Bakırhan: 'İlkeli ve şeffaf ittifaklara açığız, Batı'da kaybeden olmayacağız'

Bakırhan: 'İlkeli ve şeffaf ittifaklara açığız, Batı'da kaybeden olmayacağız'
Yaklaşan yerel seçimler hakkında konuşan HEDEP Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Batı'daki şehirlerde ittifaklara kapalı olmadıklarını fakat bunun şeffaf ve ilkeler doğrultusunda yapılabileceğini söyledi. "Biz ittifaklara kapalı değiliz" diyen Bakırhan, "Bu ittifakları açık yapacağız ve şeffaf şekilde yapacağız. Bölgede kazanan ama batıda kaybettiren pozisyondan çıkacağız" sözlerini sarf etti.

HEDEP Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, haftalık Meclis Grup Toplantısında güncel gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye tarihinin darbeler tarihi olduğunu söyleyen Bakırhan, “27 Mayıs’ta, 28 Şubat’ta, 15 ve 20 Temmuz’da, 4 Kasım’da yaşanan darbeler bu tarihin örneklerindendir. Geçen yüzyıl içinde bunca darbenin yaşanmasının temel sebebi demokrasinin bu ülkeye hiç uğramamasıdır” dedi.

Bakırhan, “Birinci yüzyıl darbelerle ve demokrasisiz geçti maalesef. Bakın buna iyi bir örnek şudur. 15 Kasım, Seyit Rıza ve yoldaşlarının katledilişlerinin 87’nci yıl dönümüdür” diye konuştu. Bakırhan, Meclis’e çağrıda bulunarak, Dersim’in isminin iade edilmesini, Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerinin açıklanmasını ve devlet arşivlerinin kamuoyuna açıklanmasını istedi. Bakırhan, ayrıca katliamdan kurtulan ve evlatlık verilen çocukların aileleriyle buluşturulması gerektiğini söyledi.

“AKP ve MHP darbe mekaniğinin ta kendisidir”

Bakırhan, “Bu yaşanan darbelerin nedeni nedir? Birincisi, demokratik siyaset tasfiye edilmek isteniyor. İkinci olarak, Kürt sorunu çözümsüz bırakılmak isteniyor. Bunu en iyi Sayın Öcalan tarif etmişti. Türkiye’de bir darbe mekaniğinin sürekli canlı olduğunu söylemişti. Bu darbe mekaniğini teşhir ettiği için de mutlak bir tecrit altında tutuluyor. AKP ve MHP darbe mekaniğinin ta kendisidir. 2015’ten beri bu darbe mekaniği kesintisiz bir şekilde Kürdistan coğrafyası ve Türkiye’de devam ettiriliyor” diye konuştu.

“Darbeci anlayışın istikrarsızlaştırdığı bu ülkede bugün 30 milyondan fazla insan açlık sınırının altında yaşıyor” diyen Bakırhan, “AKP-MHP-Ergenekon ittifakının kurulduğu 2015 yılından bu yana ekonomide, hukukta ve ifade özgürlüğünde Türkiye sınıfta kaldı” ifadelerini kullandı.

“Darbe mekaniğinin güncel bir durumuyla karşı karşıyayız”

“Darbeci zihniyete güç birliği oluşturulması” gerektiğine işaret eden Bakırhan, “Kısacası darbe mekaniğinin güncel bir durumuyla karşı karşıyayız” dedi.

Yüksek yargıda yaşanan Can Atalay krizini hatırlatan Bakırhan, şöyle konuştu:

“Biz buna ilk günden itibaren darbe teşebbüsü dedik. Yargıtay, darbeye teşebbüsün ilk adımını atmıştır. Asıl darbe ise Saray tarafından yürürlüğe konulmuştur. Erdoğan açık bir dille Yargıtay’a destek vererek darbeye destek olmuştur. Bu teşebbüsün başında olduğunu bir kez daha itiraf etmiştir. Bu darbe teşebbüsünün asıl vurucu gücü ise küçük ortaktır. Küçük ortak bugün yine esip gürlüyordu. “Tek olalım, Türk olalım, bütün renkler solsun, hukuk olmasın, demokrasi olmasın” diyor. Biz de bu salonda küçük ortağa şunu söylüyoruz: “Biz demokrasi için ağır bedeller ödedik, ödemeye devam ederiz. Senin nara ve tehditlerinden korkacak değiliz. Haddini bil, işine bak, bu kin ve nefret dilini terk et”. Küçük ortak düşüncesini açık ediyor; “AYM’yi kapatacağız ya da kendimize benzeteceğiz” diyor. Vallahi, size benzeyen hiçbir şeyden bu topluma hayır gelmez!

