Dedeoğulları ailesinden 7 kişiyi katleden Mehmet Altun: “Barışmak için gitmiştim”
KONYA'da, Kars’tan göç eden Dedeoğulları ailesinden 7 kişiyi öldürdüğü suçlamasıyla hakkında 7 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen Mehmet Altun (33) ile diğer sanıkların yargılanmasına başlandı.
Tutuklu Mehmet Altun ve diğer 10 kişi bugün ilk kez hakim karşısına çıktı. 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava nedeniyle hem adliye binası hem de duruşma salonu ve salon dışında geniş güvenlik önlemi alındı. Mehmet Altun, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya katıldı.
ÖLDÜRÜLEN 7 KİŞİ İÇİN 7 AVUKAT
7 kişinin öldürülmesi ile ilgili davada, Dedeoğulları ailesi adına 7 avukat duruşmaya katılırken; Van, Şanlıurfa, Batman ve Yalova barolarının davaya katılım talebi ise reddedildi. Kırıkkale Cezaevi'nde tutuklu bulunan sanık Altun ile 2 aile arasında geçen mayıs ayında iki aile arasında yaşanan kavgadan dolayı tutuklu olan diğer sanıklardan Lütfi Keleş ile Veli oğlu Ali Keleş, bulundukları cezaevinden SEGBİS yöntemiyle duruşmaya katıldı. Sanıklardan Ali Çalık, Ramazan Çalık, Yahya Çalık, Veli Keleş ve Ali Keleş salonda hazır bulundu. Duruşmayı daha önce akredite olan sınırlı sayıdaki gazeteci takip edebildi.
7 KİŞİ ÖLDÜREN SANIK: AMACIM BARIŞI SAĞLAMAKTI
7 kişiyi tabancayla öldüren ve ardından evi ateşe veren tutuklu sanık Mehmet Altun, Dedeoğulları ailesini çocukluğundan beri tanıdığını belirterek şunları söyledi:
''20 yıldır aynı yerde oturuyorduk. Maktulleri çocukluğumdan beri tanırım. Ben de onlara yakın oturuyorum. Ablamlara sürekli gelir giderdik. Özellikle son 2 yıldır sürekli hafta sonları ablamlarla birlikteydik. Ablamların, komşuları Dedeoğlu ailesiyle aralarında geçimsizlikleri vardı. Benim de çocukluğumdan itibaren aram kötüydü. Sürekli sürtüşme vardı. Problemin aslı nedir bilmiyorum. Orada başkasına ait arazi vardı. Muhtemelen bu yüzden olduğunu tahmin ediyorum. Bahçeden bize doğru sürekli taş atıyorlardı. Ablamların o bölgede başka kimseyle derdi yoktu. Ablamların önceki ev sahipleri de bu aileyle araları kötüymüş. 2010 yılında ben yeni askerden geldim. Babam, ablamların, komşularıyla kavga ettiği ve kavganın da anneme küfür ettikleri için çıktığını söyledi. 2010 yılında babamın tüfeğiyle kavga esnasında havaya ateş ettim. O nedenle hakkımda işlem yapıldı. İlk ruhsatlı silahımı 2018 yılında aldım. En son olan kavgada ben yoktum. Ama sonradan olay yerine gittim. 12 Mayıs olayından sonra bir hafta ablamlarda kaldım. Silahım evde duruyordu. ''
'AMACIM ÖLDÜRMEK DEĞİLDİ'
''Öncelikle benim ve ailemin, Keleş ve Çalık ailesiyle ilgili kesinlikle ırkçılık söz konusu değil. Son yaşanan olayda ailem beni azmettirmedi. Amacım barışın sağlanmasıydı" diyen sanık Altun, "Sırf o amaçla gittim. Amacım öldürmek değildi. Kesinlikle kasten öldürmedim. Böyle bir niyetim olsaydı konuşmazdım. Silahı daha önce evimde hırsızlık olduğu için aldım. O aileye karşı kullanmak için almadım. Olaydan önce psikolojik ve ailevi sorunlarım yüzünden Ankara, İstanbul, Bursa'ya gittim. Konuşmaya olaydan 2 gün önce karar verdim. Kavgadan sonra sürekli tehdit ediliyorduk. Amacım arayı düzeltmekti. Kimseye söylemedim. Söylesem izin vermezlerdi '' dedi.
