Enkaz kaldırmada çevresel risk uyarısı
Pelin Ülker
Türkiye'yi sarsan depremin 11'inci gününde bazı illerde arama kurtarma ve enkaz kaldırma çalışmaları aynı anda devam ederken Adana ve Şanlıurfa'da çalışmaların sonlandırıldığı bildirildi.
Peki arama kurtarma çalışmalarının sonlanması, binaların hasar tespitinin ve soruşturma süreçleri için gerekli belgelemenin yapılmasının ardından başlatılan enkaz kaldırma çalışmalarında çevre güvenliği ve insan sağlığı açısından nelere dikkat etmek gerekiyor?
17 Ağustos 1999'da gerçekleşen Marmara depreminde 13 milyon ton atık enkazla birlikte kaldırılmıştı. Kahramanmaraş merkezli 11 ilde ağır hasara yol açan depremlerde bertaraf edilmesi gereken atık miktarı henüz bilinmiyor.
Enkaz kaldırma işlemleri Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı'nın (AFAD) koordinasyonunda ilgili valilikler tarafından gerçekleştirilirken çevre, inşaat ve jeoloji alanında uzman meslek odalarından sürecin sağlıklı işletilmediğine dair uyarılar geliyor.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, açıkladığı Acil Yıkım İşlemi Koordinasyonu Planı ile yıkım sahasında "7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun" kapsamında gerekli çevre güvenliğinin sağlanacağını, yıkıntı atıklarının ise belirlenecek hafriyat döküm sahalarına taşınacağını duyurmuştu.
Ancak saha çalışması yapan uzmanlar, bölgede planda yazıldığı şekliyle uygulanmayan yıkım çalışmaları olduğunu ve enkazların geçici alanlara bırakıldığını tespit ettiklerini belirtiyor. Yıkıntı atıklarının bertaraf edilme sürecinin şeffaf işlemediğini aktaran uzmanlara göre depremin ilk gününden bu yana görülen plansızlık enkaz kaldırma alanında da sürüyor.
Aksu Havzası'na döküldü
DW Türkçe'ye konuşan TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Sami Teymurtaş, Oda olarak Kahramanmaraş'ta yürüttükleri fay hattı inceleme çalışmaları sırasında enkaz kaldırma çalışmalarında çıkan yıkıntı ve molozun Aksu Havzası'na döküldüğünü tesadüfen tespit ettiklerini söylüyor.
Jeoloji Mühendisleri Odası Salı günü konuyla ilgili bir açıklama da yayınladı. Açıklamada molozların yeraltı suları ve yüzey sularını kirletecek şekilde Sır Barajı'nın beslenme havzası üzerine döküldüğü belirtildi.
Bunun üzerine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Mehmet Emin Birpınar, sosyal medya hesabı üzerinden, Kahramanmaraş'ta enkaz kaldırma çalışmalarının henüz başlamadığını, çalışmalar başladığında yıkıntı atıklarının depolanması için il genelinde alanlar belirlendiğini, bu alanların Sır Barajı'nı besleyen derelere herhangi bir kirlilik etkisi olmayacağını yazdı. "Aksi bir durumu görenler lütfen bize bildirsin" diyen Birpınar, enkaz döküm alanlarının belirlenmesi, yıkım işlemlerinin yapılması ve enkazın ortadan kaldırılmasından, Türkiye Afet Müdahale Planı'nda yer alan Afet Enkaz Kaldırma Çalışma Grubu'nun sorumlu olduğunu belirtti.
İlgili plana göre, Afet Enkaz Kaldırma Grubu'nda ana çözüm ortağı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı iken, destek çözüm ortakları Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör olarak sıralanıyor.
Meslek odalarına görüş sorulmuyor
DW Türkçe'ye konuşan meslek odalarının temsilcileri ise uzmanı oldukları alanlarda kendilerinden görüş alınmadığını belirtiyor.
Gaziantep Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Yusuf Acar, DW Türkçe'ye, Adıyaman'da yaptıkları incelemelerde iki noktaya enkaz dökümü yapıldığını tespit ettiklerini, Bakanlığa sorduklarında ise "Geçici olarak buraya döktük. Buradaki güvenliği jandarma sağlıyor" yanıtını aldıklarını söylüyor.
Enkaz kaldırma çalışmalarının çevresel açıdan kendilerini ilgilendirdiğini vurgulayan Acar, "Hem belirsizlik var hem de hacimsel olarak çok büyük olduğu için nereye kaldıracaklarının kararını vermeye çalışıyorlar. Doğru ya da yanlış bir karar veriyorlar. Bize de sormuyorlar. Normalde odalara sorsalar biz de görüşümüzü belirtiriz. Görüşmeler yaptık, hafriyat depolama sahaları yakınsa oraya taşıyalım dedik ama dikkate almıyorlar, kendileri belirliyorlar" diyor.
Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Sami Teymurtaş da sahada çalışan tüm uzmanların depremin yıkıma neden olduğu tüm illerde enkazların doğru bir şekilde ortadan kaldırılıp kaldırılmadığına dikkat etmesi gerektiğini ifade ediyor. Teymurtaş, gözlemlerine göre yıkım çalışmalarında da depremzedelerin alandan uzaklaştırılmadığı vakaların gerçekleştiğini, bunun insan sağlığı açısından çok ciddi risklere neden olabileceğini anlatıyor.
Enkazda asbest tehlikesi
Depremzedelerin yıkım çalışmalarından uzak tutulması, bölgede asbest uzmanlarının görevlendirilmesi ve enkazların ortadan kaldırılması için bir an önce doğru yerler seçilmesi gerektiğini vurgulayan Teymurtaş, aksi halde bunun salgın hastalıklar da dahil ikinci felaketlere yol açabileceği uyarısı yapıyor.
