Çiğdem Toker, Türkiye Varlık Fonu operasyonunun 'asıl' yüzünü yazdı: Denetimsizliğin bedeli

Çiğdem Toker, Türkiye Varlık Fonu operasyonunun 'asıl' yüzünü yazdı: Denetimsizliğin bedeli
T24 yazarı Çiğdem Toker, yakın zamanda bir operasyon yaşanan Türkiye Varlık Fonu’nun Sayıştay denetimi dışında olduğunu hatırlatarak, “Eğer Sayıştay denetimine tabii olsaydı, bu olup bitenler dört yıl sonra değil, ertesi yılın Sayıştay raporunda yer alabilirdi” dedi.

Türkiye Varlık Fonu (TVF), bu günlerde yolsuzluk operasyonuyla gündemde. Devlet Denetleme Kurulu’nun gizli olarak yürüttüğü soruşturmanın ardından eski Varlık Fonu Başkanı Mehmet Bostan ile Mineks Uluslararası Sermaye ve Yatırım Danışmanlığı şirketinin başkanı Bülent Göktuna tutuklanmıştı. 25 milyar dolarlık bir açık olduğu iddia edilirken, T24 yazarı Çiğdem Toker, Bostan ile Göktuna'nın tutuklanmasıyla ilgili iddiaları dört sene önce yazdığını belirterek, Türkiye Varlık Fonu’nun Sayıştay denetimi dışında bırakılmasına dikkat çekti.

Toker, 12 Ağustos 2019 tarihli Sözcü gazetesinde yayımlanan "75 milyar dolarlık bir Varlık Fonu öyküsü" başlıklı yazısından ilgili bölümü paylaştı:

"Kamu sermayeli banka ve kuruluşların ibretlik manzarasına bakarken ulaştığım bir bilgi Varlık Fonu'nun varlık gösteremeyişine biraz ışık tutuyor.

Yüzde 3 faizle 75 milyar dolar

Meğer TVF, kurulduktan kısa süre sonra, Türkiye'ye yüklü bir finansman sağlayacağını taahhüt eden bir girişimciyle anlaşmış.

Yurtdışı bağlantıları çok güçlü olan girişimci, TVF'ye dünya piyasalarındaki emeklilik, aile, sigorta ve yatırım fonları ve vakıf fonları yönetimindeki kaynakları "Yüzde 3 vade ve 35 yıl vadeyle Türkiye'ye getiririm" demiş.

Garanti olarak da TVF bünyesindeki varlıkların temettü geliri gösterilecekmiş.

***

Hedef 75 milyar dolarmış. Hazırlanan programa göre dört paket halinde 15+20+20+20 ‘şer milyar dolarlık bu finansmanın 6 ile 8'er aylık süreler içinde getirilmesi planlanmış.

Plana göre 15 milyar dolarlık ilk finansman paketinin üç katı bir varlığın TVF bünyesine transferi öngörülmüş.

TVF'deki varlıkların temettü gelirlerinin Türkiye dışındaki bir hesapta toplanması düşünülmüş.

Sağlanacak finansman için TVF bünyesindeki varlıklar gösterileceği için, bu varlıkların değer tespitinin yapılması, bu anlaşmanın canalıcı noktasını oluşturuyormuş.

Fakat iş tam bu noktada düğümlenmiş ve tıkanmış.

Fon'a devredilen kamu şirketlerinin değer tespitine yönelik değerleme ve hukuki inceleme çalışmaları engellenmiş.

Kim, neden engellemiş bu taahhütte bulunan şirket kime bulunan şirket kim?"

Bu soruların cevabının o zaman gelmediğini belirten Toker, şöyle yazdı:

“Bugün yazıda belirttiğim "engelleme"nin, içeride yapılan tespitler ve başlatılan DDK incelemesi olduğu anlaşılıyor. Yazıda söz ettiğim "girişimci"nin Bülent Göktuna olduğu ve içerikteki ayrıntıların bilgisine o gün ulaşmış ancak teyit ettiremediğim için isme yer vermemiştim. Zaten vadeler ve tutarlara ilişkin o rakamlar Göktuna'nın TVF yetkililerine ilettiği yazıda yer alıyordu. (Yazıyı yazmadan önce Göktuna'nın telefonuna konuya ilişkin mesaj bırakmıştım ancak yanıt gelmemişti.)

Denetimsizliğin bedeli

Yukarıdaki ara başlığa bakıp "Neden denetimsizlik olsun ki? İşte Devlet Denetleme Kurulu denetlemiş, yolsuzluğu saptamış bu sonuca ulaşmış" derseniz yanılırsınız. Çünkü TVF, en başından Sayıştay denetimi dışında tutularak kurgulandı. Kanunu öyle çıkarıldı. Eğer Sayıştay denetimine tabii olsaydı, bu olup bitenler dört yıl sonra değil, ertesi yılın Sayıştay raporunda yer alabilirdi. Kamuoyu öğrenirdi.

Öte yandan DDK'nın raporunun yayımlanmasını da talep edebiliriz. Sonuç olarak nereye gittiği belli olmayan milyon dolarlardan bahsediliyor. Ve bu tutarların, özel bir şirketin şemsiyesi altında olsa da sonuçta kamu sermayeli şirketlerle ilgili olduğu anlaşılıyor.

TVF ile ilgili son operasyonun bize gösterdiği asıl gerçek, TBMM adına yapılan Sayıştay denetiminden bile isteye kaçmanın bedelidir.” (Kısa Dalga)

Yazının tamamı

Gündem