'NASIL ATEŞ ETTİĞİMİ HATIRLAMIYORUM'
Dedeoğulları ailesinin evine giderken tabancayı kendini korumak için yanına aldığını öne süren Altun, şunları söyledi:
''Silahı kendimi korumak için aldım yanıma. Benzini neden aldığımı bilmiyorum. Yakma niyetim yoktu. Saat 18.00 sıralarında o eve gittim. Öncesinde cumaya gittim. Silahı olaydan 1 gün önce yanıma almıştım. Olaydan 2 gün önce de araç kiralamıştım. Tamamen konuşmak için gittim. Dosyayı alıp isimlerini yazdım. Belediye çalışanı olarak kendimi tanıttım. Bana 'Bizim belediyeyle işimiz olmaz' dediler. Ailenin oğlu olan Barış'ın olmadığını öğrenince oradan ayrıldım. Barış gelsin öyle konuşalım, dedim. 5 dakika sonra tekrar gittim. Tanınmamak için cerrahi maske takmıştım. Ama oradan birisi beni tanırmış gibi oldu. Benden maskemi çıkarmamı istediler. Daha sonra da maskemi çıkarıp silahı elime aldım. Onlarla kibar bir şekilde konuştum. Kızlardan biri taş attı ama oradan kaçtım. Silahı doğrultup, ateş edemedim. Vurmak istemedim. Daha sonra kendimi kaybettim. Nasıl ateş ettiğimi hatırlamıyorum. Kargaşa anını hatırlamıyorum. Şarjör değiştirdim bir kere, ikinci şarjörde mermi hazırdı. Daha sonra silahımı ateşledikten sonra sağa sola kaçan oldu. Yaralılar daha sonra yine saldırdı. Sadece bir kişiye yerde yatarken ateş ettim. Diğerlerini hatırlamıyorum. İçeri kaçana ise 2 kez ateş ettim. Mermiler çantamın içindeydi. Silahı ilk aldığım 2018 yılında mermileri basmıştım. Kaç kez ateş ettim hatırlamıyorum. Bu olay 15-20 dakika sürdü, diye hatırlıyorum. Zaten hepsinin öldüğünden emindim. Daha sonra da arabaya bindim. Benzin aklıma geldi. Kamera ve delillerin yok olması için direkt bidonu evin içine ittim. Ateşe verdim''
'KİMSE AZMETTİRMEDİ'
Saldırının ardından memleketi olan Bozkır ilçesindeki köylerine gittiğini anlatan Altun, ''Daha sonra olay yerinden ayrıldım. Bozkır'a gittim. Saat 18.30- 20.00 sıraları köye gittim. Giderken telefonum açıktı. Sadece araç kiralama firması sahibi aradı. Hızlı gittiğim için uyardı. 4-5 gün bağ, bahçe kırsal alanda yaşadım. Köye gittikten sonra sim kartı kırıp attım. Bana ulaşsınlar istemedim. Kimse beni azmettirmedi. Böyle bir şey söz konusu bile değil. Onlara karşı kin duymuyordum. Sadece konuşmak istiyordum. Bana izin vermiyorlardı. 3-5 yıl husumet olmadı aramızda. Taki ramazan ayına kadar. Olaydan birkaç gün önce evlerinin önünden geçerken, el kol hareketi yaptılar ama önemsemedim. Böyle olsun istemedim. Özür diliyorum. Pişmanım''dedi.
DİĞER SANIKLAR SUÇLAMALARI KABUL ETMEDİ
Altun'un dinlenilmesinin ardından 12 Mayıs'ta 2 aile arasında yaşanan kavga nedeniyle tutuklu bulunan diğer sanıklar Lütfi Keleş ile Veli Keleş'in oğlu Ali Keleş, SEGBİS üzerinden, tutuksuz sanık Veli Keleş ise duruşma salonunda ifade verdi.
