Faik Öztrak: 'Sarayın sıkıştığında terör kartına nasıl sarıldığı herkes biliyor'

Faik Öztrak: 'Sarayın sıkıştığında terör kartına nasıl sarıldığı herkes biliyor'
CHP Sözcüzü Faik Öztrak, CHP MYK'sı sonrası düzenlenen basın toplantısında “Sarayın sıkıştığında iki seçim arasında, terör kartına nasıl sarıldığı, seçmeni, güvenlik ile özgürlük arasında, canı ile malı arasında tercih yapmaya nasıl zorladığı hâlâ milletimizin hafızalarındadır. O nedenle bu saldırının bir an evvel, bütün yönleriyle aydınlatılmasını bekliyoruz" açıklamasında bulundu.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, MYK toplantısının ardından parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Öztrak, şunları ifade etti:

'İçişleri Bakanı'nın mesajını çok önemli buluyoruz'

“Öncelikle dün, Meclis binasının hemen karşısında bulunan İçişleri Bakanlığı önünde, hem de TBMM’nin açıldığı günde meydana gelen hain terör saldırısını lanetliyoruz. Bu saldırıda yaralanan emniyet mensuplarımıza, acil şifalar diliyoruz. Saldırıda kullanılan aracı, teröristler Kayseri’de genç bir veterinerin canına kıyarak gasp etti. Hainlerin kurbanı olan gencimize Allah’tan rahmet, ailesine sabır diliyoruz. Her şeyden önce terör kimden ve nereden gelirse gelsin bir insanlık suçudur. Bunu görmezden gelmek de teröre karşı sessiz kalmak da bu insanlık suçuna ortak olmaktır. Terörle ülke olarak hep beraber mücadele edeceğiz. Ülkemiz üzerindeki hain emellere asla fırsat vermeyeceğiz. Ayrıca İçişleri Bakanı’nın bu saldırıyla ilgili sosyal medya mesajında, terör örgütleri ve işbirlikçilerinin yanında; zehir tacirleriyle, çetelerle ve organize suç örgütleriyle mücadelenin devam edeceği mesajını da çok önemli bulduğumuzun altını çizmeliyim.

'Ebabil’inden Pelikan’ına çeşitli operasyoncuların bu mesele üzerinden didişmelerini, kavgalarını da ibretle izliyoruz'

Teröre karşı hep beraber dimdik durmamız gerekirken Cumhur İttifakı’nın işbirlikçileri olan, Ebabil’inden Pelikan’ına çeşitli operasyoncuların bu mesele üzerinden didişmelerini, kavgalarını da ibretle izliyoruz. Bu ülkede dezenformasyonun kralının kimler tarafından yapıldığını da görüyoruz. Umarız Cumhur İttifakı içindeki bu kavga, devlet kurumlarının işleyişine yansımamıştır, yansımıyordur. Yerel yönetim seçimlerine altı ay kala meydana gelen bu hain saldırıyı, çok ciddiye alıyoruz. Olayın failleri kadar bu hainlerin nasıl olup da başkentimizin en korunaklı bölgesine girebildiklerinin araştırılması, buna göz yumanların veya bunun farkına varmayan sorumluların derhal ortaya çıkarılmasını bekliyoruz. Sarayın sıkıştığında iki seçim arasında, terör kartına nasıl sarıldığı, seçmeni, güvenlik ile özgürlük arasında, canı ile malı arasında tercih yapmaya nasıl zorladığı hâlâ milletimizin hafızalarındadır. O nedenle bu saldırının bir an evvel, bütün yönleriyle aydınlatılmasını bekliyoruz.

'Kendilerine hain FETÖ’den miras kalan dosyaları, Gezi’yi karalamak için pervasızca kullanıyorlar'

