Kayyım tehdidindeki Diyarbakır'da seçim nabzı: Dershane olmuş 100 bin lira. Ma hayırdır?
İNANÇ YILDIZ
31 Mart yerel seçimlerine üç gün kaldı. Seçimin dikkatle takip edildiği kentler arasında Diyarbakır her zaman olduğu gibi ilk sıralarda. Oysa seçmenin verdiği oy yıllardır bir hüküm ifade etmiyor. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi son 8 yıldır AKP iktidarının atadığı kayyımlar tarafından yönetiliyor.
2003 yılında iktidara gelen AKP, bugüne kadar yerel seçimlerde Diyarbakır’ı hiç alamadı. AKP özellikle 2016 yılında kayyım atamalarından sonra kenti seçimlerde alabileceğini düşünmeye başlamıştı.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkanlığına kayyım olarak atanan dönemin Etimesgut Kaymakamı Cumali Atilla, 2019 yılında yapılan yerel seçimlerde kentte AKP tarafından aday gösterilmiş ve yüzde 30,99 oy alarak seçilememişti.
HDP’nin yüzde 62,93’lük yüksek oy oranı ile aldığı Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne seçimden henüz 4 ay geçmişken yeniden kayyım atanmıştı. Görevden alınan Eş Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı tutuklanmıştı. Mızraklı, halen cezaevinde. Seçimlerde kentin 17 ilçesinden 14’ünü kazanan HDP’nin elindeki belediyelerden, Bağlar’da yüzde 70,34 ile seçilen belediye eş başkanı Zeyyat Ceylan’a KHK’li olduğu gerekçesiyle verilmeyen mazbatası ikinci sıradaki AKP’li Hüseyin Beyoğlu’na verildi, Dicle Belediye Başkanı Felat Aygören, istifa ederek AKP’ye geçti ve geriye kalan belediyeler arasında Çınar hariç hepsine kayyım atandı.
Erdoğan, Diyarbakır’ı istiyor
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ı geçtiğimiz ay Diyarbakır’a gönderip, “kanaat önderleriyle” bir toplantı yaptırdı. Toplantıda AKP'li Milletvekili Mehmet Said Yaz’ın “Diyarbakır’ın Cumhurbaşkanı’mızın nezdinde apayrı bir yeri var. Suna Hanım da şahittir. Galip Bey’in göğsüne elini vurdu. ‘Ben bu defa Diyarbakır’ı istiyorum’ dediği gündeme düştü.
Bunun yanında bölgede daha çok belediye alma hesabı yapan AKP’nin önceki dönem yaptığı gibi az oy farklıyla kaybettiği küçük il ve ilçelere güvenlik güçlerinin oylarını kaydırarak alma hesapları yapıyor. Bu duruma dair DEM Parti, 32 yerde 54 bin 60 usulsüz seçmen kaydına ilişkin itiraz etti ancak bunların 222’si kabul edilirken, diğerleri reddedildi. Gerekçe olarak ise “seçimlerin huzurlu ve güvenli bir ortamda geçmesi için görevlendirilme” ve “tatbikat, operasyon faaliyetlerine takviye olarak görevlendirilme” diye açıklandı. Bu kapsamda, AKP’nin Diyarbakır’da az oy farkıyla kaybettiği Eğil’de 1213, Hazro’da 897, Kulp’ta ise 1985 seçmenin taşındığı görülüyor.
Diyarbakır’ın yerel seçim nabzı
Yaklaşan yerel seçim öncesi Diyarbakır’da Kısa Dalga için seçimin nabzını tuttum.
İlk durağım Diyarbakır’da gündemin takip edildiği ve her kesimden insanın uğrak yeri Yüksek Kahve oluyor. Burası aynı zamanda kayyım atanmadan önce Konuk Evi’nin olduğu bir yer. Kayyımdan önce Demokratik Toplum Kongresi’nin kullandığı Konuk Evi’nde, kent sorun ve meselelerinin çözümüne dair her kesimin katıldığı toplantılar yapılırdı. Şimdiler ise kayyım tarafından Bilgi Evi’ne çevrildi.
