Arif Ali Cangı’nın devlet tarafından fişlendiği şöyle ortaya çıktı:

BİLGİLER EMNİYET İSTİHBARATTAN, CEVAP BAKANLIK’TAN

İmar Planı değişikliğine karşı açılan davalar devam ederken, o dönemde FETÖ’nün elinde olan, sonradan bu nedenle kayyum atanan Koza Altın İşletmeleri A.Ş.’nin avukatı, bu davalara “delil hazırlamak” için, daha sonraki FETÖ soruşturmalarında da sıklıkla rastlanılan bir yola başvurdu. İçişleri Bakanlığı’na, “bilgi edinme” adı altında, ilginç bir soru sordu:

“Alman vakıfları olarak bilinen kuruluşlar ile bazı kişiler Bergama Ovacık Altın Madeni aleyhinde faaliyette bulunuyor mu? Faaliyette bulunuyorlarsa bu kişilerle kuruluşlar hakkında bilgi ve belgeleri talep ederim.”

Sorunun cevabı, Bakanlık’ta hazırdı. Çünkü Emniyet İstihbarat, Bergama’da altın madeni aranmasına karşı çıkanlar hakkında Bakanlığa raporlar gönderiyordu. Bakanlık da bu raporlara dayanarak Altın Koza’nın avukatına “istediği delili” verdi.

Bakanlık Altın Koza’nın avukatına verdiği cevapta özetle, “Ovacık Beldesindeki altın madeninin çıkarılmasını engellemeye yönelik tüm eylemleri B.L. isimli bir kişinin organize ettiğini, bu kişinin, şahısların eylemlere katılması için her türlü maddi desteği sağladığını, Arif Ali Cangı’nın bu kişi ile bağlantılı olduğunu, özellikle kamuoyu oluşturmak için birçok kişi ile birlikte (isimleri sayılıyor) B.L.’ye ait otelde kaldıklarını” yazdı.

Bakanlığın yazısında, Arif Ali Cangı’nın “Almanlarla bağı” da şöyle kuruluyor, ilişkili olduğu kişiler şöyle kriminalize ediliyordu (!):

“Adı geçen şahıslardan B.L., Alman Yeşiller Partisi’nin kurucusudur. Ülkemizde Uluslararası İnsan Hakları Örgütü (FLAN) adına faaliyet göstermektedir. Adı geçen bazı şahıslarla ilgili olarak çeşitli suçlardan işlem yapılarak adli makamlara tevdi edildikleri anlaşılmıştır.”

BAKANLIK BU KEZ, “GÖRMEDİK, DUYMADIK” DEDİ

Koza Altın İşletmesi’nin avukatı İçişleri Bakanlığı’ndan aldığı yanıtı doğrudan Bergamalıların açtıkları davaların görüldüğü mahkemelere götürdü. Arif Ali Cangı bu kez İçişleri Bakanlığı’na kendisi başvurdu.

Cangı Bakanlığa, “Alman Vakıfları olarak bilinen vakıfların faaliyetleri nedir, bu vakıflarla bağlantılı kişiler arasında ben var mıyım?” diye sordu.

Koza Altın’ın avukatına Alman Yeşiller Partisi’nden, Uluslararası İnsan Hakları Örgütü’nden “bağlantılar” kurarak detaylı cevap veren Bakanlık, Cangı’ya “Alman Vakıfları olarak adlandırılan bir vakfa İçişleri Bakanlığı kayıtlarında rastlanmamıştır. Hakkınızda da İçişleri Bakanlığı nezdinde yürütülen bir inceleme mevcut değildir” yanıtını verdi.

Avukat Arif Ali Cangı, Bakanlık’tan bu yazıyı aldıktan sonra, Koza Altın’ın avukatına verilen yanıtta yer alan ve kendisinin fişlendiğini gösteren yazıyı da ekleyerek İçişleri Bakanlığı’na başvurdu. Cangı, “kendisi hakkında asılsız bilgilerle fişleme yapıldığı”, “özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiği”, “kişisel verilerinin üçüncü kişilerle paylaşıldığı” iddialarına dayanarak tazminat istedi. Bakanlık tazminat talebini “biz genel bilgiler verdik” diyerek geri çevirdi.

Cangı, Bakanlığın kararına karşı Ankara 7’nci İdare Mahkemesi’ne dava açtı. Mahkeme davayı reddetti. Danıştay 10’uncu Dairesi de ret kararını onadı.

15 TEMMUZ SONRASI DERİN SESSİZLİK

2006 yılında başlayan ve yıllarca süren bu süreç 15 Temmuz öncesindeydi. 15 Temmuz’dan sonra ise “fişleme”ye sessiz kalan kurum bu kez Adalet Bakanlığı oldu.

Arif Ali Cangı, hakkındaki kişisel verilerin İçişleri Bakanlığı tarafından üçüncü bir kişiye verilerek “özel hayatının gizliliğinin” ve “kişisel verilerinin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğini” ileri sürerek Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.  Cangı bu başvuruyu 24 Şubat 2016’da yaptı.