‘Aklı öldürürseniz ahlak da ölür. Akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür. Kadıyı satın aldığınız gün, adalet ölür. Adaleti öldürdüğünüz gün, devlet de ölür.’ Fatih Sultan Mehmet, adaletin mülkün, yani devletin temel direği olduğunu bu sözlerle anlatmış. Devlet yönetiminde doğru iliklenecek ilk düğme, adalet düğmesidir. 2014 seçimlerinde, Erdoğan’ın ağzından ‘Alışılmış bir cumhurbaşkanı olmayacağım’ sözleri çıktığından beri, devlet yönetiminde bir çürüme başladı. Akıl, izan ve ahlak unutuldu, adalet yerle bir oldu, ülke de millet de gün yüzü görmedi. Devletin kılcal damarlarına kadar soktuğu, ortaklık yaptığı, ne istediyse verdiği, darbeye teşebbüs edecek duruma gelene kadar seyrettiği, hain FETÖ’nün rahle-i tedrisinde kumpas yapmayı öğrenen saray, yargıyı kendisi gibi düşünmeyenlere doğrultacağı bir silah olarak kullanıyor. Hain FETÖ bavul bavul sahte delil üretirdi, saray rejimi gemi azıya aldı, sonradan çıkma boynuz kulağı geçti, insanların hayatlarını karartmak için artık delile bile ihtiyaç duymuyorlar bunlar. Kendilerine hain FETÖ’den miras kalan dosyaları, Gezi’yi karalamak için pervasızca kullanıyorlar. Gezi eylemlerinde hayatını kaybeden gençlere terörist yaftası yapıştırdılar. Yetmedi, ailelerini meydanlarda yuhalattılar. Yetmedi, ölen çocukların ailelerine davalar açtılar. Yetmedi, havuz kanallarında akla hayale gelmeyecek, saçma sapan komplo teorilerini millete gerçekmiş anlattılar. Yetmedi, ders kitaplarında Gezi’yi karalamaya kalktılar; kendi kafalarına göre yazdıkları tarihi, çocuklarımıza ders diye okuttular. Sonunda özgürlüğü haykıranlara; yeşili, doğayı, parkı savunanlara; Gezi Parkı sivil direnişine katılanlara; ortada bir delil olmadığı halde ağırlaştırılmış müebbete varan cezalar verdiler.

'Sarayın pudracı gençleri ise bugünlerde kaportasının her tarafına Erdoğan’ın ismi ve imzasını yazarak çakarlı arabalarla lastik yakma videoları paylaşıyor'

Asgari ücretli bir aile, bugün evladını üniversitede okutabilir mi? Kaç parlak gencimizin ailesi, çocukları hele de başka şehirde okursa masrafını karşılayabilir? Kiraya yetişilmiyor, yol parasına, faturaya yetişilmiyor, mutfak masrafına yetişilmiyor. Bu ülkenin yetenekli gençleri, kıyıda köşede heba olup gidiyor. Geçtik evin dışında bir yemeği, üniversite kampüslerindeki karavana yemek ücretleri bile, bir yılda üçe katlanmış. Üniversite öğrencilerine burs veren vakıflara, verdikleri burs sayısının 10 katı kadar başvuru gelmiş. Türk Eğitim Vakfı’na gelen başvuru sayısı 100 bini aşmış. Öğrencilerin sadece gıdayla değil; kültürle, sanatla, sporla beslenmesi lazım. Ama gençlerin cebinde dışarıda arkadaşlarıyla bir çay içecek parası yok. Bunca emekle okusa bile, gençlerin insanca yaşamalarını sağlayacak bir iş bulup bulamayacağı da artık belli değil. Üniversite mezunu işsiz sayımız 1 milyon. Ama bunlar, bu milletin gençlerinin dertleri. Sarayın pudracı gençleri ise bugünlerde kaportasının her tarafına Erdoğan’ın ismi ve imzasını yazarak çakarlı arabalarla lastik yakma videoları paylaşıyor.

'Siyasette kuraldır; nerede soyunduysanız, orada giyineceksiniz'

Hükümetin başı, böylesine acımasız bir hayat pahalılığı sürüp giderken emekli aylıklarına yüzde 25 zammı bile çok gördüğü emeklilerimizle dalga geçmeye devam ediyor. Dün Meclis’in açılışında, yıl bitmeden emeklilere bir zam olup olmayacağı kendisine soruluyor. Cevap: ‘İnşallah, maşallah.’ Emeklilerle oynamaya devam ediyor. Emekli, canının çektiği bir bisküviyi bile alamadığını gözleri dolarak anlatırken emekli aylıklarına iyileştirme sorulduğunda, saray’ın püskevitçi ortağı sorumluluğu, ‘Cumhurbaşkanlığı hükümeti çalışıyor’ diye Erdoğan’a atıyor. Bu hükümetin sürmesi için sandıkta Erdoğan’ın yanında duran diğer Cumhur İttifakı ortakları da bu çürümenin sorumluluğundan kaçmak için mızıldanıp duruyorlar. Biri çıkıyor, ‘Faiz sebep değilmiş. Bu OVP milletin derdine derman olmaz’ diyor. Diğeri, ‘Bu memur zammı yetmez, enflasyon beklentisinin üstünde olmalı’ diyor. Ama siyasette kuraldır; nerede soyunduysanız, orada giyineceksiniz. Bugün ortada olanlar da ‘Plana sadık kaldım’ deyip seçimden sonra sırra kadem basanlar da hepsi oradaydı. Hepiniz oradaydınız. Erdoğan’ın seçim öncesindeki yalanlarından da seçim bitince yaptığı zam ve zulümden de hepiniz müteselsilen sorumlusunuz.

