Bekir Ağırdır: 21 milyon gençten maksimum 3 milyonu iktidara oy verir, geri kalanı muhalif

Bekir Ağırdır: 21 milyon gençten maksimum 3 milyonu iktidara oy verir, geri kalanı muhalif
Araştırmacı ve yazar Bekir Ağırdır, "Seçimi belirleyecek şey, bu 21 milyon gencin ne kadarının seçimlere katılacağı. İktidardan yana oy kullanabilecek olanlar maksimum 3 milyon. Geri kalanlarının hepsi muhalif. Gidişata muhalif, sadece iktidara değil ya da muhalefetten yana oldukları için değil ama bu gidişatı itirazı oldukları için" dedi.

T24 Yıllık Buluşmaları, “Cumhuriyet’in 100. yılında Türkiye ve dünya nereye?” konulu program düzenledi. İstanbul’daki bir otelde bugün düzenlenen program başında teşekkür konuşması yapan T24 Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın, şunları söyledi:

“3 yıldır herhangi bir yere borçlanmadan haberciliğine hiçbir görüşü koymadan geçirdiğimiz 13 yılın ardından burada bir araya gelmek böyle bir berberliğin sonucu. Gazeteciliğin bize en büyük armağanlarından birinin bu tür buluşmalar olduğuna inanıyor ve birlikte daha ileriye gideceğimize inanıyoruz.”

KİM BU 6 MİLYON GENÇ?

Moderatörlüğünü Şirin Payzın ve Murat Sabuncu’nun yaptığı programın başlangıç sunumunu kamuoyu araştırmacısı ve yazar Bekir Ağırdır yaptı. Ağırdır, sunumunda “Türkiye gençliğinin durumu, beklentileri, endişeleri; seçimlere doğru Türkiye olasılıkları” konularını değerlendirdi.

Ağırdır, tedirgin ve temkinli iyimserlik içinde olduklarını söyledi. Seçimlerin sonucunu gençlerin belirleyeceğini de vurgulayan Ağırdır, 62 milyon seçmenden 21 milyonun genç olduğuna ve 6 milyon gencin ilk kez oy kullanacağına dikkat çekti. Ağırdır, şunları söyledi:

METROPOLLERDE BÜYÜDÜLER

* Herkes gençlerin peşinde, gençleri anlayalım diyorlar. Ama bir öğrenci evinde akşam yemeği yiyince falan gençlere yaklaştığını sanıyor bizim siyasetçiler. Çünkü çok seviyorlar böyle kısa yolları. Ama şunun farkında değiller. Türkiye’nin gençleri gerçekten çok ciddi bir farklılık gösteriyor.

* Bugün ilk defa oy kullanacak olan 6 milyonun neredeyse yüzde 70’i, toplam 21 milyon gencin yüzde 66’sı kentlerde ve metropollerde doğdu, büyüdü. Yani bizler gibi kasabalarda, ilçelerde, köylerde değil. Sokağa çıkınca herkesin aynı ayıp, aynı suç, aynı günah duygularına hâkim olan; aynı kasabada herkesin aynı etnik aidiyetten, aynı inanç kümesinden olduğu bir yerde iyi, doğru, güzeli öğrenmediler. Çokluğun, çoğulculuğun, farklılıkların bir arada olduğu kentlerde ve metropollerde büyüdüler. Onun için ne yaparsanız yapın, ilk 7 yaşına kadar öğrendikleri iyi, doğru, güzel kavramları bizlerden farklıdır ve onlar çokluğun içine doğdular. Onun için isterseniz metropoldeki her sokaktaki her liseyi veya ortaokulu imam hatip lisesine çevirin; onlar için geçerliliği yok.

* 40 yaşın üstündekilerin yüzde 50’ye yakını ‘Dindar muhafazakârım ben’ derken, gençlerde sadece 10. Ülke genelinde yüzde 30’larda ‘Modernim’ diyenler varken 20- 30 yaş altındaki o 21 milyon kümenin yüzde 53’ü ‘Modernim’ diyor. Kadın meselesine bakışları böyle, Kürt meselesine bakışları böyle, internet meselesine, özgürlüklere bakışları böyle.

Sormuşuz mesela, ‘Son iki haftada kendini neşeli hissettin mi" diye; ‘Neşeli hissettim’ diyenler sadece yüzde 42. Yüzde 58’i neşeyi unutmuş.

