Bekir Ağırdır: Korkuya teslim olacak zamanımız yok

Bekir Ağırdır: Korkuya teslim olacak zamanımız yok
Oy ve Ötesi Derneği'nin programında konuşan Bekir Ağırdır, "Yorulduk, umutlarımız tükendi" dedi, ancak korkuyu çoğaltacak, iklimi ağırlaştıracak söylemlerden kaçınılması gerektiğini ifade etti.

Kurulduğu 2014 yılından bu yana yerel ve genel seçimler olmak üzere toplamda 8 seçimde görev yapan Oy ve Ötesi Derneği, bugün hem yenilediği gönüllü kayıt sistemini hem de 2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri kapsamında yürüteceği eğitim ve gönüllü müşahit organizasyonu faaliyetlerine ilişkin İstanbul’da basın toplantısı düzenledi.

Toplantıda Oy ve Ötesi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ertim Oytun ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hande Turan, yaptıkları sunumda, derneklerinin kuruluşunu anlattı.

Kamuoyu araştırmacısı ve yazar Bekir Ağırdır da toplantıda yaptığı konuşmada, Oy ve Ötesi Derneği’nin yaptığı işin özellikle 2023 seçimlerinde çok önemli olduğunu vurguladı.

“2007’den beri artan bir biçimde bu ülkede seçimlerin meşruiyetini tartışır olduk” diyen Ağırdır, hemen her seçimde hile tartışmaları yapıldığına işaret etti.

"Örgütlülük düzeyi çok düşük"

"Bu topraklarda örgütlülük son derece düşük" diyen Ağırdır, "Türkiye, Batı ülkelerinden farklı, ilginç bir özelliği olan bir ülke. Parti üyeliği, sivil toplum üyeliğinden yüksek olan herhalde Avrupa’daki tek ülkeyiz biz" dedi.

Bir araştırmalarının bulgularını paylaşan Ağırdır, "Sadece yüzde 7 oranında genç, örgütlü bir protesto eylemine ya da hak eylemine katılmış. Halbuki aynı insanların yüzde 70’e yakını bireysel olarak işte bir mesaja tepki vererek, ama bağış yaparak, ama bir imza kampanyasına imza koyarak, yani bireysel olarak eylemliliğe açık davranmış. Ama örgütlü eylemliliğe geldiği zaman iş herkes, ikircikli davranıyor. Bunun bir sebebi var. Bu topraklarda ‘örgüt’ kelimesi bile negatif tını içeriyor" diye konuştu.

"Örgütlülüğün düşük olduğu bir toplum bu ve o nedenle tepki göstermekte çok zorlanıyoruz. Çok sadık bir biçimde tepkimizi sürekli gösterebildiğimiz, tercihlerimizi belirletebildiğimiz önemli bir şey var; seçimler" diyen Ağırdır, 1950'den bu yana seçimlere katılımın hep yüksek olduğunu kaydetti.

"Hakikatle ilişkimiz bozuluyor"

Ağırdır, şöyle devam etti: "O nedenle Türkiye’nin seçimlere halel getirmemesi, seçimlerin sonuçlarında bir meşruiyet tartışması yaşamaması son derece önemli. Eğer bu tartışmayı açarsak, hakikatle ilişkimiz bozuluyor. Yankı odaları deyin, algı yönetimi deyin, iktidarların gücü ele geçirenlerin mesajları manipüle etme kapasitesi deyin; bir sürü sebebi var ama sonuç olarak hakikatle ilişkimiz giderek bozuluyor. Yani Lozan 100’üncü yılında otomatik olarak gündemden düşüyor diyenler, deprem uzaydan atılan çubuklarla mı tetiklendi diyenler, Covid-19 mikrobuyla Türkler kısırlaştırılıyor mu diyenler hiç azımsanmayacak oranlarda. Yüzde 3 ile 8 arasında insan, uzaydan depremin tetiklendiğini ya da Covid-19’dan genlerimizin oynandığına inanıyor.