Mehmet Altun'un eniştesi Lütfi Keleş, 'azmettirme' suçlamasını reddederek, ''Böyle bir şeyden haberim yoktu. Haberim olsaydı da kabul etmez, yaptırmazdım. Hep ara bulmaya çalışıyordum. 12 Mayıs'taki olaya sonradan katıldım. Cezaevine girdikten sonra Mehmet Altun ile görüşmedik. Ziyaretime eşim, çocuklarım, ablam ve eniştem geldi. Eşimin kardeşi olduğu için eşi ve annesi, babasıyla Mehmet Altun, evimize ara ara ziyarete gelirdi. Olaydan 4-5 ay önce bana silahının olduğunu söylemişti ama hiç görmedim. Aileden kimsenin azmettirdiğini düşünmüyorum, olamaz da. Harun oğlu Ali Keleş, cezaevine para gönderiyor" dedi.
Dedeoğulları ailesinin avukatlarından birinin "12 Mayıs'taki kavganın ardından suçun üstlenilmesini kim istedi?" sorusu üzerine Lütfi Keleş, "Tarım işleriyle uğraştığımız için işlerimiz kaldı. Eşim de tutukluydu. Bu nedenle suçu üstlendim. Karşı taraf devamlı tahrik ediyorlardı. O yüzden 'Uslandılar mı?' diye sordum. Bizi yalan ifadeyle içeri soktular. Mehmet Altun, kendi Facebook hesabından silah resmi göstererek 'Güzel mi?' diye sordu. Ben de 'Silahlarla ilgilenmem, senin de mi var?' diye sordum. Onda silah olduğunu bu şekilde öğrendim. Benim Kürtlerle bu zamana kadar bir sorunum olmadı" cevabını verdi.
CHP'Lİ HEYET DURUŞMAYI İZLEDİ
Duruşmayı izleyen CHP’li heyet, verilen arada açıklama yaptı. Verilecek kararın kamu vicdanını rahatlatması gerektiğini söyleyen CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, “Türkiye’yi sarsan bu olayda aynı ailenin 7 kişisinin, 1 kişi tarafından çok bilinçli bir şekilde, planlı bir şekilde öldürülmesi, daha sonra evin yakılmak istenmesi, tam bir vahşet örneği olarak karşımızda duruyor. Türkiye’de siyaset dilinin, insanları nasıl bir kutuplaştırmaya getirdiğini, öfkenin nefrete nasıl dönüştüğünün tipik bir örneğidir bu. Büyük üzüntü duyduğumuz bu davadan beklentimiz, kamu vicdanının tatmin olmasıdır” dedi.
“IRKÇILIK DIŞINDA HİÇBİR MOTİVASYON BÖYLE BİR KATLİAMA ZEMİN HAZIRLAMAZ”
Duruşmayı izleyen CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise şunları söyledi:
“Olayı ilk gününden beri takip ediyoruz. Bu olay sadece 30 Temmuz’da gerçekleşmedi. 12 ve 22 Mayıs’ta gerçekleşen linç girişimleri var. O linç girişimlerinden sonra kamuoyunun, avukatların, bölge barolarının dikkat çeken açıklamaları vardı. Gerekli tedbirlerin alınması yönünde. Ancak maalesef bütün bunlar yapılmadı ve bir katliam gerçekleşti. Bugün ilk defa katili, SEGBİS yoluyla dinledik. Ben de bir avukatım aynı zamanda. Şunu bilirim ki; ırkçılık ve nefret söylemi dışında hiçbir motivasyon böyle bir katliamın meydana gelmesinde zemin hazırlamaz. Hiçbir kişisel husumet, hele hele tavuk meselesi, kamera meselesi, tarla meselesi gibi bir ölüme dönüşmemiş olaylar böyle bir motivasyonu gerçekleştirmez. Konya’dan bütün Türkiye’ye sesleniyorum. Siyaset dilinin nefret söyleminden, ırkçılıktan ve düşmanlıktan uzak durması lazım. Yukarıda söylenen ırkçılık ve nefret söylemi, herhangi bir insanı böyle bir katile dönüştürebiliyor. Bu olayda bu var. Motivasyon da düşmanlıktır, nefret söylemidir ve ırkçılıktır. Umuyorum bundan sonrasında siyaset de yargı da bu olaydan çok önemli dersler çıkarır. Doğrudan doğruya, bir arada yaşamamıza, barışımıza tehdit oluşturan bu olaylar bir daha gerçekleşmez. Biz CHP olarak başından beri bu olayın takipçisiyiz ve takipçisi olmaya da devam edeceğiz. Bütün kurumları, başta siyaset kurumu olmak üzere sorumluluğa davet ediyoruz.”