Anayasa Mahkemesi, durumu Adalet Bakanlığı’na sordu, “Bakanlık olarak ne diyorsunuz” dedi. Adalet Bakanlığı, Yüksek Mahkeme’ye cevap vermeyerek “durum karşısında” sessiz kaldı.

ZEHİR ZEMBEREK KARAR

Anayasa Mahkemesi, Arif Ali Cangı’nın başvurusunu kabul ederek haklarının ihlal edildiği sonucuna vardı. Yüksek Mahkeme, kararının gerekçesinde “fişlemeyi tespit” etti.

Kararın gerekçesinde, İçişleri Bakanlığı’nın Koza Altın’ın avukatına verdiği bilgiler için, “Başvurucunun (Cangı) kaldığı otele sosyal çevresi ve yargılama sürecine ilişkin kişisel veri niteliğindeki bilgilerin özel hayatın gizliliği kapsamında kaldığı ve açıklanması hâlinde avukatlık yapan başvurucunun şeref ve itibarı ile mesleki değerlerine haksız müdahale oluşturabilecek bilgiler olduğu açıktır” ifadesini kullandı.

Cangı’nın kaldığı otelle altın madenin işletilmesine karşı açılan davaların ilgisinin bulunmadığına işaret eden Yüksek Mahkeme gerekçesinde şöyle dedi:

“Bunun da ötesinde başvurucunun hangi otelde kaldığına, kimlerle irtibatlı olduğuna dair kişisel veri niteliğindeki bilgilerin hangi nedenle toplandığı ve bunun kanuni dayanağı gösterilememiştir. Bununla birlikte başvurucu hakkında bir ceza soruşturması yürütüldüğüne dair bir bilgi olmadığı da gözetildiğinde ancak istihbari olarak toplandığı kabul edilebilecek bu verilerin başvurucunun açık rızası olmamasına rağmen üçüncü kişilerle paylaşılması yönündeki idari işlemin 4982 sayılı Kanun ile 1136 sayılı Kanun'da sayılan hâller kapsamında olmadığı, dolayısıyla başvurucunun kişisel verilerinin üçüncü kişiyle paylaşılması şeklindeki müdahalenin kanuni dayanağının bulunmadığı anlaşılmıştır.”

BAKANLIK KOZA ALTIN’IN AVUKATINA HİZMET ETTİ

İçişleri Bakanlığı’nın, Cangı’nın özel hayatına ilişkin bilgileri toplamasında ve bunları Koza Altın’ın avukatı ile paylaşmasında kamu yararı da bulunmadığına işaret eden Anayasa  Mahkemesi, İçişleri Bakanlığı’nın böylelikle Koza Altın’ın avukatına hizmet ettiğini de “Bu açıklamalar çerçevesinde somut olayda başvurucunun kişisel verilerinin paylaşılmasının sadece özel hukuka ilişkin bir ihtilafta taraf olan üçüncü kişinin özel yararına hizmet ettiği söylenebilir” cümlesiyle vurguladı.

“Devletin özel hayatın gizliliğinin korunması bağlamında kişisel verilerin yetkisiz kişiler tarafından elde edilmesini veya kullanılmasını önleme, ayrıca bu verilerin ifşa edilmesini engelleme yükümlülüğü bulunmaktadır” diyen Anayasa Mahkemesi, toplanan istihbari bilgilerin mahkemelerde kullanılamayacağını da şu cümlelerle aktardı:

“Somut olayda başvurucuya ait kişisel verilerin hangi gerekçeyle ne gibi bir kapsamda toplandığının idare tarafından ortaya konulmadığı anlaşılmaktadır… Bu durumla birlikte söz konusu kişisel verilerin kullanılmak istenen yargı sürecinin esasıyla ilgisi olmadığı gözönünde bulundurulduğunda, başvurucuya ait bu verilerin toplanmasının ve açık rızası olmamasına rağmen üçüncü bir kişiyle paylaşılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiği ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu söylenemez.”

DAVA YENİDEN GÖRÜLECEK

Ali Arif Cangı, haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle 10 bin TL maddi, 25 bin TL manevi tazminat talebinde bulunmuştu.

Anayasa Mahkemesi, hak ihlalilinin İçişleri Bakanlığı’nın eyleminden kaynaklandığını, İdare Mahkemesi’nde ihlalin engellenemediğini, bu nedenle ihlalin ancak yeniden yargılama yolu ile giderilebileceğini belirtti. Buna göre Ali Arif Cangı’nın İçişleri Bakanlığı’na karşı açtığı tazminat davası Ankara 7’nci İdare Mahkemesi’nde yeniden görülecek.

Anayasa Mahkemesi’nin kararı bağlayıcı nitelik taşıdığı için İdare Mahkemesi, Bakanlığı uygun gördüğü bir tazminata mahkum edecek.  Böylelikle İçişleri Bakanlığı’nın fişleme yaptığı tespiti, İdare Mahkemesi’nin kararıyla yapılmış olacak.

Gündem