Demirtaş'tan muhalefet liderlerine çağrı: Devlet içine çöreklenmiş çeteyi teşhir edin, üzerine gidin

Demirtaş'tan muhalefet liderlerine çağrı: Devlet içine çöreklenmiş çeteyi  teşhir edin, üzerine gidin
Cezaevinde bulunan HDP’nin eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş, son zamanlarda artan sokak saldırılarına, hedef göstermelere dikkat çekerek, “Bizzat muhalefet liderleri bu çetenin medya, bürokrasi, yargı, siyaset ayaklarının saldırısına uğruyor. “Günü gelince yargı önünde hesabını sorarız” diye sabır mı çekiyorlar? Eğer öyleyse büyük yanlış yapıyorlar” dedi.

 

Edirne F Tipi Cezaevi’nde bulunan Selahattin Demirtaş’ın gazeteduvar.com’da “konuk yazar” olarak yayımlanan yazısında; muhalefet liderlerine  "Açık çağrı yapıyorum. Devlet içine çöreklenmiş bu yapının üstüne gitmek için ortak tutum almalısınız, birlikte hareket etmeli. Ve bu çete teşhir edilip üstüne gidilmezse frenlenmezse önümüzdeki seçimlere de gayri meşru yol ve yöntemlerle müdahale edeceğini öngörmek için kâhin olmaya gerek yok" diye seslendi. Demirtaş'ın yazısı özetle şöyle:

 “Muhalefet o çetelerin üstüne gitmiyor”

“Muhalefet, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin resmi ve aleni politikalarını, uygulamalarını eleştiriyor, yeri geldiğinde teşhir ediyor, ciddi hatalar tespit edince de üstüne gidiyor. Fakat ilginç bir şekilde, bu hükümet sisteminin şemsiyesi altında, devlet içinde yarı gizli ve gizli şekilde örgütlenmiş yapılanmaların, çetelerin üstüne gitmiyor, onları teşhir etmiyor, en azından belgeleyip raporlamıyor.

 

“Usulsüzlüklerle finanse ediliyor”

Neyi kast ettiğimi biraz açayım. Örneğin beş yandaş müteahhite, akıl almaz usulsüzlüklerle çok ciddi miktarlarda kamu kaynakları aktarılıyor. Gazeteci Çiğdem Toker, bu usulsüzlükleri harika bir gazetecilik örneği sergileyerek bir bir belgeliyor, yazıyor. (Ki bana göre, kendisi yılın gazetecilerinden seçilmeliydi ve tüm muhalefet liderleri kendisini ziyaret edip ondan brifing almalıydı.) Muhalefet bu meselenin peşine düşse olayın sadece ihale yolsuzluğu olmadığını, işin özünde çetelerin el altından finansmanını sağlayan çok daha büyük ve gizli bir yapının olduğunu ortaya çıkarabilecektir. Elbette bunun dışında da çeşitli kaynaklar yaratılıyor. Doğrudan kamu kaynaklarıyla veya vakıflar aracılığıyla, belediyeler yoluyla da çıkarlar sağlanıyor, makam ve mevki dağıtılarak ödül sistemi devreye sokuluyor.

 Tetikçi yandaş medyanın, orada yazan, konuşan gazeteci, akademisyen, araştırmacı görünümlü birçok şahsın bu kaynaklardan finanse edildiğini tahmin etmek mümkün.

 Muhtemelen 50-60 kişilik bu medya tetikçisi güruh, ceplerine doldurulan bol paralar karşılığında her gece televizyonlarda kanal kanal dolaştırılarak kendilerine verilen, günün veya haftanın düşmanını linç etme görevini yerine getiriyor. Son beş yıldır kimlerin bu kanallarda düzenli olarak bu faaliyetlere katıldıklarını tespit etmek zor olmasa gerek.

 

“Ortada ağır bir suç var”

 

Denilebilir ki, medya ve ifade özgürlüğü var. İsteyen herkes demokratik hakkını kullanıp televizyona çıkabilir ve konuşur. Bu güruh dışında kimsenin böyle bir hakkının olmaması bir yana, bu faaliyete katılanların belli bir merkezden yönlendirildiği, görevlendirilip finanse edilerek belli bir amaca (muhalefete operasyon) yönelik, sistematik bir çalışmaya dahil oldukları için öyle basitçe eleştirilip geçiştirilemez. Ortada çok ciddi ve ağır bir suç var. Yani sadece basın ahlak ilkeleri ihlal edilmiyor ya da sadece iftira, hakaret suçu işlenmiyor. Devlet içinde çöreklenmiş bu çete aracılığıyla siyasete, seçimlere, yargıya doğrudan müdahaleler yapılıp iktidarın gücü tahkim edilmeye çalışılıyor. Bu çetenin sosyal medya ayağının, yargı ayağının, sivil toplum, sermaye ve en tepede siyaset ayağının olduğunu anlamak da tespit etmek de zor değil.