AİLENİN GERİYE KALAN TEK FERDİ KONUŞTU
Saldırıya uğrayan Dedeoğulları ailesinden geriye kalan, olaydan önce de yaşadığı İngiltere'ye gitmek için Ankara'da bindiği uçağın kalkışına dakikalar kala acı haberi alıp Konya'ya geri dönen Çetin Dedeoğulları, Mehmet Altun'un kiralık katil olduğunu öne sürdü. Çetin Dedeoğulları, ''Organize suç olduğuna inanıyorum. Daha önceki olayda ailemi öldürmek istediler. Cezaevine girip, çıktıktan sonra da bu olayı planladılar. Mehmet Altun'u da kiralık katil olarak gönderdiler. Bu işi de Ali Keleş organize ve finanse etti. 12 Mayıs olayından sonra 14 Mayıs'ta Türkiye'ye geldim. Sürekli tartıştıklarını anlatıyorlardı. 22 Mayıs'ta bir olay oldu. Hepsinden şikayetçiyim. Ailemi katlettiler. Kurban olarak da Mehmet Altun'u seçtiler'' dedi.
Yıllar önce soyadını değiştirdiği belirtilen Yaşar Dedeoğulları'nın kardeşleri Cengiz, Öner Rıfatoğlu ve Erdal Rıfatoğlu ile Ercan İnik, Filiz İşkin, Güneş İnik, Naime Kızılgedik ve Ayfer Karasu sanıklardan şikayetçi olduklarını belirtti.
22 DAKİKADA 18 KEZ POLİSİ ARAMIŞ
Beyanda bulunan avukat Atila Kart, “Gücünüzü aşan şeylerin farkındayız. Ama burada topluma bir mesaj verilmesi gerekiyor. Herhangi bir adli cinayeti tartışmıyoruz. Türkiye’nin vicdanı olma sorumluluğuyla genel bir değerlendirme yapmak istiyoruz. Bunu yaparken de bir taraftan maddi gerçeği açığa çıkarma bir yandan da linç kültürüyle yaratılan iklimi anlatmak zorunda kalacağız” dedi. Katliamın insanlığa karşı suç niteliğinde olduğunu söyleyen Kart, “Türkiye’de böyle bir iklim yaratıldı. Dedeoğulları ailesi 30 yıl önce Kars’tan Konya’ya göç ediyor geleceklerini Konya’da inşa etmek istiyorlar” dedi.
Dedeoğulları’nın bir süre sonra çevreden “Kürt aile” olarak tanımladıklarını bildiklerini ifade eden Kart, “Ama buna dair birşey yapmıyorlar, art niyet aramıyorlar ve yaşamlarına devam ediyorlar. 20-30 yıl öncesine gitmeye gerek yok. 12 Mayıs’a gidelim. Kasten adam öldürmeye teşebbüs dosyası var 8 ağır ceza mahkemesinde. Oraya dair tutanak var. Bu tutanağa göre mağdur Serpil çığlık üstüne çığlık atıyor. Devletin yetkili kurumlarını arıyor. 22 dakikada 18 kez arıyor. ‘Odunlarla saldırdılar çabuk gelin, yaralılar’ var diyerek çığlık atıyor. Kolluğa verdiği ifadesinde de doğruluyor. Saldırganların isimlerini hangisinin hangi darbeyi vurduğunu aynen anlatıyor. Yoldan geçen biri de aynı şekilde polisi arayarak yardım istiyor.”
