Canan Güllü: Kadınların en büyük sorunu hayatta kalabilmek

Canan Güllü: Kadınların en büyük sorunu hayatta kalabilmek
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde kadınların sorunlarını ve mücadelelerini Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü ile konuştuk. Türkiye’de kadınların en büyük sorununun hayatta kalabilme mücadelesi olduğunu ifade eden Güllü, “Özellikle de 2024’ün ilk aylarında 1 günde 7 kadın katleden yaşama dair umudun tükendiği bu günlerde en büyük sıkıntımız bu” dedi.

ESRA TOKAT


Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. 8 Mart'ta Türkiye'nin dört bir yanında kadınlar sokakta olacak. Biz de Kısa Dalga olarak Türkiye'de kadınların güncel sorunlarını Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü ile konuştuk.

2023'te en az 315 kadın öldürüldü

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 2023 verilerine göre 2023 yılında en az 315 kadın erkekler tarafından öldürülürken 248 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu. Kadınlar en çok kendilerini 'güvende hissettikleri' evlerinde öldürüldü. Evlerinde öldürülen kadınların oranı yüzde 65 olarak kayıtlara geçti.

Kadınlar evli olduğu erkekler tarafından öldürülüyor

Kadınların yüzde 41’i evli olduğu erkek tarafından katledildi. Bunun yanı sıra, evli olduğu erkek tarafından öldürülen 30 kadının fail ile boşanma aşamasında olduğu belirtildi. 28 kadın ise koruma kararına rağmen öldürüldü. 2023’te ulaşılabilen veriye göre öldürülen kadınların yüzde 17’sinin bir işyerinde çalıştığı bilinirken yüzde 2’si bir işyerinde çalışmıyordu, yüzde 81’inin ise çalışma durumu ise bilinmiyor.

Çalışan kadınların yüzde 41’i asgari ücret bile alamıyor

DİSK-AR’ın Asgari Ücret 2024 araştırmasına göre Türkiye’de kadınların çok büyük bir bölümü asgari ücret ve daha altında ücretlerle çalışıyor. Tahmini 7 milyon kadın çalışanın yüzde 61,4’ü asgari ücretin altı ve asgari ücretin yüzde 20 fazlası ücretler ile çalışıyor. Kadınların yüzde 41’i ise asgari ücret dahi alamıyor.

Kadınların aylık ortalama ücretleri erkeklere göre daha fazla düşüş gösterdi

TÜİK Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’na göre 2006’da kadınların aylık ortalama ücret ve maaş geliri asgari ücretin 2 katı düzeyindeyken 2021’de ise kadınların ortalama ücret ve maaş gelirleri asgari ücretin 1,4 katına kadar geriledi. 2006’da erkeklerin aylık ortalama ücret ve maaş geliri asgari ücretin 2,2 katı iken, 2021’de asgari ücretin 1,8 katı düzeyine geriledi. Bu durum da ücretler açısından toplumsal cinsiyet eşitsizliğini bir kez daha ortaya koyuyor.

Özel sektörde durum çok daha vahim

Özel sektörde çalışan kadınlar ise çok daha büyük bir ücret eşitsizliği ile yüz yüze. Özel sektörde asgari ücret altında çalışma genel olarak yüzde 43,9 iken, özel sektördeki kadın işçilerin yüzde 54,5’i asgari ücret altında ücretlerle çalıştırılıyor.

Kadınlar kayıt dışı çalıştırılıyor

TÜİK HİA 2022 yıllık verilerine göre ücretli veya yevmiyeli kayıt dışı çalışanların yüzde 27,7’si de kadınlardan oluşuyor. Kayıt dışı çalışan kadınların yüzde 55,6’sı 2.500 TL’nin altında bir ücret almakta. Bu oran tüm kayıt dışı çalışanlarda yüzde 40’tır. Kayıt dışı çalışan kadınların yüzde 90’dan fazlası asgari ücretin altında bir ücretle çalışmak zorunda bırakılıyor.

