Diyarbakır’daki ‘Barış Konferansı’nda ikinci gün: Taraflar yeni bir sürece zorlanmalıdır

Diyarbakır’daki ‘Barış Konferansı’nda ikinci gün: Taraflar yeni bir sürece zorlanmalıdır
İHD’nin Diyarbakır’da düzenlediği “Kürt meselesinin çözümü ve barış konferansı” tamamlandı. Konferansta, tarafların yeni bir sürece zorlanması gerektiği dile getirildi. Kapanış konuşmasını yapan İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, barışın acil bir talep olduğunu belirterek, “Barış için kavga etmeyi bırakmayacağız“ dedi.

İNANÇ YILDIZ

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi düzenlediği “Kürt meselesinin çözümü ve barış konferansı” iptal olan programlara rağmen dolu dolu geçti. İki gün süren programının ilk bölümünde, “Dünya'da Çatışma Çözümü ve Barış Süreçleri Deneyimleri”, “Ortadoğu’da Barış ve Kürt Meselesinde Demokratik Çözümü”, “Cumhuriyetin 2. Yüzyılında Türkiye’de Yeni Bir Barış Süreci Mümkün mü?” olmak üzere 3 oturum gerçekleştirildi. Bu program öncesinde 8 yıllık suskunluğunu bozan Kürt Siyasetçi Leyla Zana, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a geçtiğimiz günlerde yaptığı çağrıda, “Erdoğan artık süreci dondurucudan çıkarmalı” demişti. Bu programa katılacağı duyurulan Zana, bu programa katılmasa da, 21 Mart’taki Diyarbakır Newrozu’na katılacağının mesajını verdi.

Programın ikinci bölümünde “Sivil Toplumun Barışın İnşasındaki Rolü” ve “Kadınların Barışın İnşasındaki Rolü” üzerine olmak iki oturum düzenlendi. Bu programda DEM Parti Şırnak Milletvekili Ayşegül Doğan, AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu ve CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun katılacağı duyurulan “Siyaset Erki ve Barış” adlı üçüncü oturum dikkat çekiydi ancak taraflar mazeret bildirerek katılmadı. Bunun yerine bir forum düzenlendi.

İptal olan programlara rağmen etkinliğin son anına kadar katılımcılar, tartışmalara dahil oldu. Yapılan tartışmalarda Kürt meselesinde çözüm sürecinin bitirilmesine rağmen halen barış taleplerinin canlı olduğu bir kez daha ortaya çıktı ve tarafların yeni bir sürece zorlanması gerektiği dile getirildi.

Barış görüşmelerine Kolombiya örneği

Programının ikinci gününün ilk oturumunda “Sivil Toplumun Barışın İnşasındaki Rolü” üzerine konuşuldu. İnsan Hakları Derneği MYK üyesi Handan Çoşkun’un moderatörlüğünde ilk olarak Hafıza Merkezi’nden Murat Çelikkan’a “Sivil Toplum Örgütleri Barış İçin Ne Yapabilir?” söz verildi.

Çözüm sürecine dair Kolombiya örneğini veren Çelikkan, “Kolombiya’da çatışmalar devam ederken barış masası kuruldu ve görüşmeler devam etti. Ne zaman ki barış imzaları atıldı o zaman ateşkes sağlandı” dedi.

Türkiye’de son dönemde yükselen milliyetçilikle diyalog ortamını kurmanın zorlaştığını belirten Çelikkan, diğer yandan Türkiye’de sivil toplumlara devletin kapılarının kapandığını ifade ederek, iktidarın bu görüşmeleri kendi kurduğu sivil toplumlarla sürdürmeye çalıştığını söyledi. Çelikkan, sivil toplum kuruluşların bağımsız olması gerektiğini belirterek, “Bugün Türkiye’de yeni bir barış sürecinin koşullarının sağlanabilmesi için öncelikle ifade özgürlüğünün önündeki fiili ve yasal engellerin kalkması gerekmektedir. Yani, barışa dair sözü olan herkes ne düşündüğünü herhangi bir kaygı duymadan, özgürce dile getirebilmelidir” dedi.

“Barolar savunuculukta zayıf”

Batman Barosu Başkanı Avukat Erkan Şenses, “Toplumsal Barışın İnşasında Barolar Ne Yapabilir?” üzerine konuştu. Bölge barolarının ‘90’lı yıllarda zorlu koşullarda ve az sayıda hukukçu ile insan hakları ihlallerine karşı mücadele ettiğini ifade eden Şenses, 2000’li yılların başında Kürt meselesinin barışçıl yöntemlerle çözümü başta olmak üzere Bölge’deki ihlallere karşı mücadele edildiğini söyledi. Şenses, günümüzde ise Kürt meselesinde baroların savunuculuğunun çok zayıf olduğunu belirtti.

Tartışmalarda eleştiriler dile getirildi

Konuşmaların ardından yapılan soru cevap bölümünde, Oslo süreci başlamadan bir grubun biraya gelerek, taraflar arasında temas kurulduğunu ancak süreç içinde izleme komisyonlarının kurulmamış olmasının hakikatleri ortaya çıkarmadığı gibi tarafların yanlışları olduğunda müdahale edilemediği ifade edildi.

Ayrıca aynayı biraz da kendilerine tutmaları gerektiği dile getirilen tartışmalarda, sadece devletin eleştirilmesinin de süreci tam olarak iyi yürütülememesine neden olduğu belirtildi.

