Ezgi Sevgi Can: En iyi karar bile verilse, o adalet dediğimiz şey benim hayatımda yerini bulamayacak

Ezgi Sevgi Can: En iyi karar bile verilse, o adalet dediğimiz şey benim hayatımda yerini bulamayacak
Onur Yaser Can’ın kardeşi Ezgi Sevgi Can, mahkemenin işkence, eziyet ve intihara yönlendirme suçlarından polisler hakkında suç duyurusunda bulunmasını istediklerini aktardı.

Gözaltına alınmasının ardından yaşamına son veren Onur Yaser Can’ın kardeşi Ezgi Sevgi Can, 13 yıldır süren adalet mücadelesini anlattı.

Ağabeyinin ardından annesi ve babasını da kaybeden Ezgi Sevgi Can, “Şu an mücadelesini verdiğim şeyin adına adalet demek bile aslında bana eksik geliyor çünkü sonucunda en iyi karar bile verilse, o adalet dediğimiz şey benim hayatımda hiçbir şekilde yerini bulamayacak” dedi.

Onur Yaser Can, 2 Haziran 2010'da narkotik polisi tarafından gözaltına alınmış ve çırılçıplak soyularak kötü muameleye maruz kaldığı iddia edilmişti. Serbest bırakılmasının ardından yeniden Emniyet’e çağırıldığı gün, 23 Haziran 2010’da yaşamına son vermişti.

Ailesi, Onur Yaser Can’ı intihara sürükleyen uygulamalara karşı adalet mücadelesi başlattı. Bu süreçte yaşadıklarına dayanamayan anne Hatice Can, 2014 yılında yaşamına son verirken, baba Mevlüt Can 2019 yılında hayatını kaybetti.

Aileden tek geriye kalan Onur Yaser Can’ın kardeşi Ezgi Sevgi Can, adalet mücadelesini sürdürüyor. Polislerin yargılandığı davanın 5 Haziran'da görülecek duruşması öncesi T24’den Gökçer Tahincioğlu’na konuşan Can, mahkemenin işkence, eziyet ve intihara yönlendirme suçlarından polisler hakkında suç duyurusunda bulunmasını istediklerini aktardı.

“O adalet benim hayatımda yerini bulmayacak”

Ezgi Sevgi Can, şöyle konuştu:

"13 yıldır süren bir adalet mücadelesinin sonucunda abimi intihara sürükleyen ve ölümüne sebep olan biri amir 4 polis ilk defa yargı önüne çıktı.

Avukatlarımla birlikte yaptığımız ısrarlı talebimiz ve takibimiz üzerine eksik bir iddianameyle, sadece resmi evrakta sahtecilik suçundan açılsa da 30 eylülden bu yana yeni bir dava süreci başladı ve 13 yıldır sistematik olarak korunan bu polisler ilk defa mahkeme heyeti önüne çıktılar. Onur Yaser'i bizzat yakalayan ve işkence altında sorgusunu yapan polisler, annem ardından babam bu adaletsizliğe dayanamayıp bu hayattan koptuktan sonra, ben tek tek bütün ailemi kaybettikten sonra, o da eksik bir iddianameyle yargı önüne çıktılar.

O yüzden şu an mücadelesini verdiğim şeyin adına adalet demek bile aslında bana eksik geliyor çünkü sonucunda en iyi karar bile verilse, o adalet dediğimiz şey benim hayatımda hiçbir şekilde yerini bulamayacak. Ama ailemi tek tek elimden alan bu bir avuç işkenceci polise hesap sorabilmek ve bir şekilde kırıntı da olsa adaletin peşine düşmek sadece benim değil hepimizin ihtiyacıydı sanırım.

Her duruşmada da bu adalet ihtiyacının, hesap sorma ihtiyacının ne kadar ortak olduğunu, bu kadar acı, zor bir hikâyenin ortasındaki insan olarak etrafımda bu dava vesilesiyle oluşan sevgi ve dayanışma halkasının birbirimize nasıl iyi geldiğini gördüm. Davamız özellikle bu yeni süreçte onca yıl geçmesine rağmen git gide artan bir şekilde sahiplenildi. Yaser'i tanıyan tanımayan bir sürü insan bu davanın bir parçası, gözlemcisi oldular. Ben buna vesile olan basın emekçilerine, bana destek olan herkese minnettarım, yalnız başıma, şu an elimizde olan adaletin kırıntısıysa ona bile ulaşamazdık biliyorum.

