Bursa Veteriner Hekimler Odası Başkanı Melike Baysal: 'Yasa çıksa da biz ötanazi yapmayacağız'

Bursa Veteriner Hekimler Odası Başkanı Melike Baysal: 'Yasa çıksa da biz ötanazi yapmayacağız'
Bursa Veteriner Hekimleri Odası, Hayvanları Koruma Kanunu'nda yapılacak değişiklik kapsamında sahipsiz köpeklerinin 'uyutulması' önerisine tepki gösterdi. Başkan Melike Baysal, "Sağlıklı hayvanların ötanazisi ve itlafı veteriner hekimler açısından da etik, insani ve vicdani değildir, evrensel hekimlik değerleri ile de bağdaşmamaktadır. Veteriner hekimler olarak bizler bu yasa çıksa da ötanazi yapmayacağız" dedi.

AKP öncülüğünde 'hayati tehlike oluşturdukları' gerekçesiyle sokak hayvanları ile ilgili Hayvanları Koruma Kanunu'nda yapılacak değişiklik kapsamında sahipsiz köpeklerinin ''uyutulması'' önerisine yönelik tepkiler büyümeye devam ediyor.

Bursa Veteriner Hekimleri Odası, basın açıklaması yaparak sahipsiz köpeklerin ''uyutulması'' önerisine karşı çıktıklarını açıkladı. Açıklamaya TMMOB'a bağlı çok sayıda odanın yanı sıra STK temsilcileri de katılarak destek verdi.

'Bizlerin görüşü alınmamıştır'

Bursa Veteriner Hekimler Odası Başkanı Melike Baysal, şöyle konuştu:

"Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlıkları’nın iş birliğinde Hayvanları Koruma Kanunu’nun yasa değişiklik tasarısı hazırlandığını, teklifin önümüzdeki haftalarda TBMM’ye geleceğini basından öğrenmiş bulunuyoruz. Değişiklik taslağı hazırlanırken Türk Veteriner Hekimleri Birliği, veteriner hekim meslek örgütleri, ilgili meslek örgütleri ya da STK’ların görüşü alınmamıştır. Tasarının içeriğini bilmiyor, basına yansıyanlardan ise kaygı duyuyoruz. Basındaki haberlerden edindiğimiz bilgilerden; bu taslak kanunun daha önceki değişiklikler gibi sahadan ve bilimsellikten uzak, uygulanması mümkün olmayan, toplum vicdanını rahatsız eden değişiklikleri içerdiği ve ülkemize bu alanda bir 20 yıl daha kaybettireceği kaygısı taşımaktayız.

'Hayvan refahı açısından kabul edilemez'

Veteriner hekimler olarak sahipsiz hayvanların itlafına sebep olacak her türlü uygulamanın karşısında olduğumuzu, bu uygulamaların hayvan refahı açısından kabul edilemez olduğunu kamuoyu ile paylaşma zorunluluğu hissediyoruz. Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (WOAH), evcilleştirilmiş bir tür olan köpeklerin topluma bağımlı olduğunu, sahipsiz oldukları durumlarda dahi sağlık ve refahlarını sağlamanın etik bir sorumluluk olduğunu hatırlatmaktadır. 2004 yılında çıkan 5199 sayılı Hayvan Koruma Kanunu öncesinde, sahipsiz hayvanlar insani olmayan yöntemlerle yok edilmekteydi. Ancak gelişen toplumsal bilinç ve itirazlar sonrası 5199 sayılı kanun çıkarılmış ve her türlü itlaf yasaklanmıştı. 5199’a göre yerel yönetimler geçici bakımevi kuracak, sahipsiz hayvanların tedavisi ve rehabilitasyonunu gerçekleştirerek, kısırlaştırıp, aşılayarak yaşadığı bölgeye geri bırakacaktı. Yani yerel yönetimler sahipsiz hayvanların sağlıklı yaşamaları ve refahlarını sağlamakla görevlendirilmiştir. Ancak kanuna rağmen yerel yönetimler, birkaçı dışında maalesef kanunda geçen yükümlülüklerini ve sorumluluklarını yerine getirmemiştir. Seçimden seçime sahipsiz hayvanları hatırlayan yerel yönetimler sahipsiz hayvanlar için kaynak ayırmak yerine tüm yükü kurumlarda çalışan veteriner hekimlerin üzerine bırakmışlardır.