'Seçim öncesinde, Altılı masa olarak ülkeyi orta teknoloji tuzağından çıkaracak stratejiyi yazmıştık. Bari bunu kopyalasalardı'

Sanayi sektöründe teknolojik dönüşümü sağlayabilmek için eğitimden hukuka, makroekonomik istikrardan yenilikçi kurumların inşasına kadar çok boyutlu bir strateji gerekiyor. Bu stratejiyi oluşturacak bir vizyon, uygulayacak da bir irade gerekiyor. Seçim öncesinde, Altılı masa olarak ülkeyi orta teknoloji tuzağından çıkaracak stratejiyi yazmıştık. Bari bunu kopyalasalardı. Saray hükümeti, yine her zaman odluğu gibi işin ucuzuna kaçıyor. Vitrine eskiden dolandırıcı deyip görevden aldığı bakanı oturtuyor, ithal Merkez Bankası Başkanlarını koyuyor. Böylece dışarıdan para bulabilirim, işleri idare edebilirim sanıyor. Ama olmuyor. Vitrindeki isimler ise parayı bulamayınca zam, zulüm olup milletin üstüne çöküyorlar.

'Ortada Erdoğan yönetimi tarafından millete karşı taammüden işlenmiş çok ciddi bir ekonomik suç var'

2018’den bu yana görülmemiş bir servet transferi, milletin gözünün içine baka baka yapıldı. İlkin şirketler kesiminin devasa döviz açık pozisyonları devletin sırtına taşındı. Bu süreçte, Merkez Bankası’nın döviz rezervleri hoyratça kullanıldı. Ardından da ‘Faiz sebep, enflasyon netice’ denerek enflasyonun oldukça altında kredi faizleriyle şirketler kesiminin finansman giderleri hafifletildi, bankalara olan borçları azaltıldı, şirket kârları ise rekor hızıyla arttı. Dar ve sabit gelirliler, enflasyonla ezilirken şirketler ihya edildi. Özellikle de saraya yakın şirketler, bu dünyada cenneti yaşadılar. Saray’ın önceki bakanı çıktı, ‘Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyorlar’ diye açıkça da söyledi. Yine bu dönemde, milli gelirden emeğin aldığı pay azalırken sermayenin aldığı pay giderek arttı. Ortada Erdoğan yönetimi tarafından millete karşı taammüden işlenmiş çok ciddi bir ekonomik suç, hatta ekonomik kıyım var. Ama bakıyorum, bunun sorumluluğunu kimse üstüne almıyor. Atalarımızın dediği gibi ‘Kabahat samur kürk olsa bile; kimse üstüne giymiyor.’

'Bizim anayasa konusunda başkaları gibi gizli ajandamız yok'

Hakkı, hukuku, adaleti savunmak, her şeyden önce bir prensip meselesidir. Yasa tanımayacaksın, anayasa tanımayacaksın, milletten bir aldığın MTV’yi bir daha almaya kalkacaksın, anayasa mahkemesi de bunu onaylayacak. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri tanımayacaksın, milletin hayrına bir şey söylediğimizde, bizi yurt dışındaki ortaklarına şikayet edeceksin, hakkını arayana, ‘açım, açıktayım’ diyene ters kelepçe vuracaksın… Sonra da sıkışınca, artık mutat olduğu üzere ‘Gelin, birlikte anayasa yapalım, herkes katkı sunsun’ diyeceksin. Bu çağrıyı yapanların derdinin ne olduğu belli. Eğer samimiyseler, önce anayasaya, yasalara, AYM ve AİHM kararlarına uymaları lazım. Bizim anayasa konusunda başkaları gibi gizli ajandamız yok. Temel çerçevemiz, Millet İttifakı olarak hazırladığımız ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi’nde mevcut. (ANKA)

Gündem