 

“Çeteleri yargı önüne çıkarmak boynumuzun borcu”

Yaşanan bir olay karşısında siyasi iktidarın tutumu, eşzamanlı olarak yandaş kanalların ve oradaki tetikçilerin tutumu, sosyal medya ve sivil ayağın tutumu, aynı anda yargının tutumu yan yana konulunca bunların ancak ve ancak tek merkezden yönetilmekle bu kadar senkronize çalışmalarının mümkün olabileceğini rahatlıkla ortaya koyabiliriz. Mesela Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’a ve gazeteciler Orhan Uğuroğlu ile Afşin Hatipoğlu’na ölümcül saldırılar gerçekleşti. Bu saldırıların örgütlü ve planlı olduğunu bilmeyen var mı? Peki ne oldu bu saldırılar sonrasında? Siyasi iktidarın ve ortaklarının açıklamalarını, yandaş medyanın tutumunu ve yargının tutumunu yan yana koyun bakalım. Ortada ayıplanacak, kınanacak bir durum mu var yoksa devlet içindeki organize bir suç şebekesinin kolektif olarak işlediği çok ağır bir suç mu var? Peki muhalefet bu durumu neden ayıplamayla, kınamayla, esefle karşılamayla geçiştiriyor? Çok tuhaf, değil mi?

 

HDP’lilerin yargılama süreçlerindeki çete faaliyetlerini burada anlatmayacağım ama bilinsin ki hepsi partimizin hukukçuları tarafından belgeleniyor, raporlanıyor. Günü geldiğinde de bağımsız yargının ve TBMM’nin önüne koyacağız. Bakalım bizi medyada her gün, her gece hakaret, yalan ve iftiralarla linç eden, suçlu ilan eden, yargılama süreçlerimize doğrudan etki eden bu güruh o gün ne ifade verecek?

 

Liderlere açık çağrı

Bunun gibi yüzlerce örnek yaşanıyor. Hatta bizzat muhalefet liderleri bu çetenin medya, bürokrasi, yargı, siyaset ayaklarının saldırısına uğruyorlar. Ama ilginç bir şekilde sadece kınayarak, ayıplayarak geçiştiriyorlar. Acaba onlar da, “Günü gelince yargı önünde hesabını sorarız” diye sabır mı çekiyorlar? Eğer öyleyse büyük yanlış yapıyorlar. Çünkü muhalefetin bu garip tutumu nedeniyle çok ağır tahribatlar yaşanıyor, çeteler her geçen gün daha da pervasız, cüretkar ve saldırgan hale geliyor. Milyonlarca insan bu çetenin elinde adeta rehin alınmış gibi korkudan gıkını çıkaramıyor. Twit atanı, yazı yazanı, slogan atanı, dik duranı, sesini çıkaranı bu çete önce trol ağıyla medyada linç ediyor, ardından siyaset ayağı hedef gösteriyor, sonra yargı ayağı devreye girip tutukluyor veya çetenin sokak ayağı devreye girip dövüyor, fiili linç yapıyor.

 

“Hangi merkezden yönetiliyor?”

Peki bu yarı gizli, gizli çetenin açık ve örtülü faaliyetleri sizce nereden, hangi merkezden yönetiliyor? Kim finanse ediyor, kim koruyor bunları? Muhalefet bu konuyu neden ciddiyetle ele almıyor? Tüm muhalif liderleri aynı masanın arkasına geçip ortak bir basın toplantısıyla neden bu çeteye karşı siyasi, hukuki, toplumsal bir mücadelenin startını vermiyor? TBMM’de araştırma komisyonu kurulması için neden her gün mücadele yürütmüyor? Bu çetenin faaliyetlerini isim isim neden raporlayıp Meclis’e sunmuyor? Bence bunların hepsini yapmaları lazım. Bu çetenin siyasete karşı darbe faaliyeti yürüttüğünü, gayrı meşru yollarla siyasete, seçimlere müdahale ettiğini tespit etmek zor olmasa gerek. Ve bu çete teşhir edilip üstüne gidilmezse frenlenmezse önümüzdeki seçimlere de gayri meşru yol ve yöntemlerle müdahale edeceğini öngörmek için kâhin olmaya gerek yok.

Bu vesileyle tüm liderlere açık çağrı yapıyorum. Devlet içine çöreklenmiş bu yapının üstüne gitmek için ortak tutum almalısınız, birlikte hareket etmeli ve Meclis’i daha fazla işletmelisiniz. Eğer iktidar ve ortakları bu yapılarla iç içe değilse onların da normal olarak bu mücadeleye destek vermesi beklenir.

Gündem