Davutpaşa’da cezasızlıkla mücadele
Pelin Ünker
Davutpaşa’daki havai fişek atölyesinde Ocak 2008’de gerçekleşen ve 21 kişinin ölümüne, 130 kişinin ise yaralanmasına yol açan patlamanın üzerinden tam 14 yıl 9 ay geçti. Kamu görevlilerine cezasızlık örneğinin sergilendiği davada ailelerin adalet arayışı ise devam ediyor.
Patlamadan üç ay sonra hazırlanan bilirkişi raporunda kusurlu oldukları tespit edilen dönemin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkilileri hakkında idarece kovuşturma izni verilmezken, aileler ve vekillerinin ısrarlı mücadelesi sonucu sanık sıfatıyla davaya dahil edilen Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İstanbul Çalışma Bölge Müdürü Atakan Tanış beraat etti. Yargıtay kararı sonucu hapis cezaları düşürülen sanıklardan Zeytinburnu Belediyesi yetkilileri de verilen cezaların 2 yıldan az olması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı nedeniyle bir gün bile hapis yatmadı. Mücadelesini sürdüren aileler Anayasa Mahkemesi'ne itirazda bulundu.
Anayasa Mahkemesi kararı ise belediye yetkililerinin yeniden yargılanmasının yolunu açtı. Davanın ilk duruşması yarın görülecek.
Dört yetkili yeniden yargılanacak
Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin hazırladığı tensip zaptına göre yaklaşık 11 yıl süren yargılama sonucu iki yılın altında hapis cezası verilen Zeytinburnu Belediyesi’nin dört yetkilisi yeniden yargılanacak. Beraat kararları Yargıtay tarafından onanan ve savcılık tarafından alınan bilirkişi raporunda kusurlu bulunan diğer kamu yetkilileri için ise henüz yargı yolu açılmadı.
31 Ocak 2008’de İstanbul Davutpaşa’daki Emek İş Hanı’nda yıllardır kaçak-ruhsatsız olarak faaliyet gösteren havai fişek atölyesinde meydana gelen patlama ve ardından çıkan yangında 20’si işçi 21 kişi hayatını kaybetti, 130 kişi yaralandı.
Patlamadan sonra dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş incelemelerde bulundu. Topbaş’ın “İmalathane kaçak. Vatandaş ihbarda etmezse nereden bilelim”, Güler’in “Burası kaçak bir yer ve maalesef zaman zaman böyle kaçaklar olabiliyor" sözleri tepki ile karşılandı. Dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan patlamanın meydana geldiği atölyenin daha önce dört kez mühürlendiğini açıklarken, yaşamını yitiren işçilerin sigortasız ve asgari ücretin altında çalıştırıldığı ortaya çıktı.
35 hafta boyunca adalet çağrısı yaptılar
Patlamada hayatını kaybedenlerin aileleri ceza davası açılması için 35 hafta boyunca her cumartesi İstanbul Taksim Meydanı’nda basın açıklaması yaparak tüm sorumluların yargılanmasını talep etti. Patlamada denetleme görevini yerine getirmedikleri için kamu görevlilerinin kusurlu bulunduğu bilirkişi raporu 28 Mart 2008’de hazırlanmıştı. Ancak dava ailelerin mücadelesi sonucu neredeyse 2 buçuk yıl sonra açılabildi.
DW Türkçe’ye konuşan mağdur ailelerin vekillerinden Avukat Özlem Özkan, “İçişleri Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Zeytinburnu Belediyesi ve Boğaziçi Elektrik Dağıtım AŞ. Bu beş kurumun her biri görevlerini gerektiği gibi yerine getirmiş olsaydı, ilgili denetimi gerçekleştirmiş olsalardı böyle bir patlama meydana gelmeyecekti” diyor.
"Devletin savunma refleksi"
Yargılamanın 2 buçuk yıl boyunca başlayamamasının devletin kurumlarıyla ilgili gösterdiği savunma refleksiyle ilişkili olduğunu vurgulayan Özkan, “Bilirkişi raporuyla tespit edilen sorumluların yargılanması için mülki amir tarafından izin verilmesi gerekiyor. Ancak devletin algısı şu: ‘Ben memurum yargılanmasına mümkün mertebe izin vermeyeyim ki bu sorumluluğu almayayım. Yoksa benzer ve emsal davalar açılabilir ve bu durumda çok ciddi bir sorumluluk altına girebilirim.’ Bu bir refleks aslında bir savunma refleksi” diye konuşuyor.
Bilirkişi raporunda kusurlu oldukları tespit edilen dönemin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkilileri hakkında idarece kovuşturma izni verilmedi. Aileler ve vekillerinin bütün sorumluların yargılanmasında ısrar etmesi sonucunda Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İstanbul Çalışma Bölge Müdürü Atakan Tanış yargılama devam ederken davaya sanık sıfatıyla dahil edildi.
Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın’a duruşmada, inşaat ruhsatında tarif edilenden bir kat daha yüksek olan binada meydana gelen patlamanın, bu katı kullanan havai fişek atölyesinde gerçekleştiği düşünüldüğünde, belediye personelinin denetim yapmış olmasına rağmen bu kaçak katı neden mühürlemediği, binanın iskan ruhsatı olmadan neden kullanımına izin verildiği ve patlamanın olduğu işyerinin ruhsatsız olduğu halde nasıl faaliyetine devam ettiği soruldu. Aydın, soruya “Bilemedim” yanıtını verdi.