Diğer yandan bu programın toplanmasına dair “bir süreç mi var” diyorlardı ama kendilerinin bir süreç başlatılması için tarafları zorlamak adına programı yaptıkları vurgulanırken, sivil toplum kuruluşlarının süreçlere arada katılan değil de hep olması için mücadele edilmesi gerektiği dile getirildi.

Leyla Güven: Amasız, fakatsız barışın sesi gür çıkmalıdır

Programın ikinci oturumu “Kadınların Barışın İnşasındaki Rolü” üzerine yapıldı. Oturum programına geçilmeden önce Kürt siyasetçi Leyla Güven’in tutuklu bulunduğu Sincan Kadın Cezaevi’nden gönderdiği mektup İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Eren Keskin tarafından okundu.

Güven’in mektubu dikkat çekiydi: “Kürt halkı bıkmadan usanmadan barış diyor. Ancak gelecek nihai hedefin onurlu bir barış, özgür bir yaşam olduğunu bildiği için amasız, fakatsız gerçek muhataplarıyla yürütülecek bir çözüm sürecinin başlayabilmesi için barış ve halkların kardeşliğini isteyenlerin, sesinin daha gür çıkması gerekiyor.”

Kuzey İrlanda örneğinde kadınların barışı inşa etmesi

İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Eren Keskin’in moderatörlüğünde gerçekleşen oturumda ilk olarak Hak İnisiyatifi Derneği’nden Fatma Bostan Ünsal, “Kuzey İrlanda Örneğinde Kadınların Barışı İnşa Etmesi” üzerine konuştu.

Ünsal, “Kuzey İrlanda toplumu son derece bölünmüş bir toplumdur. Birbirinin saldırılarına maruz kalmamak için ayrı mahallelerde oturuyorlar. Ya da birbirlerinin saldırılarından korunmak için aralarına duvar örüyor. Toplum o kadar bölünmüş iki eş başkan var, ikisi de kadındır. Seçimlere giriyorlar yüzde bir oy oranı var ve iki vekil çıkarıyorlar. Müzakere masasında çok önemli işler çıkarıyorlar” dedi.

Türkiye’de Kürt meselesinin çözümü için ilk olarak mevcut hak ihlallerinin giderilmesi gerektiğini söyleyen Ünsal, “Bu kapsamda ilk adım olarak seçme ve seçilme hakkını adeta askıya alan kayyım uygulamalarına son verilerek başlanılabilir. Biliniyor ki Türkiye’de bu coğrafya dışında hiçbir yerde böyle bir uygulama yoktur” dedi.

“Kadınlar barış süreçlerine öncülük yapmalıdır”

Kadın Akademisi’nden Figen Aras, “Toplumsal Barış ve Kadınlar” üzerine konuştu. Kadınların mücadelelerini sürdürürken özellikle Kürt kadınlarının yoğun bir saldırı ile karşı karşıya olduğunu ifade eden Aras, Kürt kadınlarına yönelik baskının, operasyonun, gözaltının ve tutuklamaların dünyada örneği olmayan bir durum olduğunu belirtti. Aras, “Kadın örgütlerine yönelik saldırılar bir yerde toplumsal barışa yöneliktir. Kadınların her türlü saldırıya rağmen yine de barış süreçlerinde öncülük yapması gerekmektedir” dedi.

Barış dilinin önemine dikkat çekildi

Konferans Avukat Ahmet Özmen’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen forum ile devam etti.

Forumda, Yeni bir çözüm süreci mümkün mü? Şu aşamada mümkün değil. Bunun için çok zaman geçmesi gerekiyor. Şu an taraflar kendini çok güçlü görüyor ve bir süreç istemiyorlar. Ama küçücükte olsa bir ışığın olmaması barışı konuşmaya engel değildir” denildi.

“Çocukları nasıl barışçıl büyütebiliriz? Nasıl barışçıl aileler olabiliriz? Bunları geliştirecek çalışmalar yapmalıyız” ifade edilirken, önce kendi aralarında barışın dilinin olması gerektiği belirtildi.

Hem Türk hem Kürt partileri arasında ayrıştırıcı bir dilin var olduğu dile getirilirken, barışın dili olacaksa Fransız’ın, Alman’ın gittiği toplumunun dilini öğrenerek gittiği ama hiçbir Türk’ün Kürtçe öğrenmediği eleştirildi. Bu şekilde nasıl bir barış yapılacağı soruldu.

Yine Demirtaş ve Mızraklı’nın bu toplantıya gönderdiği mesajın birçok medyada manşet olduğu ve “yeni bir çözüm süreci mi başlatılacak” umudu doğurduğu ama bu salonda çok karamsar bir havanın var olduğu belirtildi.

2013 yılında AKP’nin çözüm süreci başlatmasıyla ile ilgili Kürt meselesiyle elini güçlendirme çabası olduğunu ifade edildi.

Murat Karayılan’ın “Halkımızı müjde vereceğiz” demesiyle ilgili Kürtler içinde “Kürt birliği oluşacak” diye yorumlandığını ama Türkler içinde “PKK’nin silah bırakacağı” şeklinde okunduğu dile getirildi.

Kapanış konuşmasını yapan İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, barışın acil bir talep olduğunu belirterek, “Barış için kavga etmeyi bırakmayacağız“ dedi.

Gündem