SAVCI POLİSİ UYARMIŞ
Katledilen Serpil Dedeoğulları’nın İçişleri Bakanlığı’na yazdığı mesajı hatırlatan Kart, “Ama bakanlık birşey yapmıyor. Aynı şekilde Yaşar Dedeoğulları da CiMER’e yazıyor ve saldırıya dair fotoğrafları gönderiyor. O fotoğrafları ben de basından gördüm. O fotoğrafları gören herkes saldırının vahametini görebilirdi. Saldırıdan 2 ay sonra devlet harekete geçiyor ama etkili korumanın yapılmadığı görünüyor” dedi. 12 Mayıs saldırısından sonra etkin soruşturmanın yapılmadığını dile getiren Kart, “Yetkililer iş birliği yapmıştır ve katliamın önü açılmıştır. Cumhuriyet savcısı tarafından polis amirine 12 Mayıs saldırısından sonra Meram ilçe karakoluna yazılan bir talimat var. Demiş ki, ‘kolluk olarak olaya dair olay yeri incelemesi yapmamışsın, talimatın gereğini yap 10 gün içinde yerine getirmezsen suç duyurusu yapacağım’ diyor. Ama bu yazının gereği yapılmamıştır. Kolluğun görev suistimali yaptığını ortaya koyan bu yazıya kolluğun cevabını göremedik” ifadelerini kullandı.
‘KORUMA TALEPLERİ KABUL EDİLMİYOR’
Mahkeme adlı WhatsApp grubunda savcıyla ailenin yakın temasta bulunduğunun anlaşıldığını dile getiren Kart, “Saldırının planlı olduğu, saldırıdan duyulan gurur anlatılıyor. Yerel basına müdahale ettiklerini anlatıyor. Polis amirliğinin 3 Haziran tarihli yazıda Dedeoğulları’nın koruma kararı aldırıldığı belirtilse de daha sonraki yazıda çağrı üzerine korumadan söz edildi. Serpil Dedeoğulları’nın çığlığını duymayan kolluk çağrı üzerine koruma veriyor. Kolluğun, savcılığın yapması gerekenler belli. Yakın koruma yöntemlerine başvurması gerekirdi. Dedeoğulları koruma talebinde bulunuyor ama talepler karşılıksız kalıyor” şeklinde konuştu.
Kart, koruma tedbiri alınmış olsaydı, katliamın engelleyebileceğine dikkati çekti.
HAKİM DAL’I HATIRLATTI
Konya’nın Meram ilçesinde Diyarbakırlı Hakim Dal’ın katledilmesini de hatırlatan Kart, “Kürt oldukları için saldırıya uğradıklarını anlattı Dal ailesi. Nefret iklimin yarattıklarını görüyorsunuz” dedi.
‘KAMERA KAYITLARI OLMASAYDI…’
Katliama dair kamera kayıtlarının olduğunu dile getiren Kart, “Yoksa olay faili meçhule giderdi” dedi. Emniyetin ihmaline dikkat çeken Kart, “Dedeoğulları’nı korumayan kolluk istediği zaman istediği yere yetişebiliyor. Çetin, Meram karakoluna ailesinin ifadesini nasıl aldığını soruyor. Meram karakolu da ‘7 kişi dizilmişti karşımda kafaları kolları sarılıydı öyle aldım ifadelerini’ diyor. Çetin de diyor ki ‘Kardeşim Barış ve Serpil hastanedeydi 7 kişinin karşınızda olması mümkün değil.’ Bunun üzerine Emniyet il müdürlüğü Meram karakolunun yalan söylediğini anlıyor ve soruşturma başlatıyor. Kamera kayıtları olmasaydı olay faili meçhul olarak kalacaktı. Biz adeta canlı yayında katliam görüntüleri izledik” dedi.
