Bir şiddet hikayesi

Bir şiddet hikayesi
Bir kadın, bir erkek, bir aşk ve sonrası…

Bir kadın, bir erkek, bir aşk ve sonrası…

“Mesleği doktor, uzman doktor, her şeyi, hiç soluksuz okuyabilir, bu bir ölçü değil”

“Ben de diş hekimiyim. İyi eğitim almış bir erkek ve kadın, bir aşk ve ardından evlilik… Her şeyin normal olması bekleniyor değil mi? Ne yazık ki!

Seni öldüreceğim diye bağırıyor ve pencereleri kapatıyor. İmdat diye bağırıyorum kimse gelmiyor. ”

İşte bu hikayede doktor şiddetin erkek faili, diş hekimi kadın ise şiddetten kendi yöntemleriyle kurtulmayı başarmış bir kadın. Gerçek isimleri bizde gizli, elbette anlatıcının isteği üzerine. Haberde adına Ayşe diyeceğiz. Ne de olsa, şiddet de bu ülke de Ayşe ismi kadar yaygın. Hatta Türkiye’de her üç kadından birinin adı Ayşe değil ama üç kadından biri şiddet görüyor.

Küçük bir hesaplama yapalım. 2018 rakamlarına göre Türkiye’de kadın nüfus yaklaşık 41 milyon. Üçte bir 14 milyona denk geliyor. Yani şöyle diyebiliriz. Hollanda’nın tamamı ya da İstanbul’da yaşayanların toplamına yakın sayıda kadın şiddet görüyor.

Bianet’in verilerine göre erkekler, 1 Ocak ile 20 Kasım 2019 arasında yani 324 günde en az 302 kadını öldürdü.

Yani aslında Ayşe’yle 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü vesilesiyle görüşüyoruz ama şiddet her gün kadınların hayatına mal oluyor.

27 yıldır kadına şiddetle ilgili çalışan psikolog Feride Güneri, genel olarak şiddeti şöyle tanımlıyor.

Feride Güneri: “Güç göstermek, öfke boşaltmak amacıyla kadına karşı… davranışı anlayabiliriz. Şunu da ekleyelim: Bu şiddet biçimleri sadece heterolarda değil, eşcinsellerde de geçerli. Güç dengesizliği ile ilgili bir şey.”

Ve bunun eğitim düzeyiyle, siyasi görüşüyle ya da sınıfla veya statüyle alakası yok. Ayşe anlatsın:

Kafamda bir yere koymuşum, çok okur, çok kültürlü, ondan öğrenmişim. Kafamda özel bir yerde. İlişkimiz hayranlıkla başladı. Çok güzeldi başlarda her şey. ”

Zaten genellikle böyle başlıyor ilişkiler. Ayşe faili 20 senedir tanıyormuş, bu arada başka insanlarla evlenmişler, hayatlar sürmüşler ve her ikisi de boşandıktan sonra yeniden karşılaşmışlar. Bir buçuk yıllık güzel bir flört döneminden sonra aynı şehirde buluşabilmek için evlenmişler. Temmuz 2018’de.

Ayşe: “Ben çok mutluydum. Hayatımızı düzenleyeceğiz, hayatın tadını çıkaracağız, çok heyecanlı geldim İstanbul’a

Elbette hiçbir kadın şiddet görmeyi aklına bile getirmez. Zaten normali o değil midir? Belki de biraz bu yüzden görmemezlikten gelinir belirtiler. Ayşe’ninki de bu minvalde. Tabii şimdi düşündüğünde.

Ayşe: “Telefonla beni arıyordu, geç cevap verirsen, dönmüyorsun, neden ulaşamıyorum, duyarlı değilsin, böyle şeyler başlamıştı. Ben bulurum yolunu.”