Kadınlarda işsizlik çok daha fazla

TÜİK’in 2023 4. çeyrek üç aylık verilerine göre hem dar hem geniş tanımlı işsizliğin cinsiyete göre dağılımına bakıldığında kadınlarda işsizliğin çok daha yüksek olduğu görülüyor. 2023 4. çeyreğinde dar tanımlı işsizlik erkeklerde yüzde 7,2 ve kadınlarda ise yüzde 11,8 olarak açıklandı. Geniş tanımlı işsizlik (âtıl işgücü) oranı ise erkeklerde yüzde 18,1 ve kadınlarda yüzde 31,2 olarak gerçekleşti.

2023 4. çeyreğinde genç kadınlarda geniş tanımlı işsizlik ise daha yüksek oranda seyretmeye devam ediyor. 15-24 yaş arası erkeklerde dar tanımlı işsizlik yüzde 12,5 ve geniş tanımlı işsizlik yüzde 27 olarak hesaplanırken, 15-24 yaş arası genç kadınlarda ise dar tanımlı işsizlik yüzde 21,7, geniş tanımlı işsizlik yüzde 41,1 olarak hesaplandı.

Canan Güllü: “Kadının istihdamı için önce eğitimini tamamlaması lazım”

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı (TKDF) Canan Güllü ile kadınların yukarda anlattığımız tüm bu sorunlarını ve yapılabilecekleri konuştuk.

“Kadının istihdama akredite edilebilmesi için önce eğitimini tamamlaması lazım” diyen Güllü, “Biz ise hala kız çocuklarının okullaşmasını, erken yaşta ve zorla evlendirilmesini konuşuyoruz. Çalışma hayatına atıldığında ise bakım yükünü konuşuyoruz. Kamu kreşlerinin kapatıldığı, dışardaki kreşlerin ücretlerine ailelerin yetişemediği bir kreş sorunu var. Ayrıca geleneksel yapı ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinde hala bakım yükünün bütün sorumluluğu kadınlarda. Tüm bunları bir kenara bıraktığımızda bile kadın iş hayatına atıldığı zaman “ne zaman evleneceksin, ne zaman doğum yapacaksın, doğum yaptıktan sonra çalışacak mısın?” gibi baskılara maruz kalıyor. Ayrıca izne ayrılma sorumluluğu da çocuk bakım yükü kadında olduğu için eşler arasında bir denge yok. Tüm bunların içinde görünmez bir ev emeğinin de değerlendirilmiyor” dedi ve ekledi:

r-001.jpeg
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü

“İkame olarak kadınlar kullanılıyor”

“Hala eşit işe eşit ücretin olmadığı, kadınların sosyal güvencede merdiven altı dediğimiz noktalarda daha çok kullanıldığı ve ciddi anlamda hayatın ve ekonomik sistemin çöküşe geçtiği andan itibaren ikame olarak kadınların kullanıldığı bir dünyadan bahsediyoruz. “

Bu süreçte mültecilerin ikame rolünü kadınlardan yavaş yavaş almaya başladığını da ekleyen Güllü, “Artık erkekler ve kadınların yerine ikamede mültecileri kullanabiliyoruz. Daha çok emek, daha az ücret ve sosyal güvencesiz olarak…”

Az sayıda kişinin çalıştığı ofislerde mobbinge karşı sendikalaşma hareketi

Sendikalaşma hakkının da her yere girmesi gerektiğini de ifade eden Güllü 2024 yılı için planladıkalrı çalışmayı şu sözlerle anlattı:

“Daracık ofislerde 5-6 kişinin çalıştığı yerlerde hiçbir sendikal hak kullanılamıyor. Bu konuda sendikalaşmanın yanında kadınlardan bir çok taciz ve mobbing şikayeti de geliyor. Mobbing ile ilgili bir sendikal hareket olmadığı için kadınların haklarını savunabileceği bir süreç de yok. Patronlar bunu çok iyi kullanıyor. Biz bu süreç içerisinde Büro Emekçileri Sendikası ve pek çok meslek örgütleri ile görüşmeler gerçekleştirerek kadınların her noktada sendikal hakka çaba sarf etmeyi kendi stratejik planımıza 2024 yılı için aldık ve bu adımı atacağız.”

