Fehmi Koru yazdı: Amerikalı yazarın romanı, Leonardo da Vinci’nin resmi, Akşener’in çıkışı...

Fehmi Koru yazdı: Amerikalı yazarın romanı, Leonardo da Vinci’nin resmi, Akşener’in çıkışı...
Gazeteci Fehmi Koru bugün kişisel bloğunda "Amerikalı yazarın romanı.. Leonardo da Vinci’nin resmi.. Akşener’in çıkışı.. Muharrem İnce’in “Adam kazandı” mesajı…" başlıklı dikkat çeken bir yazı yazdı.

Gazeteci Fehmi Koru bugün kişisel bloğundaki "Amerikalı yazarın romanı.. Leonardo da Vinci’nin resmi.. Akşener’in çıkışı.. Muharrem İnce’in “Adam kazandı” mesajı…" başlıklı yazısında İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in açıklamlarını ve üslubundaki sertliğe ilişikin değerlendiriyor.

Koru "Soru üzerine düşündüm. Ne yani, metin AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üslubuna benziyor diye, onun konuşma metinlerini yazanla Akşener’in okuduğu metnin yazarı arasında ayniyet ilişkisi mi kurulmak isteniyor?" görüşünü dile getiriyor.

Koru yazısı şu şekilde:

Leonardo’nun son yemek tasvirindeki masa dikdörtgendir, liderler yuvarlak bir masada oturdular hep.

İddiaya göre resimdeki kadın figürü Maria’dır; ihanet eden Judas ise erkekti.

Ayrıca hayal kırıklığı yaşatan fevkaladelikler politik arenada alışılmış bir şeydir.

Sözün kısası, bizdeki siyasi gündem konusu ile Hz. İsa’nın uğradığı ihanet arasında bire bir ilişki varsa da ben o ilişkiyi kuramadım.

Dostuma değer verdiğim için hatırlatmasını burada sizlerle paylaşmadan edemedim.

Bilen biliyor, yazılarımı okuyanlar ise mutlaka haberdardır: Sürecin başından itibaren, 6’lı masada liderleri buluşan partiler arasında İYİ Parti’nin bulunmasını anlamakla birlikte, Meral Akşener’in varlığının bir risk taşıdığını hep kayda geçirdim.

Çok yakından izlediğim 2018 yılında yapılan son cumhurbaşkanlığı seçiminde, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun benimsediği, Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu’na ait ‘çatı aday’ projesini, önce kabul eder göründüğü halde son dakikada “Ben de aday olacağım” çıkışıyla, vefa borcu olduğu için CHP ile birlikte hareket etmesi beklenen Akşener işlemez hale getirmişti.

O öyle davranmasaydı, ülke siyasetinin son beş yılda farklı gelişeceğine hep inandım.

Yine bir seçime gidilirken, onun bir kez daha benzer bir davranış göstereceğinden hep kuşku duydum.

Ne yalan söyleyeyim, dünkü çıkışı kadar acıtıcısına tevessül edeceğini ise hiç beklemiyordum.

Bir gün önce yapılan son Millet İttifakı toplantısına katılmış, her toplantı sonrasında olduğu gibi bu sonuncusunda da altı liderin imzaladığı açıklamaya kendisi de imza koyarak aday belirlemede nihai aşamaya gelindiğini duyurmuş birinin, bir sonraki gün, hem de diğer liderleri en ağır ifadelerle suçlayan bir çıkış yapabileceği aklımın ucundan bile geçmemişti.

Kimileri yaptığına ‘siyasi intihar’ sıfatını yakıştırıyorlar Akşener’in.

Yaptığını o sıfatın tam karşıladığından emin değilim.

Çıkışı bireysel bir kararın sonucu olsaydı o sıfat kullanılabilirdi; ancak çıkışın İYİ Parti’nin yetkili kurullarında kotarılmış olduğu anlaşılıyor.

Dostumun hatırlatmasından hareketle, Akşener’in dillendirdiği İYİ parti çıkışı, Güney Amerika ülkesi Guyana’da kurduğu komünde yüzlerce bağlısı topluca intihara yönlendirilen ‘Peoples Temple’ grubunun (1978) veya İsviçre’de kurduğu komünde 48 üyesini intihara sürükleyen ‘Solar Temple’ kültünün (1994) başına gelenleri düşündürdü.

‘Siyasi intihar’ sıfatı bizde olanı yeterince yansıtmıyor.

Cumhurbaşkanlığı seçimini Tayyip Erdoğan’ın çok daha kolay kazanmasını sağlayan 2018 yılındaki davranışı için ‘siyasi intihar’ belki denebilir; ama bu defa Akşener tarafından okunan zehir zemberek konuşma metni olayı örgütsel bir zemine oturtuyor.

Hele o davranış bu defa da benzer bir sonuç doğuracaksa…

Öyle bir ihtimal -yani Cumhur İttifakı adayının kazanması ihtimali- bu defa da mümkün çünkü.

Arayan bir başka dost, “Kılıçdaroğlu’nun cevabındaki Akşener tarafından okunan metnin ‘Erdoğan dili’ olarak tanımlanması sana ne düşündürdü?” sorusunu yöneltti.

Yazının devamı için tıklayanız.

(Kısa Dalga)

Gündem