Son derece kanserojen bir madde olan asbest Türkiye'de 2010'dan itibaren yasaklandı. Ancak yasak öncesi yapılan inşaat projelerinde kullanıldığı için depremden etkilenen çok sayıda yapının asbest içerdiği belirtiliyor. Önemli bir izolasyon malzemesi olan asbest, bazı döşeme, duvar, tavan kaplamaları, yalıtım malzemeleri, çatı ve cephe kaplamaları, temiz ve atık su boruları, cuntalarda yaygın şekilde bulunuyor.
DW Türkçe'ye konuşan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Halk Sağlığı Kolu üyesi Dr. Ahmet Soysal'a göre asbest gırtlak (larinks) ve akciğer kanseri başta olmak üzere çeşitli kanserlere yol açıyor.
Deprem bölgesinde asbest uzmanlarının görevlendirilip görevlendirilmediğine ilişkin ise resmi bir açıklama bulunmuyor.
Cemal Gökçe: Deprem dağları yapılmalı
Bölgede asbest gibi zehirli kimyasalların yayılımını azaltacak tedbirler alınması gerektiğinin altını çizen İnşaat Mühendisleri Odası eski Başkanı Cemal Gökçe de "Deprem sadece can ve mal kayıpları yaratmaz. Aynı zamanda ciddi bir çevre sorunu da ortaya çıkarır. Asbest denen zehirli maddelerin doğaya karışmaması lazım. Uzmanlar tarafından asbestli malzemelerin belirlenmesi ona göre ayrım yapılması lazım" diyor.
DW Türkçe'ye konuşan Gökçe, 1999 Marmara depremin sonrasında Körfez'den çıkarılan enkazların denize döküldüğünü hatırlatarak, bu ve benzeri olayların bir daha yaşanmaması için bir öneride bulunuyor:
"İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yapıldı. Bütün enkazdan çıkacak olan malzemeler demir çelikten ve kimyasallardan arındırılıp bir yerde toplanıp dağ yapılsın. Adına da deprem dağı densin. Götürülüp alelade şuraya buraya dökülmesin. Moloz yığınlarından uygun yerler bulunarak deprem dağları oluşturulabilir. Böyle belki bundan ders çıkarılabilir."
Çevre Mühendisleri Odası: Koordinasyon işlemiyor
Çevre Mühendisleri Odası'ndan Meryem Kayan ise depremin en başından itibaren görülen koordinasyon eksikliğinin enkaz kaldırma çalışmalarında da görüldüğü, sürecin katılımcılık anlayışıyla işletilmediği görüşünde. İnsan hayatıyla ilgili olan enkaz kaldırma sürecinde bütün tarafların çalışması gerektiğini ifade eden Kayan, "Küçük dar bir grubun kendi içerisinde, kendi belirlediği kadar katılıma açtığı, sınırlarını çizdiği bir süreci görüyoruz. Ancak bu durumlar olağanüstü durumlar. Dolayısıyla sıkıntılardan bence en büyüğü de bu" diyor.
Hurda demir ve betonun yerinde ayrıştırılması, sürecin Hafriyat Toprağı İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği'ne göre işletilmesi gerektiğini vurgulayan Kayan, "Maalesef bu koordinasyonun işliyor olduğunu söylemek mümkün değil. Yani sahadan gördüğümüz kadarıyla bu atıklar uygun bir şekilde taşınamıyor" ifadelerini kullanıyor.
Kayan'a göre depremin ikinci haftasında artık aksiyonların sağlıklı bir şekilde yürütüldüğünü görmek gerekiyor.
Bölgede bir afet yaşandığını ancak olağanüstü durumların dahi risk analizine dahil edilerek kentin planlama süreci içerisinde yer alması gerektiğine işaret eden Kayan, "Bakanlığımızdan ya da ilgili yerlerdeki Valiliklerimizden 'Bu atıkları böyle alacağız, şuraya koyacağız. Bu konuda şu çalışmayı yapacağız, planlarımızı yaptık, ekiplerimizi hazırladık' gibi bir herhangi bir açıklama, bir bilgilendirme maalesef ki duymadık" diye konuşuyor.
"Yapılmayacak iş değil"
DW Türkçe'ye konuşan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) İmar ve Şehircilik Daire Başkanı Gürkan Akgün'e göre de sürecin çevre mühendislerinin uzmanlığında yürütülmesi gerekiyor.
"Alelacele oraya girip oradaki enkazı almak, depolamak ve çok büyük bir operasyon farklı bir sürü sıkıntıya yol açabilir" diyen Akgün, bu nedenle uzmanların sürece katılımının önemine işaret ediyor. Akgün, "Hem meslek odalarımız hem belediyelerimiz hem de ilgili birimler tümüyle zaten bu bölge kanalize olmuş durumda. Belirli bir koordinasyon sağlanabilirse bu yapılmayacak bir iş değil" ifadelerini kullanıyor.
Depremin çok büyük bir yıkıma yol açtığını ancak bu yıkım sonrasında gelebilecek afetlerin de gözetilmesi gerektiğini vurgulayan Akgün, "Bölgede uygun depolama alanlarının belirlenmesi lazım. Bu yapılmadığı takdirde toprağın farklı maddelerden dolayı çok ciddi bir şekilde etkilenmesi söz konusu olabilir. Sonrasındaki bertarafı da önemli zehirleme etkisi olan maddelerin ölçümünün yapılması ve bertaraf edilmesi lazım" diye konuşuyor.
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.