“Kayyım atasınlar, atamasınlar, rengimiz bellidir”
Yüksek Kahve etrafında kürsüde oturan ve kendi aralarında hararetli bir şekilde konuşan yaşını epey almış üç kişinin sohbetine dahil oluyorum. Konu siyaset ve yerel seçim olunca isim vermekte sıkıntılı oluyor. Bütün ısrarlarıma rağmen ilk önce sadece adını söyleyen 60 yaşındaki Mehmet ile konuşmaya başlıyorum. Soyadında ısrar etsem de “önemli değil, vatandaşız ha vatandaşız” demekle yetiniyor. “Hak, hukuk, adalet, hiçbir şey yok. Adaletin, hukukun olmadığı bir ülkede biz de orada yokuz” diyen Mehmet, şunları getiriyor: “Belediyeler yüzde iki yüz değişecek ister kayyım atasınlar ister atamasınlar. Bizim rengimiz, oyumuz bellidir.”
“Diyarbakır’da satılmadık yer kalmadı”
8 yıldır Diyarbakır’ın kayyımla yönetildiği belirten Mehmet, “Bir çivi çakmışlar mı? Allah rızası için Diyarbakır'a ne yapmışlar?” diye soruyor. Mehmet, HDP'nin yaptığı hizmetlerin üstüne oturmuşlar. HDP'den de kasayı tıkır tıkır dolu aldılar. Şimdi kazansalar da 20 yıl onların borcunu kapatamazlar. Diyarbakır'da satılmadık, yer kalmadı. Yolsuzlukları hepsi bellidir. Eski belediyecilerden bir tanesinin yolsuzluğu olsaydı manşet olmuştu.”
“Neye dayanarak kayyım atıyorlar, yolsuzluk mu var?”
Mehmet’in soruları bitmiyor…
“Şimdi kayyım atıyorlar, neye dayanarak kayyım atıyorlar? Hırsızlık mı var, yolsuzluk mu var?” diye soran Mehmet, “Vallahi biz hırsız değiliz. Yolsuz da değiliz. Vatana ihanet de etmiyoruz. Vallahi vatana ihanet edenler onlardır. O bizim gibi bu ülkeyi de sevmez. Savaş olursa Kürt halkı göğsünü açar, böyle kurşuna gider. Adamlar gemilere, uçaklara binerler, kaçarlar. Biz onu da biliyoruz” diyor.
AKP’nin iktidara 3Y’yi (Yasak, yolsuzluk, yoksulluk) kaldıracağını söyleyerek geldiğini belirten Mehmet, “Ne yaptı? Bunların hepsini birebir kendisi uyguladı. Emekliyim. 10 bin lira para alıyorum. Depremde evim yıkıldı, şu an kira 10 bin lira. Nasıl geçineceğim?” diye soruyor.
“Bize ne yapmışlar? Açlıktan ölüyoruz”
Daha sonra konuşmaya adını ve soyadını vermekten çekinmeyen 64 yaşındaki Mehmet Karabulut dahil oluyor. Karabulut, “Bize ne yapmışlar? Açlıktan ölüyoruz. Ha bu 24 senedir ‘bugün ekonomi düzelecek, bu ay düzelecek’ diyorlar. Onu getiriyor, diğerini çıkartıyor, onu götürüyor, bilmem ne yapıyor? Bu nedir ya?” diye soruyor.
“Kürtlerle birleşmeden kurtuluş zordur”
Kayyımda olsa Kürt halkının oyunun belli olduğunu dile getiren Karabulut, şunları söylüyor: “İster 100 bin tane kayyım olsun. Bizim yolumuz bellidir ha. Bu Türkiye'yi ancak Kürt halkı kurtarır. Yoksa kurtuluş çok zordur. Kur'an'ıma bizimle birleşip, bu savaşı bitirebilirler. Bunun da arasında Avrupa Birliği olmalı. Avrupa Birliği arada olmazsa onların yobazlığı çoktur. Yoksa Kürt halkı hak istediğinde hepsi birleşiyor, bizi yine kenara atıyorlar. Bu sefer Avrupa Birliği ile bizimkiler, masaya oturmalı. Diyecek ‘kardeşim bizim hakkımızı hak olarak verirsen bu ülkeyi kurtarırız, hak olarak vermezsen kurtaramayız.’
