Dışişleri, büyükelçilerin açıklamasında İngilizce ve Türkçe metinler arasındaki fark için ne dedi?

Dışişleri, büyükelçilerin açıklamasında İngilizce ve Türkçe metinler arasındaki fark için ne dedi?
Habertürk yazarı Kübra Par'ın aktardığına göre Dışişleri Bakanlığı'nda önemli bir isim büyükelçilerin Viyana Sözleşmesi'ne atıf yaptıkları açıklamadaki İngilizce ve Türkçe metinler arasındaki farkla ilgili metin üzerinde karşılıklı olarak birkaç kez çalıştıklarını anlattı.

Habertürk yazarı Kübra Par, büyükelçi krizinin perde arkasını Dışişleri Bakanlığı’ndan önemli bir isimle konuştuğunu belirtti. Par, köşe yazısında bu ismin kendisine "Büyükelçilerin bildirisi için “Yaptıklarının izah edilecek tarafı yok. Tepkimizi görünce paniklediler ve arayışa girdiler” dediğini aktardı. Par'ın yazısında ilgili bölüm şöyle:

"Türkiye de başka ülkelerdeki insan hakları ihlalleri ile ilgili açıklamalar yapıyor. Kendisine yöneltilen bu eleştiri karşısında neden en yüksek tepkiyi verdi?” diye sordum.

“Özellikle Nordik ülkeler insan hakları konusunu içişlerine müdahale olarak görmüyorlar ama onun da bir adabı, yeri vardır.

ABD Washington’da basın açıklaması yapsaydı ona göre bir yanıt verirdik. Aslında bu konuların konuşulabileceği yer Strasburg’daki Avrupa Konseyi Delegeler Komitesi'dir. AİHM kararına uyulmadığını düşünüyorsanız bunu Strazburg’da dile getirebilirsiniz ama bulunduğunuz ülkede kolektif bir sosyal medya hareketi yapamazsınız.

Aslında bunun yanlış olduğunu onlar da biliyor. 10 ülke bir araya gelerek 'shield effect' (koruma kalkanı efekti) yaratmak istediler. 'Bize bir şey olmaz' diye düşündüler.

Konu Kavala olduğu için değil; prensip olarak bu tür açıklamalara karşı çıkmak gerekir. Biz müstemleke ülkesi değiliz ki ders almayı kabul edelim... Bir defa 'Eyvallah' derseniz, benzer tutumlar başka konularda da gelir. Yönetimde hangi partinin olduğu fark etmez, bu bir beka meselesidir” yanıtını aldım.

Bir başka dikkat çeken durum da büyükelçilerin yeni açıklamasında İngilizce ve Türkçe metinler arasındaki anlam farklılığıydı.

İngilizce metnin doğrudan tercümesi, elçilerin ilk açıklamasının Viyana Sözleşmesi’nin 41. maddesi ile uyumlu olduğuna işaret ediyordu.

Yine onların yayınladığı Türkçe metin ise "ABD, diplomatik ilişkiler hakkındaki Viyana Sözleşmesi'nin 41. maddesine riayet etmeyi teyit eder" şeklindeydi.

Bu cümle, “İçişlerinize karışmayacağımızı teyit ediyoruz” manasında açık bir geri adım gibi görünüyordu.

Büyükelçilere ikinci bir açıklama yaptırmayı kabullendirmek kadar, Türkçe metinde böyle bir ifade kullanmalarını sağlamak da bir diplomasi trafiğinin sonucu belli ki...

Dün konuştuğum isme bu farklılığı da sordum.

Metin üzerinde karşılıklı olarak birkaç kez çalıştıklarını anlattı.

“Eski pozisyonlarında ısrar ediyor olsalardı, bugün bu açıklamayı yapma gereği de duymazlardı. dolayısıyla bu bir geri adımdır” dedi.

Dünkü yazımda “Büyükelçiler istenmeyen kişi ilan edilir ve ortaya büyük bir maliyet çıkarsa ikinci bir 'One minute' etkisi yaratmaz. AK Parti tabanı da atılan adımı sorgular” demiştim.

Gerçekten de iktidar bu meseleden büyük yara alabilirdi. Tam aksi oldu.

Diplomatların becerisi sayesinde tansiyon hızla düşürülmekle kalmadı, Erdoğan bu meseleden -sürpriz şekilde- kazançlı çıktı.

Seçmeni gözünde 'dünyaya meydan okuyan, Batı’yı dize getiren lider' imajını tazeledi.

Bu diplomatik sıkıntının, çok büyük bir diplomatik krize dönüşmeden, atlatılmasında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç'in yoğun ve koordineli çalışmasının önemli etkisi var.

Tabii bütün bunlar, varsayımlar üzerinden yıllardır tutuklu olan Osman Kavala ile ilgili vicdanlarda şüphe bırakmayacak adil bir yargılama yapılması ihtiyacını ortadan kaldırmıyor.

Dünyanın içişlerimize burnunu sokmasını istemiyorsak, buna zemin yaratacak anti-demokratik uygulamalara da geçit vermemeliyiz."

YAZININ TAMAMI

Gündem