CHP'li Tanrıkulu: Erdoğan'ın büyük hedefi CHP ile Kürt seçmeni birbirinden uzaklaştırmak

CHP'li Tanrıkulu: Erdoğan'ın büyük hedefi CHP ile   Kürt seçmeni birbirinden uzaklaştırmak
CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, "Genel Merkez'in yukarıdan dayattığı adaylarla seçime girme şansımız yok. Seçmende bunun karşılığı olmaz" dedi.

Seçimlerden sonra 'değişim' seslerinin yükseldiği CHP'den yeni açıklamalar gelmeye devam ediyor. CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, "Genel Merkez'in yukardan dayattığı adaylarla yerel seçimlere gitme lüksümüz yok" dedi.

T24'ten Cansu Çamlıbel'e konuşan Tanrıkulu özetle şunları söyledi:

Abdüllatif Şener'in sözleri

"Beş yıl parlamentoda birlikte milletvekilliği yaptık. Partinin birçok ortamında beraber olduk. Sonuç itibariyle saygı duyduğumuz bir milletvekiliydi. Parti de kendisine çok değer verdi. Bütçe döneminde Plan Bütçe Komisyonu'nda parti adına konuşmak. 30 dakika falan parti adına konuşmak öyle herkese nasip olmaz. Ve kendisi parti adına konuştu. Ben duyduğum anda bir televizyon yayınındaydım, şok oldum ve kendimi çok berbat hissettim. Nasıl bir siyasetçi kendini ve partiyi bu duruma düşürebilir? Bunu yaparken ne düşünebilir?


Daha kötü olan şey şu, yani Kemal Bey'le çok yakın bir dostluğu da var ve Kemal Bey'in aday olduğu seçimde Kemal Bey'e oy vermiyor. Ve o turda kazanmayacak bir aday olan Sinan Oğan'a oy veriyor. Yani bunu nasıl yapar? İnanılmaz bir şey gerçekten. Hangi öfke, hangi kızgınlık ya da hangi siyasi davranış bunu açıklar?

Kimsenin siyaseti böyle bir noktaya taşıma hakkı yok. Seçmenin düşürüldüğü durum son derece kötü. "Bizi bu güvenilmez adamlar mı yönetecek?" sorusuyla baş başa kaldılar.

Çok çok dağınık bir görüntü verildi

( Millet İttifakı o yüzde 48'in üzerine çıkamadı. Bunun temel sebebi nedir sizce?) Çok çok dağınık bir görüntü verildi. Altı lider, yedi cumhurbaşkanı yardımcısı denildi. Onlar arasındaki uyumun ne kadar hayati olduğu hesaplanmadı. Bunun siyasi iletişimi yapılamadı. İki büyükşehir belediye başkanının o yönetim yapısına neden dahil edildiği anlatılamadı.

Yerel seçimler

Genel Merkez'in yukarıdan dayattığı adaylarla seçime girme şansımız yok. Seçmende bunun karşılığı olmaz. Bakın seçimlere sekiz ay kalmış. Ve sonuçta yenilmişiz. Bu seçimler için "100 yılın seçimi" demişiz, ikinci yüzyıla girerken "yeni bir demokrasi inşası" demişiz, "bahar gelecek" demişiz, "endişe etmeyin" demişiz.

Seçmenlere büyük bir Türkiye hedefi ortaya koymuşuz. Böyle büyük vaatlerle seçime girmişiz ve kaybetmişiz. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin en zayıf olduğu zamanda, Erdoğan'ın en zayıf olduğu zamanda kaybetmişiz. Dolayısıyla seçmende sekiz ay sonraki seçim içinde bir umutsuzluk var. Aynı zamanda bir güvensizlik var, öfke var.

Yeni anayasa

Anayasayı referanduma götürme sayısı kritik bir eşikte. O orana ulaşırlar ulaşamazlar mı bilemiyorum. Ama zaten meclisi yönetme konusunda Milliyetçi Hareket Partisi'yle birlikte salt çoğunlukları var. Erdoğan anayasayı değiştirmek için referanduma gitme noktasına gelir mi gelmez mi onu önümüzdeki günlerde göreceğiz.

AKP ve Erdoğan hemen ertesi gün yeni dönemin siyasi iletişimi kurdular, yeni sözler söylemeye başladılar. "Sivil anayasa" diyerek yeni bir siyasi dil kuruyorlar. Kendisi, danışmanları, Devlet Bahçeli, hepsi. Ben şahsen Adalet ve Kalkınma Partisi'yle hiçbir biçimde yani anayasa masasına oturtulmasına kesinlikle karşıyım. Bu benim kişisel görüşüm.

Yeni kabine mesajı

Bu kadar mukaddesatçı ve muhafazakâr bir yapı içinde Erdoğan gidiyor ve bir Kürt'ü cumhurbaşkanı yardımcısı atıyor. Ancak kabinedeki atamalarla "değişiyorum" mesajı verdi. Ve bu kimileri tarafından satın alındı sanki.