Kadınların iyi niyeti ne yazık ki o şiddet cehennemine doğru döşenen taşlar oluyor. Feride Güneri şöyle diyor:

“En büyük yanılgılardan biri ben karşımdaki kişiyi değiştiririm diye ilişkiye başlamak. Şiddeti sadece uygulayan kişi isterse durdurabilir. Onun açısından baktığınızda şiddet çok işe yarayan bir şey. Her istediğini elde edebiliyor.”

Elde ettikçe de şiddetin dozu artıyor.

Ayşe: “Bütün arkadaş çevremden soyutlanmıştım.”

Şimdi sakın soyutlama da bir şiddet biçimi mi ki diye düşünmeyin. Evet kesinlikle öyle. Şöyle diyelim. Kadına şiddet konusunda çalışan uzmanlar şiddet çeşitlerini şöyle tanımlıyor. Psikolojik şiddet, fiziksel şiddet, cinsel şiddet, ekonomik şiddet, dijital şiddet, flört şiddeti ve ısrarlı takip. Ayşe’nin en başta yaşadığı psikolojik ve dijital şiddet. Evlendikten sonra psikolojik şiddet artarak devam ediyor. Failin durduk yere sorun çıkarması, bağırması, aşağılaması vs.

Ayşe: “Çok garipti, evlendikten hemen sonra geldi, ben havaalanından karşılardım, hasta bakacakam, izin alayım dedim, geldi ama sen kaç saattir, bu ne saygısızlık, neden beni karşılamıyorsun, ama ben sana sordum, şaşkınlıkla baktım, nikah sonrası ilk garip davranışıydı. İyi misin, kendimi hemen düzeltemem, bir dakika dedim yani.”

Bunların hepsi psikolojik şiddet.

Feride Güneri öyle anlatıyor: “İkinci en yaygın şiddet psikolojik şiddet, fiziksel şiddetin hepsinde görülüyor, birçok araştırmaya göre Türkiye’deki kadınların yarısı buna maruz kalıyor. Tek başına görülen bir şey biçimi. Tanıması zor, kafa karıştırıcı. İlk sordukları sizce ben deli miyim diye soruyor. Bu ancak yıllar içinde söylenildiyse, dikte edildiyse, ezberlettirildiyse… Psikolojik şiddet uygulayan kişi karşısındakini benim istediğimi yaparsan sana iyi davranırım, benim istediğimi yapmaya seni zorlamak için duygusal baskı, küserim, mesela seni aşağılarım. Utandırmak ve suçlu hissettirmek.

Bazen çok iltifat eder, bazen yerin dibine sokar, isimler takar, kendimizi iyi hissetmemize engel olur, davranışlarımızı değil, kişiliğimizi eleştirir, kendini olan güvenini sarsabiliyoruz. Kuklaya dönüşebilir.”

Ayşe bunları gördüğünü ama “toplarız biz” diyerek üzerinden geçtiğini anlatıyor. Eski eşinin ciddi bir alkol sorunu olduğunu söylüyor ve eski eşin “ben yalnızlıktan içiyorum, seninle birlikteyken içmiyorum, seninle uzun yaşamak istiyorum, biz harika bir çift olacağız” demelerine da inanıyor, ya da inanmak istiyor. Velakin… bir bayramda Ayşe’nin ailesinin yanına gidilmiş ve orada hakaretler ve sözlü saldırılar artmış. Neden yeğeninle çok ilgileniyorsun, neden benimle ilgilenmiyorsun, neden evde oturuyoruzlar, azarlamalar, aşağılamalar, huzursuzluk çıkarmalar, sarhoş olup duygusal konuşmalar ardından bağırmalar, küfürler… En çok da babasının yanında olana üzülmüş Ayşe.

Ayşe: “Anneme dönmüş demiş ki, ağlayasım var.”

Dışarıda ettikleri kavgada ise gözle görülür olmuş.

“Üzerime yürüdü ama vurmadı. Ama eniştem bu sana şiddet uygular dedi. Ciddiye almadım, yok yapmaz dedim.”

