Finansçı Prof. Dr. Şenol Babuşcu: Yerel seçimlere kadar günü kurtarmaya çalışarak zaman geçirilecek
Başkent Üniversitesi Uluslararası Finans ve Bankacılık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şenol Babuşcu, yeni ekonomi yönetimini, attığı adımları ve ekonomide gelecekte yaşayabilecek konuları anlattı.
Banka Dünyası'na konuşan Babuşcu'nun yanıtları şu şekilde:
Merkez Bankasının son faiz artırımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu 22 Haziran’da faiz kararını açıkladı ve politika faizi yüzde 8,5’den yüzde 15’e yükseltildi. Bu karar seçim sonrası ekonomide değiştiği söylenen politikaların kayda değer ilk göstergesi olması açısından merakla bekleniyordu. Tahminler yüzde 15 ile yüzde 40 arasında değişen oranlarda idi ve gerçekleşme minimum beklentiye uygun açıklandı. Bu artış piyasaların genel beklentilerinin gerisinde kalırken sadece zorunluluktan kaynaklı eski politikalardan dönüş mesajı taşıması açısından kayda değer. Ancak sadece küçük çaplı sayılabilecek faiz artışlarıyla ve geçmişte alınan hatalı kararlarda yapılan küçük düzeltmelerle devasa hale gelmiş ekonomik sorunların üstesinden gelmek mümkün değildir.
Ekonomi yönetimi yerel seçim endişeleriyle mi adımlarını daha yavaş ve ılımlı atmakta? Daha açık olarak, gelecek yıl yerel seçimler varken sıkı ve daraltıcı ekonomi politikalar uygulamak mümkün müdür?
Politika faizinin yüzde 15’e çıkarılması bu sorunun cevabını verecek sinyaller taşımaktadır. Faizin 6,5 puan artırılması yüksek bir artış gibi görünmekle birlikte içinde bulunduğumuz durum dikkate alındığında çok küçük kalmaktadır. Bu artışın hiçbir sorunun çözümüne katkı sağlamayacağı açıktır. Zaten piyasadaki faiz oranları yüzde 15’in çok üzerindedir. Artışın düşük tutulması değişimin yerel seçimlerin de etkisiyle yeterince ciddi olmayacağı konusunda bir gösterge olmuştur.
Bu cümlemizi biraz daha açacak olursak seçimden bugüne kadar geçen sürede değişim adına ne yapıldı? Kurun biraz serbest bırakılması, piyasada bir etki yaratmayacak göstermelik denebilecek faiz artışı ve daha önce alınmış önlemlerden küçük bazı geri dönüşler dışında henüz bir şey görülmedi. Aslında ekonomiyle ilgili ne olacağı konusunda açık ve net hiç kimse bir şey söylememektedir. Bakan Mehmet Şimşek sadece ima niteliğinde ve genel temenni şeklinde birkaç açıklama yapmıştır. Cumhurbaşkanı, değişimi çok da desteklemediğini sadece kerhen kabul ettiğini ima eden ifadelerde bulunmuştur. Merkez bankası başkanının ise ağzından hemen hemen hiçbir şey duyulmamıştır.
Merkez Bankası Başkanı hemen hemen hiçbir şey söylememiştir derken, hemen şunu hatırlamakta yarar var: Merkez bankalarının en önemli fonksiyonlarından biri beklentilerin yönetilmesi ve güven sağlanmasıdır. Beklentilerin yönetilmesi ise hem yapılanlar hem de kurulan iletişimle mümkün olmaktadır. Merkez bankasının piyasalar ve toplumla iletişimini sağlayan kişi ise merkez bankası başkanıdır. Yeni başkan atanalı iki haftadan fazla bir süre geçmiş olmakla birlikte iletişim kurma adına bir şey yapmadığı görülmektedir. Herkesin merakla beklediği politika faiz oranı açıklamasının öncesinde ya da sonrasında bile hiçbir açıklaması olmamıştır. Umarız bu iletişim felaketi önümüzdeki dönemde devam etmeyecektir.
Bu aşamada genelde faiz artışının sihirli değnek gibi sorunları çözeceği şeklinde bir hava oluşmuştur. Sadece faiz artışıyla sorunların üstesinden gelmek mümkün müdür?
Maalesef içinde bulunduğumuz ekonomik ortam sadece faiz artışıyla sorunların üstesinden gelme aşamasını çoktan geçmiştir. Ancak şu ana kadar faiz artışı dışında kayda değer hiçbir önlem alınmadığı gibi, yapılacaklarla ilgili hiçbir şey de söylenmemektedir. Bu durum göstermelik birkaç faiz artışıyla seçime kadar gidilmeye çalışıldığı düşüncesi yaratmaktadır. Oysa yapısal önlemler alınmadan ve maliye politikalarını da işin içine katmadan sadece birkaç para politikası uygulaması ile sorunların çözülmesi mümkün değildir.