“Tabuta konulan hukuk sistemine son çivi”

“İktidar bu darbe teşebbüsüyle tabuta konulan hukuk sistemine son çiviyi çakmak istiyor. Erdoğan’ın açıklamaları da bu yaşananların önceden hazırlanmış ve tasarlanmış bir darbe teşebbüsü olduğunu ortaya koyuyor.

“Yargının milli ve yerlisi mi olurmuş!”

“Bir taraftan yeni anayasa tartışmaları yapıyorlar, siyasi partilerden destek talep ediyorlar; diğer taraftan da yargı darbesine destek oluyorlar. Yine hükümet kaynaklarından, yerli ve milli olan/olmayan ayrımı gibi saçma bir masal devam edip gidiyor bir süredir. Toplumu kutuplaştırıyorlar. İktidar kaynakları, “milli ve yerli yargı” diye içi boş bir tanımlama yapıyor. Allah aşkına, yargının millisi yerlisi dünyanın neresinde var? Yargının milli ve yerlisi mi olurmuş! Evet, aslında bir yerde yargının milli ve yerlisi vardı; o da Nazi Almanyası’ydı.

“Nazi Almanyası’ndaki mili ve yerli yargıyı isteyenleri uyarıyoruz; buna asla Türkiye emekçileri, halkları izin vermeyecektir. Yargı ancak ve ancak bağımsız olur, özgür olur.

“Peki, bu aşamaya nasıl gelindi? Bunun cevabı önemlidir. HDP’nin kapatılması davasında hukuk dışına çıkan, AİHM'in emsal kararlarını tanımayan bu Yargıtay değil miydi? Ülkedeki tüm muhaliflerin sesini kesmek için hukuksuz kararlarla onları mahkum eden bu Yargıtay değil miydi? Her verdiği kararda siyaset tarafından ödüllendirilen, terfi ettirilen yine bu Yargıtay’dı. Elinde adaletin kılıcı yerine iktidarın tırpanını tutarak toplumu tırpanlamaya çalışıyor Yargıtay.

“2016’da “evet” diyenler bugün mumla anayasayı arıyorlar”

“2016’da dokunulmazlıkların kaldırılmasına, Anayasaya aykırı olmasına rağmen evet diyenlere de bir şey söylemek gerekiyor. Kayyım atamalarına ses çıkarmayanlara, Kürtlere ve onun temsilcilerine yapılan ayrımcılığa sesini çıkarmayanlara da bir hatırlatmada bulunmak istiyoruz. 2016’da Anayasaya aykırı olmasına rağmen “evet” diyenler bugün mumla anayasayı arıyorlar, her gün “hukuk ve adalet talep ediyoruz” diyorlar. Biz o zaman da söylemiştik: Bu ateş bir biçimiyle bir gün gelir hepinizi yakar, demiştik. Kürtlere başka bir hukuk işletilmesine göz yumuldu. Oysa hukuk hepimiz için gerekliydi. Biz bu darbelere karşı koymamız gerektiğine o gün de inanıyorduk, bugün de inanıyoruz ve bunu söylemeye devam edeceğiz.

“Devletten hukuku çıkarırsanız geriye çete kalır”

“Toplumsal muhalefetin tüm bileşenleri en güçlü şekilde sesini yükseltmediği müddetçe bu darbeciler ve darbe süreci devam edecek ve onlar cesaretlenecekler. Ünlü bir söz var: “Devletten hukuku çıkarırsanız geriye çete kalır”. Tam da bugün yaşadığımız durumu en iyi özetleyen sözlerden birisidir. Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Figen Yüksek, Selahattin Demirtaş 7 yıldır çifte rehineler, haksız hukuksuz bir şekilde tutuluyorlar. Bu dört arkadaşımızın aslında uzun tutukluluktan dolayı bırakılmaları gerekiyor, ancak maalesef bırakılmıyorlar. Hem arkadaşlarımız bırakılmalı hem de Can Atalay kararı uygulanmalıdır. Tüm tutsaklar özgür olana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.”