5 Haziran duruşması bu uzun soluklu mücadelenin çok çok önemli bir durağı, herkesi desteğe Çağlayan'a davayı takibe çağırıyorum.”

Duruşmalarda yaşananları anlatan Can, “Eylülden bu yana aslında Türkiye şartlarında hızlı diyebileceğimiz bir ritimde sonuca doğru giden bir yargılama süreci yaşadık. Her duruşmada bıkmadan usanmadan, yapılan evrakta sahteciliğin abime sorgusu sırasında uygulanan kötü muamelenin devamı niteliğinde olduğunu ve onu intihara sürükleyen sürecin de öncülü bir araç suç niteliğinde olduğunu, dolayısıyla olayın bütününde abimi, narkotik bünyesinde çalışıp devletten maaş alan bir grup polisin, yakalandığı günden intiharına kadar örgütlü bir şekilde nasıl ölüme sürüklediklerini anlattık mahkemeye. Mahkeme, işkence, eziyet ve intihara sürükleme suçlarıyla ilgili olarak birçok tanıklık ve delil olmasına rağmen polislere bunu sormadı. Sadece evrakta sahtecilik sorularıyla yetindi. Polisler SEGBİS sistemiyle, uzaktan dinlendi, salona gelmedi. Kaçamak yanıtlarla işkenceyi gizlemeye devam ettiler. İşlerine gelen bazı ayrıntıları da nasıl olduysa hatırlayıverdiler” dedi.

“Cezasızlık pişkince savunma yapmalarının önünü açıyor”

Sanık polislerin avukatının “uyuşturucu kullanmasaydı Onur Yaser'in başına bunlar gelmezdi, asıl sorulması gereken soru bu” dediğini aktaran Ezgi Sevgi Can, şunları söyledi:

“Bütün ailesini kaybetmiş benim ve bizle birlikte davayı takip eden bir mahkeme salonu dolusu insanın karşısında aslında suçun öldürülen Onur Yaser'de olduğunu ve yaşadıklarını hak ettiğini ima edebildi. Bu avukata böyle bir cümle kurma ve savunmasını bunun üzerine kurma cüretini veren tam olarak kanıksanmış cezasızlık ve taraflı yargıdır. Yani polisin herhangi bir sebeple yakaladığı vatandaşa, istediği her türlü keyfi uygulamayı yapabilmesinin önünü açan ve bunu meşrulaştıran cezasızlık, bir polis avukatının da bu meşruiyeti arkasına alıp mahkeme heyeti önünde böyle pişkince savunmalar yapabilmesinin, yani daha fazla adaletsizliğin önünü açıyor.”

“Mahkeme işkenceden suç duyurusunda bulunmalı”

Can, mahkemeden polisler hakkında işkence suçundan suç duyurusunda bulunmasını beklediklerini ifade etti: “Geldiğimiz noktada savcı son celsede mütalaasını verdi. Mütalaada sanık polislerin örgütlü bir şekilde abimin birden fazla tahkikat evrakında sahtecilik yaptığının somutlaştığını ve sanıklar haklarında sahtecilik ve resmi belgeyi bozma suçlarından mahkûmiyet kararı verilmesini talep etmiş olsa da işkence, eziyet ve intihara yönlendirme suçları yönünden mahkemenin resen ihbarda bulunulmasını talep etmediği ve dolayısıyla bunca delile ve tanıklığa rağmen işkenceyi görmezden geldiği için eksik bir mütalaa. Mahkeme resen harekete geçmeli ve işkence, eziyet ve intihara yönlendirme suçları hakkında suç duyurusunda bulunmalı ve etkin soruşturma yükümlülüğünü yerine getirmelidir. Aksi takdirde bu eksik ve adil olmaktan çok uzak bir karar olacaktır." (Kısa Dalga)

Gündem