Geçmişte pek çok defa rasyonel politikalar izlenmeye çalışılırken, yapılan müdahalelerle yarım kalmıştır. Sizce bundan örneğin 6 ay sonra aynı durumla karşılaşmayacağımızın bir garantisi var mıdır?
Bu sorunun cevabını özellikle seçim sonrası yapılan bazı atamalara ve gelişmelere göre değerlendirelim. Örneğin bugün yaşadığımız sorunların baş mimarlarından olan Şahap Kavcıoğlu bu dönem de ekonomi kadrosunun içindedir. Daha doğrusu eski ekonomi kadrosunda yer alan çoğu bürokrat yerindedir. Değişmemiş olan Para Politikası Kurulu üyeleri düne kadar düşük faizi canla başla savunurken, bugün faiz artışına evet demişlerdir. Gelecek ay politika faizini yüzde 100’e çıkaralım denilse muhtemelen tereddüt etmeden yine altına imza atacaklardır. Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanan bakan yardımcılarının hangisine evet bu kişi ekonomideki sorunların çözümüne katkı sağlayabilir diyebiliriz? Gerçekte bu durum ekonomi yönetimi kadrolarının kendi kararlarını kendilerinin almadığının bir göstergesi olmaktadır. Bu gerçek de sorunuza yönelik endişe verici göstergeleri ortaya koymaktadır.
Yabancı sermaye bir ülkeye gelirken yatırım araçlarının cazibesinin yanında hukuk, şeffaflık vb. konularda ülkenin güven verip vermediğine de bakmaktadır. Ülkemizin bu konuda güven eksikliği yarattığı gerçeğinden hareketle sizce önümüzdeki dönemde yeterli legal yabancı sermaye gelecek midir?
Bu konuyla ilgili de seçim sonrası hiçbir gelişme yaşanmaması ve açıklama yapılmaması endişe vericidir. Şeffaflıkla ilgili özellikle ekonomi kurumları içinde TÜİK’in durumu önemlidir. Ekonomik göstergelerle ilgili açıklanan verilerin doğruluğundan emin olunmayan ve yeterli veri akışı sağlanmayan bir ortamda şeffaflıktan bahsedilemez. Yeni ekonomi bakanı ilk söylemlerinde şeffaflığa vurgu yapmış olmakla birlikte; TÜİK’in Mayıs ayı enflasyon verisinde doğalgaz fiyatlarını sadece enflasyon oranını düşük göstermek amacıyla, geçici uygulamayı dikkate alarak sıfır olarak kabul etmesi ve yeni ekonomi bakanının da buna ses çıkarmaması, geleceğe yönelik iyi niyet göstergesi olmamıştır. TÜİK’in bundan sonra açıklayacağı verilerdeki tutumu ve kamuya açıkladığı verilerin yapısına ilişkin kamuyu yeterince bilgilendirip bilgilendirmemesi ki özellikle Haziran enflasyon rakamı açıklamasında bunu göreceğiz, geleceğe yönelik şeffaflık konusunda politika değişikliği olup olmayacağını daha net gösterecektir.
Yurt dışı sermayenin güveniyle ilgili diğer bir konu olarak, hukukun üstünlüğü ve bağımsızlığını sağlayıcı adımlara yönelik hiçbir işaret de görülmemektedir.
Bu çerçevede sorunun cevabı; bu alanlarda güven sağlayıcı değişiklikler ve uygulamalar yapılmadan yeterli legal yabancı sermayenin gelmesini beklemek hayalcilik gibi görünmektedir. Sadece kur ve faizde değişiklik yapıldığında gelecek yabancı sermaye daha çok legal olmayan ve çok kısa süreli sermayedir.
Son olarak Türkiye ekonomisinde geleceğe yönelik sizce genel görüntü nasıldır?
Önceki sorularınıza verdiğim cevaplar aslında bu sorunun cevabını da vermekte. Seçim sonrası ekonomide yaşananlar maalesef karamsar olmamızı gerektirmektedir. Dengesi bozulmuş bir ekonomide hem enflasyonu düşüreyim, hem büyümeyi güçlü şekilde devam ettireyim, hem işsizliği önleyeyim, hem cari açığı kapatayım, hem kuru ve faizi kontrol altında tutayım demek mümkün değildir. Eski defteri kapatmadan yeni defter açayım diyerek ortada dolaşmaya çalışmak sorunları daha da büyütecektir. Geçtiğimiz seçime kadar eski uygulamalarla günü kurtarmaya çalışarak gelinmiştir. Ancak eski uygulamaların artık günü kurtarmaya yetmediği görüldüğünden bugün köklü değişim denilemeyecek bazı önlemlerle maalesef yine yerel seçimlere kadar günü kurtarmaya çalışarak zaman geçirilecek görünmektedir. Yerel seçimler sonrası için ise herhalde, o zaman bakarız diye düşünülmektedir.
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.