“Hodri meydan kayyım atıyorlarsa atasınlar, biz yine oyumuzu veririz”
Karabulut’un ardından masadaki son kişi 60 yaşında Ömer oluyor. O da soyadını söylemek istemeyenlerden. Ömer, “Kürt halkı söz konusu olunca CHP'de, AK Parti'de Refah’ta hepsi aynıdır. Bizim için hiç fark etmiyor yani. Kayyım atayamazlar, hodri meydan, atıyorlarsa atasınlar, biz yine oyumuzu veririz onlar alıyorlarsa alsınlar” diyor.
Belediyelerden beklentisini anlatan Ömer, “Beklentimiz halkla iyi olsunlar, halkla iç içe olsunlar. Beklentimiz budur. Belediyedir devlet değil ki. Belediye herhalde bize fabrika kuracak hali yok. Sosyal desteklerler yaparlar, bekliyoruz bunu yaparlar” diyor.
Bağlar’da park görünümlü yerde kadınlarla sohbet
Yüksek Kahve’den sonra Diyarbakır’ın en büyük merkezlerinden Bağlar’ın sokaklarında tur atıyorum. Bağlar son seçimlerde yüzde 68-70 gibi yüksek bir oyla HDP’yi seçmişti.
Bağlar’da kadınların yoğun olarak oturduğu park görünümlü bir yerde duruyorum. Park görünümlü diyorum. Çünkü buranın ne bir tabelası var ne oturacak bir bankı var ne de bir çimlendirilmiş yeri. Tek olan şey çocuklar için birkaç oyun aleti. Burada yanlarında getirdikleri kartonların üzerine oturan kadınlarla seçimleri konuşmaya başlıyorum. Tabi bazı kadınlar eşinden ve yakınlarından çekinerek isim ve soy isim vermiyor.
Erdoğan’ı seviyor ama zamlardan şikayetçi
İlk olarak konuşan isminin yazılması istemeyen bir kadın, seçimlere dair “Evimiz, malımız, canımız gitti, sokakta kalmışız, mağduruz. Vallahi doğru söylüyorum, geçinemiyoruz, hakkımızı versinler” diyor.
Aynı yerde oturan 54 yaşındaki Mülkiye Kaşağan ise adı ve soyadını vermeye çekinmiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sevdiği söyleyen Kaşağan aynı zamanda zamlardan şikayetçi. Kaşağan, “Zamlar psikolojimizi bozmuş. Eskiden senede bir sefer zam geliyordu. Şimdi sabah zam, akşam zam para mı var hani. Çocuklarım öğrencidir, eşimin bir emekli aylığı vardır. Rezillik içinde geçinmeye çalışıyoruz” diyor.
“Çocuklarım ağlıyor, ‘eve niye çerez, et gelmiyor’ diyor”
Depremde evlerinin orta hasar aldığı için yıkılacağını söyleyen Kaşağan, “Nasıl yapacağız?” diye soruyor. Kiraların yüksekliğinden korktukları için başka bir eve çıkamadıklarını söyleyen Kaşağan, “Artık zam yapılmasını istemiyoruz. Et pahalı olmuş, ayıp olmasın et yiyemiyoruz. Çerezler pahalanmış, cevize hasret kaldık. Kıyafet alamıyoruz. Böyle nasıl olacak? Çocuklarım ağlıyor, ‘eve niye çerez, et gelmiyor’ diyor. Para yoktur, alamıyoruz. Bir çocuğum üniversitede okuyor ona para gönderiyoruz, bir çocuğum lise 3’ye gidiyor. Dershane olmuş 100 bin lira. Ma hayırdır? Ben soba kullanıyorum diye öbür boyu hayatım böyle mi geçecek? Yardım falan bize hiç çıkmadı. Başkana sesleniyoruz, bu zamları durdursun. Seçimlerde eşim ne derse ona oy vereceğiz, daha karar vermemişiz. Millet ‘Erdoğan’ı seviyoruz’ diyor ama ‘bu zamlardan dolayı oy vermeyeceğiz’ diyor. Onlarda bunun üzerinde dursunlar. Bizim halimiz ne olacak?” diye soruyor.