Ancak Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi, Temmuz 2014’te Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İstanbul Çalışma Bölge Müdürü Atakan Tanış beraatine karar verdi. Zeytinburnu Belediyesi Ruhsat ve İl Denetim Müdürlüğü, İmar ve Şehircilik Müdürlüğü ve Zabıta Müdürlüğü sorumluları bu sürecin içerisinde sanık olarak ceza aldılar.
Yargıtay beraat kararını onadı
Aileler ve vekilleri verilen cezaları yeterli bulmadı, Zeytinburnu Belediye Başkanı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İstanbul Çalışma Bölge Müdürü hakkında verilen beraat kararını kabul etmeyerek mahkeme kararını temyiz ettiler.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi ise Ekim 2017’de Murat Aydın ve Atakan Tanış’ın beraat kararını onadı. Zeytinburnu Belediyesi yetkililerinin aldıkları hapis cezalarının ise düşürülmesi kararı verdi.
Avukat Özlem Özkan, “Yargıtay çok ciddi bir cezasızlık kararı vererek, yerel mahkemenin verdiği cezaları bozarak görevi ihmalden bir ceza verilebileceğini hükmetti. Neredeyse her birini hiçbir ceza öngörmemek üzere dosyayı kapatmayı uygun gördü. Dosya geldiğinde yerel mahkemeye tekrar Yargıtay'dan biz eski kararında direnmesini talep ettik. Ancak yerel mahkeme kararına direnemedi, Yargıtay'ın bozma kararına uydu” diyor.
Tek kamu yetkilisi hapis yatmadı
Yargıtay Kararı sonrasında, 17 Ocak 2019’da Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi kararını verdi. Sanıklardan Zeytinburnu Belediyesi’nde 2007’ye kadar İmar ve Şehircilik Müdürü olan Şevket Yıldırım ve Zeytinburnu Belediyesi’nde 2007’den sonra İmar ve Şehircilik Müdürlüğü’ne atanan Hatice Küçükakyüz, “ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma” suçundan 1’er yıl hapis cezası aldı, cezaları 10’ar ay hapis cezasına düşürüldü. Mahkemenin önceki kararında Şevket Yıldırım 5 yıl, Hatice Küçükakyüz 3 yıl hapis cezası almıştı.
Mahkemenin önceki kararında 9’ar yıl hapis cezası alan Zeytinburnu Belediyesi Ruhsat ve Denetim Müdürü Rüstem Tekin ve Zeytinburnu Belediyesi Zabıta Müdürü Feruz Kutsal da “görevi kötüye kullanma” suçundan 2’şer yıl hapis cezası aldı, cezaları 1’er yıl 8’er ay hapis cezasına düşürüldü. Hükmün açıklanması geri bırakıldı. Zeytinburnu Belediyesi Başkan Danışmanı Servet Kırna hakkında daha önce verilen 5 yıl hapis cezası ise suç vasfı değiştirilerek bu suç için zaman aşımı süresinin dolmuş olması gerekçesiyle düşürüldü.
Aileler ve vekilleri Yargıtay kararına karşı yaşam hakkının ihlali nedeniyle Şubat 2018’de Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunmuşlardı. Başvuruyu değerlendiren Yüksek Mahkeme, Mart 2022’de Anayasa'nın 17'nci maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiğine hükmetti. İhlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın, Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verdi. Davanın ilk duruşması yarın görülecek.
“Adalet duygusu zedeleniyor”
Anayasa Mahkemesi tarafından daha önce beraat eden isimlerle ilgili yeniden bir yargılama yapılmasıyla ilgili bir karar verilmediğini ifade eden Avukat Özlem Özkan, “Ama mevcut sanıklarla ilgili verilmiş olan cezalar açısından yeniden yargılama yapılması kararı verdi. Anayasa Mahkemesi, devlet yaşam hakkını ihlal etmiştir dedi. Bu önemli bir karar, iş cinayeti dosyaları açısından çok önemli bir karar” diyor ve ekliyor:
“Ama bir tarafıyla baktığınızda da neden 15 yıl sürüyor? Yani neden bir hakkı elde etmek bu kadar uzun sürüyor bu ülkede? Bu soru işareti başvurucuları büyük bir umutsuzluğa sürüklüyor. Yani adalet arayacağız evet ama ne zaman biz bunu görebileceğiz, sonucunu ne zaman alabileceğiz sorusu hep var. Hak arama inancınızı çok zedeleyen ve gerçekten de adaletin yerini bulduğuna dair inancınızı da çok zedeleyen bir süreç.”
“Kan parası almasınlar”
Davutpaşa patlaması nedeniyle 33 yaşında yaşamını yitiren Kadir Cesur’un eşi Arzu Cesur ise “Geç gelen adalet, adalet değil. Yani adalet yok Türkiye'de. İnsanlar ölüyor ama kader deyip geçiliyor” diyor.
DW Türkçe’ye konuşan Cesur, iş cinayetlerine karşı mağdur ailelere de sesleniyor: “Soma olsun OSTİM olsun ya da sıradaki kazalar olsun. Aileler kan parası almasınlar, yani ellerini mahkûm etmesinler patronlara. Davalarının üstlerine gitsinler, çocukların haklarını arasınlar. Çocuklarının geleceği için, çocuklarımıza iyi bir gelecek hazırlamak için bu davaların peşini bırakmasınlar ki biz de güvenli bir şekilde evlatlarımızı işe gönderelim.”
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.