'Yerel yönetimlere cezai yaptırımlar uygulanmadı'

Sahipsiz hayvan popülasyonun artmasının en büyük nedenlerinden biri yerel yönetimlere Hayvanları Koruma Kanunun herhangi bir cezai yaptırım getirmemesi olmuştur. Kanunun 2021 yılındaki revizyonu da cezasızlığı devam ettirmiş, "Geçici Madde 4- Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu yetmiş beş bini aşan belediyeler 31/12/2022, diğer belediyeler ise 31/12/2024 tarihine kadar ek 1 inci maddenin birinci fıkrasında belirtilen hayvan bakımevlerini kurmakla yükümlüdür" hükmüne rağmen yerel yönetimlerce gereken adım atılmamıştır. Özet olarak; kanun çıkarılmış, sorumluluk verilmiş ama denetim yapılmamış, bütçe ayrılmamış, kanununun gereğini yapmayanlara yaptırım uygulanmamıştır. Gelinen noktada ise sahipsiz hayvanların popülasyonu artmış, her biri mahalle sakini olan sahipsiz hayvanlarımızın hayvan refahına uygun olmayan barınak adı altındaki yerlere toplatılması, kısırlaştırılmanın maliyetli olacağı gerekçe gösterilerek hayvanların dişi-erkek olarak ayrılması, barınaklara toplanan hayvanların sahiplendirilmeye çalışılması, 30 gün sonra sahiplenilmeyenlerin ise ötanazi yapılarak öldürülmesi gündeme getirilmektedir. Bu düşüncenin 2004 yılı öncesi sokaklarda yapılan itlaflardan hiçbir farkı yoktur.

'Yasa çıksa da uygulamayacağız'

Tasarıda olduğu söylenen ötanazi işlemi, hayvanların tıbbi yöntemler yoluyla, hızlı, ağrısız ve acısız bir şekilde yaşamının sonlandırılması anlamına gelmektedir. Ötanazi, ölümle karşı karşıya kalınması halinde, acının ve ağrının kalıcı olduğu veya hafifletilemediği durumlarda tıbbi gerekçeler ile uygulanan bir yöntemdir. Veteriner hekimler aldıkları eğitim ve ettikleri meslek yemini gereği tedavi ile ötanaziyi mümkün olduğu kadar geciktirmek, hayvan refahını sağlamak için çaba harcarlar. Ötanazi sadece veteriner hekimler tarafından uygulanabilir ve sağlıklı bir hayvana uygulandığında katliamdan başka bir anlam taşımaz. Sağlıklı hayvanların ötanazisi ve itlafı veteriner hekimler açısından da etik, insani ve vicdani değildir, evrensel hekimlik değerleri ile de bağdaşmamaktadır. Veteriner hekimler olarak bizler bu yasa çıksa da ötanazi yapmayacağız. Önerilen bu yöntem sanıldığının aksine maliyet açısından da avantajlı değildir. Hayvana ötanazi yapılmadan önce uygulanacak prosedürler ile birlikte kısırlaştırmadan daha maliyetli ve zorludur, sahipsiz hayvan popülasyonun kontrolüne yönelik aktif bir yöntem olarak da değerlendirilemez. Ayrıca iletişim çağında Türkiye Yüzyılında ülkemizin uluslararası kamuoyunda algısını olumsuz olarak etkileyecektir." (ANKA)

Abone Ol

İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.

Gündem