Aynen öyle, bunlar tesadüf olan şeyler değil. Bu bir siyasal akıl. Şunu söyleyeyim; Erdoğan'ın dalga boyuyla mücadele etmek zordur. Pragmatist bir lider. Sonuç itibariyle neyi gördü? Bakın seçim akşamı daha Kısıklı'da "İstanbul seçimleri" dedi. Cevdet Yılmaz göreve atandı ve daha dördüncü gününde İstanbul'a geldi Ümraniye'de Kürt kanaat önderleriyle, iş adamlarıyla falan toplantı yaptı. Erdoğan uzak kaldığı seçmen kitlesine ulaşmak için hamleler yapıyor. Biz uzak kaldığımız kitlelere ulaşmak için ne yapıyoruz bugün? Hiçbir şey. Bizim Kürt seçmenle yerel seçim bazında ayrı bir ilişki kurmamız lazım.

Erdoğan'ın büyük hedefi CHP ile Kürt seçmeni birbirinden uzaklaştırmak

Bana kalırsa şu an için Erdoğan'ın büyük hedefi CHP ile iletişimde olduğu Kürt seçmeni birbirinden uzaklaştırmak. Erdoğan'ın 2024 yerel seçim stratejisinin şu olacağını düşünüyorum; Kürtlere "Tamam bana oy vermeyin ama CHP'ye de vermeyin" diyecek.

Tabii pragmatist olduğu için pozisyonu değişebilir ama ben bugünden bakınca bunu görüyorum. Sadece bunun üzerine kurabilir söylemini. O nedenle biraz önce yerelde başkanlar üzerinde yürüyecek bir kampanya çok daha fazla önemli olacağını ifade ettim.

Ekrem İmamoğlu AKP'nin deyim yerindeyse kimyasını bozmuştur

Genel Başkanımız ve partimizin kurulları bir yenilenme, değişim, politik eksen programı açıklamalı ve hızla bir takvimle Türkiye ölçeğinde yürürlüğe sokmalı. Ceza tehditleri, bu iktidarın yargı uygulamaları bir zafiyet olarak değil her bir arkadaşımız için bir onur tutumu olarak ele alınmalı ve böyle paylaşılmalı. Ekrem İmamoğlu, İstanbul seçimlerini partimizin doğru tercihi ve stratejisi ile kazanmış ve Erdoğan'ın, AKP'nin deyim yerindeyse kimyasını bozmuştur. Çalışmaları ve İstanbul'a hizmetleriyle de bozmaya devam etmektedir. İstanbul seçimlerinin her bakımdan Türkiye siyasetine etkisini geçtiğimiz dört yılda en iyi kendisi deneyimledi ve en doğru kararı da kendisi verecektir.

Erdoğan'ın iktidar olduğu bir seçim olmadı

Son seçim bence Erdoğan'ın iktidar olduğu bir seçim olmadı. Devlet iktidarı Erdoğan'dan Kılıçdaroğlu'nu kazandırmamak karşılığında devir aldı bence. Devletin bu kadar bütün kadrolarıyla bir iktidarda olduğu bir dönem olmamıştır.

Tek tek bakarsak; Milli Savunma Bakanı bütün kariyeri orduda geçmiş bir Genelkurmay Başkanı, Dışişleri Bakanı bütün kariyeri devlette geçmiş bir MİT Başkanı, İçişleri Bakanı bütün kariyeri bakanlıkta geçmiş ve İstanbul valiliği yapmış bir isim. Milli Eğitimi Bakanı daha hiç siyasette olmamış. Cumhurbaşkanı Yardımcısı siyasetten önce DPT'de çalışmış önemli planlamacı. Bir devlet iktidarı ile karşı karşıyayız. Ve parti olarak bunun ne kadar farkındayız ben bilmiyorum.

Kötü olan şu; yerel seçimler vasıtasıyla muhalefetsiz bir Türkiye tasarımı yapılıyor. Bu yeni oluşan devlet-parti iktidarı tarafından muhalefetin iktidarı dengeleyeceği, kendini ifade edeceği seçilmiş alanlar yok edilmeye çalışılıyor. Bir taraftan İstanbul başta olmak üzere muhalefetin büyükşehir yönetimlerinden uzaklaştırılması hedefleniyor. Zaten Kürt seçmenin yoğunlukta olduğu kazanılmış seçim çevrelerinde kayyum var, yani devlet iktidarı var. Partimiz bize oy veren seçmenin, üyelerimizin öfkesini hafifletmeden ve onları yeniden bu süreçlere katmadan bu devlet iktidarının yapacaklarına engel olamaz. Bunun farkına varması lazım."

Söyleşinin tamamı

Gündem