Ki öyle de olmuş. İstanbul’a dönmüşler. Gitgeller başlamış, sürekli Ayşe’nin bir önceki eşini mesele etmeye, soru sormaya, baskı kurmaya devam etmiş. Ve bir gün evdeki tartışma, fiziksel şiddete varmış. Ayşe ısrarla konuşma yolunu deniyormuş ama ne fayda. . Psikolog Feride Güneri, şöyle diyor: “Kadınlar ilişkinin bitmesini istemiyorlar, şiddetin bitmesini istiyorlar.”

Ayşe faili evden atmış. Şimdi hemen canım bir tokat da fiziksel şiddet mi sayılacak diye itirazlar gelebilir.

Feride Güneri bir uzman olarak şöyle tanımlıyor: “Fiziksel şiddetin içine neler girer bir tokat, yumruk, ısırmak, boğmak, gibi. Veya bir cisimle uygulanan, kolunda sigara söndürmek, kafasında kırmak, duvara vurmak, iple boğma, sadece fiziksel güç dengesizliğinin kullanıldığı fırsatlar, korkutucu, bakmak, yumruk sallamak, duvarı yumruklamak, masayı devirmek gibi, eşyayı yaptığımı sana da yapabilirim.

Ve belirtelim, fiziksel şiddet kadına yönelen şiddetin en yaygını, en tanınır ve en anlaşılır olanı. Anlaşılır olması, ilişkiyi hemen bitirmeye ne yazık ki yaramıyor. Ayşe’de de öyle olmuş.

Ayşe: “Bir gün yine çok kötü bir şey oldu. Bir şiddetten sonra ayrılmaya karar verdik, avukatlar, arkadaşlar girdi, tekrar bir araya gelelim. Tekrar bir araya geldik.”

Burada işte şiddetin döngüsü başlıyor. Yine Feride Güneri anlatsın: “Şiddet genellikle her aşamada olmasa da çoğu ilişkide üç aşamadan oluşur. Birinci sessizlik, gerginlik vardır, ufak ufak patlamalar, ikinci aşama şiddetin patlaması aşaması, genellikle bir bahane bulunur, çay soğuktu, şiddet patlaması yaşanır, iki saat ile 24 saat arası sürer, kendilerini ve çocuklarını hayatta tutacak her tür strateji yapmak, doğru yanlış yoktur, en az zararla çıkartabilmek, en büyük başarı. Üçüncü balayı aşaması, bütün ödülleri aldığı, patolojik ümidi besleyen aşama, bak iyi düzelecek, çok üzgün, farklı olacak duygusunu besleyen aşama. Ümit veren her şeye yapışıyorlar. Vuran kıran adama gidiyor, hediyelere boğan, araya insanlar sokan kişiler giriyor. Tedavi olacam, 27 bin kere duymuşumdur. Acil servisler, intihar tehditleri.”

Ve tekrar aynı kısır döngü. Söz Ayşe’de: “İlk şiddette bile ben anlayamadım, pişman oldu, elinde değil, alkollü, toplam 5 kere olmuştur. Bana saldırdı pat vuruyor filan, kanepeye geldi belim, arenaya geldin, pis bir gülümseme geldi, İstanbul’da kimseye tanımıyorum. Gel beni al, çok kötü dövdü. Kanepeye geldi. Uçan tekmeyle üzerime geliyor. Seni öldüreceğim diye bağırıyor ve pencereleri kapatıyor. İmdat diye bağırıyorum kimse gelmiyor.”

Güneri’nin söylediği burada çok geçerli: “Şiddetin en büyük gücü de sır olarak tutulmasından geliyor. Sırlar çok güçlüdür, sırları sır olmaktan çıkarınca güçlerini kaybetmeye başlar.”

İşte o yüzden camlar kapanmaya, kadınlar eve hapsedilmeye çalışılıyor. Ama Ayşe’nin durumunda başka bir sır daha var. Toplumdaki “ aile içi kavga” denilen o uğursuz sır.