AİLE YAKINLARI YAKA PAÇA ÇIKARILDI
Avukatın konuşması sırasında Çetin Dedeoğulları ve aile yakınları sanık avukatlarına, “Böyle insanları mı savunuyorsunuz” diyerek tepki gösterdi. Tepki gösteren aile üyeleri polisler tarafından yaka paça dışarı çıkarıldı. Salonda bulunan avukatlar duruma itiraz ederek, “Böyle tepki göstermeleri gayet normal, yaka paça dışarı çıkaramazsınız” dedi.
‘BORCU VAR, İŞİ YOK AMA KREDİ ÇEKTİ’
Tepki gösteren aile yakınlarının salondan çıkarılmasının ardından Avukat Kart konuşmasına devam etti. Kart, “Zanlı Çetin’in Konya’dan çıktığını öğrendikten sonra katliamı yapıyor. Zehra Altun’un ifadesine dikkat çekiyorum. Düzenli bir iş olmayan zanlı 116 bin TL borcu var hiç işi yok ama 126 bin TL kredi çekiyor. Mehmet Altun aile üyeleriyle iki ay konuştuğuna dair kayıt yok. Kayıt ancak savcılık ve emniyet eliyle silinebilir” şeklinde konuştu.
NE OLMUŞTU?Olay, 30 Temmuz günü saat 19.00 sıralarında, Meram ilçesi Hasanköy Mahallesi Özşahin Sokak'ta meydana geldi. Yaşar Dedeoğulları'nın (65) evine, yan komşusu Lütfi Keleş'in kayınbiraderi Mehmet Altun geldi. Bahçede aile ile konuşan Altun, daha sonra poşetten çıkardığı tabancayla peş peşe ateş etti. Saldırıda Yaşar Dedeoğulları ile eşi İpek (57), çocukları Serap (33), Serpil (29), Sibel (35), Metin (42) ve Barış Dedeoğulları (31) yaşamını yitirdi. Olayın ardından kiraladığı araçla kaçan Altun, 4 Ağustos'ta özel harekat ekiplerince memleketi Bozkır ilçesi Üçpınar Mahallesi'nde arazi taraması sırasında yakalandı.7 KEZ AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET HAPİS CEZASI
Cumhuriyet Başsavcılığı'nca başlatılan soruşturma kapsamında aralarında Mehmet Altun'un da bulunduğu 11 kişi hakkında iddianame hazırlandı. Avukatların Dedeoğulları ailesinin Kürt oldukları gerekçesiyle katliamın yaşandığını belirtmesine rağmen iddianamede katliamın husumetten kaynaklandığı iddia edildi.İddianamede tutuklu Mehmet Altun hakkında 'canavarca hisle tasarlayarak 7 kişiyi kasten öldürme' suçundan 7 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. Ayrıca olayın ardından evin bazı noktalarına yanında getirdiği bidondaki benzini döküp ateşe verdiği iddiasıyla 'yakarak mala zarar verme' suçundan 1 yıldan 9 yıla kadar, 'nitelikli olarak konut dokunulmazlığı' suçundan 1 yıldan 3 yıla kadar, '6136 Sayılı Kanuna Muhalefet' suçundan da 5 yıldan 8 yıla kadar yargılanması talep edildi.İddianamede, bir süre tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen sanıklar Altun’un eniştesi Lütfi Keleş ile ablası Ayşe Keleş, yeğeni Ali Keleş, Yahya Çalık, İbrahim Keleş, Ramazan Çalık, Ali Çalık, Veli Keleş, oğlu Ali Keleş ve akrabaları Ali Keleş hakkında 'canavarca hisle tasarlayarak 7 kişiyi kasten öldürmeye azmettirme', 'yakarak mala zarar vermeye azmettirme' suçlarından yargılanmaları istendi.
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.