“Kadınlar sağ salim yaşam alanlarına dönmeyi düşünüyor”

Türkiye’de kadınların en önemli sorununun hayatta kalabilme mücadelesi olduğunu ifade eden Güllü, “Şu an hepimiz yani sadece siz ya da ben değil; evinde şiddet gören evli ya da partner kadınlar değil tüm kadınlar olarak aslında eve ya da ofiste yaşam alanlarımıza sağ salim dönmeyi düşünüyoruz. Özellikle de 2024’ün ilk aylarında 1 günde 7 kadın katleden yaşama dair umudun tükendiği bu günlerde en büyük sıkıntımız bu” dedi.

“Cezasızlık kararları faili güçlendiriyor”

Özellikle İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğimizden bu yana yargıdan alınan cezasızlık kararlarının kadınları sıkıntıya boğduğunu kaydeden Güllü “Bu cezasızlık kararları faili güçlendiriyor ve failin bu konuda cesaretini artırıyor. Kadınların en önemli diğer sorunlarından biri de yoksulluk” dedi ve devam etti:

“İktidar ve muhalefetin iş birliği yaptığı bir yönetim Türkiye”

“Erken yaşta ve zorla evlilikler, kız çocuklarının geleceğe dair hayatlarının karartılması, çalışma hayatındaki sıkıntılar, depremlerde kadınların ikincil mağduriyete uğraması... Açıkçası Türkiye bir sorunlar yumağı. Çözüm üretmeyen iktidar ve muhalefetin de iş birliği yaptığı bir yönetim şekli bir yanda.”

“Türkiye’de nefes alırken yaşamımıza ve özgürlüğümüze karışılmamasının talimatı laikliktir”

Kadınlar için laikliğin önemine de değinen Güllü şunları söyledi:

“Kadının çağdaş, demokratik ve yaşamsal düzlemi içinde vazgeçilmez bir özgürlüktür. Türkiye’de kadının olmazsa olmazıdır laiklik. Bu inanan kadın için de budur, inanmayan kadın için de budur. Etnik ve mezhepsel kimlikleri ne olursa olsun kadınlar için aslında bir dayanaktır. Türkiye’de nefes alırken yaşamımıza ve özgürlüğümüze karışılmamasının talimatı laikliktir. Bunu savunmaya devam edeceğiz son nefesimize kadar.”

“Yaşam haklarımızın temel garantisi laikliktir”

“ Birçok yobazın ve sahte din hocası yaşam haklarımıza karışma iznini aldığını görüyoruz, ‘pantolon giyemezsin, üniversiteye gidemezsin, oturamazsın, kalkamazsın…’ gibi. Neredeyse utanmasalar ‘nefes alamazsınız, yaşayamazsınız’ diyecekler. Bu anlamıyla da aslında bizim için Cumhuriyet kazanımları, mücadele ettiğimiz günlerden bugüne laiklik vazgeçilmemizdir. İnsan olarak, eşit birey olarak ve kadın olarak yaşam haklarımızın temel garantisi laikliktir. Nasıl ki hukuk bizim için eşitliği sağlayan bir mekanizma ise bu mekanizmanın hayata geçmesinde de devletin laik olması zorunluluğu ve sorumluluğu vardır.”

“Önümüzdeki dönemde bizi medeni haklarımızdan soyutlamaya çalışacaklar”

Medeni Kanun’da yer alan kadınların kazanımlarına yönelik son dönemde devam eden tartışmalara da değinen Güllü, “Önümüzdeki dönemde bir torba yasa içine konulup medeni haklarımızdan bizi soyutlamaya çalışacaklar. Bir tiyatro oynanıyor Türkiye'de. Siyasal iktidar iktidarda kalabilmek için birilerine bir şey sunuyor. Birileri bir yerlerden bulundukları konumu kaybetmemek için insanları kullanıp duygularıyla cennet, cehennem, inanç, ibadet gibi gerçek olmayan duygularıyla ama; gerçek olan ibadet ve inanca kimse dokunamıyor ve öğretmeye de yanaşmıyor. Ben Kuran-ı Kerim’i okuyabilmiş bir kadınım. İçeriğinde bana bir Müslüman olarak nasıl görevler verildiğini çok iyi biliyorum. Buna göre kimsenin inanç konusundaki ikazına, yönlendirmesine izin vermeyerek de Allah’a şirk koşmuyorum. Çünkü yapılan işlerin hepsi şu an şirk koşan bir tavır” ifadelerini kullandı.