"Böyle bir toplumda ve özellikle medyanın, iktidarın, güç sahiplerinin bütün hikâyeyi, haberi, bilgiyi, deneyimi manipüle edebildikleri bir zamanda en son karşılaşmayı umacağımız şey; seçimlerin meşruiyetini tartışmaktır. O zaman bu ülke ortak kadere inancını tamamen kaybeder. Bunu sadece iktidarda olanların ya da sadece kamu görevi olanların sorumluluğuna bırakamayız. Aynı zamanda konuştuğumuz bizim hayatımız, o nedenle Oy ve Ötesi’nin ve benzeri arkadaşların yaptıkları şey, son derece kıymetli."

Dünyanın ve Türkiye’nin krizlerinin çok iç içe olduğunu söyleyen Bekir Ağırdır, peş peşe bir dizi felaket yaşandığını hatırlattı.

"Tüm dünyaya gösterebiliriz"

Ağırdır, şöyle konuştu: "Bütün dünyada elimizdeki kurumlar, kurallar, siyaset tıkandı. Siyasete güvenin bütün dünyada bozulduğu, siyaset marifetiyle bütün bu problemleri çözebileceğimize dair inancın zayıfladığı bir zaman aralığındayız. Türkiye’nin yakaladığı tarihi fırsat, bu seçimlerde kavga, kaos olmadan, karmaşa yaşanmadan, böylesine popülist otoriter bir dönemin ya da keyfi bir dönemin, kurumların, kuralların bu kadar aşındığı bir dönemin iç kavga vesilesi olmadan, insanların tercihleriyle, oylarıyla barış ve huzur içinde değiştirilebileceğini dünyaya göstermek gibi bir fırsatımız var. Bütün dünyaya ilham verici olacak olan da budur. Ama bunun için ön şart var. Seçimlerin ve sandık güvenliğinin sağlanıyor olması. Hepimizin oyunun güvenlik içinde, hile-hurda tartışmalarına girmeden karşımızda yeni bir iktidarın ortaya çıkması. O yüzden biz her ne kadar sandık güvenliği konuşuyor olsak da aslında bir bakıma konuştuğumuz, esas itibarıyla seçim güvenliği.

"Mesele sadece zarfın içine giren oyları korumak değil. Bu, işin çok önemli bir kısmı doğru ama bugünden itibaren bütün farklı fikirlerin, seçimlere talip olan, aday olan bütün siyasetçilerin önerilerinin, iddialarının, programlarının özgürce tartışıldığı, seçmen olarak her birimizin her tür habere, iddiaya, teze, manifestoya ulaşabildiğimiz, gerçek habere ulaşabildiğimiz ve kanaatimizi özgürce oluşturabileceğimiz bir ortam yaratılması da önemli. Muhalefet ve iktidar seçimin meşruiyetinin sağlanması konusunda sorumlu evet ama aynı zamanda iktidar da sorumlu ki, bu 60 günü her tartışmayı özgürce tanık olarak, okuyarak, gözleyerek, bilerek kimin ne iddia ettiğini yaşamamız ve tercihimizi özgürce belirlememiz gereken bir süreç bu.

"Korkuya teslim olacak zamanımız yok"

"Özellikle medyadaki arkadaşların ve hepimizin; yalan yanlış haberleri çoğaltmak, seçim olur mu olmaz mı, hile yapıldı mı yapılmadı mı, seçimin sonucu kabul edildi mi edilmedi mi gibi hakikat dışı ya da olasılık dışı işleri çoğaltmamaktır. O mesajları her yaydığımızda başka birilerinin arzuladığı korku iklimine su taşıyoruz demektir. Bizim korkuya teslim olacak bir zamanımız yok. Yorulduk, umutlarımız tükendi, belki yeterince umutlanmaya bile ihtiyacımız olan bir zaman aralığında bir de böyle korkuyu çoğaltacak, iklimi ağırlaştıracak söylemlerden kaçınmamız lazım.” (ANKA)

Gündem