Balina görüntüleri gündem olmuştu: Derneğin kurucusu en büyük tehdide dikkat çekti
Deniz memelilerinin kritik yaşam alanları ve karşılaştıkları sorunlar hakkında bilimsel ve kamu bilincini artırmaya yönelik çalışmalar yapan Deniz Memelileri Araştırma Derneği (DMAD) ekibi, Kaş ve Fethiye açıklarında kaşalot balinaları görüntüledi.
Deniz memelilerinin kritik yaşam alanları ve karşılaştıkları sorunlar hakkında bilimsel ve kamu bilincini artırmaya yönelik çalışmalar yapan DMAD'nin uzman ekibi, Kaş ve Fethiye açıklarında ispermeçet balinaları görüntüledi. Dernek kurucusu Aylin Akkaya, Dimitris Lisenko, Leyla İsrapilova, Evie Violet White, Atakan Dalkılıç, Bedirhan Bartu Tekin, Ceyda Özdemir, Efecan İştipliler, Zeynep Dilan Seyhan ve Evsane Güllüdere, bölgedeki çalışmalarını sürdürüyor.
"Türkiye'de balina var"
Deniz biyoçeşitliliğini korumak için veri tabanı oluşturan, ekolojik farkındalığı artırmayı amaçlayan derneğin araştırmacıları, Akdeniz'de yürüttükleri araştırma seferinde elde ettikleri ispermeçet balinalarına ait görüntüleri sosyal medya hesaplarından paylaştı. DMAD'dan Leyla İsrapilova, 'Türkiye'de balina var' başlıklı paylaşımında, bu balinaların aslında hep var olduklarına işaret ederek, "Başka balina türleri de var. Fakat insan kaynaklı stres faktörleri arttığı için koruma ve farkındalık çalışmalarının önemi gittikçe artıyor" diye uyardı.
Akdeniz'deki 20 türün 12'si Türkiye'de
Posta.com.tr'den Ömer Faruk Ekinci'nin haberine göre DMAD Kurucusu ve Bilim Direktörü Aylin Akkaya, Akdeniz genelinde yaklaşık 20’den fazla balina ve yunus çeşidi türü olduğunu söyleyerek, bu türlerin 12’sine Türkiye karasularında rastlamanın mümkün olduğunu belirtti.
Türkiye karasularında en çok rastlanan balina türünün kaşalot balinası olduğunu söyleyen Akkaya, şöyle konuştu:
Özellikle yaz ve ilkbahar aylarında Fethiye’den Antalya Körfezi’ne kadar yoğun olarak gözlemleniyor. Bunun dışında uzun balina var. Bu tür de dünya üzerinde bulunan en uzun 2. balina türü. Uzun balinaya ise daha çok Mersin, Adana gibi doğu akdeniz bölgesinde rastlamak mümkün. Bunların yanında mink balinası var.
Bu 3 türün yaygın şekilde Türkiye karasularında görülebileceğini söyleyen Akkaya, “Bir de gagalı balinalar var. Bunlar en nadir görülen, en hassas türlerden biri. Gagalı balinaları Antalya’da Lara bölgesinde bile gözlemleyebiliyorduk. Şu an aşırı şekilde gerçekleşen sualtı gürültüsünden dolayı bunlara rastlamak da zorlaştı” ifadelerini kullandı.
"İnsanlara zarar vermesi mümkün değil"
Akkaya, söz konusu balina türlerinin insanlara bir zarar vermesinin mümkün olmadığına dikkat çekerek, tam tersine bu türlerin, insanın bulunduğu alanlarda kendilerine agresif tutum sergileyen insanlardan uzaklaşma eğiliminde olduğunu belirtti. Akkaya, “Dikkat çekmemiz gereken bir nokta var. Bunlar vahşi hayata ait olan türler. Yani kendilerini savunmak için bir tehlike yaratabilirler. Bunun dışında bilerek insanlara saldırmak gibi bir durum mümkün değil” şeklinde konuştu.
Bu tür balinaların karasularımızda her zaman mevcut olduğunu ancak yapılan araştırmaların geçmişte yetersiz olduğu için ortaya çıkmadığını söyleyen Akkaya, “Son 30 yıla baktığımızda ülkemizin çalışmaları mevcuttu ama nadirdi. Son zamanlarda artan çalışma sayısı ile bu türlerin ülkemizde olduğunun farkına vardık” dedi.
"Bu bir yardım çığlığı"
Balinaların kıyıya yaklaşmasının aslında hiç güzel anlamlar ifade etmediğini söyleyen Akkaya, şu ifadeleri kullandı:
"Aslında bir tehdit var hayvana yönelik. Normalde 1000 metre derinlikte yaşayan hayvanın kıyı sularına yaklaşmasının nedenleri başında sualtı gürültüleri yer alıyor. Bu sesler hayvanlarda şok etkisi yaratabiliyor. Aralarında oldukça utangaç ve ürkek türlerin de bulunduğu bu balinalar da kıyı sularına gelerek adeta yardım istiyor."
Ülkemiz karasularında bulunan balina türlerini korumak için başta onları önemsememiz gerektiğini söyleyen Akkaya, “Bu dünya sadece bize ait değil. Balina ve yunuslar sadece görünüşleri güzel karizmatik canlılar değil. Aynı zamanda deniz ekosisteminin ve bunun ötesinde dünyanın genelinin sağlıklı devamlılığı için önemliler. Balinalar hayatları boyunca depoladıkları tonlarca karbonu vücudunda hapsediyor. Öldüğü zaman da deniz tabanına çökerek bu karbonun atmosfere çıkmasını engelleyerek iklim krizini de bir nevi yavaşlatmış oluyor” ifadelerini kullandı.
En büyük tehdide dikkat çekti
‘İnsanlar olarak bu hayvanlar için ne yapabiliriz’ sorusunu cevaplandıran Akkaya, en büyük problemlerden birinin tek kullanımlık plastik olduğuna dikkat çekerek şöyle konuştu:
Ölen hayvanları incelediğimizde ve karınlarını açtığımızda görüyoruz ki plastikle dolu. Bunun dışında eğer sürat teknesi tarzı bir taşıtın içerisindeysek ve etrafta yunus ya da balina gördüysek hızımızı biraz düşürmemiz gerekli. Bu hayvanların ölümlerindeki en büyük nedenlerden bir diğeri de gemi ve tekne çarpışmaları.
"Park değil tutsaklık"
Öte yandan ülkemizde de bulunan yunus parklarının aslında büyük bir tutsaklık olduğunu söyleyen Akkaya, bu parklarda bulunan yunusların hiçbir şekilde bir terapiye ya da bir eğitime hizmet edemeyeceğini belirtti.
Bunun bilimsel olarak kanıtlanmadığına dikkat çeken Akkaya, “Bu sebeple yunus parklarına gitmek, çocuklarımızı buraya götürüp eğitim aldırmak yerine 3 tarafı denizlerle çevrili güzel ülkemizde nereye giderseniz yunus, hatta balina görme ihtimaliniz yüksek. Bu yüzden çocuklarımıza hayvan sevgisini aşılamanın başka yollarını kullanalım” şeklinde konuştu. (Kısa Dalga)
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.