“Geçmiş kadın mücadelesi yeniden vücut buluyor”

Kadınların kazanımlarına yönelik saldırılar devam ederken pek çok direnişte de en önde olduklarını ifade eden Güllü, “Geçmiş kadın mücadelesinin artık gerçekten ortaya çıktığını ve yeniden vücut bulduğunu söyleyebilirim. Örneğin kadın cinayetleri sayısında koruma kalkanı oluşabilse devlet mekanizması tarafından ben kadın cinayeti olmayacağına inanıyorum. Çünkü evdeki şiddeti çekemeyen, çekmek istemeyen artık bunun insan hakları ihlali olduğunu gören kadınlar kolluğa gidiyorlar. O kolluk gerçek görevini yapabilse bugün bu sorunları halletmiş olacağız. Çünkü kadın kendini birey olarak görmeyi ve bu bireyliğinin sorumluluğuyla haklarının bilincinde ve farkında. Bu kimi zaman bir tarım işçisi olabiliyor, kimi zaman bir tekstil işçisi olabiliyor. Kimi zaman özel sektördeki bir kurumun ya da medyanın bir bölümünde kendi haklarını savunma noktasında kazançlarından vazgeçerek arayış mücadelesinde olabiliyor” dedi ve şöyle devam etti:

“Kadınlar pandemi de bile sokaklardaydı”

“Biz kadın örgütleri olarak biliyorsunuz 8 Martların gecelerinde ya da olağanüstü durumlarda, Covid pandemisinde bile sokaktan hiç içeri girmedik. Ben hep söylüyorum bu mücadele zaman zaman dil ile zaman zaman bildirilerle sahada çalışarak eylemlerle ama asıl da sokak mücadelesi ile gelen bir mücadeleydi. Bu yüzden kanımıza gerçekten işlemiş.

“Daha çok ses yükselteceğiz”

“Kadının insan hakları aslında politika üstünde bir noktadır. “Kadın cinayetleri politiktir” dediğimiz nokta politikayı uygulamayan siyasilerin vardığı sonuçtan bahsediyoruz. Dolayısıyla yine politikacıların alamadığı eylemlerin sonucunun karşısında boynunu bükerek ‘ah ne yapalım, biz de buna razıyız” diyen milleti görmüyorum. Daha çok itiraz eden, daha çok konuşan, her konuşanın bir tweeti ile aslında gözaltına alındığı ya da konuşma özgürlüğünün yasal boyutlarda cezalarla karşılık bulduğu bir dönemde bile konuşmaktan vazgeçmeyen bir ülkeyiz. Konuşacağız daha da çok konuşacağız. Daha çok ses yükselteceğiz. Ta ki bu memleket çağdaşlık ve Cumhuriyet’in geldiği noktada var olması gereken yerde olana kadar.”

“Biz biat etmeden varlığımızla ayakta duracağız”

“Sadece AKP’nin yasal boyutlarda yaptıklarının sonuçları değil bugün geldiğimiz nokta. Örneğin yerel seçim geliyor. Partilere bakıyorsunuz karar mekanizmalarında kadın yok. Kadının insan haklarını savunurken kadınları görmeyen, değerlendirmeyen zihniyetlerle de mücadelemiz var. Biz bu dönem aslında her birey olarak sokakta rastladığım, gördüğüm kadınlardan sorguladıkları bilince bakıyorum. ‘Biz artık ölmek istemiyoruz, biz artık kadın erkek ilişkisinde erkeklerin bir adım önde olduğu; çalışma hayatında tercih edildiği tabloyu görmek istemiyoruz. Eğitime erişimde kızsın ne işin var ya da para yok seni gönderemeyiz söylemlerine karşı gelmek istiyoruz. Medyada sadece cinsel obje olarak kullanılmak yerine ya da aslında dizilerde şeytanlaştırılan kadın modellerine karşıyız’ diyorlar. Kadınız varız, biz biat etmeden varlığımızla ayakta duracağız. Mücadele kazandırır, dayanışma yaşatır.”

Gündem