“Kayyım atıyorlar, sonra bir şey yapmıyorlar”
Bu parkta oturan ve soyadını söylemeyen Kadriye ise DEM Partili olduğunu belirterek, “Kayyım atamasınlar, niye atıyorlar? Biz ‘terörist’ miyiz? Kürt’üz. Belediyeler iyi olsun. Kayyım atıyorlar, sonra bir şey yapmıyorlar. Evimiz yıkıldı, 8 bin liraya oturuyoruz. Eşim kahvede çalışıyor, her şeye zam geliyor, geçinemiyoruz. Diyarbakır’ın iyi olmasını istiyorum. Ev yapsınlar, kiralar pahalı olmasın. Biz başka bir şey istemiyoruz” diyor.
Yine bu parkta oturan ve yaptığımız sohbetlere ara ara dahil olan kimi kadınlar ise “Barış olsun istiyoruz. Türk de Kürt de kardeşiz” diyor.
Seçimlerden bir beklentisi yok: Öyle bir iktidara tosladık ki
Parktan sonra Bağlar sokaklarında dolaşmaya devam ediyorum. Bir caddede seyyar esnaflık yapan 40 yaşındaki Ali Ağcabey Antepli, evli ve çocuk babası. Kahramanmaraş merkezli deprem sonrası evlerinin hasar alması sonrası, eşinin memleketi Diyarbakır’a yerleşiyor. 13 yıl halı dokuma işçiliği yapan Ağcabey, şimdilerde uygun fiyata halı, kilim tarzı şeyler satıyor. Ağcabey, sattığı halılar için dükkan açmayı düşünmüyor. Dükkân açmayı hapishaneye benzeten Ağcabey, “İçine gireceksin ne cenaze ne düğün. Bir serbestlik yok, özgürlük yok. Yani ömrünü orada geçireceksin. Günlük 24 saatinin 16 saati orada geçecek. Belki üç dört saat evinde geçecek. Ben hayatımı kiraya verme taraftarı değilim” diyor.
Yerel seçimlerden, hayattan ve insanlardan bir beklentisi olmayan Ağcabey, oy kullanmaya da gitmeyeceğini belirterek, en son ne zaman oy kullandığını hatırlamadığını söyledi. Ağcabey, “Öyle bir iktidara tosladık ki, buda bizim dönemimize denk geldi ne yazık ki” diyor.
“Sistemden memnun değilim”
4 bin liraya kirada oturan Ağcabey, oturduğu ev için de “ev demeye bin şahit ister” diyor. Ülkedeki yönetim sisteminden memnun olmayan Ağcabey, “Sistem seni 50-60 yaşına kadar çalıştırır. 5 yıl emekli maaşı yersin diye hayatını mahveder. Hasta olur hastaneye gidersin 60'a kadar yaptığın birikimi de seni tedavi edeceğim diye senden sömürür alır. Yani bu sistemden memnun değilim şahsen ben” diyor.
Bu sırada bir yurttaş fiyat soruyor ve 400 lira yanıtını alınca halıyı elinden bırakıp gidiyor. Bunun üzerine konuşan Ağcabey, “Buraya günde belki 100 kişi gelip halı fiyatı soruyor ama pahalı geldiği için alamıyorlar. Bin 500 liraya 3 yıl önce araba alıp biniyordun, ayağını yerden kesiyordu, şimdi ise halı alamıyorsun” diyor. (Kısa Dalga)
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.