"İlgini çeken bir şey oldu mu son iki haftada" diye sormuşuz, sadece yüzde 26’sı "Oldu" demiş, yüzde 74’ü ilgisini çeken bir şey olmadığını belirtmiş.

"Önümüzdeki üç ayda ne olacak" demişiz, yüzde 83’ü ‘Daha ağır ekonomik koşullar bekliyor’ demiş ve bu 21 milyon gencin 15 milyonu bu sabah ana babasının ona bıraktığı harçlığa mahkûm bir hayat yaşıyor. Hayalleri de yok. Son derece tedirginler ve son derece kaygılılar.

* Seçimi belirleyecek şey, bu 21 milyon gencin ne kadarının seçimlere katılacağı. İktidardan yana oy kullanabilecek olanlar maksimum 3 milyon. Geri kalanlarının hepsi muhalif. Gidişata muhalif, sadece iktidara değil ya da muhalefetten yana oldukları için değil ama bu gidişatı itirazı oldukları için.

* Bu ülkenin gençlerinin yüzde 53’ü kendini bu ülkede yabancı hissediyor. Bu dehşet bir durum. Dolayısıyla bu umutsuzluk halinden beslenen bir sıkıntıları var.

‘Türkiye’nin en önemli meselesi nedir’ diye sormuşuz. Eşitlik demiş yüzde 53’ü. Olumlu bir tek sıfat yok ülkeye dair. Son derece tepkili, umutsuz bir gençlik kümesiyle konuşuyoruz.

Benim şöyle bir tezim var: Eğer bu kızgınlığının önüne bir umut, gelecek vaadi koyamazsak her gün 10 tane Ogün Samast çıkar. Onları bu çıkmazdan kurtarmanın yolu, sadece yaşananlara itiraz olamaz, olmamalı. Yeninin nasıl olacağını, nasıl olması gerektiğini, hangi ilkeler, hangi hedefler çerçevesinde olması gerektiğini onların önüne koymamız lazım. Sadece gençler değil. Ülkenin bir umuda, iddiaya ihtiyacı var.

ÜLKENİN 3’TE 2’Sİ GİDİŞATTAN MEMNUN DEĞİL

Kimin cumhurbaşkanı olup olmayacağına kilitlenmiş bu entelektüel kısırlıktan çıkış yok ne yazık ki. Tartışmayı buradan çıkarmamız lazım. Siyasetçiler başaramıyorsa da bizim başarmamız lazım. Sadece kişiler üzerinden bir tartışmayla buradan çıkamayacağımız çok açık ama bugün bütün realiteden baktığımızda, bütün yaşanan son 20 yıldan ama özellikle son 5 yılda yaşananlardan, başkanlık sisteminden baktığınızda ülkenin 3’te 2’si zaten gidişattan memnun değil.

Toplum böyle zamanlarda bana yol gösteren var mı diye aydınlarına bakıyor, bana bir şey söylüyorlar mı diye. Bir yol gösteriyorlar mı, diye bakıyor. Eğer sadece bugünkü siyasi aktörlerin tercih ettikleri bu siyaset yöntemi, siyaset tarzıyla devam ederse ülke, evet, muhtemelen iktidarı kaybedecek. Hâlâ kazanma ihtimali de olsa bile. Bugünkü iktidar devam da etse Meclis’teki çoğunluğunu kaybetmiş olur ya da muhalefet kazanmış olsa bile Anayasa’yı değiştirecek büyük siyasal gücün desteğini sağlayamayacak; bugünkü gidişat içinde.

SİYASETÇİLER ÜZERİNDE BASINCI ÜRETİRSEK BU KÖR SOKAKTAN ÇIKIŞ VAR: Türkiye dünyanın bugünkü küresel dinamikleri, dünyanın yaşadığı bütün bu bölüşüm kavgası, çağ değişimi, bütün bu hikâyenin içinden hiçbir şey yokmuş gibi sadece kendi kişisel dertleri içinde liderler ve partiler yürüyemez. Artık sonuna geldik. Neleri yapmamamız gerektiğini de yeterince öğrendiğimizi sanıyorum. Eğer bütün bu konuda siyasetçilerimiz üzerinde yeterli basınç rolü üretebilirsek, aktif yurttaş olmak dediğim şey de o. Bu basıncı üretebilirsek Türkiye’nin bu kör sokaktan bir çıkışı var. Yoksa yeniden aynı belalarla, aynı şeyleri konuşmaya devam edeceğimiz açık.” (ANKA)

Gündem