Feministler gözaltındaki saatlerini anlattı: Sloganla neyi amaçladığımızı sordular, çok komikti
Kapıdaki polisler "Savcılığa gidiyoruz, birkaç saate dönersiniz" dedi. 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’ndeki yaklaşık 30 bin kadından 12’si böyle gözaltına alındı. Feministler gözaltındaki saatlerini anlattı: "Sloganla neyi amaçladığımızı sordular, çok komikti."
Banu Güven gözaltına alınan kadınlarla konuşarak yazdı. İktidarın çizgisinde olmayan her eylemden sonra aynı şey oluyor. Eylem sırasında değilse, sonrasında, ve özellikle de gece geç saatte insanlar gözaltına alınıyor. İki slogan attılar, AKP iktidarına karşı duydukları memnuniyetsizliklerini dile getirdiler diye. Amaç yıldırmak ya da sindirmek.
İnsan hakları alanında on yıllardır mücadele veren, İnsan Hakları Derneği'nin kurucularından olan Nimet Tanrıkulu ve genç bir felsefe öğretmeni olan Merve Karakulakküçük geceyarısı gözaltına alınanlardan. 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’nde tahminen 30 bin kadar kadının içinde gidip tesadüfen üzerinde "Feminist İsyan" yazan ana pankartın bir ucundan tutmuşlar. Birbirlerinden bağımsız şekilde, sırf telefonlarına ulaşabildiğim için aradığım bu iki kadının, polisin o gece aynı kareye girdiğini, onlarla konuşurken farkettim.
İki gün sonra geceyarısı kapıları çalındığında Merve Karakulakküçük sınav kağıdı okuyordu, Nimet Tanrıkulu ise pijamalarını giymiş, ertesi gün sabah erkenden işe gideceği için yatmaya hazırlanıyordu. Merve Karakulakküçük daha önce hiç gözaltına alınmamıştı. Nimet Tanrıkulu ise ilk kez 18 yaşında bu deneyimi yaşamıştı. "12 Eylül'den sonra, bir mayıs günü 'Kızınızı ertesi gün getireceğiz eve' diyerek götürmüşler. Eve 4 ay sonra dönebildim."
"Bu sloganı 19 yıldır atıyoruz"
Bu kez de Nimet Tanrıkulu’na, "Bizimle gelin, savcılığa ifade vereceksiniz, bir saat sonra bırakacağız" demişler. Tanrıkulu’nun annesi "12 Eylül’de de böyle yapmıştınız" diye ağlamaya başlamış. Merve Karakulakküçük’e de gözaltı kararı gösterilmemiş, "Cumhurbaşkanına hakaret nedeniyle, savcılık kararıyla sizi ifadeye götüreceğiz, birkaç saate hallolacak" denmiş.
Sonrası Vatan Emniyet’in nezarethanesi. Gece gece evlerinden alınan 12 kadın, kirli, hijyenik açıdan sorunlu, dağınık bir nezarethane koğuşunda bir araya gelmişler. Zıplama ritmlerine ya da hareketlerine bakılarak slogan attıkları ve bu yolla cumhurbaşkanına hakaret ettikleri iddiasıyla burada karşılaşmışlar. O güne kadar birçok kez gözaltına alınan Nimet Tanrıkulu’na bir gülme gelmiş tabii: "Bu sloganla neyi amaçladığımızı sordular. Çok komikti. Aynı sloganı 19 yıldır atıyoruz."
Cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla yapılan bu gece mesaisi herkesi yoruyor aslında. Kadınlar arasında, bir polisin "Abi nasıl saçma, gece gece yaptığımız operasyona bak" dediğini duyan olmuş. Sorguyu yapan savcı da gözaltılardan eşiyle evlilik yıldönümünü kutlarken haberdar olmuş. Ama soruşturma için düğmeye basılmış bir kere. Herkesin sosyal medya hesapları da gözden geçirilmiş. Artık kimin bahtına ne çıkarsa.
Poliste ifade vermeyi reddeden kadınlar savcılıktaki ifadelerinde bu sloganların hakaret içermediğini, memnuniyetsizlik belirten sloganlar olduğunu belirtmişler. Kendilerine fotoğraflar gösterilip, oraya örgütlü şekilde gelip gelmedikleri, fotoğraflardaki kadınları tanıyıp tanımadıkları sorulmuş. Sonra bazılarının "durumu değişik" olduğu gerekçesiyle savcılıktan imza mecburiyeti ve yurt dışı yasağı kararlarıyla salınmışlar. Artık durum değişikliğinden ne kastediliyorsa…
Bu mu İnsan Hakları Eylem Planı?
Bu süreçteki hak ihlallerini toparlayacak olursak: Kaçma, delil karartma gibi bir durum olmamasına rağmen evlere onlarca polisle gidilmiş. Konuştuğum kadınlara gözaltı kararı gösterilmemiş ve eve birkaç saat içinde geleceklerine dair yalan söylenmiş. Kapıyı açtıklarında kameralar çekimdeymiş. Bir sağlık kontrolüne polisler de girmeye çalışmış, ancak doktorun talebi üzerine dışarı çıkmışlar, ama hastane güvenliği muayene odasını terketmemiş.
Nezarethanede çıplak aramaya maruz kalan bir genç kadın, diğer kadınların yanına ağlayarak dönmüş. Kadınlardan birine, trans olduğu için rahatsızlık verecek şekilde davranılmış. Kadın polislerin kendisini göremeyeceği bir yerde kıvrılıp dinlenmeye çalışmış. Nezarethane koşulları son derece kötüymüş.
Şimdi bütün bunları alıp "İnsan Hakları Eylem Planı" diye konuşan cumhurbaşkanının önüne koymak gerek. Mesela bir basın toplantısında sormak lazım, "Peki bu nedir" diye.
8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’nden önce, hafta sonu yapılan gösteride konuştukları için bir taksinin içinden sökülüp gözaltına alınan trans kadınlar da, hep beraber yürüdüler diye geceyarısı evlerinden götürülenler de en başında yazdığım gibi korksunlar, yılsınlar isteniyor.
Onlara yapılan eziyet, diğerlerinin gözünü korkutsun isteniyor. Bu iki saf, gittikçe büyüyen feminist ve onunla elele yürümek isteyen LGBT safları, ataerkil muhafazakar iktidarın dayandığı ve dayattığı toplumsal cinsiyet rollerini yıktıkları için büyük tehlike olarak kabul ediliyor. Ortak bir özellikleri de var bu grupların: Kolay yılmıyorlar. Bu yüzden asıl korkan iktidar.
Tanrıkulu, kadınların engellenmesine karar verilen 2019 Feminist Gece Yürüyüşü’nde gaz fişeğiyle ayağından yaralanmış. Aşil tendonu kopma aşamasına gelmiş. Altı ay kadar önce ameliyat olmuş, ama bu 8 Mart’ta yine sokaktaymış. Bu yıl iddia edildiği gibi zıplaması mümkün olmamış, ama gelecek yıl için bir mesajı var: "Zıplamaya devam edeceğiz."
Şu soruyla bitireyim: Kuş uçsa, Cumhurbaşkanı’na hakaret diye gözaltına başvuran polis ve savcılar, her gün kadınları tehdit eden erkeklere ya da kocalara karşı neden kayıtsız?
Banu Güven
© Deutsche Welle Türkçe
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.