GÖRÜŞ | Parçalanma Korkusunun Üç Tonu: Türk Parlamento Tartışmalarında Ermenilerin Temsillerini Açığa Çıkarmak

GÖRÜŞ | Parçalanma Korkusunun Üç Tonu: Türk Parlamento Tartışmalarında Ermenilerin Temsillerini Açığa Çıkarmak
Nefes'in makalesi Sevr sendromunun kapsamını Kemalist versiyonunun ötesine genişleterek sağcı ve muhafazakâr yorumlarını inceliyor. Süreklilik, kopuş ve örtüşmeler, otoriter eğilimler sergilerken Türk siyaset sahnesine ve söylemlerine hakim olmaya devam ediyor.

DOĞAN GÜRPINAR


Sevr sendromu kavramı, 1990'lardan bu yana günümüz Türkiye'sini inceleyen siyaset bilimciler arasında yaygın bir terim haline geldi. Bu kavram, Türkiye'nin yakın zamanda parçalanacağına dair yaygın korkuyu tanımlamak için kullanılmaktadır. Sendrom, Türk ulus-devletinin altını oymak için durmaksızın çalışan yerli ve yabancı düşmanlardan oluşan kararlı bir koalisyonun olduĞunu iddia etmekte. Ancak, bu kavramı gerçekten anlamak ve değerlendirmek için çeşitli tezahürlerini kabul etmeliyiz. Ermenilerin bu çerçevedeki tasviri, onları sürekli olarak uluslararası güçler tarafından teşvik ve tahrik edilen bir iç tehdit olarak sunmakta. Dolayısıyla, Sevr sendromunun en göze çarpan tezahürlerinden birini temsil etmekte. Türkay Nefes, yakın tarihli makalesinde (2021),[1] Türk parlamento tartışmalarında Ermenilerin temsillerini bu bağlamda incelemektedir. Parlamento tartışmaları, parlamenterler genellikle daha "ciddi" ve resmi görüşlerin yanı sıra yerel, dar görüşlü ve popüler duyguları müzakere ettikleri için siyasi söylemler hakkında değerli bilgiler sunmaktadır. Siyasi partiler de bu iki boyutun birleştiği ve Türkiye'deki siyasi söylemi şekillendiren platformlar olarak hizmet vermektedir. Bu iki alan arasında gerilimler devam ederken, örtüşmeler de hüküm sürmektedir. Bu nedenle Nefes, parlamenterlerin konuşmalarından yola çıkarak bu siyasi müzakere sürecinin ve sonuçlarının bir fotoğrafını çekiyor.

Nefes, Ermenilerle ilgili söylemlerdeki ortaklıkların altını çiziyor. Ermenilerin yarattığı tehdidin Türkiye'yi parçalama potansiyelinin reddedildiği sadece iki örnek tespit ediyor. Bununla birlikte, siyasi parti aidiyetleri de bir rol oynamaktadır. Nefes, hiçbir sosyalist milletvekilinin bu korkudan bahsetmediğini gözlemliyor. Oysa Türk parlamentosunda sosyalist temsil her zaman asgari düzeyde olmuştur ve Kürt yanlısı HDP'nin tutumu, Kürtleri potansiyel bir beşinci kol olarak hedef aldığı için Türk milliyetçi söylemine doğal olarak meydan okuyan önceliklerini yansıtmaktadır.

Meclis konuşmaları incelendiğinde, Ermeniler ve onların cumhuriyetin bölünmezliğine yönelik tehdit algısı üzerine çok sayıda argüman ve söylem ortaya çıkmaktadır. Milletvekilleri argümanlarını kendi siyasi eğilimleri doğrultusunda manipüle etmektedir. Kişisel konuşmalar da bu söylemlerin esnekliğini göstermektedir. Ana anlatının temel unsurları tutarlı kalırken, parlamenterler kendi bireysel bakış açılarını ifade ederek yukarıdan aşağıya bir söylem çerçevesinde aşağıdan yukarıya bir yaklaşım yaratmaktadır. Özellikle ilgi çekici olan, Türk Milli Savaşı sırasında Ermenilerin potansiyel tehditlerini destekleyen ve sürülmelerini haklı çıkaran kanıtlar olarak görülen tasviridir. Aksi takdirde, algılanan bu isyankârlık meşru Türk topraklarının parçalanması riskini doğuracaktır.

Nefes, Sevr sendromunun bir yönünü inceleyerek literatüre katkıda bulunmaktadır. Başlangıçta, bu terim öncelikle Türk ulusal güvenlik kurumuna hakim olan ve resmi söylemi şekillendiren katı ulus-devletçi Kemalist paradigmayı ima ediyordu. Ancak otuz yıl sonra Türkiye'nin siyasi manzarası dramatik bir dönüşüm geçirmiştir. AKP'nin iktidara gelmesinden sonra öne çıkan Sevr sendromunun İslamcı ve sağcı yeniden yorumlanışı dikkatle değerlendirilmelidir. Bazı yönlerini gevşetirken (Nefes'in makalesinde de atıfta bulunulan Davutoğlu'nun soyut bir Ermeni tehdidinden korkmak yerine özgüveni savunduğu değiştirilmiş inkârcılığında görüldüğü gibi), diğer yönlerini de yoğunlaştırdı. AKP, 2013-15'ten bu yana Kemalist ulus-devletçi paradigmaya meydan okuyarak kendisini sağcı ve İslami kaygılarla hizaladı. Nefes'in makalesi Sevr sendromunun kapsamını Kemalist versiyonunun ötesine genişleterek sağcı ve muhafazakâr yorumlarını inceliyor. Süreklilik, kopuş ve örtüşmeler, otoriter eğilimler sergilerken Türk siyaset sahnesine ve söylemlerine hakim olmaya devam ediyor.


[1] Nefes, T. S. (2021). Three shades of dismemberment anxiety about Armenians in Turkish politics. Current Sociology, 0(0). https://doi.org/10.1177/00113921211057603

Gündem