Ayşe: “Onun peşinden arabanın anahtarı için gittim.. Sokakta devam etti dövmeye. Pat pat vuruyor.  Uzaklaştırma emri, bir ay verdiler ona rağmen uzaklaştırma. Yüzümde morluklar vardı.”

Bu olaydan sonra boşanma davası açıyor ve evleri ayırıyor. Ailesine söylemiyor ama taciz anne babaya gönderilen mesajlarla devam ediyor: “Mesaj şu şekilde.. Kızınızın hayatına önüne gelenle yatmış. Annem üzülme diyor. Babam normalde mesafeli bir adamdır normalde, 5 gün sonra kalp krizi geçirdi. hiçbir şeyi yoktu adamın.”

Babası kriz geçirince Ayşe yardım istemiş, adam doktor ya. Babayı kurtaramıyorlar ne yazık ki. Cenaze dönüşü “bir kez daha deneyelim” demişler. Ki çok da doğru bir karar olmamış bu. Söz, Feride Güneri’de: “Kadınlar bu aşamada toplumsal ve ailesel baskıya çok maruz kalıyorlar. Şans veriyorlar, biliyoruz ki, kadınlar, en az dört beş altı kere ilişkilerine geri dönüyorlar.”

Şiddet bitmemiş, en küçük bir olayda hemen patlak veriyormuş. “Ağır küfürler ediyor… Pat geçiriyor bana.” Ayşe bakmış olacak gibi değil, evini ayırmış  ve tekrar boşanma davası açmış. 11 Kasım 2019’da boşanmışlar. Ama şiddet bambaşka şekillerde hayatında. Sabık koca ve şiddet faili adam Ayşe’nin arkadaşlarını arayıp kendini aklama yöntemlerini kullanıyormuş.

Ayşe: “Normal değildi, bipolardı, şiddet eğilimleri var. Beni mahvetti, paramı yedi,” başka bir kadın arıyor, ben sevgilisiyim, evet diyor, küfrediyor, hala arayıp işte hala küfrediyor sana, sonra görüşmek istiyor. Yeni kız arkadaşı arıyormuş, beni de dövdü. Evden çıkarak diyor.  Etrafa karşı dövdüm ama bipolardı, paramı yedi dövdüm hala devam ediyor iftiralarına.”

Ayşe şimdi hayatını düzene koymaya çalışıyor. Çok da güzel yapacak kadar güçlü bir kadın. Ama eski koca onun için hala tehdit, korkmuyor ama tehdit, çünkü her şeyi yapabilir olduğunu görmüş. Yapamaz demeyin, bu ülkede İç işleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre 2016’da 304, 2017’de 353, 2018’de 280 öldürüldü. Allah korusun demekle olmuyor yani.

Ayşe olan bitenle ilgili zaman zaman kendini suçluyor.

Ayşe: “Çok çok, nasıl görmedim, ben tamamlayamadım.”

Fakat aslında tuzak tam da bu. Şiddet uygulayanlar çok iyi maniplasyoncu oluyorlar. Kadınlara kendini sorumlu ve suçlu hissettiriyorlar. Aslında yalın, net ve çıplak gerçek şu: Fail şiddeti uygulayandır!

Kendisinin yaşadıklarını yaşayan kadınlara da şunu söylüyor:

Ayşe: “Bence sınırlarımız olmalı. Psikolojik ve fiziksel oluyor, birisini hayır şiddet uygulayan herkese yapar. Annelik rolünden sıyrılmamız lazım, ben ona düzeltirim, iyi hissettirirsem, annelik yaparak düzelecek şeyler değil bunlar.”

Evet şiddet annelik yaparak ortadan kalkmayacak bu belli, ama mücadele ederek, hayır diyerek, susmayarak, kaldıracağız. Ayşe de bu yüzden 25 Kasım Gece Yürüyüşünde diğer kadınlarla omuz omuza olacak. Başka bir kadın daha kendi yaşadıklarını yaşamasın diye!

Gündem