“Allah’ın lütfu diyerek kendi lehlerine çevirmek istiyorlar”

İktidarın yeni anayasa açıklamalarını hatırlatan Bakırhan, “15 Temmuz Darbesi gibi bu yargı darbesine de Allah’ın lütfu diyerek kendi lehlerine çevirmek istiyorlar. Bunlar 12 Eylül anayasasını demokratikleştirmek ve sivilleştirmek, tüm toplumun ihtiyacına cevap vermek yerine daha anti-demokratik bir anayasa yapmak isteyeceklerdir. Şimdiden uyarıyoruz; anti-demokratik ve özgürlükleri kısıtlayan bir anayasal düzenlemeye asla izin vermeyeceğiz, karşısında tüm gücümüzle duracağız. Bizler yeni bir anayasaya hazırız, yeni bir anayasa yapılmalıdır. Ancak darbe anayasası yerine demokratik bir anayasa olmalıdır. Herkesi Türk sayan, tek tipçi, cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren, sosyal devlet ve hukuk ilkelerini mürekkepten ibaret sayan, her şeyi merkeze bağlayan, yerelin iradesini yok sayan, vicdan ve inanç özgürlüğünü görmezden gelen bir anayasaya asla evet demeyeceğiz” diye konuştu.

“AYM’ye darbe teşebbüsünde bulunanlar, hangi akılla yeni bir anayasa yapacaklar? Yapacakları anayasa gerçekten bizi kapsayacak bir düzeyde mi olacak? Sorunlarımızı çözecek mi?” diye soran Bakırhan, Meclis’e şu çağrıyı yaptı: “Gelin demokratik bir anayasa yapalım. Ancak bunun koşullarını yaratmak için elimizi taşın altına koyalım; önce TCK’yi demokratikleştirelim, hepimizi içeri tıkan TMK’yı ortadan kaldıralım, merkez-yerel ilişkisini yeniden belirleyelim, demokratik siyasetin önündeki yargı vesayetine son verelim, İç Güvenlik Yasasını ortadan kaldırarak Emniyetin sopasından kurtulalım, kayyım atamalarına son verecek düzenlemeler yapalım, herkesin kendisini özgürce ifade edeceği demokratik uzlaşı ve evrensel ilkelere uygun yeni bir anayasanın alt yapısını hazırlayalım. Aksi halde yeni anayasa tartışmaları kandırmaktan öteye geçmeyecektir.”

“Bölgede kazanacağız, batıda da belediyelerimiz olacak”

HEDEP Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, yerel seçimler konusunda ise şu açıklamayı yaptı:

“Adaylarımızı halkın en geniş katılımıyla ve tercihleriyle belirleyeceğiz. Kayyım tarafından gasp edilen bütün belediyelerimizi kayyımlardan kurtararak özgürleştireceğiz, geri alacağız. Tartışmalarımız henüz bitmedi, fakat ortaya çıkan bir çerçevemiz var. Kazandığımız yerlerde daha güçlü kazanacağız. Kendimize güvenimiz tamdır. Biz ittifaklara kapalı değiliz. Önümüzdeki dönem hem bölgede hem batıda halklarımızın yoğun olduğu kentlerde, halkımızın iradesi kesinlikle yönetimlere yansıyacaktır. Bunun anlamı her ittifakta olmak değildir; halkımızın işine gelmeyen, emekçilerin işine gelmeyen, emekçilerin ve halkımızın derdine çare olmayan ittifaklar dayatılırsa kesinlikle seçeneksiz değiliz.

“Bu ittifakları açık yapacağız ve şeffaf şekilde yapacağız. Bölgede kazanan ama batıda kaybettiren pozisyondan çıkacağız. Hem bölgede kazanan hem batıda kazanan bir pozisyon içinde olacağız. Batıda da belediyelerimiz olacak, batıda da halklarımız kendisini yönetim kademelerinde kesinlikle yönetecektir.” (Kısa Dalga)

Politika